“Nasıl ki sen bugün Benim karşımda durup yargılandıysan ve affedilmiş olarak çıktıysan, gelecekte senin çocukların da bu günde Benim karşımda durup yargılanacaklar ve affedilmiş olarak çıkacaklar.” (Midraş Raba Vayikra 29:1)
Roş Aşana yeni yılın başı, 1 Tişri, çok hayırlı ve uğurlu bir gündür. Yaratıldığımız, yargılandığımız ve bize ikinci bir fırsat verilen bu günde, samimi bir şekilde içimize döner, durup düşünür, iç muhasebemizi yaparak varlığımızın özü ile temasa geçmeye çalışırız. Aslında kendi ruhumuzun sağlığı, iyiliği, iç huzurumuz için ideal olarak her gün yapmamız gereken bu çalışmayı, Roş Aşana’da buna daha çok zaman ayırarak yaparız. Bugün, kararlı bir şekilde, varoluşumuzu sorgularız: “Kimim ben? Nasıl biri olmak istiyorum? Yanlış tercihler mi yapıyorum? Eksik kaldığım noktalar neler? Neleri değiştirmem gerekiyor? Yapmış olduğum ve şu an kendime yakıştırmadığım hatalarımı nasıl düzeltebilirim?” Bu sürece, teşuva adı verilir. Bu şekilde çıkardığımız kişisel bilançomuz, bize günlük hayatımızda ruhsal anlamda nelere sahip olup nelerden eksik kaldığımız hakkında bilgi verir. Teşuva süreci, eksik kaldığımız kısımları tamamlayarak bunları ruhsal zenginliğimize ekleme ve bu şekilde bilançoyu yeniden yapılandırma imkânı sağlar. Bu ilerleme, kendini geri kazanma, özüne dönme planı, Yamim Noraim-Ulu Günler ve Aseret Yeme Teşuva- On Teşuva Günü’nün de de özünü oluşturur: Teşuva (Tanrı’ya, özümüze dönüş), Tefila (Tanrı’ya bağlanmak) ve Tsedaka (Tanrı’nın bize bağışladıklarını adaletli bir şekilde dağıtmak), bizleri ruhsal iflastan ve yok olmanın eşiğinden döndürür.
Adem de Roş Aşana’da yaratılır, yargılanır ve affedilir
Geleneklerimize göre ‘insan’ın yaradılışı, Roş Aşana’da gerçekleşir. İnsan yaratılır, aynı gün günah işler ve aynı gün yargılanır. R. Eliezer’e göre, “Dünya, 25 Elul’de yaratılır, altı gün sonra da 1 Tişri’de (Roş Aşana’da) insan yaratılır. Roş Aşana’nın ilk saatinde insanı yaratma fikri Tanrı’nın aklına gelir, ikinci saatinde Tanrı meleklerine danışır, üçüncü saatinde Adem’in tozunu toparlar, dördüncü saatinde onu yoğurur, beşinci saatinde ona şekil verir, altıncı saatinde onu cansız bir vücut olarak ortaya çıkarır, yedinci saatinde Tanrı insana bir ruh üfler, sekizinci saatinde onu Cennet Bahçesi’ne getirir, dokuzuncu saatinde Tanrı Adem’e Bilgi Ağacı’ndan yememesini emreder, onuncu saatinde Adem bu emri ihlal eder, on birinci saatinde yargılanır, on ikinci saatinde affedilir.” İsmi Kutsal olan Tanrı Adem’e şöyle der: “Bu, senin çocukların için bir işaret olacak. Nasıl ki sen bugün Benim karşımda durup yargılandıysan ve affedilmiş olarak çıktıysan, gelecekte senin çocukların da bu günde Benim karşımda durup yargılanacaklar ve affedilmiş olarak çıkacaklar. Bu gün hangi gündür? Yedinci ayda, ayın ilk günü.” (Midraş Raba Vayikra 29:1)
Yılbaşını 7. ay olan Tişri’de kutluyoruz
Roş Aşana- yılın başı, yedinci ay olan Tişri ayının birinci ve ikinci günleri kutlanır.
Çünkü Yahudi takviminde dört farklı yılbaşı vardır:
1 Nisan: Kralların hükümdarlık döneminin başlangıcını ve Yahudi aylarının başlangıcını belirtir. 1Nisan, birinci ayın başlangıcı sayılır ve diğer aylar Nisan’a göre sıralanır. Birinci ay Nisan, ikinci ay İyar, üçüncü ay Sivan vb. Buna göre Tişri yedinci aydır.
1 Elul: Hayvanlarla ilgili ‘onda bir’ vergisinin başlama yılbaşı.
15 Şevat: Ağaçların meyveleri ve bitkiler için yılbaşı.
1 Tişri: Roş Aşana, tarım için yılbaşı, hasat biçme döneminin başlangıcı ve yaradılışın başı. İnsanoğlunun yaratıldığı gündür. Yılların yılbaşıdır. Yedinci ay olan Tişri’nin birinci günü, bulunduğumuz yıl, rakam olarak bir artırılır. Bu yıl, 1 Tişri’de 5776’dan 5777’ye geçiyoruz.
Ulu Günler ve Aseret Yeme Teşuva günlerinin özü: Teşuva-Tefila- Tsedaka
Teşuva-Tefila-Tsedaka; Ulu Günler – Yamim Noraim -Roş Aşana ve Yom Kipur ile bunların arasındaki On Teşuva Günü- Aseret Yeme Teşuva günlerinin özünü oluşturur.
Günah ve teşuva
‘Günah’ veya İbranice ‘Het’, Tanrı ile olan bağlantımızda başarısızlığa uğramak anlamına gelir. Het aynı zamanda bir okçuluk terimidir. Amaç, oku tam hedefe isabet ettirmekken, hedeften sapıldığını ifade eder. Benzer şekilde amacımız, Tanrı’ya yakınlaşmak iken, günahlarımız, Tanrı’nın İsteği dışındaki davranışlarımız, Het, bizi hedefimizden, Tanrı’dan uzaklaştırır. Het nedeni ile uzaklaştığımız hedefimize, içten teşuva sayesinde tekrar yakınlaşma fırsatı buluruz. Böyle bir şey gerçekten mümkün olabilir mi? Günah işledikten sonra, Tanrı’nın İsteği’nden saptıktan, ilişkimizi kopardıktan sonra, o yakınlığa tekrar ulaşabilmemiz mümkün mü?
İnsani idrak yeteneğimizin sınırlılığı ile bu kavramı anlamamız zor olsa da, teşuva, Tanrı’nın sevgili kullarına bağışladığı benzersiz ve olağanüstü cömert bir hediyedir. Teşuva, fizikötesi bir olgudur, bu dünyanın bir parçası değildir, çünkü Yaradılış’tan önce yaratılmıştır. Bu doğaüstü hediyenin değerini anlayabilmeyi denemek için, teşuvanın ne olduğuna bakmaya çalışalım.
Pişmanlık olarak tercüme edildiğinde teşuva’nın anlamı eksik kalır. Teşuva, aslımıza, özümüze, ‘fabrika ayarlarımıza’ dönüşü simgeler. Pişmanlık-harata ise, teşuva sürecinin sadece bir bölümünü oluşturur. Teşuva için; önce kişi hata yaptığını fark eder, bundan samimiyetle pişmanlık duyar, bu davranışı terk eder, hata yaptığını itiraf eder ve gelecekte bu hatalı davranışı tekrar etmemeye niyet eder.
Teşuva zaman ötesi bir kavram olduğu için, teşuva ile yapmış olduğumuz hatalara geri dönüp onları düzeltme ve daha iyi şekle getirme imkânına sahip oluruz. Teşuvanın etkisi o denli güçlüdür ki, kişi, teşuva sonrasında, günah işlemeden önceki durumunun da daha ilerisine ulaşır ve Tanrı ile ilişkisinde mükemmelleşme seviyesine doğru yol almaya başlar. R. Jonathan Sacks’ın yorumuyla teşuvanın anlatmak istediği şudur; “Geçmişi değiştirebilirsiniz, çünkü siz kendiniz değişebilirsiniz. Karakterimiz genlerimizde önceden programlanmış bir şey değildir. Yarın, dün davrandığımızdan farklı davranabiliriz. Dünkü düşmanlarımız, yarın dostlarımız olabilir. Tarih değişebilir, çünkü biz değişebiliriz ve tarihi oluşturan da bizleriz.”
Kişi, teşuva yaptığı zaman, Tanrı için, sanki o günahı hiç işlememiş gibi kabul edilir. Dahası, bu kişinin ödülü, hiç günah işlememiş kişiden daha yüksektir, çünkü o, günah işlemenin tadını almış, ancak buna rağmen dürtülerini yenerek, özgür iradesiyle bunu bir daha tekrarlamamaya karar vermiştir.
Yaptığımız hatalı davranışlarla Tanrı’dan uzaklaştığımız için kalbimizde derin bir pişmanlık, sızı duyarız, fakat bu günahları iyiye dönüştürmek elimizdedir. İşlediğimiz günahlar yüzünden umutsuzluğa düşüp, bir daha doğru yolu bulamayacağımız konusunda endişelenmek, utanç psikolojisiyle içimizdeki ‘iyi’den şüphelenmek, kendimize ve Tanrı’ya yapacağımız en büyük haksızlıklardan biridir ve ruh sağlığımıza hiçbir şekilde iyi gelmez. Bunun yerine yaptığımız hatayı mertçe kabullenip, bunu iyiye dönüştürmeye çalışmalıyız, bu da teşuva ile mümkündür. Aklımızdan çıkarmamalıyız ki, “Yeryüzünde o kadar doğru olup da hep iyilik yapan, hiç günah işlemeyen insan yoktur.” (Kral Şlomo –Vaiz- Koelet 7:20)