2004 yılından beri birçok çağdaş sanat sergisine ev sahipliği yapan Türkiye’nin ilk özel müzesi İstanbul Modern, çok değerli bir sergiyi ağırlıyor.
Esen Saba
Ferko’nun sponsorluğu altında 22 Haziran’da kapılarını açan ve küratörlüğünü Müze Direktörü Levent Çalıkoğlu’nun üstlendiği ‘İnci Eviner Retrospektifi: İçinde Kim Var?’ sergisi, 23 Ekim gününe kadar mekânın süreli sergiler salonunda görülebilir.
2006 yılında modern sanatın önde gelen isimlerinden Fahrelnissa Zeid ve oğlu Nejad Melih Devrim’in eserleri ‘Gökkuşağında İki Kuşak’ sergisinde buluşturularak ilk kez bir kadın sanatçının retrospektifini gerçekleştiren İstanbul Modern, beş ay boyunca önemli sanatçılarımızdan İnci Eviner’in retrospektifine yer veriyor.
Eviner retrospektifi, sanatçının 1980’den günümüze dek oluşturduğu yerleştirme, resim, heykel, desen, video ve fotoğraf gibi birçok farklı disiplindeki eserlerinden oluşan, geniş bir sanat yelpazesine davet ediyor izleyenleri.
Eserleri dünyanın birçok önemli müzesinde sanatseverlerle buluşan, kişisel sergiler açan, karmalarda yer alan ve İstanbul, Venedik, Tayvan, Selanik, Şangay, Busan gibi pek çok bienale davet edilen Eviner, yapıtlarını kronolojik bir akış yerine, geçmişle şimdiyi birbirine harmanlayarak sunuyor. Toplumsal, politik ve sosyo-kültürel koşullar içerisinde kadın olmayı, cinsiyet ve kimlik politikalarını, kadın kimliği üzerindeki yansımalarını baz alan sanatçı, kendi bakış açısıyla ziyaretçilere ışık tutuyor.
Yapıtlarını desen odaklı oluşturan Eviner, sanat tarihine bakıldığında sık sık karşılaşılan alegori, ikonografi, illüstrasyon ve mitolojik ögeleri güncelleştirerek eserlerinde sunuyor. Serginin açılış günü sebebiyle İnci Eviner ve Levent Çalıkoğlu’nun gerçekleştirdiği söyleşiden ise sergiye dair önemli notlar aldık.
Levent Çalıkoğlu’nun, “Serginin bütün kurgusuna baktığımızda aslında bütüncül bir enstalasyon görüyoruz” kelimeleri sergiye yeni bir bakış açısı getiriyor. ‘Dünden bugüne’ kelime anlamını taşıyan retrospektif, küratörün ve sanatçının birliğiyle bambaşka bir anlama bürünmüş. Eserler bir zaman şeridi gibi olmanın aksine birbirleriyle diyalog halinde olan bir bütün halinde sahneleniyor.
Sanatçı 40 yıla yakın sürede ortaya koyduğu yapıtları hakkında, “Bu sergi geriye dönüp bakmamı sağladı. Hem sanatçı kimliğimin nasıl inşa edildiğiyle ilgili olarak kendi hikâyeme belli bir mesafeden bakma fırsatı sundu hem de bütün yapıtlar arasında bir takım bağlar olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla üzerinde çalışırken sergiyi tamamen açık bir şekilde tasarladım. Kronolojik olmayan bir sıralama içinde, birbirine referans oluşturan, birbiriyle konuşan, aynı geçmişten beslenen ama farklı dönemlerde farklı biçimlerde ifade bulmuş görsel dilin yeniden dolaşıma sokulduğu daha dinamik bir ortam oluşturmayı istedim” dedi.
Serginin en dikkat çekici eserlerinden biri ise sanatçının Ortadoğu’daki olaylardan etkilenerek 2002 yılında ürettiği dijital baskı, çerçeve içinde kağıt üzerine suluboya ve kolaj çalışması olan ‘Patlamaya Hazır Yürek’ adlı eseri. Aynı kıyafetler içinde çoğunlukla yüzlerinin üstleriyle kapalı olduğu, yüzlerinin açık olduğu noktada kulaklık taktıkları ayrıntısı bulunan, vücutlarına bağlanmış bombaları sol elleriyle kendilerini infilak ettirmek üzere bekleyen onlarca erkek çocuğu görüyoruz. Tavuşkuşu soyutlamasını andıran duvar kâğıdı ise Tarlabaşı’nda yaşayan bir ailenin çöpten bulup duvar kâğıdı olarak döşediği bir kâğıttan esinlenerek oluşturulmuş.
İnci Eviner’in tanınmasında büyük katkısı olan ‘Harem’ video yapıtı da sergide yer almakta. Sanatçının resmi internet sitesinden aldığımız bilgiye göre ‘Harem’in hikâyesi şöyle: “‘Voyage Pittoresque de Constantinople et des Rives du Bosphore’ gravür albümü, Antoine Ignace Melling’e (1763-1831) ait. Melling, Sultan III. Selim’in davetlisi olarak geldiği ve 18 yıl kaldığı İstanbul’un büyük bir aşkla resimlerini yapmış ve bu albümü oluşturmuş. Albümde yer alan ‘Harem’ resmi, üzerinde tuhaf kadın figürlerinin dolaştığı bir mekân resmidir. Dönemin oryantalist anlayışından oldukça farklı olarak burada dramatik, baştan çıkarıcı bir ifadeye rastlamayız. Neredeyse bilimsel bir kesinlikle betimlenmiş kadınlar, zamanın dışına fırlatılmış gibidir.” Ardından sanatçı kendine şunu sorar: “Harem’e duyduğum ilgi, bu donmuş kadınları bir bilgi nesnesi olmaktan çıkarıp onlara kendi seslerini kazandırmak ve gizledikleri ne varsa onları ifşaya zorlamak. Bu kadınlar eyleme geçtiklerinde ne olur?”
Sanatçının ‘Yeraltında Beuys’, ‘Gövde Coğrafyası’, ‘Meydan Okuma’, ‘I Don’t Belong -Here’, ‘Kayıp Don’, ‘İslami Grayder’ ve daha birçok eseri ziyaretçilerle yüzleşmek üzere bir araya toplandı.
Eviner’in “Her retrospektif yaşayan bir sanatçı için bir çeşit yüzleşme” olarak tanımladığı sergiyi gezmek, bir yaz günü için farklı ve ufuk açıcı bir alternatif oluşturuyor. Üstelik perşembe günleri de ücretsiz!