Emanuel Karasu-2

Geçtiğimiz hafta İki bölümlük yazı dizisinin ilk bölümünde Karasu’nun ailesi, yaşantısı, hakkında açılan davaları anlattık. Yazının ikinci ve son bölümünde Emanuel Karasu için önemli olan davayı, Yahudi kimliği ve Siyonizm hakkındaki görüşlerini ve vefatını inceleyeceğiz.

Perspektif
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Zeynep Uçak


Karasu için önemli

olan dava

İtalya Yüksek Komiserliği’nin nezdinde takip edilen bir dava ise Karasu için çok önemlidir. Karasu bu yüzden İtalya vatandaşlığına geçmiştir. Karasu, kendisine ait olan Arimetea ve Bitynia adlı gemileri savaş ganimeti olarak el konulmasın diye26, G. Rossi ismindeki İtalyan Denizcilik Şirketi’ne satmak istemiştir lakin gemilerin milliyetini bildiren sertifikasının teslimi gerekmektedir27. Ancak bu gemilerin komisyonunun ödenmediğinden, gereken sertifika Osmanlı Devleti tarafından verilmemiştir. Hikmet Paşa’nın bu konuyla alâkalı olarak Karasu aleyhine açtığı dava, birçok belgede bahis konusudur. Çünkü Karasu’ya ait olduğu belirtilen Arimetea ve Bitynia adlı gemilerin komisyonu olan 495.000 kron yani 15.246 Osmanlı Lirası, Hikmet Paşa tarafından talep edilmiş; ancak Karasu bu parayı ödememiştir28.

Karasu, kendisinden istenen bu komisyon tutarını, ödememek için İtalya vatandaşı olarak kabul edilmesini istemiştir. Bu durum Karasu hakkındaki belgelerde, açıkça görülmektedir. Bu cezanın ödenmesini isteyen Hikmet Paşa ise Karasu’nun Osmanlı vatandaşı olarak kabul edilmesini istemiştir. 22 Haziran 1338’de (22 Haziran 1922’de) Adliye Nâzırı tarafından yazılan bir dilekçede, Hikmet Paşa tarafından verilen dilekçeye atıfta bulunularak Hikmet Paşa’nın, Karasu’nun İtalya tebaalı olmadığını belirttiği yazılmıştır29. Uzun yazışmaların sonucunda, Hikmet Paşa’nın Karasu’dan istediği komisyon tutarı tahsil edilmiştir. 7 Safer 1341/ 29 Eylül 1922 tarihli bir belge, bunu göstermektedir30.

Özetle, Karasu’nun vatandaşlığı konusunda;

Karasu’nu doğumunda ailesi İspanyol vatandaşıdır.  1908 sonbaharında, meclis seçimlerinden hemen önce kuşkusuz milletvekili seçilebilmeyi mümkün kılmak amacıyla, Karasu İspanyol vatandaşlığını terk edip, Osmanlı vatandaşlığına geçmiştir.

İstanbul’un işgal altında olduğu ve İttihatçılığın makbul olmadığı 1921 yılının Temmuz ayında, Karasu, İtalyan vatandaşlığına geçmiş ve Osmanlı vatandaşlığını terki, Hâriciye Nezâreti (Dışişleri Bakanlığı) tarafından, İtalya Fevkalade Komiserliği’nin ısrarı üzerine ve istisnâi olarak kabul edilmiştir. Emanuel Karasu, İttihat ve Terakkî mensubu olması sebebiyle, ilk defa 1908’de tutuklanıp sorgulanmıştır. Bunun dışında Karasu’nun, 1335 (1919) yılında da tutuklandığı da bilinmektedir31.

Karasu’nun 1908’deki tutuklanması, II. Abdülhamid devrinde, 1919’daki tutuklanması ise, İttihat ve Terakkî’nin I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin ardından olmuştur. Birkaç günlük tutuklanmanın ardında Karasu, yarım milyon Türk Lirası kefaletle serbest bırakılmıştır.  Ancak bu kurtuluşun Osmanlı kanunlarına aykırı olduğu gerekçesiyle, savaş esirlerinden sorumlu Esat Paşa’nın, Divan-ı Harb’e başvurduğu vurgulanmıştır. Karasu’nun bu olayın ardından İsviçre’ye gittiği 1920 yılının başında ise, tekrar İtalyan vatandaşlığına geçme talebinde bulunduğu bilgisi mevcuttur32.

İttihat ve Terakki Cemiyeti adına 1908, 1912 ve 1914 yıllarında üç kez olmak üzere hem İstanbul hem de Selanik›ten milletvekili seçilen Karasu, İttihat ve Terakki Cemiyeti adına yaptığı faaliyetlerde bulunmuştur. İTC’yi locasında barındırması33, İTC için nabız yoklamak amacıyla İstanbul’a gelmesi, İTC için Sultanahmet ve Olimpos meydanlarında konuşmalar yapması34 ve İTC adına milletvekilliği görevini yürütmesi bu faaliyetlerindendir. Emanuel Karasu’nun adının, Osmanlı’nın son dönem tarihinde yer almasına sebep olan asıl olay ise hiç şüphesiz II. Abdülhamit Han’ın hal’ kararını tebliğ eden dört kişilik heyetin azalarından biri olmasıdır. Çoğu yaşlı Türk ve bazı Jön-Türklerin, Karasu’nun bu heyette yer almasından rahatsız olmalarına rağmen Karasu, temsilci olma konusunda ısrar etmiştir.35 Karasu’nun bu heyette yer almak istemesi, bu durumu yorumlayanların akıllarına şu ihtimalleri getirmiştir: Karasu, ya bu tarihi ana şahitlik etmek istemiştir36 ya da popüler tarih kitapları yazarı Mustafa Müftüoğlu’nun (1925-2005) ileri sürdüğü görüşe göre, Türkiye Grand Orient Locası’nın reisi olarak, Siyonizm’e karşı olan İslam’ın önderinin küçük düşürülüşünü görmek için heyette yer almıştır.37 Bu ihtimallerden, Karasu’nun bu tarihi ana tanıklık etmek isteğine dair yorum daha gerçekçi görünmektedir. Ama Karasu’nun, II. Abdülhamit dönemindeki tutuklanmaları da dikkate alınırsa, kişisel olarak bu yapılan muamelenin rövanşını almak için II. Abdülhamit’in hal’ edilişine şahitlik etmek istemiş olması da muhtemeldir. Karasu’nun hal’ tebliğindeki heyete dâhil olması, onun hakkında İslamî kesimde olumsuz bir havanın cereyanına sebep olmuştur. Karasu, 18 dakika sürdüğünü söylediği hal’ tebliği için Frankfurter Zeitung gazetesine uzun uzadıya bir röportaj vermeyi de ihmal etmemiştir.38

Yahudi kimliği ve   Siyonizm hakkındaki  görüşü

Emanuel Karasu, bir Yahudi olması nedeniyle zaman zaman Siyonist olmakla itham edilmiştir. Karasu’nun itham edildiği Siyonizm kelimesinin kökü olan siyon kavramı, Ahd-i Atik’te, Hz. Davut tarafından fethedilip krallığın merkezi yapılan Kudüs şehri için kullanılan bir isim olup, zaman içerisinde bütün İsrail topraklarını ifade edecek şekilde genişlemiştir. Siyon kelimesine dayanan Siyonizm, Yahudi halkının tarihi yurtlarına geri dönüşlerini ifade eden ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasi bir harekettir.39 İTC’nin iktidarda bulunduğu yaklaşık beş yıllık sürede Emanuel Karasu’nun, Bené İsrael isimli Musevi cemaatinde faaliyet gösterdiği ve bu derneği finanse ettiği bilinmektedir. Hatta Siyonist eğilimli L’Aurore gazetesinden dernek için hizmet satın aldığı belirtilmiştir.40 Esther Benbassa’ya göre Karasu, Jewish National Council (Yahudi Millî Konseyi) için yazdırılan bir bültene 14.000 Türk lirası katkıda bulunmayı teklif etmiştir.41 Fakat Osmanlı’nın Yahudi mebuslarından olan Emanuel Karasu, 3 Mayıs 1327 (16 Mayıs 1911) tarihli MMZC’ye (Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi) göre “Siyonizm’i bilmiyorum” demiş ve sarf ettiği bu söz üzerine eleştirilmişti42.  Cavit Bey tarafından masonluk ve Siyonistlikle itham edilmiş olan Karasu, muhalefetin hedef tahtası haline gelmişti.43 Karasu’nun 1911’de Meclis-i Mebusan’da anti-Siyonist olduğunu belirttiği bu görüşme kısaca şöyledir: Maliye Nazırı Cavit Bey’in yönettiği hükümet bütçesi açık verince Cavit Bey, borç almaktan başka bir çözüm bulamamış ve Almanya’dan kredi sağlamıştı. MMZC’ye göre muhalefetten Gümülcineli İsmail Bey ise bu anlaşmanın Siyonizm ile ilgisi bulunduğunu iddia etmiştir.44 MMZC’den edinilen bilgilere göre Gümülcineli İsmail Bey, adını açıklamadığı bir Siyonist cemiyetin, Meşrutiyet’ten evvel Kudüs, Şam ve Hayfa civarında büyük paralarla arazi alarak Avrupa’dan gelen Musevileri buraya yerleştirmeyi planladığından bahsetmişti. İsmail Hakkı Bey, bu Siyonist cemiyetin, amaçlarını gerçekleştirmek için Cavit Bey’den randevu talep ettiğini, lakin Cavit Bey’in görüşmek istemediğini dillendirmişti. İsmail Hakkı Bey, istediklerini elde edemeyen bu Siyonist cemiyetin, amaçlarını gerçekleştirmek için bu kez de Osmanlı hükümetini borçlandırarak emellerine ulaşmak istediğini dile getirmişti.45 Aynı MMZC’den Karasu’nun, İsmail Hakkı Bey gibi düşünmediği anlaşılmaktadır. Karasu, burada, Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesini istemediğini açıkça ifade etmişti.

Karasu’nun kürsüye çıkarak kendisini savunmasına sebep olan Siyonizm meselesi, aslında Almanya’dan alınacak borç konusu yüzünden tekrar gündeme gelmişti.

Orhan Koloğlu’na göre Almanlardan borç para almada Siyonizm’in parmağının olduğunu düşünmek manasına gelen bu iddia, Siyonizm’in Almanların güdümünde olduğu yolundaki İngiliz tezine katılmak demektir. Bu vesile ile Karasu’nun kürsüye çıkıp Siyonizm’e karşı olduğunu açıkladığını belirtmiştir.46 Hatta Karasu, Siyonist aleyhtarı tedbirlere bile taraftardır.47 Karasu’nun anti-Siyonist olduğunu destekleyen bazı tarihçiler, Osmanlı Devleti’nde Karasu’nun da mensubu olduğu Yahudi toplumunu, Yahudi yerleşimi ve yaşamı açısından incelemişlerdir. Bu tarihçilerden olan İlber Ortaylı’ya göre Osmanlı Yahudileri, Batı’nın yayılmacı eğilim ve eylemlerle Hasta Adam’ın mirasını paylaşma düşüncesine katılmamışlardır. Ortaylı, 1912’deki Edirne işgali sırasında, Hahambaşı Haim Becerano’nun, “Şehri, Bulgar işgalcilerden uzak tuttuğunu” ifade etmiştir.48

 Vefatı

Emanuel Karasu, Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918’den) sonra İTC’nin birçok ileri geleni gibi bir dönem Bekirağa Bölüğü’nde yatmıştı.49 Margulies’un belirttiğine göre hemen hemen bütün kaynaklar, bundan sonra Karasu’nun İtalya’ya gittiğini yazmıştır.50 Karasu, son zamanlarında zor günler geçirmişti. İTC milletvekili olmasından dolayı Karasu’nun son günlerinde parasız kaldığı bilinen bir gerçek. Birinci Dünya Savaşı’ndan (1918’den) sonra Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından, Karasu’nun servetinin yarısına el konulduğu belirtilmiştir.51 9 Ocak 1922 tarihli bir belgede ise İstanbul Ceza Mahkemesi’nin, Karasu’nun tüm gelirlerine sınırlama getirdiği yazılmıştı.52 Roni Margulies’in Karasu’nun damadı Sami Hayırel’den53 edindiği bilgiye göre savaş sonrasında İTC önderleri yurtdışına kaçtıklarında, Karasu da Büyükada’daki evinde korku içinde her an götürülmeyi beklemişti. Karasu, İtalya Masonluğuyla ilişkilerini kullanarak korunmalı İtalyan tebaasına geçmiş54 ve bunu, 20 Temmuz 1337’de (20 Temmuz 1921’de) Osmanlı Devleti’ne onaylattırarak55  Trieste’ye çekilmişti.56 Karasu’nun bir süre sonra, “o zaman (1921) İtalya’ya bağlı olan Rodos’a yerleştiği, oğlu (veya oğulları) ile bir tuğla imalathanesi kurduğu ancak tuğla işinde başarılı olamayıp bütün parasını kaybettiği” belirtilmekte. Margulies, pasaportlarından anlaşıldığına göre Karasu’nun, en azından 1920’ler boyunca Türkiye ile İtalya arasında gidip geldiğini yazmıştır.57

Margulies, Karasu’nun hangi tarihte öldüğünü belirtmemekle birlikte 1 Haziran 1934 tarihinde defnedildiğini beyan etmekte. İstanbul Arnavutköy Sefarad Mezarlığı’nda, “İkinci Meşrutiyet’in ileri simalarından İstanbul mebusu avukat Emmanuel Karasso” yazılı kitabenin altında yatan kişinin, mezarlık kayıtlarına göre 1 Haziran 1934 tarihinde defnedilen58 Emanuel Karasu olduğu belirtilmekte.

-bitti-

 

26 Emanuela Locci, “İtalya ve Türkiye Arasındaki İlişkilerde Emanuele Carasso” (Çev: O. Umut Turan), Mimar Sinan, İstanbul 160 (2013), s.45.

27 BOA. HR. HYS. 2695 ( 66355); bkz.  EK-23.

28 BOA. HR. HMŞ. İŞO 217-64 ( 66310); bkz.  EK-14.

29 BOA. HR. HYS. 2695 ( 66391).

30 BOA, HR. HMŞ. İŞO, 217 / 64. ( 66308); bkz.  EK-15.

31 Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, TTK Basımevi, Ankara 1951, s. 179.

32 Emanuela Locci, “İtalya ve Türkiye Arasındaki İlişkilerde Emanuele Carasso” (Çev: O. Umut Turan), Mimar Sinan, İstanbul 160 (2013), s. 43-44.

33 Orhan Koloğlu, İslam Aleminde Masonluk, s. 125.

34 Samih N. Tansu, İttihad ve Terakki İçinde Dönenler, (Anlatan: Galip Vardar), İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1960, s. 97; Roni Margulies, “Karasu Efendi’nin Biyografisine Bir Başlangıç”, s. 24.

35 Roni Margulies, “Emanuel Karasu Biyografisini Bir Başlangıç”, s. 25.

36 Necmettin Alkan,” II. Abdülhamid’in Tahttan İndirilmesi”, Toplumsal Tarih, S. 172, Nisan 2008, s. 28.

37 Mustafa Müftüoğlu, Yalan Söyleyen Tarih Utansın III, Çile Yayınları, İstanbul, 1976, s. 244.

38 Necmettin Alkan, “II. Abdülhamid’in Tahttan İndirilmesi”, s. 28.

39 Siyonizm hakkında bkz. Mim Kemal Öke, “Bir Uluslaraşırı Siyasi Güç Olarak Siyonizm: Doğuşu ve Yükselişi (1870-1914) “, Araftaki Filistin, ed: Süleyman Seydi – Can Deveci, Maya Akademi Yayınları, Ankara, 2014, s. 79 vd.; M. Lütfullah Karaman, “Siyonizm”, DİA, C. XXXVII, s. 329; Angelo Jacovella, “Jöntürk- Mason İşbirliği”, Tarih ve Medeniyet, S. 63, 1999, s. 17; Raphael Patai, “Zionism”, Encylopaedia of Zionism and İsrael, C. II, Herzl Press / Mc Graw-Hill, New York, 1971, s. 1262-1271.

40 Emanuela Locci, “İtalya ve Türkiye Arasındaki İlişkilerde Emanuele Carasso”, çev: O. Umut Turan, Mimar Sinan, S. 160, Ekim 2013, s.41.

41  D. Gershon Lewental, “Carasso (Karasu), Emmanuel”, Encyclopedia of Jews in the Islamic World, Executive editor Norman A. Stillman, Brill Online, 2015, s. 572-573

42 MMZC, 1, 6, 3, 99, 3 Mayıs 1327 (16 Mayıs 1911), s. 554.

43 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler-I, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1988, s. 561-562.

44 MMZC, 1, 3, 3, 49, 16 Şubat 1326 (1 Mart 1911), s. 331.

45 MMZC, 1, 3, 3, 49, 16 Şubat 1326 (1 Mart 1911), s. 331-333.

46 Orhan Koloğlu, İslam Aleminde Masonluk, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 180-181

47 E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilali, çev: Nuran Yavuz, Sander Yayınları, İstanbul, 1982, s. 128.

48 İlber Ortaylı, «Türkiye Yahudiliği-1», Şalom, 17 Şubat 2010, s. 2.

49 Hüseyin Cahit Yalçın, “Tanıdıklarım Karasu Efendi”, Yedigün, 19 Şubat 1936, s. 5.

50 Roni Margulies, “Emanuel Karasu”, s. 15; “Obituary Carasso Effendi a Parasite of the Young Turks”, The Times, 8 Haziran 1934, s. 19.

51 “Obituary Carasso Effendi a Parasite of the Young Turks”, The Times, 8 Haziran 1934, s. 19.

52 BOA. HR. SYS. 2695. (66375).

53 Sami Hayırel (1886-1993), Emanuel Karasu’nın kızı Nelly (ö.1988) ile evlenmiştir. Roni Margulies, “Karasu Efendi’nin Biyografisine Bir Başlangıç”, Toplumsal Tarih, Yıl 4, S. 21, 1995, s. 26.

54 BOA. HR. SYS. 2695. (66333).

55 BOA. MV-221-227.

56 “Obituary Carasso Effendi a Parasite of the Young Turks”, The Times, 8 Haziran 1934, s. 19; Mark Mazower, Selanik Hayaletler Şehri Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler, 1430-1950, çev: Gül Çağalı Güven, Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2013.

57 Roni Margulies, “Emanuel Karasu”, s. 15.

58 Emanuel Karasu’nun kızı Ester’in, Karasu’nun naaşını İstanbul’a getirerek defnettiği bilgisi de mevcuttur. . Emanuela Locci, “İtalya ve Türkiye Arasındaki İlişkilerde Emanuele Carasso” s. 46.