“Paskalya’da yumurta boyar, sonra iftar soframızı kurardık”

Hayatını anlattığı tek kişilik oyunla kendinden söz ettiren, tiyatro ve televizyonun renkli, şen şakrak ismi Nilgün Belgün, Büyükada’daki çocukluk günlerini anlattı.

Lili BARDAVİT Yaşam
6 Ocak 2016 Çarşamba

Bir insanın hiç mi içi içine sığmaz? Hiç mi üşenmez, yorulmaz, somurtmaz? Sahnede izlediğinizde ‘tek kişilik dev kadro’ diyeceğiniz biri… Kıpır kıpır, fıkır fıkır, kaymak gibi bir gerdan, müthiş bir bacak dekoltesi, yaş maş yok, hayat var, yaşam var, deneyim var, neşe var, kahkaha var, espri var, can var, umut var, dans var, müzik var… Anlayacağınız  NİLGÜN BELGÜN’de  var da var…

 

 

Aşk ve Komedi harika bir kadın öyküsü. Sahne önü müthiş peki ya sahne arkası dedik, perdeyi araladık. Ve karşıma Büyükada doğumlu, sözü hiç bitmeyen, aynı sahnedeki gibi neşe küpü ve taş gibi bir kadın çıktı. Sapasağlam, dimdik duran, kimseye eyvallah’ı olmayan, dobra, şen kahkahalı ve havalı mı havalı bir bayan. İşte karşınızda Nilgün Belgün.

 Büyükada deyince aklınızda neler var?

Neler yok ki… Her şey aklımda… Hayatımın başlangıcı... İlk aşkım bile Büyükada’da yaşandı. Tunç, öğretmenimizin oğluydu. Daha 1. sınıfa giderken onu beğenmeye başlamıştım. Sonra büyüdüm, 16 yaşındayken sevgilim olmuştu. 

 

BÜYÜKADA GÜNLERİ

 Hep Büyükada’da mı yaşıyordunuz?

Annem Büyükadalıdır. Bütün ailesi yaz-kış adada yaşarlardı. Babamla annem Büyükada vapurunda tanışıyorlar. Babaannemler annemi istemeye geldiklerinde adaya hayran oluyorlar, onlar da adada bir ev almaya karar veriyorlar. Dolayısıyla ben Nizam ve Maden arası mekik dokuyorum. Annem nikâh memuruydu, adada nikâh kıyardı. Sonra tayini çıktı, İstanbul’a taşındık. Ama tüm genç kızlığım boyunca her yaz adada geçti. Konservatuara girene kadar da böyle devam etti.

 Genç kızlık döneminizde ada nasıldı?

Babaannem Rum’du. Evlenince Müslümanlığı seçti ancak adada bütün arkadaşları Rum ve Musevi’ydi. Müthiş bir mozaik içinde büyüdüm. İlk arkadaşım Şeli’ydi. Biz ona Şelika derdik. Daha Batılı bir ortamda büyüdüğüm için hiç alaturka bir kız olmadım. Bu modern halimle kendimi bazen inan şu an bile yalnız hissederim.

 Adadaki çocukluk ve gençlik yılları nasıl geçti?

Anadolu Kulübünde geçti vallahi; güzel güzel giyinir giderdik. Seferoğlu’na giderdik, sahibinin kızı Zümrüt arkadaşımdı. Güvenli ortamlar ve düzgün ailelerin çocuklarının vakit geçirdiğimiz yerlerdi. Gençliğimizi doya doya yaşardık. Akşamüstü olunca kadınlar şık şık giyinir, iskeleye iner, işten gelen kocalarını karşılarlardı. Nasıl özenirlerdi anlatamam; uzun uzun sarılırlar, öpüşürlerdi, sanki sabah beraber değillermiş gibi.

 Neden ada bu kadar değişti?

Artık modern kültür yok, Arap kültürün etkisi altına girdi Büyükada. En çok ziyaretçi alan ada. Burgazada’ya gidiyorum mesela, değişmemiş. Annem hep “Burgazada daha kalitelidir” der, bayılırdı oraya. Büyükada sanki biraz daha bakımsız kaldı gibi geliyor bana.

 

SAHNEDEKİ HAYATIM

 Biraz ‘Aşk ve Komedi’den bahsedelim isterseniz, nasıl gidiyor?

Bu oyunum dördüncü yılına girdi. Senaryosu benim hayatım, şarkıları bile bana özel… Kendim finanse ettim. Genelde erkekler başarılı oluyor tek kişilik gösterilerde. Ben de risk almayı çok seven biri olarak bu işe gönül verdim ve maddi-manevi yatırım yaptım. 

 Bu cesur fikir nasıl doğdu? Sizi teşvik eden birileri oldu mu?

Artık benden herkes tek kişilik bir gösteri bekliyordu. Ben de başkasının hayatını anlatacağıma kendimi anlatmak istedim. Çok renkli bir hayatım oldu, hâlâ da öyle. Arada şarkılar söylüyorum, dans ediyorum, anıları anlatıyorum, kendim de gülüyorum ve çok keyif alıyorum. Bu enerji de seyirciye hemen yansıyor; ben sahnedeyken karşılıklı bir etkileşim halindeyiz.

 Şahsen her tiyatroda belirli bir dakikadan sonra uyuyakalırım, ama sizin oyununuzu hiç dalmadan zevkle izledim. Bu hiç kolay bir şey olmamalı?

Aydın Doğan, Ertuğrul Özkok, Ahmet Hakan, tüm Hürriyet grubu geldi, “gözümüzü kırpmadan izledik” dediler. “Bir kadın olarak bunu tek başına başarman müthiş” dediler. Çok enerjiğim, sanırım sebebi bu, seyirci bana bakmaktan başka yere bakamıyor. Sıkılmaya fırsat kalmıyor ki, komik anılar, enteresan hikâyeler anlatıyorum. Metin Akpınar’la olan anılar, eski kabare şovlar, Uzay Heparı, Ayşen Gruda, kim yok ki anılarımda… 

 Babaanneden neler öğrendiniz? Neler kattı bir Rum babaanne size?

O kadar çok şey öğrendim ki… Bir kere çok fazla gayrimüslim arkadaşım var. Musevi dostlarımın sayısı çok fazla, bayılırım onlara. Babaannem çok modern bir kadındı; kendine güvenen, esprili, temiz, titiz, neşeli bir Rum kadınıydı. Evde hep Rumca müzik çalardı, dinlerdik. Bunları hep babaannemden öğrendim.

 Dede peki?

Dedem çok modern bir Müslümandı; varlıklı ve medeni bir adamdı. Biz babaannemim aklı kalmasın diye ne gerekiyorsa yapardık. Paskalya’da yumurta boyar, sonra iftar soframızı kurardık. Çok çağdaş bir aileden geliyorum.

 

“AŞKI SONUNA KADAR YAŞAMAK LAZIM”

 Aşk?

Dünyayı ne olursa olsun aşk kurtaracak, böyle inanıyorum. Aşk çözülemez bir konu olabilir ama yaşamak lazım, hem de sonuna kadar. Dünyanın tüm çirkinliklerinden arınıp korunabileceğimiz tek duygu aşk ve sanat bence.

 Ünlü olunca aşk yaşamak zor mu?

Çok doğal yaşayan bir insanım, ‘ünlüyüm’ diye düşünerek güne başlamıyorum. Toplumun baskısı da beni ilgilendirmez. Karşı taraf kendini ezilmiş hissedebilir. Onu bilemem ama ben kimseyi takmadan hayatımı yaşayan bir insanım. 

 Evlilik desem, dosya kabarık galiba?

Üç kişiyle dört evlilik yaptım. Aynı kişiyle iki kere evlenmiştim. 

 Bir evlilik daha yapar mı Nilgün Belgün?

Evlilik çok güzel bir müessese, iki tarafın da gönlü varsa tabii ki. Ama ben bir daha düşünmem çünkü evliliğin çocuk için gerekli olduğunu düşünüyorum. Yoksa beraber yaşamak da bence çok keyifli. Ben hep aşık oldum ve aşık olduğum insanlar benimle hep evlenmek istediler, ama ben evlilik insanı değilim, onu anladım. 

 Aşkın ömrü mü bitti? Ne oldu, neden bitti evlilikler?

Eeee aynı heyecanın kalması beklenemez herhalde. Yıllar geçince tabii ki aşk yerini başka duygulara bıraktı hep. Uzun evlilikle ilgili de pek bir şey söyleyemem, benim en fazla beş yıl sürdü. 

Annelik hayatınızın neresinde?

Çocuklarımla arkadaş gibiyim. Benim annelik görevimi hep annem üstlendi. Zaten 20 yaşında anne olmuştum. İki kızım var ama ben saçını süpürge eden anne modeli olmadım, öyle biri değilim. Önce benim mutluluğum, ben iyi olursam onlara faydalı olabilirim, her zaman yanlarında olabilirim. Bu şekilde düşünüyorum. Aşk hayatı gibi konularını hep anneanneleriyle paylaştılar, ben hep çalıştım, vaktim yoktu genelde. Gerektiğinde yanlarında oldum, hiç eksiklik yaşatmamaya çalıştım, uygar oldum, hep fikir verdim ama kendi seçimlerini yapmalarına izin verdim, eğitim hayatlarında, evliliklerinde hep yanlarında oldum. Torunum bile var.

  Gelecekle ilgili kaygılar var mı?

Gelecek geldiği zaman düşünürüz. Farazi şeylerle kafa yoramam, başıma gelmeden oturup da düşünemem. Sonuçta bir hayat arkadaşınız olabilir, ama ileriki yaşlarda vefat edebilir, bunun garantisi var mı? O yüzden “acaba ileride yalnız mı yaşlanacağım” gibi varsayımlarla kendimi yıpratıp üzemem.

 Meslek sonsuza dek sürer ama değil mi?

Enerjim bitene kadar bu işi yaparım ama bir gün enerjim biterse de o zaman kendimi seyahatlere veririm, illa yapacak bir şey bulurum. 

 Dizi oyunculuğuna bakışınız nasıl?

Uzun yıllar dizilerde oynadım, Akasya Durağı, Yabancı Damat… Ancak kendimi bulduğum yer, vazgeçilmezim tiyatro sahnesidir. Gerçek oyunculuk sahnedir. Dizilere baktığınız zaman hep başrol gençler ama destek oyuncular her zaman tiyatro kökenli. Yoksa o diziler de yürümez. Yeni oyun bile yapabilirim, çünkü hazır bekleyen seyircim var. Çok şükür oynadığım hiçbir oyun ‘dolmamazlık’ yaşamadı. Tiyatro beni geçindirebiliyor, ben hayatımı tiyatrodan kazanıyorum. Museviler de tiyatroyu çok sever, her zaman salonu doldururlar, beni desteklerler. Yahudiler çok önemli; ülkemiz için de çok önemlisiniz. Ülkemize sanatı ve Batı’yı sizler getirdiniz. Hep iç içe yaşadık, huzurla, keyifle…

 Esra Erol’un programını devralmak nereden çıktı?

Ben de çok şaşırdım bu teklife ama Esra’nın aklına ilk ben gelmişim. Tamamen bir kadın dayanışması amacıyla Esra’nın üç haftalık doğum sürecinde programı geçici bir zaman için devraldım. Reytinglerde hiç düşüş yaşanmadı, aksine yukarı çıktı. Esra geri geldi, ben de tamamen tiyatroya tabii ki.

 Peki, bu programı kabul etmeniz neden tepki çekti?

Zamanında Hülya Avşar’ın programına katılmış ve asla kadınların aşağılandığı evlilik programlarını sunmam demiştim. Ancak Esra’nın programı böyle bir formatta değil ki… Bütün beyefendiler en şık takımlarıyla, ellerinde çiçeklerle gelip bayanları onore edip, beğenilerini dile getiriyorlar, o şekilde evlenme teklifi ediyorlar. Yatın var mı, katın var mı, sigortan var mı adlı sorular yok bu programda. Ayrıca ben bunu iş olarak değil, arkadaşıma geçici bir süre yardımcı olabilmek için kabul ettim. Çok garipsenecek bir durum yok aslında. Çok eğlenceli bir program. 

 Sosyal medyada aktif olduğunuzu biliyorum. Nasıl vakit geçiriyorsunuz, neler paylaşıyorsunuz?

Hiç “Bugün dolma yedim. Bakın bu da fotoğrafı” gibi bir paylaşımım olmadı. 100 binlerce takipçim var, yazdığım her sözün altında bir yaşam tecrübesi var, derinliği var. Her resmimin bir sebebi var. Çok sayıda genç hayranım var; onlara doğru şeyler aktarmaya dikkat ediyorum. 

 Politik görüş belirtmeli mi ünlüler sosyal medyada?

Bence herkesin bir duruşu olmalı, siyasi duruşu da olmalı. Fikrim varsa söylerim ama kimsenin fikrine saygısızlık yapmam. Kötü sözlere benim cevabım yoktur, dalaşmam da didişmem de. Beni acıtan pek olmaz sosyal medyada. 

 “Hayatın bana geçtiği en güzel kıyak şuydu” diyebileceğiniz ne var hayatınızda?

Mesleğim. Çok severek, aşkla, şevkle yapıyorum işimi. En mutlu olduğum yer sahne. Kendimi çalışıyor gibi hissetmiyorum, adeta yaşıyorum. Hayatın kendisi bana kıyak zaten. Ben hep sanatçı olmak istedim, hayat bana yardım etti, herkes beni tanıdı, beni sevdi, çok şanslıyım. Sonra, hayat bana çok güzel mutluluklar, aşklar yaşattı. Hep benden yana oldu hayat. Hiç aşk yaşamamış insanlar da var. Oysa ben aşk da yaşadım, aşk acısı da…

 Nasıl yaşandı o aşk acısı?

Dibine kadar… Ama yıllar geçti, acı macı kalmadı. Onun sayesinde oyunumda müthiş bir final oldu. Duygusal bir sahne ortaya koymama neden oldu, sonunda kendisine çikolata bile gönderdim. Artık arkadaşımdır, her şey yaşandı bitti, geçti gitti, ne kırgınlık kaldı, ne dargınlık.

 Bir de ‘uğur’ özelliğiniz varmış galiba?

Çok uğurluyumdur inan, ayağım uğurludur. Kuaföre giderim, dolar taşar; restorana girerim, dolar taşar. Mesela Esra’nın programının reytingleri… Becerebilir miyiz derken reytingler yukarıya çıktı, harika bir duygu oldu bu benim için. Ali Haydar diye bir yarışmacı vardı. Fransa’dan bir kız geldi kendisine, nasıl güzel kız. Ali Haydar da hoş. Çok istedim onların birbirlerini beğenmelerini. Şimdi evlenme kararı aldılar, ben de çok heyecanlandım. Söz verdim, nikâh şahitleri olacağım. 

 Fiziksel anlamda kendinize nasıl bakıyorsunuz? Maşallah ben size bayıldım.

Bu genetik bir miras. Babaannem de hiç kırışmamıştı. Çok fazla bir şey yapmıyorum aslında. Ufak tefek botokslarım var ama onu artık 30 yaşında bayanlar da yaptırıyor. Diyet yapmam, sadece dikkat ederim beslenmeme. Spor da yapmam, Allah vergisi valla. Canım profiterol çekiyorsa yerim, ertesi gün dikkat ederim. Dengelemek en mühimi, yoksa kendimi mahrum edemem.

 Seyahat sever misiniz?

İtalya’nın her yerini çok severim. Benim yaşayabileceğim bir yer İtalya, özellikle Como Gölü, ah bayıldım. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Kilise gezmeyi, mum yakmayı, dua etmeyi çok severim.

 Aşkın yaşı yok diyorlar, doğru mu söylüyorlar?

Bence yok. Beni beğenenler zaten her zaman çok genç adamlar, ben de onları beğeniyorum. Son birlikteliğim 1,5 yıl sürdü, çok gençti de ama bizi etkilememişti, kafalarımız aynıydı. 

 Ya şimdi?

Şimdi yok inan, olsa söylerim, niye saklayacağım. Bir İtalyan gelse, tutsa kolumdan götürse anında giderim…

 Şalom okuyucularına vermek istediğiniz bir mesaj var mı diyerek bu güzel söyleşimizi sonlandıralım isterseniz?

Ben hep birlikte yaşamanın çok keyfini yaşamış biriyim. Bu hiç eksilmesin, her zaman kardeşçe birlikte olalım. Museviler, bize medeniyeti getirdi. Hayatımın en özel insanları olmuştur, sonsuza dek yürek yüreğe devam edelim, hayatımızı paylaşalım. 

Ne mutlu bizler için bunları duymak. Biz de tüm ulusumuzla iç içe, kalp kalbe yaşamanın keyfini biliyoruz ve çok mutlu oluyoruz. Hayat paylaşınca güzel, bu en güzel motto belki de. Böyle güzel sanatçıları sayfalarımızda konuk etmek bizler için bir keyif. O kalabalık ajanda ve koşturan takvimi içerisinde bizlere ayırdığı zaman ve samimi sohbet için sevgili Nilgün Belgün’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Her zaman aşkla kalın, her zaman böyle kalın.