BİR 6 EYLÜL 1986 ÖZETİ:
Barış vahasında duran saat, delik sandalye ve kara mermerde yanan yıldız

Riva HAYİM Köşe Yazısı
23 Ağustos 2016 Salı

6 Eylül 1986 sinagog saldırısı. Türkiye Yahudi vatandaşlarına karşı, sadece dinleri farklı diye yabancı teröristler tarafından yapılan ilk terörist saldırı. Önümüzdeki hafta, her yıl olduğu gibi kurbanlar için anma töreni yapılacak.

İlk saldırı, ilk şok…

Yazıktır ki 1986’daki bu acı olayı takiben, 2003'te sinagog patlamalarıyla saldırıların devamı gelir.

O yılların haberlerine, politikacıların verdiği demeçlere göz gezdirdim. 1986 yılına ait Şalom gazetesinde, o güne dair haberden bir kesit şöyle verilmiş:

 

...Cumartesi sabahı ibadet eden 21 dindaşımızın ölümüyle sonuçlanan Neve alom Sinagoguna yapılan baskından ne yazık ki çok az kişi kurtulabildi. Bu dehşet verici olaydan, ans eseri yara almadan kurtulan, bu menfur saldırıda hayatını kaybeden çocuk hastalıkları mütehassısı Dr. Moiz aul'un oğlu, 20 yaşındaki Gabriel aul olayı şöyle anlattı:

“Tevrat’tan Peraa suresi okunuyordu, içeride 28 kişi vardı, tam o sırada makineli tüfek sesleri ile irkildik. Ana kapıya baktığımda, iki kişi gördüm. Ellerindeki silahlarla kan kusuyorlardı. Gözlüklü olanını morgda teşhis ettim.

Babam, ilk ateşte vurularak yanıma düştü. Ben de, kendimi sıraların arasına attım, teröristler ölülerin üzerine kurşun yağdırıyordu, dua kürsüsünün yanındaki kandiller devrilince yangın çıktı. Teröristler yağları cesetlerin üzerine dökerek yaktılar. Aralarında Arapça konuşuyorlardı. Üzerime bulaşan kanlardan yararlanıp ölü̈ taklidi yaptım. Teröristlerden biri ayağıma bir tekme atarak gitti.

Bombalar atıldıktan sonra 10 dakika kadar sessizlik oldu. Türkçe sesler duyunca ayağa kalktım. Polisler gelmişti...”

saat

 Çoğu kişi detaylı bilmez, ‘barış vahası’ anlamına gelen Şişhane’deki Neve Şalom Sinagoguna yapılan bu ilk saldırının izleri, sinagogda hala yer almaktadır. Sinagoga girişinde, 1986’daki saldırıda patlatılan bir bombayla saat tam 9.17’de duran ve o şekliyle sergilenen eski bir saat, girenleri karşılar.

Duran saatin hemen arkasında, o tarihteki gazetelerin manşetleri, hayatlarını kaybeden hazanlar, gabaylar, şamaşlar, ibadet edenlerle birlikte şehit düşen polis ve güvenlik görevlilerinin isimleri yer alır. Saldırıda hayatını kaybeden, terörün bizden alıp götürdüğü Yahudi ve Müslüman vatandaşlarımızın yer aldığı tek bir liste sergilenir. Nefretin ayırmayı, birbirine düşman yapmaya çalıştığı bu saldırıya rağmen duran saat, bu toplu listenin Barış Vahası Sinagogunda nöbetini tutar.

O dönem saatin nöbetiyle ilgili Şalom’da şu dörtlük dikkat çekiyor:

 

“…Onlarla birlikte zaman da mutluluk içinde; Zamanı gösteren saat...

İnsanlık dışı saldırı, durduruyor onu saat 9.17’de;

Tam 21 insanımızın hayatları ile birlikte...

İNSANLIĞIN zamanı da duruyor o an...”


 

koltukSaati geçip, duaların yapıldığı sinagogun büyük salonundan içeri girildiğinde ise, teröristlerin kurşunlarıyla delinmiş sandalyelerden birine oturursunuz. Sandalyeler de saldırı sonrası değiştirilmemiş, o günkü haliyle gibi bırakılmıştır. Rahatsız edici, hüzünlü bir durumdur bu. Hatırlar; sebebini unutmaz ve barış içerisinde din, dil, ırk, köken, soy, sop, soğan ayrımı yapılmaksızın bu topraklarda kardeşlik içinde yaşanılan ve yaşatılan her günün değerini bilirsiniz. Bu uğurda emek harcayan politikacılardan, cemaat liderlerine, STK’lara, nefret söyleminden mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışan gazetelerin ve basının bu sandalyelerin ve Türkiye’de yaşayan başka toplumlara da ait bunun gibi delikli sandalyelerin çoğalmaması için değerli çabalarını anlarsınız.

Salonda, Tevrat rulolarının ve dua kürsüsünün durduğu Ehal’in hemen solunda ise patlama ve yangından kalma kararmış bir mermer durur. 1986’da Gabriel Şaul’un “Dua kürsüsünün yanındaki kandiller devrilince yangın çıktı” cümlesi aklınıza gelir. Yangından kararmış mermerin üzerinde ise ölenlerin ruhları anısına, titrek ışıklı bir yıldız tek başına barış için yanar. 

Sinagogdan kalkar, dışarı çıkarsınız. Bu sefer sinagog çıkışında ise bu kez 2003 saldırılarından kalıntılar sizi yolcu eder.

Özetle, iyi günümüzde kötü günümüzde ibadet ederken bu anılar bizledir. Sebebini hatırlar ve ibadet ederken güvenlik korumasını normalleştirirsiniz.

Önümüzdeki günlerde, saldırılara karşı ‘güvenlik korumalı’ ibadetin başlangıcı olan bugünün kurbanlarını her yıl olduğu gibi anacağız. Yine her sene olduğu gibi toplumun her dininden, kesiminden, kültüründen katılımcılar bizi yalnız bırakmayacak, kara mermerdeki ışıklı yıldızın yanmasına destek verecek. Özgürce ibadet edilebilen, barış, huzur dolu ve çok renkli bir Türkiye, anmalar bunun için.

Saldırının gerçekleştiği dönem Sabah Gazetesi’nde Necmi Tanyolaç’ın dediği gibi: “Ahmet’ler, Mehmet’ler; Albert’leri, Davit’leri teselli ediyor.”

duvar

Bizim vapur hiç bu kadar keyifsiz olmamıştı.

Korkulu, üzgün yüzler, ıslak gözler.

Sinagog katliamının etkisini neredeyse elimizle tutacağız.

(…) 500 yıldır içiçe, yan yana, gönül gönüle yaşadığımız Musevi dostların yanında Müslüman Türkler.

Başımız sağolsun.

Geçmiş̧olsun.

Allah tekrarından korusun...

Ahmet’ler, Mehmet’ler; Albert’leri, Davit’leri teselli ediyor.

(Sabah gazetesi, Necmi Tanyolaç’ın yazısından bir kesit)

 

Fotoğraflar için 500. Yıl Türk Musevileri Müzesi Müdürü Nisya Allovi’ye, arşiv için Şalom Gazetesi’nden Eti Varon’a teşekkürlerimle…