Sıradan insan

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
11 Kasım 2015 Çarşamba

Geçen cumartesi, Contemporary Istanbul’da sergi açmak üzere Türkiye’ye gelen Domingo Zapata adlı ressamla özel bir atölye seansı yapma şansım oldu. Zapata, günümüzün Andy Warhol’u olarak anılan, New Yorklu popüler bir sanatçı. Burada olduğu süre boyunca sarayları gezip Osmanlı tarihini canlandıran resimleri incelemiş. Atölyeye dönüp Dolmabahçe’de sergilenen Zonaro’ya ait meşhur Fetih tablosunu kendince yorumlamış. Resmin gerçeğini elimize tutuşturmasaydı Fetih sahnesi olduğunu anlayamazdık. Zira göklerde Süpermen uçuşuyordu. Ama sonra aradaki ilişkiyi kurduk ve hayran kaldık. Eserin Contemporary’de sergileneceğine eminim, yolunuz düşerse bir göz atın.

Sanatçının resimleri için kullandığı ilham kaynakları beni sevindirdi ve daha da önemlisi umutlandırdı. Örnek verecek olursam, matadorları ve polo sporu icra edenleri resmetmiş çokça. Zaten kendisine sorulduğunda New York sokaklarının bile fazlasıyla ilhamla dolu olduğunu ve sıradan insanı resmetmenin kendisine gereğinden fazla fikir verdiğini söylüyor.

Sanatçının ilham olarak gördüğü sıradan insanlar, aslında sanat tarafından yaşatılmasa unutulup gidecek pek çok zanaatı ve işi icra ediyor. Hayatımız yaptıkları özenli işin karşılığını maddi olarak alamayan pek çok insanla dolu. Ve kapitalist rejimler maalesef insanlara doğal olarak, kazançları kadar değer biçiyor. Hastanedeki hastaya ihtimam gösteren hemşire, el işi tabela boyayan zanaatkâr, ayakkabı tamircisi, sokak çöplerini toplayan işçi gibi. Bu tür işlerin gereğinden az kazandırmasının tek nedeni, yapabilecek pek çok sayıda insan olması. Arzın çok olduğu yerde ücretlerin düşük kalması kaçınılmaz.

Saatler harcayarak, emek vererek, ufacık maaşlara razı olarak ömür geçiren sıradan insanın, kapitalist düzende hak ettiği övgüyü almaması değiştirilemez bir gerçek. Bu durumda sanatın ve sanatçının devreye girerek ölümsüz eserlerini sıradan insanlardan ilham alarak yapması onlara yapılmış bir övgü. Onların erdemlerini günlük düzen içinde takdir etmeye vaktimiz ve sabrımız yoksa da sanat aracılığı ile takdir, empati ve şefkat gösterebilir hale geliyoruz.

Sanat bize para ve insan değeri arasındaki farkın biraz olsun giderilmesi için bir yol sunuyor.

Geçtiğimiz hafta yaptığım Süt ve Bal Ülkesi gezisi, el emeğini ve erdemlerini hiç dikkate almadığımız Sefer Tora yazıcılarını da idrak etmemi sağladı. Bu kadar özen gerektiren saygın bir mesleği hiç önemsememiş olmaktan kendime içerledim.

Sonuçta, demek istediğim, ağzından çıkanı büyük hevesle dinlediğimiz insanlar genelde başarılı bulduğumuz insanlar. Tamam, ama bugünkü bağlamda başarılı olmaları, onları sanatçının gözünde ölümsüz kılmaya yetmiyor. Sanatçılar gerçek erdemlerin peşinden gidip sıradan insanı ve emeğini yüceltmek istiyor. Büyük ihtimalle diğerleri onlara sıkıcı görünüyor.

Biz de etrafımızdaki sıradan insanlara, ara ara sanatçı gözüyle bakıp henüz hayattayken hürmet etsek sanırım dünyayı daha sevimli hale getireceğiz.