İnsanoğlu kötüdür

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
30 Mart 2016 Çarşamba

Yazımın başlığı sizi şaşırttı mı? Şaşırtmasın sevgili okurlar. İnsanoğlu, içinde kötülükle doğar ve hayatı boyunca mücadele etmesi gereken, bu yetser ara’dır (kötü dürtü).

Vahşet, tarih boyunca yaşantımızın bir parçası oldu. Tarih kitaplarında betimlenenleri belki gözünüzün önünde canlandıramayabilirsiniz ama tarihi filmlerde seyrettiklerinizi unutamazsınız.

Mağara adamı kadının başına sopayı indirir, sonra saçından çekerek sürükler, amacına ulaşırdı. İletişim kurma şekli buydu. Aklıma gelmişken size modern tefsircilerin bir yorumunu aktarayım. Tora’da sözü geçen Adam, bu mağara adamı değildir. Aşem ondan önce birkaç deneme yapmış ve sopalı mağara adamından sonra, Gan Eden’e yerleştirdiği Adam’ı (ona Adam 2 veya 3 deniyor) yaratmıştır.

Antik Romalılar kölelerini aslanlara yem yapar, kendilerine karşıt gördüklerini çarmıha gererlerdi. Bu arada, çarmıha gerilmek sadece İsa’ya reva görülen bir ceza değil, yaygın bir infaz şekliydi. Ortaçağ’da insanlar odun ateşinde diri diri yakılır, kazığa oturtulurdu. Haçlılar önlerine çıkanı kılıçtan geçirirlerdi. Sömürgeci Avrupalılar, toprak ve altınları için fethettikleri ülkelerin yerlilerine yapmadığını bırakmadı. Aynı yerliler balta ve bıçaklarıyla soluk yüzlülerin kafa derilerini yüzüp organlarından tütün kesesi yaptı. Dünyanın öbür ucundaki Avustralya ve Yeni Zelandalılar, ülkelerini korumak için Çanakkale’ye gelip atalarımızı katletti. Kusura bakmayın ben böyle bir mazerete inanmıyorum ve bu kişilerin anılarına saygı duymuyorum. Aydınlanmış Almanlar, yirminci yüzyılda tarihin en korkunç soykırımını gerçekleştirdi. Cetvel marifetiyle sınırları belirlenen Ortadoğu, Holokost’tan kaçıp kurtulanların, sık sık boğazlanarak öldürülmesine sahne oldu. Hiçbir soykırım Holokost boyutları ve kapsamına erişemese de Avrupa’nın göbeğinde ve Afrika’da bazı ırklar aynı şekilde yok ediliyor. Hâlâ… Daha iyi bir yaşam için ümit tacirlerinin tuzağına düşenler, denizlerde yitip gidiyor.

Ülkemizin yemekleri güzeldir düşüncesiyle Beyoğlu’nda kahvaltıya çıkan bir avuç İsraillinin hayatı, bir canlı bomba tarafından alt üst ediliyor. Hedef sadece onlar mıydı? Bir ihtimal öyle. En azından düşünülen bu. Ama iki buçuk yaşındaki Türk bebek de bu arada yaşam savaşı veriyor. Neden? Neden? Neden?

Hangi aklı başında kişinin beynini, bedenini patlayıcılarla sarıp kendini ve etrafındakileri havaya uçurmaya ikna edebilecek kadar yıkayabilirsiniz? Hangi zavallı zihin, bu şekilde cennete gideceğine inanabilir? Bütün dinler katletmeyeceksin diye emrederken, normal bir insan bunu nasıl kabullenir? Ölen Yahudi ise, mesele yok, her şey yolunda deyip rahatına bakabilir, hatta mutlu olabilir? Keşke yaralananlar da ölseydi diyebilir? Biri bana anlatsın, ne olur?

İnsan cahil olabilir ama nasıl Hitler iyi yapmış, eline sağlık sözlerini ağzına yakıştırabilir? Bu inanılmaz sözleri söyleyen ilk kişi değildir Yıldız Tilbe...

Yahudi olmak neden bu kadar zor diye soranlar… Niye Yahudi olmak istiyorsunuz ki? Mazoşist misiniz siz? Kendilerini üstün gören kişilerin sizi ha bire fırına atılmayı layık bulmaları hoşunuza mı gidecek? Ben pis Yahudi, korkak Yahudi hakaretlerinin yaygın olduğu bir dönemde büyüdüm. Nasır tuttu artık içim.

Seçilmişliğimize içerleyenler! Evet, Tanrı bizi seçti. Tora’sını, yani 613 emir içeren Kutsal Yaşam Kılavuzu’nu vermek üzere seçti. Biz 613 emirden sorumluyken, tüm diğer halklar Nuh’un Evrensel Yedi Kanunu denen ve (adı üstünde) sadece yedi kanun içeren bir anlaşma ile bağlı. Onları yerine getirin, doğru cennete gidersiniz. Ama zannetmeyin ki insanları tedhiş edip havaya uçuranlar cennete gidecek. Yok öyle bir şey.

En kötü savaş, düşmanın tam olarak kim olduğunun, nerede bulunduğunun bilinmediği savaştır ve maalesef öyle günler yaşıyoruz. Korkutarak yaşam alanımızı daraltmaya, bizi dehşet mahpuslarına atmaya çalışıyorlar. Korkunun ecele faydası yok demiş atalarımız. Aşem ne derse o olacak. O’na sığınalım.