Bu hafta ağımıza takılanlar

Mesela Google-Youtube-Messenger´a girmeyin. Apple ve Microsoft ile alakalı hiç bir cihazı, programı kullanmayın! Kısaca bilgisayarlarınızı hemen çöpe atın, içinde kamera bulunan hiç bir GSM (cep) telefonunu kullanmayın! Zira hangi marka olursa olsun bunlara ödenecek paralar patent hakkından dolayı İsrail´e yani Yahudilere gidecektir. Eğer aranızda böbrek diyaliz makinesine bağlı bir hasta varsa mutlaka makineden çıkarmanız gerekir. Çünkü o da bir İsrail, Yahudi icadıdır. Parklara asla gitmeyiniz çünkü dünyada hemen hemen tümü, İsrail teknolojisi ile sulanırlar. (…) Dünya İnsanlık Ailesine bitimsiz yararlı icatlarda imzası olanların başımın üstünde yeri vardır. Sen, ben, biz, siz beceremezsek; başkaları o boşluğu doldurur bu tabii bir yasadır. O halde küfretmek yerine takdir etmek daha anlamlı ve önemlidir. Yaşasın Yahudiler!.. YÜKSEL MERT – www.adanamedya.com

İzak BARON Diğer
25 Kasım 2015 Çarşamba
  • ÜLKESİNİ, İNSANI, EŞİTLİĞİ SEVEN HİÇBİR YURTTAŞIN KABUL EDEMEYECEĞİ BU OLAYLARIN ARDINDAN, TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI BİNLERCE RUM, ERMENİ, HATTA YAHUDİ KARDEŞLERİMİZ, YÜZYILLARDIR YAŞADIKLARI YERLERİNİ, VATANLARINI, TÜRKİYE’Yİ TERK ETMEK MECBURİYETİNDE KALDILAR, GÖÇ ETTİLER

06 Eylül 1955 akşamı hava limonata gibi. Annem, babam, kardeşlerim Seza ve henüz altı aylık Feyza (dikkat buyurunuz o yaşta bir çocuk, puseti içinde bile olsa bir tiyatroya götürülebiliyordu) ile maaile, Kültür Park Açık Hava Tiyatrosu’ndayız.

Doğrusu hangi eserin sahnelendiğini pek hatırlamıyorum. Anımsadığım, bir gürûhun sahneyi işgâl ettiği ve bu insanların -çocukluk hâlimle pek anlam veremediğim “Kıbrıs Türk’tür” gibi bir takım sloganları- haykırmaları, ardından da Türk Bayrağı’nı sahneye dikerek İstiklâl Marşımızı okumaları. O hengâmede anlayabildiğim şuydu: “Atatürk'ün Selânik'teki evine bomba atılmış…”

Toplum psikolojisi işte; bahtımın rüzgârına kapılıp kendimi o kalabalığın arkasına takılmış buldum. Dün gibi ve utançla hatırlıyorum. Açık Hava Tiyatrosu’ndan çıkan kalabalık Fuar’daki Yunan Pavyonu’na yönelmişti. Saldırganlar pavyonu ateşe vermişlerdi. Hattâ yangını söndürmek için gelen itfaiye görevlilerinin yangın söndürme gayretlerine müdahale edilmiş; yangının sönmesini engellemek için itfaiyenin su hortumları bile kesilmişti.

Evimiz 1.Kordon’daki Yunan Konsolosluğu’na yakın bir yerdeydi. Konsolosluğa ait araçların denize atıldığına, binanın yakıldığına, hattâ talan edildiğine gözlerimle şâhit oldum. Daha sonra kendini bilmez insanların, şimdiki Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bulunan Rum asıllı yurttaşlarımızın iş yerlerini yağmaladıklarını; kiliselerini bile ateşe verdiklerini üzülerek öğrendik. Ertesi günlerde ise, o güzelim iş yerlerinin vitrin camlarının hunharca kırıldığına; kinli ve kirli ellerin, dükkânlardaki eşyaları talan edip, beğenmediklerini sokaklara saçtıklarına yorgun ve üzgün gözlerimiz şâhitlik etti.

Esas yıkım İstanbul’da olmuş sevgili okurlar. Gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı, Beyoğlu başta olmak üzere birçok semtte Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşlarımızın dükkânları yağmalanmış. Yirmi-otuz kişilik organize gruplar kilise ve havraların da bulunduğu birçok taşınmazı tahrip etmişler, yağmalamışlar. Bu grupların Anadolu’nun değişik şehirlerinden getirildikleri de alınan notlar arasında.

Ülkesini, insanı, eşitliği seven hiçbir yurttaşın kabul edemeyeceği bu olayların ardından, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı binlerce Rum, Ermeni, hatta Yahudi kardeşlerimiz, yüzyıllardır yaşadıkları yerlerini, vatanlarını, Türkiye’yi terk etmek mecburiyetinde kaldılar, göç ettiler. Gayrimüslim yurttaşlarımızın büyük bir kısmının başına gelen bu olaylar -bazı kesimlerce-, Türk vatandaşı olarak kabul edilmediklerinin bir göstergesiydi.

Ali Rıza Saysen

http://www.keremdoksat.com/index.php/entry/ali-riza-saysen-den-06-07-eylul-1955-olaylarini-yasadiniz-mi

 

  • HAYIR SAYIN ABBAS, GÜNAHSIZLARIN KANINI DÖKENLERİ TANRI ÖDÜLLENDİRMEZ. CENNET YOLUNU AÇAN BİR CİNAYET YOKTUR. HALKINI UMURSUYORSAN YAŞAMI KORUMAYA TEŞVİK ETMELİSİN; ONLARINKİNİ DE BİZİMKİNİ DE…

Sayın Abbas; bize karşı tüm yalan suçlamalarınız, tüm zayıflığınız ve ilerlemiş yaşınıza rağmen halen bu konuda bir adım atabilecek gücünüz var. Yahudilerin de burada hakkı olduğunu söyleyebilirsiniz. Kudüs’ün tüm tek Tanrılı dinlerde kutsal olduğunu söyleyebilirsiniz. El Aksa Camii, Kutsal Kabir Kilisesi ve Tapınak Tepesi’nin bulunduğu Kudüs eski şehrin sadece size ait olmadığını söyleyebilirsiniz.

Bunları duymaktan hoşlanmayacaklar. Onca nesildir o kadar yalan söylendi ki onlara, inanmayacaklardır. Sizin söylemeniz hoşlarına gitmeyecektir. Ama liderlik kendi çıkarları için doğru yolu göstermeyi gerektirir.

Yahudiler ve bu topraklardaki tarihlerini anlatmalısın. Bizi bıçaklamaya teşvik etmek yerine güven oluşturmanın zorlu yolculuğuna başlayabiliriz. Bu özveri Filistin devleti kurmanın olmazsa olmaz şartı olmalıdır.

Ne yazık ki bir saniye için bile bunu yapacağınızı düşünmüyorum. Gerçekleri söylemeye cesareti olmayan halkının isteğini yerine getirememiş bir lider olarak hatırlanacaksınız. Tıpkı sizden önceki gibi. Böylece siz bağımsızlıktan uzaklaşacaksınız, biz bıçak sırtında yaşamaya devam edeceğiz, kim bilir kaç yıl daha.

Hayır, Sayın Abbas, günahsızların kanını dökenleri Tanrı ödüllendirmez. Cennet yolunu açan bir cinayet yoktur. Halkını umursuyorsan yaşamı korumaya teşvik etmelisin; onlarınkini de bizimkini de...

Ve gerçekten de işler ne ara böyle bir yazı yazmamı gerektirecek kadar çığırından çıktı..?

David Horovitz

http://israilblogu.com/2015/11/19/sayin-abbas-halkiniza-soyleyin-bizi-bicaklamayi-biraksinlar/

 

  • TÜM DÜNYADA BU İLAÇ VE BULUŞLARDAN FAYDALANAN, ONLARI KULLANARAK HAYATINI KURTARAN HER İNSAN, YAŞAMINI YÜCE ALLAH'IN VESİLE ETTİĞİ YAHUDİLERE BORÇLU OLACAKTIR

Mesela Google-Youtube-Messenger'a girmeyin. Apple ve Microsoft ile alakalı hiç bir cihazı, programı kullanmayın! Kısaca bilgisayarlarınızı hemen çöpe atın, içinde kamera bulunan hiç bir GSM (cep) telefonunu kullanmayın!

Zira hangi marka olursa olsun bunlara ödenecek paralar patent hakkından dolayı İsrail'e yani Yahudilere gidecektir.

Eğer aranızda böbrek diyaliz makinesine bağlı bir hasta varsa mutlaka makineden çıkarmanız gerekir. Çünkü o da bir İsrail, Yahudi icadıdır. Parklara asla gitmeyiniz çünkü dünyada hemen hemen tümü, İsrail teknolojisi ile sulanırlar.

Röntgen, Ultrason ve EMAR makinelerini asla kullanmayınız! Kanser hastası yakınınız varsa biliniz ki dünyadaki etkin hemen tüm kanser ilaçları ya İsrail ya da Yahudi icadıdır.

Kan arayan bir yakınınız varsa bunu asla yapmayınız. Çünkü kan gruplarını ilk tanımlayan ve kan naklini ilk gerçekleştirenler de birer Yahudi’dirler.

Tabii çocuk felci aşısını da kullanmamalısınız.

Diş İmplantları yaptırmayınız. Yaptırdınızsa da manavlardan satın aldığınız sebze ve meyveleri de o dişlerle çiğnemeyiniz. Zira diş implantlarının çoğu ve en kalitelileri İsrail yani Yahudi üretimidir. Zaten İsrail tohumlarıyla ekilip çıkmış domatesi ve hıyarı yerken bari bunu İsrail malı dişlerle yapmayınız.

Aspirin'i saymış mıydım? Şeker-Diyabet hastası yakınınız varsa asla o insülinleri kullanmayınız. Çünkü onlarda Yahudi icadıdır. Aynı tüm hap ya da şurup şeklindeki vitaminlerinde Yahudi icadı oldukları gibi.

Daha binlerce küçük veya büyük buluşların çoğunu zaten Yahudiler ve İsrail bulmuştur ama bunları burada anlatmaya, yazmaya bir köşe yazısı değil haftalar, aylar yetmez.

Tüm dünyada bu ilaç ve buluşlardan faydalanan, onları kullanarak hayatını kurtaran her insan, yaşamını Yüce Allah'ın vesile ettiği Yahudilere borçlu olacaktır. O yüzden İsraillilere para kaptırmayınız ve bunların hiç birini de kullanmayınız. Zaten o hurmaları toplayanlar da Müslüman Arap İsrail vatandaşlarıdır. Böylece oradaki hurma toplayan Müslümanlar da işsiz kaldıklarında size teşekkür etmiş olurlar.

Bluejean yani (kot)u zinhar giymeyiniz çünkü o da Yahudi icadıdır...

Ayrıca... İbrahim-İshak-Yakub-Yusuf-Bünyamin-Yüşa-Davud-Süleyman-Yunus-Eyyub-Sare-Ali-İmran-Lüt-Ermiya isimlerini de kullanmayınız. Çünkü bu isimler İsraillilerin ve Yahudilerin aynı kanından, geninden geldiği öz peygamber dedelerinin isimleridir. Siz torunlarından nefret ederken onların dedelerinin ismini kullanmanız herhalde biraz garip olur. Siz çocuklarınıza Agop-Yorgo-Coni gibi isimler takmıyorsanız bunları da kullanmamalısınız. Çünkü o büyük insanlar, o Yüce Allah'ın has kulları olan peygamberler; Herhalde torunları olan İsrailoğulları’na beslediğiniz bu nefret hislerinizi bilseler arştaki makamlarında bu durumdan pek hoşnut olmazlar diye düşünüyorum.

Ha kaynak mı istiyorsunuz? Google bu bilgilerle dolu hem de dopdolu! Eee N’apıyım yani! Ben de mi İsrail’e düşman olayım!

Dünya İnsanlık Ailesine bitimsiz yararlı icatlarda imzası olanların başımın üstünde yeri vardır. Sen, ben, biz, siz beceremezsek; başkaları o boşluğu doldurur bu tabii bir yasadır. O halde küfretmek yerine takdir etmek daha anlamlı ve önemlidir. Yaşasın Yahudiler!..

Yüksel Mert

http://www.adanamedya.com/yasasin-yahudiler-71242h.htm

 

  • BEN BİR MUSEVİ/YAHUDİ OLSAYDIM VE BANA O MÜSLÜMAN ŞAHSIN TEVRAT TAHRİF EDİLMİŞ, BOZULMUŞ BİR KİTAPTIR DEMESİ NE ANLAMA GELİRDİ? HER ŞEYDEN ÖNCE HAKARET ETMİŞ OLURDU, DEĞİL Mİ?

Ben bir Musevi/Yahudi olsaydım ve bana o Müslüman şahsın Tevrat tahrif edilmiş, bozulmuş bir kitaptır demesi ne anlama gelirdi? Her şeyden önce hakaret etmiş olurdu, değil mi? Tahrif edilmiş denileceğine, “Ben bir Müslüman olarak Tevrat’a katılmıyor, onun onaylamıyorum” demesi daha yerinde olmaz mıydı?

Şimdi bir empati yapalım. Bir Musevi kişi Kuran tahrif edilmiştir, bozulmuştur ya da Kuran, vahye dayalı bir kitap değildir dese ne düşünür, ne dersiniz?

Tartışmaya mı başlarsınız?

Senin dinin mi, benim dinin mi, senin mezhebin mi, benim mezhebim mi vs?

Bilesiniz ki binlerce yıldır tartışılıyor! Neden?

Her din kendini esas ve mutlak görür, böylesi anlaşılabilir ve doğaldır da. Sorun bundan toplumsal yaşamda diğer dinler üzerinde bir hiyerarşi kurmaya çalışmaktan, onları yok saymaktan veya aşağılamaktan çıkıyor.

Sonuç çatışma, kan ve gözyaşı! Peki, hala niye tartışıyoruz? Elbette herkesin kendine göre bir cevabı var. Bu köklü sorunu nasıl aşabiliriz?

Öncelikle şunu söyleyeyim; toplumsal yaşamda herkesin kendi dini inançlarından, kitaplarından hareketle bu köklü sorunu aşması mümkün değil. Nitekim neredeyse tarih boyunca, olan budur. Onlarca din, binlerce mezhep, milyonlarca inanç var. Yapılması gereken, dinlerin insanlar arasında yarattığı bu farklılıkları ve çatışmaları aşmanın yolu dinlerden hareketle değil, tersine dinin dışından hareketle aşmaktır! Bu bir paradoks gibi gözükse de, gerçekte dinlerin birbirini dışlaması bir ontolojik sorundur; dolayısıyla bu dengenin sağlanması ancak seküler yasalar yoluyla olur. Bunun başka yolu yoktur.

Dinler arasında bir uzlaşma, bir birleşme, bir hiyerarşi, bir sözleşme önermiyorum ki, bu eşyanın tabiatına aykırı. Bu köklü sorunu aşmak inanın ki basit:

Mesele şu: Bütün farklılıklarımızla, bütün renklerimizle bir arada yaşama hukukunu kurduğumuzda bunu başaracağız. Bu hukuk hiçbir etnik, dini, mezhep vb. kimliklere dayanmaksızın yalnızca insan hakları esası üzerine kimliksiz olarak inşa edilecek.

Hüseyin Şengül

http://www.gazetemistanbul.com/tevrat-tahrif-edilmis-makale,1440.html

 

  • ŞİŞLİ KENT SİNEMASI’NIN KARŞISINDA, HANİ O KIYISINDAN KÖŞESİNDEN BEŞİKTAŞ DOLMUŞLARININ KALKTIĞI (ŞİMDİKİ ADI TAYYARECİ MEHMET ALİ BEY OLAN) ZAMBAK SOKAK’TA ATILMIŞ ESNAF HAYATINA

Gelibolulu Musevi bir ailenin 1945 doğumlu çocuğu Pepo (Sıvacı). Önceleri müzikten ziyade sinemaya meraklıymış. Memleketindeki Orduevi’nde görevli askerler, onu bilinmedik sebeplerle ya da birine benzettikleri için paşa oğlu sanırlarmış. Pasta limonata ikram edip, yanında hazır ol da dururlarmış, hatta yüksek sınıfa mensup insanların güneşlendiği Hamzaköy Plajı’na bile sokarlarmış. Seyretmediği Louis De Funes komedisi, John Wayne westerni, Doris Day müzikali kalmamış buradaki Ordu Evi’nde. Gençliğinde çizgi roman namına ne çıkıyorsa toplamış: 1001 Roman’dan, Pekos Bill’e… Evlerinde bir radyoları bile yokmuş, ama komşunun bahçesindeki incir ağacı sağolsun; habire ona tırmanarak çalan radyonun sesine kulak verirmiş saatlerce tepesinde.

Romanlar arasında büyümüş, belki de bu yüzden Ali Okulu’ndan mezun bir hayat adamı olmayı tercih etmiş. Okumak “büyük adam” olmak falan yoktu gözünde. Kabuğuna sığamayan bu gence zaten dar geliyormuş buralar. 1960 İhtilali’nin hemen ertesinde atıvermiş kendini İstanbul’a, henüz 15’indeyken.

Karaköy’de bir kitapçıya çırak olarak girmiş, patronu Ali Rıza Amca da tam bir iyilik perisi, kapı gibi bir dost, üstelik de azılı komünist. Bakmış bu acar delikanlıda iş var, hadi demiş sana önayak olayım da bir dükkân aç kendine. Bu güzel adamın teşvikiyle Şişli Kent Sineması’nın karşısında, hani o kıyısından köşesinden Beşiktaş dolmuşlarının kalktığı (şimdiki adı Tayyareci Mehmet Ali Bey olan) Zambak Sokak’ta atılmış esnaf hayatına.

Murat Beşer

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/murat-beser/kucuk-dev-adam-136881

 

  • "YAHUDİLER, ARAPLARIN İBRANİCEYİ KONUŞTUKLARI GİBİ ARAPÇA KONUŞMAYI ÖĞRENDİKLERİNDEN DAHA GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ"

Türkiye'deki Yahudi cemaatinin haftalık gazetesi Şalom'un 28 Ekim tarihli sayısındaki bir haberi kesip sakladım. Sizlerle paylaşmak istiyorum.

Haberin başlığı şu: "İsrail'de okullarda zorunlu Arapça"… Haberin spotu da şöyle: "İsrail, okullarda 1.sınıftan itibaren Arapça dersinin zorunlu olarak okutulması için sunulan yasa tasarısını onayladı."

Kanunlaşan tasarıyı öneren kişi, Likud Partisi milletvekili Oren Hazan. Hazan, yasayı neden önerdiğini şu gerekçelerle anlatıyor: "Terörün arttığı ve birliğimizin bozulduğu bu günlerde, vatandaşlarımız arasındaki anlaşmazlığı gidermek büyük önem taşıyor. Bunu başarmanın en iyi yolu da birbirimizi anlamaktan geçiyor. 1.5 milyon İsrailli Arap'ın kültürünü, düşünce yapısını ve Ortadoğu'da Arapça konuşan milyonlarca kişiyi anlamanın tek yolu bu."

Erken yaşlardan itibaren Arapça eğitimi alan Oren Hazan; Arapça'nın, İsrail'in farklı kesimlerinden binlerce kişiyle iletişim sağlamada kendisine önemli katkılarının olduğunu söylüyor.

Bu kanunun kendi gelecekleri açısından taşıdığı değereyse şöyle vurgu yapıyor: "Yahudiler, Arapların İbraniceyi konuştukları gibi Arapça konuşmayı öğrendiklerinden daha güzel günler göreceğiz."

Oral Çalışlar

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/oral-calislar/israilde-arapca-turkiyede-kurtce-1477903/

 

  • “PEKİ, ASKERLİĞİN HİÇ Mİ GÜZEL TARAFLARI YOKTU? VARDI; GAYRİMÜSLİM OLDUKLARI İÇİN RÜTBE TAKAMAYAN YANİ’LER, YASEF’LER, GÜZELLİKLERİ ARASINDAYDI.” YASEF DE BİZİM DÖNEMDENDİ, MUSEVİ BİR ARKADAŞ...

Balıkesir Ordu Donatım’da askerlik yaptım. Onbaşı, çavuş rütbelerini alamamıştım ve komutanım bunu bana özür dileyerek söylemişti. Rütbe alamadım ama hep onbaşı ve çavuş rollerini üstlendim. Dönerken, belki hiç kimseye nasip olmayan bir şey oldu. Bu benim için hâlâ tüyler ürpertici ve duygulandırıcı: 500- 600 kişilik içtima alanında askerler toplandı, tempoyla “Güle güle yani komutan” diyerek beni yani ‘Pırpırsız Komutan’ı uğurladılar. Askere gidişimde de enteresan bir şey var: Zoğrafyon Lisesi’nden arkadaşım Laki Vingas’ın gittiği bölüme gittim. O döndü, ben gittim. Laki’nin öğrencileri benim komutanım oldu. Laki kendini Rum olarak tanıtmıştı, zaten tanıtmamak imkânsız. Rum olmak orada bana şunu düşündürmüştü: Bana rütbe verilmediği zaman arkadaşlarım ne düşünecek? Sakıncalı mıyım? Bu düşünce beni çok rahatsız ediyordu. Ama bugün tekrar aynı grupla birlikte olabilmek için yalnız 15 günlüğüne askere gitmek isterdim. Bizim bölükte Soner Atadan Olgun da vardı. Nükhet Duru’nun menajeri ve Bravo dergisinin genel yayın yönetmeniydi. Dergiye, ‘Bir kadın dudağı özledim’ başlıklı, askerliği yeren bir yazı yazmıştı. Toplatılacağını düşündüğümüz dergideki o yazıda, bir de şöyle söylüyordu: “Peki, askerliğin hiç mi güzel tarafları yoktu? Vardı; gayrimüslim oldukları için rütbe takamayan Yani’ler, Yasef’ler, güzellikleri arasındaydı.” Yasef de bizim dönemdendi, Musevi bir arkadaş...

Rita Ender

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13449/bugun-bile-luks-onemli-olan-gelecek

 

  • BİR GRUP GERİCİ, YOBAZ, ZEYTİN AĞACI KADAR KAFATASI OLUP DA İÇİNDE TEK ZEYTİN TANESİ KADAR AKIL OLMAYAN GÜRUH; “ZEYTİN YAHUDİ AĞACIDIR, TÜMÜ KESİLMELİ” GİBİ BİR KAMPANYA BAŞLATMIŞTI!

Gerçekten şaşkınız. O kadar ki, kimi insanlar için; “Aynı dünyada yaşadığım için utanıyorum” demesi geliyor insanın…

Yırca’da kesilen 6 bin zeytin ağacını hatırlıyor musunuz?

Çok yerden tepki almıştı o olay. AKP’ye sırtını dayayanların pervasızca yaptıkları zeytin katliamı kınanmış, köylülere destek çıkılmıştı.

Bir grup gerici, yobaz, zeytin ağacı kadar kafatası olup da içinde tek zeytin tanesi kadar akıl olmayan güruh;

“Zeytin Yahudi ağacıdır, tümü kesilmeli” gibi bir kampanya başlatmıştı!..

Gerekçeleri neydi? Neye dayandırıyorlardı bu akılsızlıklarını?

Derlerdi ki; “Kıyamete yakın Müslümanlarla Yahudiler arasında bir savaş çıkacak. Müslümanlar bu savaşta galip gelecekler. Öyle ki Yahudiler ağaçların ve taşların arkasına saklanacak, ağaçlar ve taşlar da ‘Ey Müslüman, şu arkamdaki Yahudi’dir. Hemen gel de onu öldür’ diye haber vereceklerdir. Fakat sadece zeytin ağacı haber vermeyecektir. Çünkü o bir Yahudi ağacıdır. Bugün İsrail bütün ülkelerde zeytin ağacı dikmeyi teşvik etmektedir. Çünkü bu ağaçların Yahudileri koruyacağını bilirler.”

Okudunuz mu? Bu şimdi hangi beynin ürünüdür sizce?

Ruhan Odabaş

http://www.bizimkocaeli.com/yazar/ruhan-odabas/ne-diyecegimizi-sasirdik!../16395.html

 

  • “ORMAN”I İZLERKEN, AYNI GÜN SOSYAL MEDYADA PAYLAŞILAN BİR HABER AKLIMA ÇAKILIYOR: “ZEYTİN AĞACI YAHUDİ AĞACIDIR TÜRKİYE’DEKİ ZEYTİN AĞAÇLARININ TAMAMININ ÜÇ YIL İÇİNDE KESİLMESİ PLANLANIYOR, BU SAYEDE İSRAİL’E BÜYÜK BİR DARBE VURULACAK” HABERİ...

Sahnede doğa ile insan ilişkilerini irdeleyen ikili danslar: “Saraband”, “Ay”, “Orman”... Sahnede doğa kutsanıyor, insan bedeni kutsanıyor, ustalığın ve yaratıcılığın doruğuna tanıklık ediyoruz...

(“Orman”ı izlerken, aynı gün sosyal medyada paylaşılan bir haber aklıma çakılıyor: “Zeytin ağacı Yahudi ağacıdır Türkiye’deki zeytin ağaçlarının tamamının üç yıl içinde kesilmesi planlanıyor, bu sayede İsrail’e büyük bir darbe vurulacak” haberi...)

Ve sahnede geceyi taçlandıran Stravinsky’nin müziği ve Martha Graham’ın koreografisiyle “Bahar Ayini”... Vahşi, aykırı, görkemli, ürkütücü! Baharı kutsamak verimi artırmak için bir pagan töresi: Kurban diye seçilen bakirenin ölünceye dek dans etmesi...

(Tanrım, bu gece hiç bitmesin... Ölümler ve ilkel töreler sadece sahnede kalsın... Hayatı kutsamak varken ölümü kutsayanlar hepimizden uzak dursun... Çağdaş ve evrensel değerler bizi hiç terk etmesin... Hiç terk etmesin... Hiç terk etmesin...)

Zeynep Oral

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/427669/Amma_gece_.html

 

  • CHELSEA’NİN IRKÇILARI, YAHUDİ GÖÇMENLER TARAFINDAN KURULMUŞ OLAN TOTTENHAM HOTSPUR’LA YAPTIKLARI HER MAÇTA HEP BİRLİKTE DAKİKALARCA SÜREN “TISSSSSSS” SESİ ÇIKARIRLAR. BU, TOPLAMA KAMPINDAKİ YAHUDİ’NİN KONULDUĞU GAZ ODASINA NAZİ ALÇAKLARI TARAFINDAN SIKILAN GAZIN SESİDİR

Memleketin derin meselelerinde mutlaka, özellikle “geleneksel düşman”ın rol oynadığına olan inanç Türkiye-Yunanistan maçında olduğu gibi milli maçlarda “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganıyla dışa vuruluyor bir kez daha. Aynı zamanda, gayrimüslimin (Fransa’nın) karşılaştığı felaket, yapılan saygı duruşunun yuhalanmasıyla ona “müstehak” görülüyor.

Neden? Çünkü bu tutumlar, bu ülkenin “milli ideolojisine”, yani “Türk-İslam Sentezi”ne uygun tutumlar. “Gayri Müslimleri kendine komşu yapma” diyen bir dinin hükümferma olduğu bir toplumda tersi beklenebilir mi? “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok”la yetişen bir insan topluluğu “dost” görmediği Fransa’nın felaketine neden üzülsün? İşte bu yüzden bu tutumları “bir kısım seyircinin marifeti” olarak görmek zorlaşıyor. Bu milli ideolojinin çok taraftarı var çünkü. Trabzonspor’un binlerce seyircisi Hrantımızın katilinin “alameti farikası” beyaz bereyle girmişlerdi Avni Aker’e. “Hepimiz Hrantız” diyen bizlere “hepimiz Samastız” demekti bu.

Londra’daki Wembley Stadyumunda Fransa ile İngiltere arasında oynanan maçın öncesinde ise 80 bin seyirci hep bir ağızdan Fransa’nın milli marşı ‘La Marseillaise’yi söylediler oysa. Ama buradan yola çıkarak bir “medeniyetler kıyaslaması” yapmak hem gereksiz hem de doğru değil. Batılı futbol taraftarları arasında da ırkçı, milliyetçi var çünkü. Ama şunun belirtilmesi gerekir; o taraftarların “zihniyetleri” asla toplumlarının çoğunun “ideolojisi” olmuş bir zihniyet değil. O nedenle, sesleri çıksa da hep azınlıktalar.

Irkçılığın da “enternasyonal” bir yanı var. Dünyanın tüm ırkçıları, faşistleri “öteki”nden nefret etmede ortaktırlar. Türkiye Yunanistan maçında, Paris Katliamı için yapılan saygı duruşunu yuhalayanlar, Londra takımı Chelsea’nın ırkçı taraftarıyla birdir elbette. Chelsea’nin ırkçıları, Yahudi göçmenler tarafından kurulmuş olan Tottenham Hotspur’la yaptıkları her maçta hep birlikte dakikalarca süren “tısssssss” sesi çıkarırlar. Bu, toplama kampındaki Yahudi’nin konulduğu gaz odasına Nazi alçakları tarafından sıkılan gazın sesidir.

Bir halk oyunu ile savaşı birbirine karıştıran beyinsizlerden de çıksa çıksa ancak böyle bir ses çıkabilir. Hangi sloganı atarlarsa atsınlar sadece “tıssss”dır duyduğumuz. İstanbul’da da Londra’da da.

Mustafa K.Erdemol

http://www.birgun.net/haber-detay/irkci-tek-millettir-95485.html

 

Netten okumalar

 

  • TERÖRLE MÜCADELEDE İSRAİL MODELİ

http://www.dw.com/tr/ter%C3%B6rle-m%C3%BCcadelede-israil-modeli/a-18869945

 

  • NAZİ KAMPLARINDA GİZLİCE GEBELİKLERİNİ SÜRDÜRENLERİN HİKAYESİ

http://haber.sol.org.tr/toplum/nazi-kamplarinda-gizlice-gebeliklerini-surdurenlerin-hikayesi-136602

 

  • TÜRKİYE YAHUDİ CEMİYETİ VE DEVRİMLER     - MEHMET BAŞKAN

http://herkesindergisi.com/mehmetbaskan/turkiye-yahudi-cemiyeti-ve-devrimler/

 

  • 20 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN RABİN’İN BARIŞ VİZYONU HALA GERÇEKLEŞMEDİ – RAFAEL BARAK

http://israilblogu.com/2015/11/18/20-yil-gecmesine-ragmen-rabinin-baris-vizyonu-hala-gerceklesmedi/

 

  • YOLSUZLUK İSRAİL HÜKÜMETİNE DAMGASINI VURUYOR – AKİVA ELDAR

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2015/11/corruption-netanyahu-us-presidnt-natural-gas-reuven-rivlin.html

 

  • 200 YILLIK PAROHETLER YAHUDİ KÜLTÜREL MİRASI – SAADET ERCİYAS

http://www.kentyasam.com/200-yillik-parohetler-yahudi-kulturel-mirasi-yhbrdty-3748.html

 

  • NEDEN KUDÜS?

http://www.darkafalar.com/neden-kudus/

 

  • HAYATTAKİ EN KEYİFLİ HIRSIZLIK YAŞAMDAN KEYİFLİ ANLAR ÇALMAKTIR

http://yazmakkeyifli.blogspot.sg/2015/11/hayattaki-en-keyifli-hrszlk-yasamdan.html

 

Netten seyredin

 

  • ŞİMDİ VE BURADA 13. BÖLÜM - YENİDEN AÇAN ÇİÇEKLER

https://www.youtube.com/watch?v=Nk5f6cq9lQE

 

  • TÜRKİYE’Yİ ZENGİNLEŞTİREN RENKLER

http://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/hakan-celik-ile-hafta-sonu/turkiyeyi-zenginlestiren-renkler

 

Takılan Tweet’ler

 

TEK KRALLIK ‏@TekKrallik  

Mustafa Denizli yahudi ise -ki bu kimseyi ilgilendirmez- bugün mü yahudi oldu? Galatasaray'a imza atınca mı aklınıza geldi?

 

nesrin nas ‏@Nesrinnas  

Yeni Akit vakit kaybetmedi: 'Mustafa Denizli yahudi mi?' Yahudi ise size ne, kime ne? İşini iyi yapıyor mu ona bak!

 

Ötekilerin Postası ‏@otekilerpostasi  16 Kas

"Zeytin Yahudi Ağacıdır, Tez Kesile"

 

rïva ‏@Rivokhay   18 Kas

"..Eğitim sistemi düzeltilerek nefret söylemi ve medya okuryazarlığı eğitimi verilmeli. Özellikle gazeteciler bu konuda eğitilmeli."

 

soL Edebiyat ‏@solcuedebiyat  21 Kas

Bir haksızlığın karşısında durmak insanı ne darbeci ne yobaz nede gayrimüslim yapar sadece İNSAN yapar.