Teröre alışmak…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
16 Mart 2016 Çarşamba

Son altı aydır üçüncü kere oluyor. Ankara’daki tüm tanıdıklarımızın iyi olduğundan emin olmak, yayın yasağından dolayı olayın tam boyutunu anlayamamak, endişe, öfke, sosyal medyada tepki vermek, profil resimlerini siyaha bürümek, An kara demek… Üstelik bu sadece Ankara’daki patlamalar için. Ankara’dan bahsederken, “hangi patlama?” diye sorabiliyorsak büyük sorun burada yatıyor. 

Artık hepimiz tarafından verilen tepkiler, yazılan yazılar “Yine…” diye başlıyor. Gerek siyaset konusunda uzman bir gazetecinin makalesi, gerek ise sosyal medyadaki ‘klavye silahşorları’ özet olarak artık bir terör ülkesi haline gelindiğinden, istifalar gerektiğinden, bir şeyler yapılması gerektiğinden bahsediyor. Bazısı bunu araştırmalarla örneklerken, diğeri üzgün veya kızgın ifadeli emojilerle (duyguları gösteren sarı suratlar) destekliyor. Birkaç gün böyle gidiyor.  Sonra gündem değişiyor; dolar yükseliyor, Euro yükseliyor, sevilen bir sanatçı vefat ediyor. Derbiler, ödül törenleri, cinayetler, cinsel tacizler gazeteleri kaplıyor.   Kısa bir süre sonra ise Türkiye’nin başka bir yerinde patlama oluyor. Herkes “Yine…” diye klavyesine değiyor. Kısır döngü devam ediyor. Beni en çok üzen korkutan ise teröre alışmak kısmı oluyor.

***

Üniversite yıllarında Kolombiya’nın Bogota şehrinde yaşayan bir arkadaşım yaşadığı şehirde durmaksızın bir patlama olduğundan bahsederken, “O kadar alışığız ki, yemek yerken patlama duyarsak yemeğimize devam ederiz” demişti. Bana o kadar üzücü gelmişti ki, yirmi sene önce değil de yirmi dakika önce duymuş gibi hatırlıyorum. Bombalara alışmak, teröre alışmak bizim yaşam biçimimiz olmamalı.

Son zamanlarda okuduğumuz gazete haberleri ve makalelerin çoğunun patlamalar ve terör hakkında. Üstelik geçtiğimiz sene sadece Türkiye’deki değil, tüm dünyadaki terör haberleri içimizi burktu. Tanımadığımız insanlar için kalbimiz acıyor. Ne de olsa bizi insan yapan unsurlardan bir tanesi bu acıyı hissetmek değil midir? 

***

American Psychological Association’ın sitesinde yayınlanan bir makalede, terörizm psikolojisi üzerine araştırma yapan psikolog John Horgan’ın bir araştırması yer alıyor. Horgan’a göre terörist olmaya yatkın adayların ortak özelliklerinden bazıları kızgınlık ve dışlanmışlık hissetmek, kurban nitelendikleri haksızlığa uğradığı kişilerle empati yapmak, devlete karşı yapılacak vahşetin yanlış olmadığına inanmaları, aile bireylerinin ve arkadaşlarının uğuruna terör yapılacak olaya inanmaları gibi… Ancak Horgan’ın yaptığı daha ilginç olan araştırma, terörizmden vazgeçen, saklanmakta olan eski teröristler ile yaptığı görüşmeler. Çoğunun bırakmasının genel sebebi söz verilen hayat tarzını bulamamaları, ilk defa birini öldürdüklerinde yaşadıkları şok ve çocuk yaşta katıldıkları organizasyonların idealist değil bağnaz olduğunu farkına varabilmeleri. Öldürdükleri kişiler geri gelir mi? Affedilmeyi hak ederler mi? Tabii ki hayır. Ancak kısır döngüden çıkmanın anahtarı hakkında büyük bir ipucu verebilir; çocuk yaşta terör organizasyonlarına kanmamaları için, bir insan öldürmeden öldürmenin yanlış olduğunu anlayabilmeleri için, eğitim şart!