Bu resim de neyin nesi?

Sami AJİ Köşe Yazısı
13 Ocak 2016 Çarşamba

Hemen anladınız. İnşaat halinde büyük bir stadyumdur.

Ama yanıldınız. Stadyum değil.

Değil çünkü bu gördüğünüz dairesel alanın çapı 500 metredir. Bir futbol sahasının boyutları ise 100 metreye 50 metre. (Yani bu arazi bir futbol sahasından neredeyse 30 kat daha büyük!)

Yeni ve modern bir site olabilir mi? Villalar, yüzme havuzları, göleti, vs.’yi barındıracak bir devasa mekân düşünülebilir.

Ama o da değil…

Tamam, lafı fazla uzatmıyorum. Burası dünyanın en büyük radyo-teleskopunun şantiyesi ve resimdeki dairesel alan da bu aletin çanağının oturtulacağı tabanıdır.

“Git işine!” dediğinizi duyar gibiyim. Gerçekten de inanılması güç. Ama bu safhaya gelinceye kadar yaşanılan süreç bana daha da ilginç geldi. Yirmi sene evvelinden başlayarak anlatmaya gayret edeceğim.

Yıl 1994. Çin üniversiteleri, modern uzay teknolojisine ulaşabilecek temel bilim kapasitesini yaratmayı başarmışlardı. Aynı dönemde Çin yöneticileri uzay araştırmalarına muazzam bir bütçe tahsis etme kararını da almışlardı. İşte bu ortamda bir grup ilim adamı bir radyo teleskop projesi hazırlayıp, ‘Milli Kalkınma ve Reform Komisyonuna’ sunarlar.

Komisyon üyeleri ilk tetkikatlarında kelimenin tam anlamıyla, gözlerine inanmazlar.  “İmkânsız, lüzumsuz, para dayanmaz, ne işe yarayacak” diyerek önce rafa kaldırırlar. Ama proje sahiplerini dinledikçe, yavaş yavaş ikna olmaya başlarlar.

İnceleme ve son kabul kararı verilinceye kadar geçen süre tam 13 yıl. 2007 yılında kesin onay alınır. 26 Aralık 2008’de temel atma töreni yapılır. Ama fiilen inşaata başlama tarihi Mart 2011’dir.

Lütfen bir düşünün. Bir grup bilim adamı dünyanın en büyük teleskopunu yapmayı tasarlıyorlar. (Eldeki teknoloji 1994 model, yani bugünkü süper hızlı bilgisayarlar, iPhone’lar vs. daha piyasada bile değil). Bu projelerini ‘devlete’ sunuyorlar ve 13 yıl boyunca bıkmadan usanmadan amiyane tabirle tüm “devlet kapılarını aşındırarak” projeyi onaylatıyorlar.

Kimin veya hangi grubun daha geniş vizyon sahibi (yani ‘çılgın’) olduğunun takdirini sizlere bırakıyorum.

Teleskop Eylül 2016’da tamamlanıp işletmeye alınacak. Buraya kadar hepsi çok güzel. Peki, ne işe yarayacak?

Çok basit.

Çin’in resmi haber ajansı XINHUA’nın bildirdiğine göre, bu teleskop sayesinde, uzay araştırmacıları, milyarlarca (dikkat aynen yazılı rakamı buraya aldım) ışık yılı uzaklıkta bulunan galaksi ve yıldızlardan gelecek sinyalleri rahatlıkla dinleyebileceklermiş.(1)

Bu projenin şu anki baş sorumlusu, Prof. Nan Rendong, biraz daha anlaşılır bir şekilde konuşuyor: “Tesisimiz hassas bir kulak gibidir. Belli bir anlam ifade edebilen (ve miyarlarca ışık yılı uzaklıktan gelen) radyo mesajlarını, uzayda var olan tabii seslerden ayırabiliyor. Yani gök gürültülü bir fırtına anında ağustos böceklerinin seslerini ayırt etmek gibi bir şey.”

Nasıl! Gayet açık ve seçik değil mi? Hayır mı diyorsunuz?

O zaman devam edeyim.

Bu teleskop sayesinde, uzaydaki yıldızlara bağımlı olarak dolaşan gezegenlerden bilgi toplayacağız. Bunların hangilerinin dünyamıza benzediğini, o gezegenlerde bize benzeyen veya benzemeyen canlı varlıkların olup olmadığını araştıracağız.

Belli bir zaman içinde ya bizler oraya gideceğiz veya onlar bize gelecek. (Gelecekleri anı da bilmek çok önemli olur tabii. Teleskop bize bunu söyleyecekmiş.)

Yine mi ikna olmadınız? Başka bir yol deneyeceğim.

Son Star Wars filmini çoğunuz izlemişsinizdir. Oradaki ulaşım haberleşme sistemlerini gördünüz. Işık hızı üzerinde seyredebilen araçları da gördünüz. Oradaki değişik görünümde çok miktarda canlı varlıklar ve davranışları 3 boyutlu olarak gözümüzün önüne getirildi.

İşte bu radyo-teleskop bu filmin gerçeğe yakın olduğunu ispat için inşa edilmekte. Bu izah beni tatmin etti diyebilirim. 

Ama başka bir açıdan da bakmaya çalışalım.

Bu tesis bitirilip fiilen çalışmaya başlayıncaya kadar bana göre sınırsız sayıda teknolojik yenilikler yaratılmıştır. Ve bunların da kısmen sanayi ürünü olarak piyasaya sürüldüğü kesindir. Hele teleskop çalışmaya başlayınca edinilecek bilgilerin değerini, günlük hayatımızı nasıl etkileyeceğini hayal etmek dahi, bugün için zordur.

Özetle, bazı milletler, medeniyet çizgisinde çok süratle hareket etmekte ve her geçen gün hızlarını daha da arttırmaktalar. Bu hıza erişemeyen milletler ise geri kalmaya mahkûmlar.

İşte bu yüzden, çocuklarımıza, gençlerimize batıl itikat, hurafe içi boş sloganlar, temelsiz bilgiler vermek yerine, mutlaka ve mutlaka müspet ilimleri ‘mürşit’ edinmelerini aşılamalıyız.

Son sözü de ünlü Amerikan antropoloji uzmanı Margaret Mead’e bırakıyorum: “Çocuklara ne düşünülmesi gerektiği değil, nasıl düşünülmesi gerektiği öğretilmelidir.”(2) 

 

1 Işığın saniyede 300 bin km yol aldığını bildiğimize göre, söz konusu mesafeleri hesaplamak pek zor olmazsa gerek.

2 Margaret Mead (1901-1978) ırklar ve zekâ seviyeleri, gençlerde cinsel davranışlar konularında yayınladığı eserlerle sık sık gündeme gelmekte ve devamlı tartışma konusu olmaktadır.