Korkutmak

Avram VENTURA Köşe Yazısı
15 Mayıs 2019 Çarşamba

Yıllar önce ilgimi çekmiş, kitabını almıştım. Şimdi de zaman zaman okuduğum kimi metinlerde, Mısır Ölüler Kitabı’ndan alıntılar karşıma çıkar.

Bu eski Mısır inancına göre ölen kişi, Osiris ile birlikte kırk iki yargıç tarafından yargılanır. O kişinin yaşamış olduğu süredeki erdemli davranışlarını sınamak için de, terazinin bir kefesine kalbini, diğer kefesine de doğruluk tüyünü koyarlar. Tüy kalbinden hafif gelirse, ölenin iyi bir insan olduğu kanıtlanmış olur ve cennete gönderilirmiş. Bu arada yargılanan kişi, öldürmemek, yalan söylememek, çalmamak, zina etmemek, kötü davranışlarda bulunmamak gibi tüm bildiğimiz olumsuz eylemleri yapmadığını söyleyerek, birkaç kez temiz olduğunu belirtir.

Bu eylemleri kınayan ya da cezalandırılması gerektiğini vurgulayan sözler, aslında birçok gelenek ve inançta da yer almaktadır. Ölen kişinin kendini savunduğu sözlerden her biri, kuşku yok ki incelenmeye ve yorumlanmaya değer. Nitekim bunlar, yüzlerce yıldır düşünce tarihinin temel konularını oluşturmaktadırlar. Ben yalnızca, yargılanan kişinin söylediği bir söz üstünde durmak istiyorum:

“Benim yüzümden kimse korku duymadı!”

Şöyle bir sorunun geleceğini duyar gibiyim:

Niçin yalnızca bu söz?

Bu tür bir erdem sınavı içinde sıralanan, o denli çok ve ağır eylemler içinden bu sözü seçmemin nedeni, korkutmanın, korkutulan kişiye verebileceği acı ya da zararın boyutunun kestirilememesi! Birinin malına zarar vermek, çalmak, yaralamak, hatta öldürmek… Her biri kişiye farklı şekilde, ancak sonucu belli bir zarar vermiş oluyor; oysaki korkutmak, kimi zaman işkenceye dönüşebiliyor. Öyle ki öldürmekten çok daha etkili olabiliyor. Nitekim ünlü Eski Yunan tragedya yazarı Aiskhylos, korkunun tüm silahlardan daha güçlü olduğunu söyler.

Bu yazının sınırları içinde, korkularımıza değinmek istemiyorum. Bu konu bireysel olduğu kadar psikolojinin alanına giriyor. Oysaki ben, korkma değil, korkutulma konusuna ilişmeye çalışıyorum.

Daha çocukluktan başlayarak öcü gibi düşsel yaratıklarla korkutulmaya başlıyoruz. Doktor, polis, karanlık, köpek gibi birçok canlı ve cansız varlık yaşantımızın birçok döneminde korku nesnesi olarak karşımıza çıkabiliyor.

Bir inanca tutunmaya çalışırken, korkularla sınanmaya başlıyoruz. Öte dünyada hesap verme, cin, şeytan, cehennem… Her biri eğitim düzeyimizle orantılı olarak, tüm yaşantımızı etkileyebiliyor.

İnanç önderleri kadar, siyasetçilerin, yöneticilerin, komutanların toplulukları istedikleri doğrultuda yönetmek için korku unsurunu kullandıklarını biliyoruz. Bu insanlar her zaman ve koşulda kendilerini vazgeçilmez görürler. Onlara göre, kendi dışındakiler bize her türlü kötülüğü yapacak olanlardır, düşmanlardır! Özellikle günümüzde, kitle iletişim araçlarının toplulukları korkutmada çok başarılı bir sınav verdiklerini düşünüyorum.

Sözü çok uzatmadan şunu söylemek istiyorum:

Keşke her birimiz, “Benim yüzümden kimse korku duymadı!” diyerek, gönül huzuruyla bu dünyadan ayrılabilse!

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün