Bu haftaki yazımda sizlere her bireyin sadece hayatta kalabilmesi için değil, hayatta ‘sağlıklı-işlevsel’ bir birey olarak var olabilmesi ve bir birey olarak kendine yetebilmesi için gerekli olan en temel beceriyi paylaşmak istiyorum. Bu en temel ve her bireyin öğrenmesi ya da her bireye öğretilmesi gereken becerinin formülü aslında çok basit ancak bir o kadar karmaşık olabilir.
Bu önemli ve temel bilgi ve formülü aslında çok kısa ve net bir şekilde aktarılabileceği gibi sonsuz örnek ve nedenleriyle ele alınarak kalın bir kitap haline de dönüştürülebilir. Bugün ise ben sizlerle öncelikle bu kavramın ne olduğunu ve neden gerekli olduğunu kısa ve olabildiğince zengin bir içerik ile paylaşmaya çalışacağım. Bir sonraki yazımda ise bunu nasıl uygulayabileceğinizin formülünü aktaracağım.
Bireyselleşmek, kendi ayakları üzerinde durmak, kendi kararlarını verebilmek, bu kararların arkasında durabilmek, seçimlerinin sonuçlarına katlanabilmek gibi yüzlerce farklı kavram ile psikolojinin ilk yıllarda tanışmış bir psikolog olarak zaten yıllardır gerek yetişkinler gerek ise çocuklar ve aileleriyle çalıştığım için bu kavramları biliyor, tanıyor ve danışanlarıma aktarmaya çalışıyordum. Ergen bir gencin odasına annesi tarafından çıktı alınmış ve büyük kırmızı puntolarla yazılmış bu yazıyı gördüğümde ise hem kendi yaşantımda hem de danışanlarıma destek olma yolculuğumda artık iade edemeyeceğim bir farkındalık yolculuğuna başlamıştım. Formül çok basitti aslında; özgür olmak istiyorsan önce kendi kendini yönetebilmelisin. Hayır, yönetmek derken sadece geçinmekten bahsetmiyorum ve özgürlük derken maddi bağımsızlıktan da söz etmiyorum tabi ki. Hepimizin hayatında farklı zaman dilimlerinde yaşamış ya da tanık olmuş olabileceği örneklerden gidelim isterseniz. Mesela çocuklar bir-iki yaşlarına geldikçe yürüyüp kendi özgürlüklerinin tadına vardıkça kendi kararlarını vermek isterler ve genelde annelerinin dediği her cümleye ‘hayır’ dedikleri, her şeyi kendi yapmak istedikleri bir dönem vardır ya! Kendi istedikleri oyuncakla oynamak isterler ancak sonunda sorumluluk alıp oyuncaklarını toplamazlar değil mi? Ya da istediği yemeği yemek ister, kendi elleriyle çatal kullanarak ve yaptığı pisliği temizletemezsiniz gibi. Aslında bu kendi ihtiyaç ve isteklerinin farkına varma ve dile getirme ve akabinde karşıdan gelen talep ve önerileri hayır diyebilme yani sınır koyabilme yeteneği doğduğumuz andan itibaren bebeklerde de mevcuttur. Yeni doğmuş bir bebeğe ihtiyacı olandan fazla mama verdiğinizde emme refleksi onu sakinleştirdiği için yiyecek ancak mutlaka fazla geleni hem akabinde çıkaracaktır. Aynı şekilde çocuklara da istemediği son lokmayı zorla veya kandırarak ağzına sokmayı başarsanız bile ya farkına varınca hemen çıkartacak ya da sürekli zorla beslendiği için kabızlık problemleri başlayacaktır. Benim üzerinde durduğum özgürlük, politik bir yaklaşım, sınırsız yaşam, istediğini her an yapabilme kesinlikle değil hatta tam tersi bireyin kendi ihtiyaçlarını fark edip kendi sınırlarını koyabilme özgürlüğüdür. Ama olur mu öyle şey çocuklar neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmez ki, giydirmezsem üşür hasta olur, yemez ise aç kalır, ders çalışmaz ise hep oyun oynar sonra sınıfta kalır, yanlış arkadaşlar seçer ve zarar görür gibi binlerce haklı kaygı içeren cümleler kurduğunuzu duyuyorum. Ancak aktarmaya çalıştığım anne babaların çocuklarına yol göstermelerinin, en iyi bildikleri şekilde onları korumaya çalışmalarının veya onlara kendince doğru-yanlışları öğretmelerinin yanlış olduğu kesinlikle değildir. Belki de basit bir denklem ile bunu görselleştirmek daha faydalı olacaktır. Bu çok basit ve temel denklemin dinamiğini paylaşmaya haftaya devam edeceğiz. Hepinize sınırlarınızın farkına vardığınız ve kendinize bunları dile getirebilme özgürlüğü tanıdığınız bir hafta diliyorum.