Orman Kanunu

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
14 Ekim 2015 Çarşamba

Gündem dışı görünse de Hitler’in soykırım emelinin arkasında yatan nedenleri inceleyen bir kitabın bugün konum olabileceğini düşündüm. Yale Üniversitesi Profesörü Timothy Snyder, Black Earth adlı bir kitap yazarak Hitler’in beyninin içinde bir gezinti yapmış.

Genelde tarif edildiği gibi Hitler’in Alman Devleti’nin üstünlüğüne inanan aşırı bir Alman milliyetçisi olmadığını, daha ziyade ırksal bir anarşist olduğunu iddia ediyor. Bu anlayışa göre devlet kavramı gereksiz, kanunlar anlamsız, ahlak ise sadece göstermelik. Hitler’in anlayışına göre dünya bir an önce doğal düzene geri dönmeli, yani acımasız ırksal rekabetin serbest bırakıldığı düzene. Dünya yüzünde herkesin birbirine adil davrandığı bir düzen sunidir. Irk olarak üstün olan yaşamaya devam etmeli, barınamayanlar da yok olmalıdır. Orman Kanunu türü bir düşünce. Irksal mücadele iyidir.

O halde soykırıma neden Yahudilerden başladı? Hitler, insanların birbirini ‘insani’ görmeye başlamasının kökünde Yahudiler olduğunu iddia ediyor. İlkel çağlarda birbirini öldüren, açlıktan ölümlere göz yuman, topraklara göz diken rekabetin, Yahudiler tarafından gerek toplumsal anlaşmalar gerek din, gerek de dayanışma ile yok edildiğini düşünüyor. Böylece, Yahudilerin kökünden temizlenmesi, bu ekolojik dengesizliği sona erdirmek için iyi bir başlangıç. Dünyayı devlet gibi Yahudi icadı kurumlardan da kurtarmayı hedeflemekte.

Kitapta, Hitler’in Alman Devletini, sadece kuvvetli ırkların kalacağı ilkel düzene geçmek için bir basamak yaptığı iddia ediliyor. Yani Hitler aslında bir Alman milliyetçisi değil. Alman ırkının bu ekolojik dengesizliği düzeltecek üstün ırk olma ihtimalini öngörüyor. Ancak emin de değil. Nitekim Sovyetler Birliği’ne karşı yapılan savaşta yenilgi aldığında tepkisi ‘ne yapalım, Almanlar kaybetti, bu Rusların daha güçlü olduğunu gösterir. Doğanın hükmü budur’ olmuştu.

Sonuçta Hitler’in milliyetçiliği aslında kendi büyük emeline kitleleri dâhil edebilmek için bir araç. Almanların ekonomik güç kazanma hassasiyetini kullanarak iktidara geliyor.

Bu tür düşünceleri olan bir lider rasyonel olabilir mi sizce? Kitapta bunun cevabı da var. Ve sanırım bu cevap yazının güncel hale gelmesini sağlıyor: Çok kudretli olmak için dünyayı rasyonel görmek gerekmiyor. Hatta antisemitizm gibi hedefli bakış açıları günü kurtarmak için çok faydalıdır. Kitleleri bağlı tutar, gerçekliği az da olsa iktidarı sürdürülür hale getirir. Hannah Arendt buna bir isim vermiş ‘kurgusal dünya’, ama sizler isterseniz ‘alternatif gerçek yaratmak’ da diyebilirsiniz.

Bunu bir uyarı olarak görmek gerektiğini savunuyor Snyder. 1914 ile 1941 yılları arasında yaşanan bütün olumsuzlukları bir millete yükleyip ‘nihai çözüm ‘ adı altında yok etmek, her ne kadar irrasyonel görünse de o zamanın bağlamında kabul görmüş. Kriz global bir ‘salgın hastalık’la açıklanmış.

Sonuçta günümüzde de gerek finansal gerek de siyasi istikrarsızlığı açıklamak için antisemitizmi, ya da henüz adı konmamış bir olguyu global bir salgın gibi gösteren liderler çıkabilir. Ve bunu yapan, çok rasyonel olmasa da kabul görebilir.