Hangisi suç, hangisi ceza?

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
6 Şubat 2019 Çarşamba

Dostoyevsky’nin Suç ve Ceza’sını, az çok konu olarak herkesin bildiğini sanıyorum. Spoiler istemeyenler ilk paragrafı atlasın. Roman, St. Petersburg’da yaşayan, hukuk eğitimi almış Raskolnikov adlı 24 yaşındaki iyi görünümlü, fakir öğrencinin, tefecilik yapan, fakirleri suiistimal eden yaşlı bir dulu öldürmesini konu alır. Baş karakter, tam bir katil olmadığı için acemice hatalar yapar ve içeriye giren bir kişiyi daha öldürmek zorunda kalır. Evde bulunan değerli eşya ve paraları almadığı gibi, ufak bir miktar alabildiği değersiz eşyayı da kullanmayarak, bir taşın altına gizler. Roman, hiç bir kanıt olmadığı halde Raskolnikov’un kendisini ele verecek hareketler zincirini anlatır. Ve sonunda kendi itirafı ile tutuklanır ve pek çok iyi hal unsuru göz önüne alınarak sekiz yıl Sibirya’da hapis yatar.

Bu romanın 19. yüzyılda yazılmış olması, temaların günümüzde de geçerliliğini korumasına engel olmamış. Bu yüzden kitapta tespit ettiğim, insan doğası ile ilgili birkaç değişmez noktayı yazmak istedim.

Bunlardan birincisi, etrafımızdaki herkesin suç kapsamında değerlendirilebilecek bir sırrı olabilir. Gerek özverili bir yardımsever, gerek değerli bir akademisyen veya sanatçı, gerek iş dünyasının örnek kişileri…  Herkes hem suçlu, (illa katil değil, aldatan, çalan, iftira eden, şiddet uygulayan) hem de hayata anlam katan bir kişi olabilir. Hatta kendinizi düşünün, daha sosyal, daha yardımsever, daha çalışkan olduğunuz zamanlar, içten içe bir suçunuzu bilinmese dahi affettirmeye çalışıyorsunuz. Bir gün fark edilirse, “Çok iyi bir insan, nasıl olur?” denmesini istiyorsunuz. Bu yüzden de etrafınızdaki en melek yüzlü insanların, size kaba saba davrananlardan aslında daha büyük içsel fırtınaları olduğunu bilin… Tıpkı Raskolnikov’un etrafına parasal yardım yapması gibi…

İkinci tespitim, her suç sadece yüzleşmek zorunda kalınırsa, yapan kişi tarafından suç olarak idrak edilir. Yakalanmayan suçluya suçsuz denir. Bu yüzden hiç kimse yaptığı şeyden tam bir pişmanlık duymaz, ta ki gün ışığına çıkıp diğerleri tarafından ayıplanana kadar. Kitapta da, Raskolnikov, sadece işlediği cinayetleri sakarca yaptığı için hayıflanıyor. Temiz yapıp sıyrılabilseydi, kendisinin aslında doğru bir şey yaptığına emin olarak günlük hayatına devam edecekti. Kendinizi düşünün, diyelim ki ileri geri konuşup birini karaladınız. O kişinin kulağına gitmese, belki de yaptığınızın yanlış veya ayıp olduğunu hiç düşünmeyeceksiniz. Ve hatta o ayıp ile yüzleşirken bile, kendi davranışınıza değil, aptalca davranıp konuştuğunuz kişileri doğru seçmediğinize yanacaksınız. Her suçta, yakayı ele verenin kendini mağdur hissetmesi de bundandır. “Herkes yapıyor, ben aptalca yakalanıyorum.”

Üçüncü tespitim, bazı insanların, suçu kendine hak görmesi ile ilgili. Üstün insan kavramı, o zamanlar olduğu gibi günümüzde de hala geçerli. Teoriye göre insanlar ikiye ayrılır. Basit insanlar, kuralları uysallıkla kabul eder, idare edilmekten zevk alır. Üstün insanlar ise, kanunlara karşıdır ve durumu daha iyiye doğru değiştirmek için kafa yorarlar. Kan dökmeleri veya usulsüz davranmaları gerekiyorsa da tereddüt etmezler. Birinci gruptakiler suç işlerse yanlış, ikinci gruptakiler takdir edilebilir. Kendinizi düşünün, herkes en az bir kere üstün insan gibi hissedip bir musibeti, insanlığa bir iyilik olarak yok etmeyi istemiştir. Ancak kişilerin bizim bakış açımızdan kötü olması, bize onları cezalandırma hakkı vermez…

Dördüncü tespitim, konuşmada etkili dinlemenin önemi ile ilgili. Sorgulama şeklinde gelişen bir sohbet, soruların içeriği ile kısıtlanır. Bilginin sabit olması, sorgulananı içinde bulunduğu eziyetten kurtarır. Sorgulayanı da dostane bir sohbette kazanabileceği bazı çok değerli bilgileri almaktan mahrum eder. Porfiry Petrovic adlı polis amirinin Raskolnikov’u itirafa kadar götüren psikolojik sohbeti, günümüzdeki her ortama uygulanabilir. Aklınızda olsun!

İnsan doğası üzerine en az üç dört tespit de kendiniz yapmak isterseniz, romanı okumanızı öneririm…

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün