Kendi sözcüklerinden Rabin…

‘Rabin in his Own Words’ (Kendi Sözcüklerinden Rabin) adlı belgesel filmi Yitzhak Rabin’in, “İnsanın kendini birine anlatmasından daha zor bir şey yoktur” sözleriyle başlıyor.

Nelly BAROKAS Kültür
11 Mayıs 2016 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta New York, Los Angeles ve güney Florida’da gösterime giren ‘Rabin in his Own Words’ (Kendi Sözcüklerinden Rabin) adlı belgesel 1995 yılında trajik bir şekilde öldürülen İsrail Başbakanı’na ölümünün 20. yılı vesilesi ile bir saygının ifadesi olarak hazırlandı. Bu otobiyografik film devlet adamının çocukluğundan başlayarak, tümüyle Yitzhak Rabin’in kendini anlattığı bir belgesel.

Filmin 53 yaşındaki yönetmeni Erez Laufer, “İnsanların onu irdelemesini, ona hayran olanların veya onu sevmeyenlerin anlattıklarını dinlemekten sıkıldım. Benim için yaptığım filmin mesajı şu: Birini öldürebilirsin, ancak sesi yaşamaya devam eder” demekte.

Tel Aviv’in Rabin Meydanı yakınındaki bir evde oturan Laufer, aynen Yitzhak Rabin gibi Kadoorie Tarım Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.  Geçtiğimiz kasım ayında Rabin’in ölümünün 20. yılında ekranlara taşıdığı filmi bir yılda tamamladı. Film Rabin’in iki farklı yönünü gözler önüne sermekte; ateşli savaşçı Rabin ve iki devletli çözüm için mücadele veren barışçı Rabin…

1922 yılında Kudüs’te doğan Yitzhak Rabin’in Ukrayna göçmeni babası genç yaşta ölünce, işçi hareketlerinde etkin bir kadın olan Belarus göçmeni annesi Rose tarafından yetiştirildi. 1941’de Hagana’nın (Savunma Ordusu)komando birliği Palmah’a katılan Rabin, 1948 Bağımsızlık Savaşı’nda bulundu. 1964’te genelkurmay başkanı oldu, Altı Gün Savaşı’nda orduyu başarıya taşıdı. Sivil yaşamında İsrail’in ABD büyükelçiliği görevinde, hükümetlerde çeşitli bakanlıklarda bulundu, iki kez başbakan oldu.

Filmde Rabin’in barış sürecindeki çabalarını takdir eden kalabalıkların sevgi gösterilerinin yanı sıra, onu protesto eden radikal güçlerin gösterileri de yer almakta. Ekranda, “Barış dostlarla değil, düşmanla yapılır” diyen Rabin’in 1973’te Sina Yarımadasını Mısır’a iade çabaları iki ülkeyi barışa daha çok yaklaştırdı. Bundan birkaç yıl sonra da Batı Şeria’nın Ürdün’e geri verilmesini savundu, yerleşimlerin büyük bir hata olduğunu savunarak, kurulmalarına karşı çıktı. İsrail-Ürdün barışının mimarı oldu, Oslo Anlaşmalarına katkıları nedeniyle Nobel Barış Ödülüne layık görüldü. Bu da anlaşmalara karşı çıkan aşırı uçtakilerin onun halkında ölüm kararı vermelerini çabuklaştırdı.

Farklı zamanlarda, farklı konulara yoğunlaşan söyleşilerden kendi sesiyle dinlediğimiz Yitzhak Rabin sigara tiryakiliği hakkında, “İki kez nikotin zehirlenmesinden hastanelik oldum” diyor, düğünü hakkında ise, “O denli huzursuz ve heyecanlıydım ki bu işi bir daha yapmamaya karar verdim. O benim ilk ve son düğünümdü” demekte. Kendisine karşı kışkırtıcı girişimlerin sıkça gerçekleştiği öldürülmesinden kısa süre önce, “Dışarıdan gelen fiziksel tehdit bizleri birbirimize bağlayan en önemli unsurdur” diyordu Yitzhak Rabin.