Cahil cesareti

Avram VENTURA Köşe Yazısı
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Askerliğimi Poligon Subayı olarak yaptım. Görevim sahaları ve hedefleri düzenlemek, atış sırasında güvenliği sağlamaktı. Bir yıl süresince üstlendiğim bu görev, her gün atışa gelen birliklerdeki er ve subayları tanıma olanağı verdiği gibi, farklı deneyimleri de yaşatmıştı. Aradan geçen bunca yıl sonra kimi zaman bir sözcük, kimi zaman karşılaştığım bir olay, belleğimin kapısını aralayarak bu yaşanmışlıkları anımsatıyor.

Görevlerimden en önemlisi güvenliği sağlamaktı. Bu yüzden bazen atışın yapıldığı alandaki kulelerde, bazen de hedef çukurunun içinde dolaşarak bir kaza ya da aksaklığın olmamasına çalışırdım. Bir gün yine çukurdaki yerimi almıştım. Her hedef tahtasının altında bir er,  görevini yapmak için bekliyordu. Bunlar her atıştan sonra hedeflerini indirir, vurulan sayıyı bildirirlerdi. Hazırlık tamamlandığında atışlar başladı. Başımızın üstünden mermiler vızıldıyor, arkamızdaki toprağa saplanıyordu. Bir anda gözüm, bulunduğum noktadan birkaç hedef sonra görevli olan ere takıldı. Çömeldiği yerden yavaşça kalkmış, çukurdan yukarı doğru tırmanmaya çalışıyordu. Nasıl bir korku ve heyecanla koşup onu aşağıya çektiğimi anlatamam. Onu, o anda ben vurabilirdim! Üstümüzde mermiler uçuşurken, hangi akla hizmet başını çıkarmaya çalışmıştı? Daha sonra sakinleştiğimde, o erden aldığım yanıtı unutamam:

-Komutanım, merminin namludan nasıl çıktığını merak etmiştim!

Bu sözler üstüne gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Bu merakını doyurmak için, hiç sakınmadan canlı bir hedef gibi boy göstermeyi göze almıştı. O cahil cesareti karşısında ne diyebilirdim ki?..

Sözlük cehaleti bilgisizlik, bilmezlik olarak tanımlıyor. Yeterli mi? Sanmıyorum! Hadi öyküsünü anlattığım bu er, merakına yenik düşmüş, cehaletinin verdiği cesaretle ortaya çıkmaya çalışmış diyelim. Ya önemli mevkilerde boy gösteren, bilir bilmez her konuda konuşmaya eğilimli insanlar? Çevremizde, televizyonlarda bilgili, donanımlı, birikimli diye bildiğimiz ya da bize öyle gösterilen, ama dinledikçe cehaletlerine parmak ısırdığımız bu türde ne çok insanla karşılaşıyoruz. Bilmek kadar, bilgiyi doğru yerde ve zamanda kullanmak önemlidir. Bizleri kaygılandıracak olan, kendilerini bilgili zannederek ortaya çıkan cahil cesaretli kişilerin, insanları ve toplumları yönlendirmeye çalışmalarıdır. Bu konuyla ilgili ABD’de bilimsel bir araştırma yapılmış. İki psikiyatri uzmanı, Justin Kruger ve David Dunning bunun teorisini ortaya koymuşlar:

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

Literatüre Dunning-Kruger Sendromu olarak geçen bu teori doğrultusunda, yaptıkları farklı uygulamalar sonucunda şu bulgulara ulaşmışlar:

Niteliksiz insanlar ne ölçüde yetersiz olduklarını fark edemedikleri gibi, her durumda niteliklerini abartma eğilimindeymişler. Ayrıca bunlar, gerçekten nitelikli insanların olumlu özelliklerini görüp anlamaktan da yoksun ve zavallıymışlar. Sonuçta, ancak belirli bir eğitim verildiğinde, bu niteliksiz insanlar konumlarının farkına varmaya başlıyorlarmış.

Ünlü düşünür Bertrand Russell’in şu sözleri sanırım tüm söyleyeceklerimizi özetlemektedir:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”