Okula başlama sendromu konusunda uzmanlar uyarıyor: Ebeveynler okulla ilgili kaygılarını çocuklara yansıtmamalı. Yapılan araştırmaların sonucu bir çocuğun başarılı olabilmesi için önce psikolojik olarak mutlu olduğu bir ortamda bulunması gerektiği savunuluyor. Bunun için okulun sundukları, okulun felsefesi, hocaların yaklaşımı, sistemin yapısı gibi birçok değişkenler işin içine girse de bugün bunların en önemlilerinden birine; ebeveynlerin okulla ilgili kaygılarının çocuklar tarafından hiç farkında olmadan içselleştirilebilmesi tehlikesine daha derinlemesine bakacağız.
Anne karnından çıktıktan itibaren önemi her geçen gün artan çocuklarımızın eğitiminin akademik olduğu kadar bir de psikolojik bir boyutu var. 1,5 yaşlarından itibaren kreşlere gitmeye başlayan çocukların bazıları psikolojik olarak hazır iken bazıları ile hayli zorlanmaktalar. Ufak yaşlarda çocuklarımızı göndereceğimiz yuvaları seçerken birçok velinin aklı karışmakta. Hele iş bir de ilkokul çağına gelince bu seçimler daha da zorlaşmakta. Hem velinin istekleri hem de çocuğun ihtiyaçlarını doğru karşılayacak okulları bulmak çok denklemli bir matematik problemi çözmekten daha zor olabilir.
Ancak yapılan araştırmaların sonucunda bir çocuğun başarılı olabilmesi için önce psikolojik olarak mutlu olduğu bir ortamda bulunması gerektiği savunulmakta.
Ebeveynlerin okulla ilgili kaygılarının çocuklar tarafından hiç farkında olmadan içselleştirilebilmesi tehlikesi
Ailelerin en büyük sınavlarından biri kuşkusuz çocuklarını ilk kez kreşe ya da anaokuluna verdikleri zaman verilmekte. Uzmanlar, bu dönemde ebeveynlerin tutumunun büyük önem taşıdığını belirtiyor. Ve “Aile, çocuğun okulda zarar göreceği, kaybolacağı gibi korkuları yaşıyorsa, çocuk bu duyguları alır ve bir daha eve dönmeyeceğine dair kaygı geliştirir” diyorlar. Uzmanlara göre; eğer bir ay geçtiği halde çocuk, okula isteksiz gidiyor, ağlıyor, her şeye sinirleniyor, yemek yemiyor, ağrı, bulantı, kusma gibi şikâyetler artıyorsa muhakak yardım alınmalıdır.
Çocukların üç yaşına geldiklerinde okula başlayabileceğini belirten Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, ebeveynlerin bu dönemde endişe duymalarının normal olduğunu söyledi. Ebeveynlerin kendi içlerinde sorduğu “Hangi okula versem, öğretmenini sevecek mi, okul hijyeni nasıl, diğer çocuklarla uyum sağlayabilecek mi, ne öğretecekler, uyutacaklar mı, yemek yiyecek mi, arkadaşları onu döver mi, oyun oynamayı başarabilir mi, yemeğini ve tuvaletini kendi yapamazsa ne olur?” sorularının yanıtlarının çoğu zaman belirsiz olduğunu ifade eden Leyla Arslan, konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Bu soruların yanıtlarını bilmemek aileleri ürkütüyor. Eğer aile bu tür sorularla çocuğun baş edebileceğine dair bir güven taşımıyorsa, hem çocuk hem aile çocuğun okula gitmesine hazır değil demektir.
Eğer çocuk öz bakımını yapıyor, uyku ve yemek saatleri evde düzenli ise ve ev dışında da yakın akrabalarında kalmayı daha önce denemiş ise henüz korkuyu bilecek yaşta olmadığı için okul ona eğlenceli gelecek ve aileden sorunsuz ayrılabilecektir.”
Genelde sorun çocuktan kaynaklanmıyor
Uzman Psikolog Leyla Arslan’a göre sorun çocuktan kaynaklanmıyor. Ailelerin zihinden geçen soruları olumluya çevirememişse bunu çocuğa yansıttığını ve kaygı geliştirdiğini aktaran Arslan, bu durumla ilgili şu örnekleri verdi:
“Çocuk ailenin tüm endişe ve kaygılarını içselleştirir ve bir daha eve dönmeyeceğine dair kaygı geliştirebilir. Çocuk böyle bir kaygı geliştirirse anne ve babasını okulun kapısında bekletir. Bu da çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurması gereken duygusal bağı geciktirir. Bu durum diğer öğrencileri de olumsuz etkiler.”
Çözülmezse ilkokula başlarken de sorun yaşanabilir
İlkokulun ilk günü her çocuğun sorun yaşadığını ifade eden Leyla Arslan, bir hafta içinde bu durumun değişmemesi halinde bir sorun olduğunu söylemenin mümkün olduğunu dile getirdi. “Eğer bir ay geçtiği halde çocuk, okula isteksiz gidiyor, ağlıyor, her şeye sinirleniyor, yemek yemiyor, ağrı, bulantı, kusma gibi şikâyetler artıyorsa yardım almanın zamanı geldi demektir” diyen Arslan, çocuğun kreş ve anaokulunda bu durumu çabuk atlatabildiğini ancak sorun çözülmediği takdirde aynı sorunun ilkokula başlarken de yaşanabileceğine dikkat çekti.
Okula başlama sendromundan bahsetmek için çocuğun fiziksel bir rahatsızlığı olmadığı halde karın ağrısı, bulantı, kusma, uyku düzeninde bozukluk, isteksizlik, alınganlık, sinirlilik halinin görülmesi gerektiğini söyleyen Leyla Arslan, ebeveynlere “Bu durum bazen çok şiddetli ise çocuğu okula vermekte ısrar etmemek, okulu değiştirmek gerekebilir. Ancak okuldan alma sebebi çocuktaki bu davranış değişikliklerine bağlanmamalı ki çocuk böyle davranırsa okula gitmeyeceğini öğrenmesin” tavsiyesinde bulundu.
Ebeveynler ne yapmalı?
• Ufak yaşlarda eve en yakın okul tercih edilmeli.
• Çocuğu götürmeden önce okulu ve öğretmenini tanıyın ve bilgi sahibi olun.
• Çocuğu okula götürürken orada neler yaşayacağına dair çok açıklama yapılmamalı. Bu çocuğun kaygı düzeyini artırır. Kısaca “Öğretmenin ve arkadaşların olacak” denilmeli.
• “Biz seni, sen izin verene kadar bahçede bekleyeceğiz, alışınca bize gitmemizi söylersin”, “Biz yine seni almaya geleceğiz, biz seni hiçbir yerde, okulda da sürekli bırakmayız” gibi açıklamalar yapılmalı.
• “Sınıfta oturamayız, okul kurallarına uymaz” denmeli.
• Sakin ve rahat görünmeli. Bu çocuğu da olumlu etkiler.
• İlk günlerde okuldan biraz erken alıp “bugün bu kadar” denmeli ve bu süre yavaş yavaş artırılmalı.
• Okula gitmezse, evde kalma seçeneği sunulmamalı.
• Kardeşi doğacaksa, doğumdan 6 ay önce okula alıştırmalı. Böylece kardeşinin annesini alacağı tehdidi yaşamaz.
• Mümkünse bir gün anne, bir gün baba sırayla çocuğu almalı.
• Çocukların okula gitmek istememesinin altında yatan neden araştırılmalı. Bunlar; arkadaşlarıyla sorun yaşaması, kıyafetiyle alay edilmesi, öğretmeninin davranışı, yemekleri sevmeme, uyku istememe vb. olabilir.
• Okul sendromu yaşayan çocukla duyguları konuşulmalı, ikna edilmeye çalışılmalı ve gerekirse bir uzmandan yardım alınmalı.