Lita, Aylin ve Stefan Mikof

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Haziran 2020 Çarşamba

3 Haziran 2020 tarihli Şalom’da yayınlanan, Sibel Konfino’nun ‘Bu maskeler bağış için’ başlıklı söyleşisi ses getirmeyi sürdürüyor. Konuyu kısaca hatırlatmam gerekiyorsa, eski Burgazlı iki arkadaş; Lita Russo ve Aylin Yengin, rastlantı sonucu birlikte hayırlı bir işi kotarıyorlar.

Lita, yirmi yıllık üst düzey yöneticiliğin ardından çok farklı bir alana yöneliyor. Çocuk yaşından beri el becerilerine yatkın oluşu, onu daha sanatsal bir ortama taşıdı.

Böylece hayalinde yarattığı ‘Kukla Kuklita’ atölyesi devreye girdi. Korona başladığında Lita kendine kumaştan bir maske imal etti. Dikimi, kalıbı ve çift taraflı kullanılabilir olması, ince zevkiyle birleşince, ortaya gerçekten hoş ve sıra dışı bir kumaş maske çıktı. Nereden aklına geldi bilmiyorum ama Lita’nın titizliğini ve ‘gusto’sunu bir dönemlerin ‘haute couture’ terzisi Stefan Mikof’a benzetirim. Stefan, kumaşı o kadar iyi çalışırdı ki, elbisenin düzünü, tersini anlamak için iki kere çevirmeniz gerekirdi.

***

Şans kapıyı iki kere çalar.

Halen profesyonel iş yaşantısının içinde olan Aylin Yengin, Lita’nın diktiği maskeyi çok beğenir ve bir eşini yaptırır. Aylin, maskeyle çektirdiği resmi Instagram’a koyunca yoğun bir taleple karşılaşır. Böylece iki arkadaş işe girişirler. Lita imalattan, Aylin ise satış ve halkla ilişkilerden sorumlu olur. Ortak bir karara varırlar. Elde edilen gelir Or-Ahayim’e bağışlanacaktır. Abartmıyorum ama Lita ve Aylin’in maskeleri, ‘marka’ olma yolunda. İnanıyorum ki, gönülden yapılan bu uğraşın bereketi de içindedir. (Taklitlerinden sakınınız.)

***

‘Yeni normalleşme’ süreci ile iyice şaşkına döndüm. Karantinada geçen zaman zarfında, saat gibi çalışan uyku düzenim altüst oldu. En çok kitap okunacak bir dönem olmasına rağmen, çok az okuyabildim. Konsantrasyon mekanizmamın iyice ayarı bozuldu. Üç ay zarfında, evin içinde yeni bir dünya düzeni oluşturmuştum. Vakit bolluğundan dolap, çekmece, kütüphane boşaltılıp tekrar yerleştirilmiş, her oda kendiliğinden ‘feng shui’ öğretisiyle uyumlu olmuştu.

***

Bu dönemde, Hayim Pinto’nun Ali Poyrazoğlu ile gerçekleştirdiği bir Zoom’da, Poyrazoğlu, sokağa çıkma yasağı süresince insanların fiziki mesafe kadar duygusal mesafe açısından da sarsılacaklarını vurgulamıştı. Ne kadar haklıymış. Koruma altına(!) alınan yaş gruplarına sokağa çıkma yasağı kalkınca insanlar neye uğradıklarını şaşırdılar. ‘Eski’ normalle ‘yeni’ normal iyice birbirine karıştı. Maske takma kuralına uyanların çoğu altmış beş yaş ve üstüydü. Diğerleri de kullanıyordu ama maskeler çene altında duruyordu. Marketler tıklım tıklım, sosyal mesafe hak getire. Kimi dükkânlar içeriye belli sayıda insan alırken, kimileri ‘satış olsun da ne olursa olsun’ zihniyetini yeğliyorlardı. Pazar günü Ada’ya gitmek için Beşiktaş’tan bindiğim motorda az kişi olduğundan herkes ferah ferah oturdu. Dönüşte ise, tam tersine motordan iskeleye inenler, neredeyse sırt sırta yapışmışlardı.

Akşam haberleri dinleyip günlük hasta sayısında tekrar yükseliş olduğunu öğrendiğimizde “Olacağı buydu” deyip derin derin iç geçiriyoruz.

***

Ada içi ulaşımda durum şöyle; Faytonların yerine gelecek arabaların basında yayınlanan resimlerini gören yazlıkçılar, imza kampanyaları açarak ‘otobüsler gelmesin’ diye tepki vermeye başladı. Bu araçların Ada’ya geleceği geçen seneden belliydi. Her zamanki gibi pasif kalındı. Gerekli mercilere ulaşılmadı. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Bu arada göçler de yavaş yavaş Ada’ya gelmeye başladı ve ortada tek bir vasıta bile yok. Bu gidişle otobüse de bineriz, kamyona da…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün