Her şeyi anlamak şart mı?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
6 Kasım 2019 Çarşamba

Güneşli havanın İstanbul’a hediyesi olan bugünlerde sanatseverler açık hava mekânlarındaki sergileri izlemek için acele ediyor.

İstanbul Bienali’nin yanı sıra paralelinde gerçekleşen birçok etkinlik 10 Kasım’da sona erecek. Bana en çok hitap eden yerlerden biri, Nakkaştepe’deki Abdülmecid Efendi Köşkü, köşkün öyküsü, iki yüz dönüme yakın korusu ve içinde yer alan ‘İçimdeki Çocuk’ sergisi oldu. Köşkün ilginç yanı onu inşa ettiren Mısır Hıdivi İsmail Paşa’dan başlayarak, içinde yaşayan Osmanlı büyüklerinden, son olarak Ömer M. Koç’a varana dek her birinin sanata önem veren kişilere ev sahipliği yapmış olması.

Köşke girmek için kuyrukta uzun uzun beklenmesine rağmen, herkesin sabırla sırada durması örnek bir davranıştı. Kapı girişinde bir masaya dizilen, ‘The Child Within Me’ başlıklı İngilizce kitapçıklar, seçkinin ve sanatçıların küçük bir özetiydi. Yabancı ziyaretçiler de düşünülerek hazırlanan kitapçığın belki Türkçesi de vardı, ben göremedim.

Kuyrukların uzamasının bir nedeni, insanların içeriye gruplar halinde alınmasıydı. Böylelikle hiç karmaşa yaşanmadı.

Asırlık ağaçların bulunduğu koruda yerleştirilen enstalasyonlar hayli çarpıcıydı. Köşkün yüksek tavanları çoğu modern olan yapıtları yerleştirmede, eski ve yeninin uyumunu sağlamakta çok başarılıydı.

Sergideki eserleri hiç anlatmadım. İzleyip, yorumlamak size kalmış. Aslında her gördüğünüzü anlamak da şart değil. Gerçi ‘rehberli turlar’ çok ilginç. İtiraf edeyim, İstanbul Bienali’nin Mimar Sinan’daki bölümünü rehberle üç buçuk saatte tamamladıktan sonra düşüp bayılacağımı hissettim. Biraz daha bilgilenmek için, bol enerji ve rahat ayakkabılara sahip olmanız şart. Zira yorulduğunuzda biraz oturmak gibi bir şansınız yok.

↔↔↔

Her ne kadar izlemeyi size bıraktıysam da teması hakkında bir cümle yazayım.

‘İçimdeki Çocuk’ sergisi genellikle çocukluk döneminde var olan, fakat yaş aldıkça kaybedilen içimizdeki çocuğu dinlemeye davet ediyor. Tıpkı, Küçük Prens’in yazarı Saint Exupery’nin, ‘Her yetişkin önce çocuktu… Ama pek azı bunu hatırlıyor’ dediği gibi.

Söz konusu sergi, Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndan bir seçki. Koç, Abdülmecid Köşkünü satın aldığında, mekânı kültürel mirası yaşatmak ve sanatı genç nesillere taşımak amacıyla kullanmak için bu girişimde bulunmuştu.

↔↔↔

Büyükada’dan bu hafta da söz etmesem olmaz. Bienal ve paralelindekiler çok yakında sona eriyor. Bu süre içinde daha ziyade konunun uzmanlarına yönelik bilimsel çalışmalar yapıldı. Oturumlardan biri Anadolu Kulübünde gerçekleşti.

3-10 Kasım tarihlerinde yine Anadolu Kulübünde ikiz köşklerde (Cavoris köşkleri) Amerika’da yaşayan kentsel tasarımcı Sera Tolgay’ın bir çalışması izlenebilecek.

10 Kasım’dan sonra şemsiyeleri açma zamanı gelecek. O zaman da kapalı Mekânlardan yayın yaparım.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün