Türkiye’nin kaderi Z kuşağının elinde

COVID’in yarattığı endişe ve korkularının üstüne bir de hiç hız kesmeyen gergin siyasi iklim ve kutuplaşma gündeminden bunalanlara, Türkiye’yi ve sosyolojisini daha iyi anlamamıza yarayacak bir kamuoyu araştırması ile, geleceğin yöneticisi veya seçmeni olacak Z kuşağı ile ilgili bir başka araştırmaya odaklanmayı önermek mümkün.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 1 yorum Sesli Dinle
24 Haziran 2020 Çarşamba

Kadir Has Üniversitesinin her yıl, düzenli olarak yaptığı Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması ile Gezici Araştırma Şirketinin Z kuşağı dediğimiz, 2000 yılından sonra doğan gençleri içeren Milenyum kuşağının düşünce ve davranış biçimlerini ve siyasal tercihlerini analiz etmeyi mümkün kılan araştırması incelemeye değer iki önemli çalışma.

Türk Dış Politikasının Türkiye’nin genelinde nasıl bulunduğu ile ilgili yapılan ilk çalışmada geçen seneye göre birkaç önemli alanda değişimin görülmesi kayda değer.

S-400 ve Patriot gibi geçtiğimiz aylarda neredeyse her gün gündemimizde olan hava savunma sistemlerinin adlarını hiç duymayanların birincisinde yüzde 47,5, ikincisinde ise 69 olduğunu ve anketi hazırlayan akademik yöneticilerin deyimiyle bir Türkiye ortalamasını yansıtan bir anketten söz edildiğini ifade etmekte fayda var.

Aynı ankette ‘Gümrük Birliği’ ifadesini hiç duymayanların oranının da yüzde 79 olduğunu söylemeliyiz.

Böylesi bir profile sahip topluma, örnekleme yolu ile yapılan anketteki en önemli sonuçlardan biri,Türkiye’nin bir İslam ülkesi olduğunu söyleyenlerin oranının 2018’de yüzde 56 iken bu sayının 2018’de 33’e ve 2019’da 22’ye düşmüş ve Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olduğu seçeneğinin oy oranının göreceli olarak az da olsa yukarıya tırmanmış olması.

Bir diğer ilginç sonuç da, ‘Türkiye’ye tehdit oluşturan ülkeler’ sıralamasında son yıllarda olduğu gibi ABD’nin birinci, İsrail’in ikinci olması. Ancak her iki tehdit oranında da geçen seneye oranla bir azalmanın olması (ABD’de 11 puan, İsrail’de 5 puan) kayda değer bir gelişme olarak not edilirken, tehdit algısında yükselen ülkelerin de Rusya, İran ve Çin olduğunu da belirtelim.

Türkiye’nin hangi bölgede aktif politika izlemesi gerektiği sorusuna ise yıllar içinde yükselen grafikle birlikte Türkiye’nin yüzde 48’i (2018’de yüzde 34 idi) Avrupa’yı gösterirken, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleme oranının da, da geçen seneye göre düşmüş olsa da,  toplumun yarısından fazlası olduğu (yüzde 53) görülüyor.

NATO üyeliğine devam edilip edilmemesi sorusuna da katılımcılar yüzde 55 ile ‘edilsin’ derken, ‘üyelik sona erdirilmedir’ ve ‘NATO ile tüm ilişkiler dondurulmalıdır’ şıklarına katılanlar toplamda yüzde 29’da kaldı.

Son bir ilginç bulguda da, Türkiye’nin Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne askeri destek verme’ konusuna, katılımcıların ancak yüzde 25’inin destek verdiği, yüzde 39’unun ise vermediği görülüyor.

***

Gezici Araştırma Şirketinin yeni yaptığı Z kuşağı anketi ise Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek kuşağın hayata bakış açısını ve siyasal tercihlerini ortaya koyuyor.

Bugün 20 yaş ve altı diyeceğimiz gençler, dünyadaki tüm teknolojik yenilikleri takip eden, hızlı düşünüp, hızlı karar veren, odaklanma sorunu yaşayan, sabırlı olmayan, insan ve hayvan haklarına ve iklim sorunlarına duyarlı, kendi dijital dilleri olan, isyanlarını rap müzikle dile getiren, bireysel bağımsızlıklarına önem verip, harekete geçmede bir hayli girişken olan, popüler kültüre sevdalı, kendilerine özgü bir yeni kuşak profili çiziyor.

Türkiye’de 2023 seçimlerinde oy verecek olanların 5’te 1’inin bu kuşaktan olacağını kabul edersek bu gençleri özellikle siyasetçilerin anlaması ve ona göre yeni veya yenilikçi atılımlar yapmaları gerekiyor.

Z kuşağıyla yapılan anketteki Türkiye ile ilgili çıkan en çarpıcı sonuç, Avrupa Birliği’ni destekleyenlerin oranının yüzde 78 olması. Bu oranın aynı konudaki Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu gerçeği Milenyum gençlerinin 4’te 3’ünün kültürel eğilimlerinin Batı’ya yönelik olduğunu gösteriyor ki, bu bulgu, büyük çapta siyasiler tarafından kapsamlı bir çalışmayla değerlendirilmeye ihtiyaç duymakta.

Bir başka çarpıcı sonuç, Z kuşağında; cinsiyetin, dil, dil, etnisite, ırk ve mezhep gibi kimlik unsurlarının öneminin az olması. ‘Farklı bir dinden veya mezhepten biriyle evlenebilirim’ sorusuna yüzde 82’sinin ‘evet’ demesi son derece düşündürücü bir sonuç olsa gerek. Bir önceki kuşakta bu oranın yüzde 33 olduğunu hatırlamakta fayda var.

Bir başka göze batan sonuç da dinsel alanda görülüyor. Z Kuşağının ancak yüzde 16’sı dini inançlarını yerine getirdiğini ifade ederken, yüzde 56’sı dinin gerektirdiklerini yerine getirmediğini, yüzde 28 de inançsız olduğunu ifade ediyor. Görüleceği ve bilineceği üzere bu oranlar önceki kuşakların yüzdelerinden çok farklı. Bu bağlamda, söz konusu kuşak, kendisiyle ilgili olarak, geniş kapsamlı sosyolojik bir çalışmayı ve analizi hak etmekte. 

Bu rakamların ışığında, gelecek siyasi seçimlerinin sonuçlarının kaderinin, seçmenin yüzde 20’sini teşkil edecek Z kuşağının elinde olduğu sarsılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Seslendiren: İvo Molinas

   

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün