• Yahudiler arasında tesanüt varmış; biribirlerini tutarlarmış. Bu da doğrudur. Fakat asırlarca eziyet gören, oradan oraya kovulan insanlarda tesanüt hissi nasıl teşekkül etmesin? Müşterek hasımlara karşı nasıl elbirliği etmesinler? O tesanüdün, o elbirliğinin ne kadar lüzumlu olduğunu bugün Avrupalılar, Yahudilere ettikleri eziyetlerle, onlar aleyhinde çıkardıkları kanunlarla isbat ediyorlar. Avrupa, bütün Orta-Zaman’ı ile, hattâ ondan sonraki asırları ile Shylok’u vücuda getirmeğe çalıştı. Bugün kendi eserine kızıyor, onu cezalandırmak istiyor. Avrupa medeniyetinin Yahudilerden gördüğü iyilik de hiç şüphesiz çok büyüktür. Yunan – Roma medeniyeti, Tevrat’ın ve İncil’in getirdiği mefhumlarla insanîleşmiştir. Bugünkü medeniyetin kadîm medeniyetten, yalnız teknik bakımından değil, ruh bakımından da üstün olması, Avrupalıların Yahudilerden öğrendikleri “hakikat”ler sayesindedir... Avrupa Tevrat ile İncil’i okumasaydı bugün Yunanlılar gibi sadece tabiate, Romalılar gibi sadece kuvvete taparlardı. Zaten gene sadece tabiate, sadece kuvvete tapmak, insanî kıymetleri reddetmek istediği içindir ki bugün Yahudilere zulmetmeğe kalkıyor. HABER-AKŞAM POSTASI, 5 BİRİNCİKÂNUN (ARALIK) 1938 http://t24.com.tr/k24/yazi/atacda-iki-shakespeare-karakteri-shylock-ve-caliban-yahudi-ve-kara-kalabalik,828
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Hemen her gün, Avrupa’nın bir iki memleketinde Yahudiler aleyhinde yeni bir kanun çıktığını, Yahudiler için yeni bir eziyet icat edildiğini öğreniyoruz. Bunları duydukça insanın, Yahudi olmadığına utanacağı geliyor.
Şu veya bu ferdin kötü olması, kötülük etmesi kabildir; fakat bir millete, bütün bir ırka nasıl kötü denebilir?
Falan insan şu veya bu işleri yaptığı için değil, sadece damarlarında falan ırkın kanı bulunduğu için, burnunun şekli, saçlarının rengi için ceza görüyor. Yahudilerin, kanları iktizası, bazı milletlerden aşağı kalmağa mahkum oldukları iddia ediliyor ve bu iddialara ilmîlik süsü verilmek isteniyor. Şimdiye kadar hiçbir âlimin bu iddiaları tasvip ettiğini görmedim. Fakat bunlar doğru bile olsa gene Yahudilere reva görülen muamele ayıptır; çünkü hiçbir kimseye hasebi, nesebi için eziyet etmek doğru değildir.
Yahudilere zulmeden insanlar istedikleri kadar necip bir ırka mensup olduklarını söylesinler; kendileri necip değildir, çünkü adalet hissine malik olmadıklarını gösteriyorlar.
Hayatımda birçok Yahudi tanıdım. Bunlar arasında iyi olmıyan insanlar elbette vardı. Hangi millette, hangi cemaatte yoktur ki? Fakat içlerinde çok sevdiğim ve gerçekten sevilmeğe lâyık olanlar da çoktu. Yahudilerin yalnız menfaat endişesi ile hareket ettikleri söylenir. Ben Yahudi dostlarımdan, hiçbir mukabele beklemiyen iyilikler gördüm.
Yahudilere bazı kabahatler isnat olunuyor. Bilhassa ticaretle uğraşırlarmış; kafaları daima para getiren işlere meyyalmiş... Bu iddialar bugün için doğrudur. Fakat bunun günahı kimdedir? Kitab-ı Mukaddes’i okuyun: Yahudiler bir çoban, bir çiftçi millettir. Onları köylerde oturmayıp şehirlere yerleşmeğe, daha ziyade şehirlilerin işleri ile uğraşmağa Avrupalılar mecbur etmiştir. Avrupalılar Yahudilere bazı işleri, bazı meslekleri asırlarca kapadılar, onları muayyen sahalarda çalışıp ancak o sahalara lâzımgelen vasıfları kazanmağa mecbur ettiler; şimdi de bunu onların başına kakıyorlar.
Yahudiler arasında tesanüt varmış; biribirlerini tutarlarmış. Bu da doğrudur. Fakat asırlarca eziyet gören, oradan oraya kovulan insanlarda tesanüt hissi nasıl teşekkül etmesin? Müşterek hasımlara karşı nasıl elbirliği etmesinler? O tesanüdün, o elbirliğinin ne kadar lüzumlu olduğunu bugün Avrupalılar, Yahudilere ettikleri eziyetlerle, onlar aleyhinde çıkardıkları kanunlarla isbat ediyorlar. Avrupa, bütün Orta-Zaman’ı ile, hattâ ondan sonraki asırları ile Shylok’u vücuda getirmeğe çalıştı. Bugün kendi eserine kızıyor, onu cezalandırmak istiyor.
Avrupa medeniyetinin Yahudilerden gördüğü iyilik de hiç şüphesiz çok büyüktür. Yunan – Roma medeniyeti, Tevrat’ın ve İncil’in getirdiği mefhumlarla insanîleşmiştir. Bugünkü medeniyetin kadîm medeniyetten, yalnız teknik bakımından değil, ruh bakımından da üstün olması, Avrupalıların Yahudilerden öğrendikleri “hakikat”ler sayesindedir... Avrupa Tevrat ile İncil’i okumasaydı bugün Yunanlılar gibi sadece tabiate, Romalılar gibi sadece kuvvete taparlardı. Zaten gene sadece tabiate, sadece kuvvete tapmak, insanî kıymetleri reddetmek istediği içindir ki bugün Yahudilere zulmetmeğe kalkıyor.
Haber-Akşam Postası, 5 Birincikânun (Aralık) 1938
Ataç’ta iki Shakespeare karakteri: Shylock ve Caliban, Yahudi ve (kara) kalabalık
Senin öyle hakiki, içten, “ayrımcılığa ayrımsız son” derdin var mı?
Varsa, eminim kadın-erkek tüm polislerin, “şu memleketten, şu görüşten, şu mezhepten, muhafazakâr, yok değil, inançlı-inançsız, şu gazeteyi okur, şununla görüşür” diye fişlenmesine de karşı çıkacaksın…
Amir tarafından maddi-manevi şiddete maruz kalıp ezilmesine de…
Bak, artık “başörtüsü takmayan kadın polisler”in ayrımcılığa maruz kalmasına da!
Ayrımcılığa karşıysan hakikaten, “Türkiye vatandaşı Rum, Ermeni, Yahudiler”in veya başka başka etnik, dini, mezhepsel kimlikleri olanların polis yapılıp yapılmamasına, yapılmıyorsa bununun ayrımcılık olup olmamasına da takacaksın!
Umur Talu
http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu/1288544-butun-ayrimciliklara-son
“Anne Frank’ın Hatıra Defteri”ni okudum. Bazı kitaplar hep vardır ama bir türlü elim gitmez. Bir çocuğun düşleri nasıl olgunlaşır, hangi aşamadan geçer, nasıl solar ve ölüm nasıl alır elimizden o çocuğu, adım adım izliyorum defterle birlikte. İrkilerek okumaya başladım. Rahatsız eden, ürküten bir kitap… Sözcüklerin sıralanışı, gücü, henüz onlu yaşların başında bir çocuktan beklenmeyecek türden; biraz “büyümüş de küçülmüş” dedirtecek cümleler…
İlerledikçe, her çağın olağandışı kişiliklerini fark ediyor insan. Tüm yaşamını büyük bir yazar/gazeteci olmak düşüyle geçirmiş Anne Frank. Peki, “Tüm yaşamı” dediğim nedir ki? Nazilerin dünyaya korku salıp, cinayetler işlediği dönemde, Hollanda/Amsterdam’da yaşayan bir Yahudi ailesi başına gelecekleri sezdiği için, önlem alıp, korunaklı, gizli depo türü bir yere yerleşiyor. Yanlarında bir diğer aile ve sonradan katılan başka bir misafirle birlikte… Anne Frank 8 Temmuz 1942 günü şöyle yazıyor:
“İlk koyduğum şey bu ciltli defterdi, sonra bigudi, mendiller, okul kitapları, bir tarak, eski mektuplar… Aklım saklanma düşüncesiyle meşgul bir halde en çılgınca şeyleri çantaya koymuştum, ama pişman değilim, anılarıma kıyafetlerimden daha fazla değer veriyorum.”
Yıllarca günışığını göremeyecek, karanlık dehlizlerde yaşamaya mecbur insanlardan söz ediyorum. Öyle ki, günlük yaşamdaki tüm içsel ve topluma özgü çatışmalar o küçücük alanda cereyan ediyor. Fırsatçılık, naz, yalan, arzu, öfke belki en uç sınırlarda yaşanıyor. Neden? Her an kapı kırılabilir ve içeri, ölüm kamplarına bu insanları götürecek SS girebilir. Bu korku, bir genç kızın ruhuna nasıl tesir eder, okuyorum:
“İnan bana, insan bir buçuk yıl bir yerde kapalı kaldığında, kimi zaman buna dayanmak zor olabiliyor. Ne kadar değer bilmezlik, haksızlık gibi görünse de duygular yok sayılamıyor. Bisiklete binmek, dans etmek, ıslık çalmak, dünyayı seyretmek, kendimi genç hissetmek, özgür olduğumu bilmek… Bunlara hasretim ve yine de bu özlemimi göstermemek zorundayım çünkü sekizimiz birden şikâyete başlar veya suratımızı asarsak bu işin sonu nereye varır?”
Küçük kız defterine Kitty diye sesleniyor. Bir ispiyoncu komşu, uzun ve acılı sürecin sonunu getiriyor, evde gizlenen sekiz kişiden sadece biri sağ kalıyor. Toplama kampı yolculuğu ve acı son…
Hep yazar olmak isteyen, gelecek düşleri kuran ve “Acaba benim yazdıklarımı kimse okuyacak mı?” diye meraklanan Anne Frank, tam on altı milyon adet satılan bu kederli kitabın yazarı.
Enver Aysever
http://www.birgun.net/haber-detay/yazmak-sevismek-her-sey-yasak-125894.html
Zeynep Şentürk
http://www.filmloverss.com/woody-allen-ile-cinsellik-ilk-televizyon-dizisi-antisemitizm-uzerine/
The Times of Israel’e ilk yazımı yazdığımdan beri, bir Müslümanın nasıl Siyonist olabileceğini soruyor. Birçok Müslüman gibi İsrail karşıtı idim. Birkaç yıl önce BDS’yi hatta intifadayı tamamen destekleyebilirdim. İsrail’i şeytan olarak görüyordum. İsrail hakkında sadece kötü ve işgalci olduğunu duyuyordum. Ayrıca İsrail’in çocukları katlettiği ve İsrail’in var olma hakkına sahip olmadığı. Siyonizm ırkçılıktı. Üniversite eğitimim sırasında Hamas ilgili bir taraftı, terör örgütü değildi. Tanıdığım herkes İsrail’den nefret ediyordu. Bu geçen seneye kadar sürdü, gerçeği öğrenene kadar.
2015 yılında Müslümanlığıma daha bağlandım. Her gün dua etmeye ve İslam’ın emrettiği şekilde yaşamaya başladım. Bir sabah kalbimde Yahudilikle ilgili daha fazla bilgi öğrenme isteğiyle uyandığımda yaşadığım şaşkınlığı tahmin edersiniz. Bu Tanrı’nın bir çağrısıydı. Yahudi akrabalarım var, büyürken birçok Yahudi arkadaşım oldu. Ancak o sabaha kadar gerçek anlamda Yahudiliğe kalbimi açmamıştım. Yahudiliği araştırmaya başladım. Yahudi arkadaşlarım ve Yahudi akrabalarımla konuşmaya başladım. Teyzem ve eniştemin İsrail’de tanıştıklarını, teyzemin ailesinin antisemitizm yüzünden Rusya’dan kaçtığını öğrendim. Birçok arkadaşımın Yahudiliklerinin kimliklerini şekillendirdiğini öğrendim. Bir haham Hasidik duaları içeren bir kitap verdi. Kendi Müslüman dualarımla benzerlikleri görünce çok şaşırdım. Bugün olduğum kişide birçok Yahudi rol modellerim olduğunu fark ettim. Ancak hala İsrail karşıtıydım. Çünkü İsrail hakkında dürüst bir araştırma yapmıyordum. Durumu zaten anladığımı düşünüyordum. Hatalı olamazdım.
İsrail hakkında araştırmaya bir tesadüf sonucu başladım. Tüm Koşer yemeklerin Helal olduğunun bilinciyle Hillel Üniversitesindeki Koşer mutfağa başvurmaya çalışıyordum. Yanlışlıkla Hillel İsrail Komitesine üye olmuşum. Oradaki çalışana hayır demeye çekindiğim için toplantılarına gitmeye başladım. Zamanla fark ettim ki İsrail hakkında bildiklerimin çoğu antisemit propagandaymış. İsrail halkını güvende tutmak için uğraşan bir ülkeymiş. Tüm hayatım boyunca öğretildiği gibi şeytan değildi. Hillel’de hem Yahudiliği hem de İsrail’i tanıdığım, mutlu ve güvenli olduğum bir yer oldu. Her Cuma önce Şabat yemeğine katıldım camiye gitmeden önce. Etkinlik düzenlemeye başladım.
Nadiya Al-Noor
https://israilblogu.com/2016/08/18/nasil-israil-yanlisi-oldum/
Netten okumalar
http://www.havadiskibris.com/1946-1949-kibris-yahudi-kamplari/
http://odatv.com/soner-yalcina-cevabimdir-2608161200.html
http://www.avlaremoz.com/2016/08/26/tdk-sozlugune-gore-yahudicifithilebaz-serdar-korucu/
Netten seyredin
Ambargo gevşedi Türkiye İsrail’in Aşdod Liman’ı üzerinden Gazze'ye yardım başlattı. Türkiye İsrail normalleşmesi Gazze'ye nasıl yansıyacak? Filistin halkı ne düşünüyor? Türkiye Filistin'de yeniden bir rol alabilecek mi? Hamas ve El Fetih bu anlaşmaya nasıl yaklaşıyor?
http://www.ntv.com.tr/video/pasaport/pasaport-27-agustos-2016,Y5H9uL4uREabN5rh_k1aaw
http://www.politikfilm.org/israil/
Çorlu
Çorlu’da bulunan ve Yahudi mezarlığı olarak bilinen toplu mezarlık Çorlu Belediyesi tarafından bakıma alındı. Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva geldiği açılışta mezarlığı gezmiş ve bakımsız olmasından dolayı da tepki göstermişti.
08 Mayıs 2015
http://www.e-trakya.com/tekirdag/corludaki-yahudi-mezarligi-bakima-alindi-h24045.html
Not: Bugüne ait fotoğraflar facebook’tan alınmıştır.
Takılan tweetler
asli aydintasbas @asliaydintasbas 25 Ağu
Bu nefret suçunun en azından bir özürü olmalı. Bu coğrafyadaki en ilkel refleks, her daim Yahudi'yi suçlamak!
(((rivokkk))) @Rivokhay 25 Ağu
Bu ayın en kral antisemit yazısı Milliyet'ten çıktı sanırım. Bilmediğimiz bir nefret söylemi yarışması mı var Ney bu 1945
ivo molinas Retweetledi: Sözcü
Basının her kesiminde her gün Yahudi başrolde. Bu da sonuncusu. Neymiş bu Yahudi yahu!
Ada Nihan ن Retweetledi: Y. Emre Kocabasoglu
"büyük israil"i kurana, "kürt yahudi devleti" bedava
Karel Valansi @karelvalansi 26 Ağu
"İsrailliler Türkiye’ye tatil için gitmekten hala çekiniyorlar çünkü orada nasıl bir tepki ile karşılaşacaklarından emin değiller"