Şiddetin her hali

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
11 Aralık 2019 Çarşamba

Şiddeti sadece fiziksel bir eylem olarak düşünmüyorum. Gücü yetenin, karşısındakinin savunma hakkını elinden alarak uyguladığı her tür baskıyı şiddet olarak kabul ediyorum. Örneğin çocuğa sırf yetkisi olduğu için bas bas bağıran anne, işyerinde çalışanını aşağılayan yönetici, evdeki yemeği beğenmeyip tabakları itip kakan erkek, kocasının yeteri kadar kazanmadığını iğneleyerek yüzüne vuran kadın… Filmlerde sevimli bile gösterilse beni ürküten davranışlar bunlar…

Demek ki gündemimize yerleştirilen kadına şiddet olayını ‘kadın’ kapsamından çıkarıp öncelikle herkesin maruz kaldığı bir eylem olarak düşünmek gerek. Zira olayı kadına şiddet ile sınırlamak, diğer bütün türlerini haklı göstermekte ve uygulayıcıları rahatlatmaktadır. Herkes "A evet ben de karşıyım, çok ayıp kadına el kaldırmak" diyerek kendini arındırsa da ve sosyal medyada şiddete karşı olduğuna dair boy boy bildirimler yapsa da şiddetin pek çok şeklini uyguluyor ve meşrulaştırıyor.

Kendim şahsen kelimelerle bir şey anlatma ihtimalimin bittiği bir sefer, duvarı yumruklamak sureti ile şiddeti kendine uygulamış bir kişiyim. Çünkü öfke artık birikmişti, o noktaya gelmemeliydi ama geldi… Ve kimsenin benim kızgınlığımdan ürkmemesi gerek: sonuçta öfkenin o hale gelmesinde kendi şartlarım ve gerçeklerim rol oynadı, sonuçlarına karşımdakini dâhil etmek usulsüzlüktür.

Toplumda her ne kadar ‘otorite kurma amaçlı bir eylem’ olarak masumca kabul edilse de, şiddet psikoz bir davranıştır. Genelde özgüven eksikliğinden kaynaklanır. Çatışma, öğrenilebilen bir davranış bilimidir. Doğasında olmayanlara öğretilmesi gerek. Kısacası, öfke kontrolünün yaradılışla ilgisi yoktur, tamamen bir ehlileşme sürecidir.

Şiddet uygulayan taraf genelde provoke edildiğini dile getirir. Medya haklı ve haksızı mutlaka kendince çözmüştür. Normalleştiren bir tavır ortaya koyarlar. Haberler, bir toplumun aslında kanıksadığı olguyu ağızlara sakız etmekten ileri gitmez. Ve toplum, bu öğrenilmiş çaresizlik içinde, kendi hıncını çıkarmak için gücü yettiğini şiddete maruz bırakarak kısır döngüyü devam ettirir.

Kısır döngüden çıkmak için yapılması gerekenler basit. Şiddetin herhangi bir şekline maruz kalan, bunu başkasına aksettirmeyecek. Şiddetin toplumdaki varlığını devam ettirecek türevler yaratmayacak. Şiddetsiz iletişimin öncüsü olacak. Kıskançlık ve aşk gibi görünse de şiddetin herhangi bir şeklini kabullenmeyecek. Bunu bir sahiplenme ve beğenilme kriteri gibi görmeyecek. Karşı çıkacak, kabullenmediğini ifade edecek.

Şiddet uygulayan kişi de bir zahmet durup düşünecek. "Yaradılışım bu, değişemem" demeyecek. Eğitim veya tedavi alacak. Kendisini başkasının gözünde vazgeçilmez sanıp ürkütme, sindirme, ezme eylemlerine devam ederse bunun sonuçlarına katlanacak. Gücün sınırsız olmadığı her durumda ya ceza alacak, ya yalnızlaşacak ya da popülerliğini yitirecek.

Böylece kadına şiddeti protesto etmek için şarkılar söyleyip eylem yapan kadınlar polis tarafından gözaltına alınmayacak, şiddetin kabadayılığın ve zorbalığın sadece ‘kadına olanı’ değil tamamı iyileştirilmeye çalışılacak…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün