Ermeni iddiaları bir soykırım mıdır?

Umut UZER Köşe Yazısı
25 Aralık 2019 Çarşamba

Değildir elbette! Peki, o zaman neden Amerikan Senatosu 12 Aralık 2019’ta “Ermeni Soykırımını” tanıdı? Neden 29 ülke aynı şekilde bu olayları soykırım olarak tanıyor? Gerçi tanıyanların çoğu Avrupa veya Latin Amerika ülkesi, ama aralarında Arap devleti olarak sadece Ermenilerin etkili olduğu Lübnan var. En şaşırtıcısı da, milyonlarca Türkün yaşadığı Almanya, ki parlamentosunda birçok Türk kökenli milletvekili mevcut ve onlar da Ermeni meselesini sadece soykırım olarak tanımakla kalmıyor, yasayı parlamentoya sunanlar arasında Yeşiller Partisinden Cem Özdemir de var.

Yukarıdaki soruları Ermeni lobisinin etkisi veya Türk düşmanlığı ile açıklasak bile, büyük Holokost uzmanı Yehuda Bauer de, Türkiye uzmanı Erik Zürcher de aynı düşüncede. Dolayısıyla, Ermeni iddiaları artık bir tarihi olgu olarak yani soykırım olarak tanınmış durumda. Ama 1980’li yıllara baktığımızda, gene büyük akademisyenler Bernard Lewis ve Stanford Shaw bu iddiaların doğru olmadığını söylüyorlardı. Daha sonraları Norman Stone, Jeremy Salt ve genç nesilden Sean McMeekin de soykırım tanımlamasına katılmadılar.

O zamandan bugüne kadar yeni belgeler mi bulundu? Hayır! Sadece eski nesil uzmanların yerine yenileri gelmedi ve Türkiye’deki siyasi gelişmelere kızanlar artan ölçülerde Ermeni anlatısını benimsedi.

Vurgulanması gereken, Holokost’un planı diyebileceğimiz Mein Kampf’taki antisemitizm nefreti veya Wannsee Konferansında farklı ülkelerde yaşayan Yahudilerin yok edilmesi için hazırlanan listeye benzer Ermenilere karşı bir Ermeni düşmanlığının Osmanlının son döneminde mevcut olmadığı. Tam tersine Ermeni milliyetçisi Daşnaklar ile İttihat ve Terakki’nin işbirliği veya Gabriyel Noradunkyan gibi Ermenilerin 1912’te Dışişleri Bakanı olması gibi olgular var. Ve zannedilenin aksine İttihatçıların sadece bir kesimi Türk milliyetçisi daha etkili kesimleri ise Osmanlıcı. Tabi burada İttihat ve Terakki’yi Nazi Partisine benzetme çabaları var ki tamamen polemik yapmaya yönelik bilim dışı bir yaklaşım.

Ancak bütün bu gerçeklere rağmen artık Batı dünyasında bu mücadeleyi kaybetmiş durumdayız. Belki de farklı coğrafyalarda daha etkin kamu diplomasisi yaparak, oralara bu iddiaların girmesi engellenebilir.

Amerika veya Avrupa’da çalışan Türk akademisyenlerin çoğu da bu konuda genelgeçer kanılara (conventional wisdom) saplanmış durumda. Onların da bir kısmı soykırım literatürünü onaylayan kitaplar veya makaleler yazıyor. Bazıları kendi inandıklarının dışında başka bir argüman duymak istemiyor, hırçınlaşıyor ve saldırganlaşıyorlar. Bahsedilmesi gereken üzücü bir durum, Türk tezlerine yakın Türk veya yabancı doktora öğrencilerinin düşüncelerinden dolayı baskıya maruz kalmaları ve çeşitli iş başvurularının reddedilmesi. Bu tabi hiçbir şekilde akademik bir yaklaşım olarak görülemez.

İsrail’de de akademisyenlerin ve politikacıların çoğu bu konuda Batı’yı takip ediyor. 1990’lı yıllarda Tel Aviv Üniversitesinden Profesör Ehud Toledano’nun Türkiye’ye büyükelçi olarak atanmasının önündeki önemli bir engel Ermeni iddialarına taraftar olması idi. Bugün hem üniversitelerdeki hem Knesset’teki tartışmalarda Ermeni soykırımı başat bir düşünce olmuş durumda. Türkiye ile ilişkiler düzelmez ise orada da bunu tanıyan bir kararın parlamentodan geçmesi kuvvetle muhtemel. Diğer bir deyişle, sadece Türkiye’yi kızdırmamak adına bu tür tasarılar geçmiyor, yoksa Türkiye’nin argümanlarına inanan pek kimse yok. Bu durum uzun yıllar Amerika’da da geçerliydi.

Türkiye’deki durum ise daha farklı. Birkaç üniversitede Ermeni pozisyonu hakim olsa bile genel olarak eğitimli kesimin büyük çoğunluğu ve halkın tamamına yakını farklı bir anlatıya inanıyor. Tabi bu hikaye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kısmen kendi aile tarihlerinden, başka bölgelerde de kendi öğrendiklerinden dolayı soykırım yerine ortada bir isyan, iç savaş, karşılıklı çatışmalar ve devletlerarası savaş olarak gelişmiş olaylar silsilesini içeriyor.

Bu meselenin bir başka boyutu ise 1970’li ve 1980’li yıllarda öldürülen diplomatlarımız ve onların aile mensupları. Bu kişilerin şehit edilmelerini hiç gündeme getirmeyen Ermeni soykırımı iddialarının savunucuları aslında diplomatların öldürülmelerini dolaylı olarak onaylıyorlar. Yani sanki hak etmişler gibi bu olaylara gözlerini kapamışlar. Eğer meselelere insani açıdan bakacak ise daha çocuk yaşta ailelerini kaybetmiş insanlara da insani olarak bakabilmeyiz. Ama çoğumuz onların isimlerini bile bilmiyor.

 

Okuma Önerileri

https://www.jpost.com/Opinion/The-fallacies-of-the-Armenian-nationalist-narrative-399368

 

https://www.salom.com.tr/arsiv/haber-99021-hayal_ve_gercek_arasinda_balakianin_kara_kopegi.html

 

https://www.salom.com.tr/arsiv/haber-95278-ermeni_meselesine_farkli__bir_bakis.html

 

 https://www.armenian-genocide.org/recognition_countries.html