6-7 Eylül olaylarında Türk halkı yalan bir haberle kandırılmıştı.
Türk Dışişlerinin Londra’da Kıbrıs konusunda görüşme masasında olduğu bir dönemde bazı İstanbul gazeteleri “Selanik’te Atatürk’ün evi bombalandı” şeklinde yalan bir haber yaptı.
İstanbul Ekspres gazetesi “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci bir baskı yapınca tirajı sadece 20 bin civarında olan gazete 6 Eylül’de 290 bin bastı.
Ancak gazete haberi Atatürk’ün Selanik’teki evine atılan bombanın patlamasından iki saat önce vermişti!!
Ardından İstanbullu bile olmayan kalabalıklar ellerinde kazma, balta ve sopalarla Rumlara ait ev, işyeri ve ibadet yerlerini yağmaladı. Daha sonra ortaya çıkan haberlerde bu grupların İstanbul’un değişik yerlerine organize bir şekilde otobüs ve gemilerle götürüldüğü belirtildi.
Olaylarda 11 kişi hayatını kaybetti ve milyonlarca liralık hasar oluştu. Yaralı sayısı resmi kaynaklara göre 30, gayrı resmi kaynaklara göre 300 idi. Bazı yabancı basın kuruluşlar ölenlerin sayısını 15 olarak rapor etti.
Sadece Balıklı Rum Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Olayların kontrolden çıkması üzerine zamanın Başbakanı Adnan Menderes Sapanca’dan çağrıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Olaylarla ilgili olarak önce 3.151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5.104’e yükseldi.
6-7 Eylül olayları gerçek dışı haberler ve halkı provoke ederek masum insanlara verilebilecek zararların nereye kadar uzanacağının tarihi acı bir örneğidir.
Bu olaylar sonrası Atatürk’ün kurduğu ilk Türk ulus devletinin kredisi bir anda sıfıra inmiş, ülkedeki azınlıklar Türk milletinden olmanın kriterini Müslüman olmak olarak algılamaya başlamıştır.
Halbuki Gazi Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’ni dinin birleştirdiği bir imparatorluğu bir ulus devlete çevirerek yaratmıştı.
Sosyologlar devrimlerin ani hamleler olduklarını ancak bunun toplumların DNA’sına yansımasının uzun bir müddet alacağını belirtirler. Atatürk Devrimleri, Türk Ulusu için ani bir hamleydi elbet.
Toprağa atılan bir tohum gibi bu felsefenin (Ulus Devlet olmak) yeşermesi için nesiller geçmesi gerekiyordu. 93 yıllık cumhuriyetimiz 6 Eylül 1955’e göre büyük aşamalar kaydetmiştir. Ancak bugün bile birleştirici noktası ulus devlet olan, din olmayan bir millet olmakta zorlanmaktayız. Ancak nesiller geçtikçe Ne Mutlu Türküm Diyene sözlerinin şifresini daha da çözecek Gazi’nin bize bıraktığı mirasın gerçek değerini daha da iyi anlayacağız.
O zaman bizi ne yalan haberler ne de provokasyonlar etkileyecek, referanslarımız ulus devlet ve rasyonel düşünce olacaktır.