Yahudi patentli ‘Bıçaklı İntifada’ ve Sicarii

Denis OJALVO Köşe Yazısı
14 Ekim 2015 Çarşamba

İsrail’de 2015 yılının ekim ayı, El Aksa Camii’nde meydana gelen olaylı protesto gösterilerinin ardından yeni tip bir teröre sahne oldu: Bıçaklı terör!

Dini gerekçelerle galeyana getirilen ve ‘Yalnız Kurt’ tabir edilen kişiler, örgütlü olmayan ancak sosyal medya üzerinden maruz kaldıkları kışkırtmaların neticesinde bireysel kararlarıyla ‘başarılı’ bıçaklama eylemlerine giriştiler. Bu eylemlerin göreceli başarısı ve medya üzerinden ses getirmesi, ‘Copycat’ yani taklit eylemlerin Arap sektöründe yaygınlaşmasına sebep olmakla kalmadı, Yahudi sektöründe de yankı buldu. Şöyle ki, hem sabıkalı hem de psikolojik sorunları olan reşit yaşın altındaki Yahudi bir genç Dimona kentinde sokakta rastladığı dört Arap’ı bıçakladıktan sonra güvenlik kuvvetleri tarafından kıskıvrak yakalanıp nezarete atıldı.

Haşaşinler örneği

Türkiye kamuoyu bu cins eylemlere tarih kültürü çerçevesinde aşina. 

Alamut kalesinde üslenmiş olup Şiiliğin İsmailî kolundan türemiş olan Hasan Sabbah liderliğindeki Haşaşinlerin varlıklarını Haçlı Seferlerine tekaddüm eden yıllardan (1080) Moğollar tarafından ortadan kaldırıldıkları 1256 yılına kadar sürdürdükleri ve ses getiren, siyasi amaçlı, bıçaklı bireysel suikast eylemlerini, ölümü göze almış fedailer eliyle başarıyla gerçekleştirdiklerini biliyoruz. Bu eylemlerin en meşhur olanı Selçuklu Başvezir Nizam-ül-Mülk’ün 1092 yılındaki katlidir.

 

 

 

 

Yahudi isyanı

Ancak, bu cins eylem tarzının Hasan Sabbah’tan 1000 küsur yıl önce Roma hâkimiyetindeki Yahudiye Eyaletinde (Provincia Judaea) yani İsrail topraklarında işgalci Romalılara ve onların işbirlikçilerine karşı yaygın bir şekilde kullanıldığı tarihsel belge ve tanıklıklarla sabit.

MS 66 yılında başlayıp 70 yılında, günümüzde El Aksa Camii ve Kubbet-üs-Sahra’nın bulunduğu avlunun üzerindeki Hz. Süleyman Mabedinin (Arapça ismiyle Bayt al Makdis) Romalılarca yıkılıp talan edilmesi ve nihayet 73 yılında Ölü Deniz (Lût Gölü) civarındaki Yahudi kalesi Masada’nın düşmesiyle son bulan I. Yahudi-Roma Harbi esnasında Romalılara direnen Yahudi gruplardan bir tanesi yazımızın konusu olan ‘bıçak terörü’nü bir direniş yöntemi olarak kullandı.

Romalılara üç yıl direnen çöldeki Masada Kalesi


Yahudi tarikatları

Olayların geliştiği dönemde belli başlı dört Yahudi tarikatı mevcuttu: Elitlerin ve din adamları bürokrasisinin etkin olduğu Sadukîler (Sadducees), orta ve alt tabaka ahalinin itibar ettiği muhafazakâr Ferisîler (Pharisees), münzevi ve bir nevi derviş yaşamını seçmiş olan Essenîler (Essenes) ve ‘fanatik’ olarak tabir edebileceğimiz Kanaîler (Zealots). Bu son grup aynı günümüzdeki Cihatçılar gibi Tanrı yolunda ölmenin üstün bir değer olduğuna inanan ve Romalılara ilaveten işbirlikçi ve Yunan/Roma kültürüne asimile olduklarını düşündükleri Yahudilerle mücadele eden bir tarikattı.

Sicarii

Bu tarikatın içinden çıkan daha fanatik bir grup ise Latince ismiyle ‘Sicarii’ yani ‘Bıçakçılar’ olarak biliniyordu. Bunlar, abalarının altına gizledikleri bıçaklarla halk arasına karışıyor, gerek işgalci Romalıları gerekse rakip görüşteki kişileri bıçaklayıp ortadan kayboluyorlardı.

Sicariiler’in fanatizmi sınır tanımıyordu. Bunlar, şehir halkını Romalılarla savaşmaya mecbur etmek için tahıl ambarlarını ateşe vermekten çekinmeyecek kadar gözü dönmüş kişilerdi.

Sicariilere ilişkin tarihi tanıklığı Romalılara karşı yürütülen isyanın komutanlarından olup, onlara esir düştükten sonra danışmanlık yapmış olan Flavius Josephus’un günümüzden 1940 yıl önce kaleme aldığı Yahudi Harbi (De Bello Iudaico / The Jewish War ) adlı eserinden okuyabiliyoruz.

Vergilerini sorunsuzca ödedikleri sürece Yahudilerin dinsel uygulamalarına fazla karışmayan Romalılar, Yahudiye Eyaletindeki vergileri yükseltince bölgede karışıklıklar çıktı. Protestolar esnasında vatandaşları saldırıya uğrayan Romalılar Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedini talan edip şehirdeki 6000 Yahudi’yi öldürünce Yahudi-Roma savaşına evrilen bir isyan çıktı.

Romalıların Yeruşalayim’i yani Kudüs’ü bu denli tarumar ve talan etmelerinin sebeplerinden birinin Sicariiler’in halkın içinden yürüttükleri bu bıçaklı terör olduğunu var saymak mümkündür.

Günümüze ilişkin benzerlikler, farklılıklar ve çıkarılabilecek dersler:

Haşaşinler ve Alamut Kalesi’nin akıbetiyle Sicariiler ve kaleleri Masada’nın akıbeti neredeyse özdeş! Kudüs’ün düşüşünden sonra Romalılara üç yıl daha kök söktüren Masada’daki direnişçiler esir düşmektense aileleriyle birlikte topyekûn (960 kişi) intihar etmeyi yeğlediler.

Romalılar Yahudiye’de ‘işgalci’ iken günümüz Filistinli Arapları her ne kadar ‘yerli’ iseler de Yahudiler de netice itibariyle aynı toprakların ‘öz-yerlisi’

Romalılar Hz. Süleyman Mabedini talan ettiler ve 6000 Yahudiyi öldürdüler. İsrailliler ise sadece Hz. Süleyman Mabedinin üzerine inşa edilmiş olan El Aksa Camii’nin içine havai fişek ve patlayıcı sokan militanlara müdahale ettiler. https://www.youtube.com/watch?v=o1KgYO1lrz4&index=5&list=PLUELNKXm09P3O9gQMpHHRiVnCzVcDkgmb  ve tabii ki katliam yaşanmadı.

Filistinli Arap yöneticiler temsil ettikleri halkı medya ve internet üzerinden ‘bıçak terörü’nü yaygınlaştırmaya davet ediyorlar. Oysa terör karşı şiddeti ve baskıyı doğurur. Baskı ise isyanı doğurur ve savaşı tetikler. Suriye ve Irak örnekleri gözümüzün önünde. Kesin olan şey hangi taraftan olursa olsun sivillerin savaşların kaybedenleri olduklarıdır.

Yahudi patentli Sicariiler’in bıçaklı yöntemi 1950 yıl önce Yahudilere felaket getirdi. Dolayısıyla, ‘Bıçaklı İntifada’nın da hayırlara vesile olmayacağını çıkarsamak için allame olmak gerekmiyor.

İtidal ve akl-ı selîm!