Yeni Zelanda saldırısı tüm dünyayı sarstı

Alber NASİ Köşe Yazısı
20 Mart 2019 Çarşamba

Yeni Zelanda’da camide ibadet eden Müslümanlara yapılan saldırı, Hollanda’nın Utrecht şehrinde bir tramvayda ateş açılması, İngilizlerin AB’den bir türlü çıkamaması ve İsrail’in Tel Aviv şehrine kimsenin üstlenmek istemediği faili meçhul füze saldırısı, bu haftanın en önemli konuları arasında.

Eski bir İngiliz sömürgesi olan ve uçakla gitmenin en az iki gün aldığı Yeni Zelanda’nın Chrischurch kasabasında iki camiye yapılan ve 50 kişinin  ölümüyle sonuçlanan saldırı tüm dünyayı sarstı. Hiç şüphesiz hangi dinden olursa olsun sadece dua ettikleri için insanların öldürülmesi kabul edilemez.

Bu tip dinsel kimliğe yönelik saldırılarda hayatlarını kaybedenler dışında, o ülkedeki o dine mensup insanların bir travma yaşaması maalesef kaçınılmaz. Hiç şüphesiz onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha önce korkusuzca yaptıkları ibadetlerini artık korkarak yapacak olmaları belki de en acısı. 1986 yılında Neve Şalom Sinagogu, 2003 yılında Neve Şalom ve Şişli Sinagoglarına yönelik terör saldırılarını yaşayan ve büyük kayıplar veren Türk Yahudi toplumu üyelerinin bu çirkin saldırıya sessiz kalmayarak hayatlarını kaybedenler için sinagoglarda dua etmesi bu nedenle son derece anlamlıdır.

(Bu acı vesile ile dünya üzerinde günün ilk ezanının, rivayet edildiği üzere Japonya’da değil aslında Yeni Zelanda’da okunduğunu öğrenmiş olduk.)

Geçtiğimiz ekim ayında ABD’nin Pittsburgh kentinde bir sinagoga düzenlenen saldırıda on bir kişi hayatını kaybetmişti. O saldırının hemen akabinde geçtiğimiz hafta Yeni Zelanda’da camilere yapılan saldırı, dinsel mekanları terörden uzak tutacak yeni önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Elbette bu önlemler ibadet edenlerin huzurunu bozmayacak ve özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde olmalı. Aksi taktirde terörist saldırılar bir anlamda amacına kavuşmuş olur. Bu açıdan da Türk Yahudi Toplumu acı deneyimlerinden elde ettiği tecrübeyle sinagog ve kurumlarını sıkı güvenlik tedbirleriyle korumakta.

Bir başka terör saldırısı pazartesi günü Hollanda’nın Utrecht şehrinde meydana geldi. En az bir kişimin ölümüyle sonuçlanan saldırını IŞİD bağlantılı bir terör saldırısı olduğundan şüphe ediliyor. Bir insan dini inançları sebebiyle öldüremeyeceği gibi, hiç kimse dini kendi suçlarına alet edemez. Önce El Kaide sonrasında ise IŞİD çarpıttıkları İslam dinini kendi terör oyunlarına alet ettiler. Bağlantılar olmasa da Hamas ve İslami Cihad’ın da aynı yöntemi kullandığı bir sır değil. Hiç şüphesiz bu tip yapılar ilk başta Müslümanlığa en büyük zararı veriyor. Oysa tüm dinler insanın iyi bir birey olmasını, örnek olmasını öğütler.

Gündemin bir diğer konusu ise Brexit. Siyasi zekalarıyla seneler boyunca dünyayı yönetmiş, en önemli kaynakların krallığa akmasını sağlamış İngilizler, AB’den çıkma konusunda oldukça başarısız. İki sene önce resmi olarak Birlik’ten çıkmak için başvuruda bulunduklarında işlerin bu kadar sarpa saracağım hesaplayamamışlardı. İngilizlerin esas gayesi çıkarken bir kaç üyeye de ilham vererek birliği dağıtmaktı büyük ihtimal. Oysa AB dağılmak şöyle dursun Büyük Britanya’nın sağladığı başta finans ve bankacılık endüstrisini ana karaya çekerek zenginleşmenin hesabını yapıyor. AB’den çıkamayan Büyük Britanya’nın Mart sonuna kadar bir anlaşma üretemeyeceği ve AB’den ek süre istemesi bekleniyor. Britanya’da tekrar seçimler ve referandum yapılması da olası. Günün sonunda İngilizlerin dağıtamadıkları Birlik’in içinde istese de istemese de kalması oldukça muhtemel.

Ve bir diğer konu ise füze saldırısı. İsrail’in Tel Aviv şehrine geçtiğimiz hafta füze saldırısında bulunuldu. Oklar Hamas’ı gösterse de kimse saldırıyı üstlenmek istemedi. Saldırılar İsrail’in savunma sistemi demir kubbe tarafından bertaraf edildi ancak tüm şehirde çalan sirenler ve füzelerin imha edilmesiyle yaşanan sarsıntıyı hisseden halk yeniden huzursuz günler yaşadı. Her an füze saldırısı tehdidi altında yaşamak pek de eğlenceli olmasa gerek.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün