Kadın tenisinin devrim ismi: Helen Jacobs

Bugünlerde şort giyenlere “Tekmeleme de mırıldan” diyorlar ya, bundan 80 sene önce bir Amerikalı kadın tenisçi kortlarda şort ve çorap devrimi yapıyordu! Adı Helen Jacobs’du. Arizona doğumlu. Yahudi bir baba ve Hristiyan bir anneden dünyaya gelmiş. Amerika ve Avrupa’da Yahudi toplumu kendisine “Bizim Helen” demişler. Peki, hikâyesi neydi?

Mete YAYLALI Spor
6 Ekim 2016 Perşembe

Williams kardeşlerin anne babası bile dünyaya gelmeden önce iki adaş sporcu, Helen Wills ve Helen Jacobs, hem Amerika hem de Avrupa tenisinde esiyordu. İkilinin rekabeti yaşadıkları sürece, hatta daha sonra bile, spor dünyasını hep meşgul etti, hikâyeler yazıldı: 1905 Kaliforniya doğumlu Helen Wills ve 1908 Arizona doğumlu Helen Jacobs.

İlkine I. Helen derken diğeri de II. Helen olmuş. Birine ‘Büyük Helen’ demişler diğerine ‘Küçük Helen’. Birine ‘Poker Suratlı Helen’ demişler diğerine de ‘Buz Kraliçesi Helen’.

Helen Jacobs sanki hep Helen Wills’in ayak izlerinden yürümüş.

Miami Copper şirketinde yönetici baba Roland Jacobs, San Fransisco’da görev alınca hayatları kesişmiş. Her ikisi de Berkeley’de yaşamış, Berkeley Kulübünde tenis oynamış, Helen Wills’in antrenörü William Fuller bu genç yeteneği de çalıştırmış. Hatta rivayet olunur ki Berkeley’de Jacobs ailesi Wills ailesinin eski evinde oturmuş.

20. yüzyılın başlarında Amerika’da tenis, özellikle beyaz, Anglo Sakson ve Protestan (WASP) elit sınıfın sporudur. Tenis kulüplerine üye olmak için bu sınıftan olmak gerekir. Bunun istisnası ancak yetenekli Yahudi sporcular olacaktır.

HELEN JACOBS HİKÂYESİ KALİFORNİYA’DA BAŞLAR

Helen Jacobs hikâyesi Berkeley Kaliforniya’da başlar. Yerel junior turnuvalarda kendini gösteren genç kız 1923 yılının en popular antrenörü William Fuller’in dikkatini çeker. Fuller o sırada Amerika’nın yükselen tenis yıldızı Helen Wills ile çalışmaktadır. Spor malzemesi pahalıdır, Jacobs ailesinin imkânları sınırlıdır. Helen Wills’den artan eski toplarla çalışırlar. Bir yıl sonra 1924’te, Helen Jacobs Yahudi bir sporcu olarak Berkeley Kulübüne kabul edilir. Wills artık junior dönemini geçtiği için 1924 ve 1925 yıllarında Amerika’da Helen Jacobs adından söz edilir.

Hani hep merak ediyoruz ve soruyoruz ya neden Türkiye’de tenisçi yetişmiyor? Bundan 100 sene önce Amerika’da ülke çapında junior turnuvaları düzenleniyor ve yetenekler buralardan çıkıyor. Aramızdaki bu 100 yıllık farkın kapanması biraz zaman alacak gibi.

Neyse konuya dönelim.

1920 ve 1930 yılları kadın tenis sporcularının altın çağıdır. Erkek sporculara gösterilen büyük ilgi kadınların girmesiyle dağılmaktadır.

Her iki Helen de benzer karakter özellikleri gösterir. Arkadaşları yoktur, çoğunlukla yalnızdırlar, az konuşurlar, kortta seyirci yokmuş gibi davranırlar. Helen Wills rakiplerine biraz yukarıdan bakar, Helen Jacobs daha mütevazıdır.

Helen Wills şüphesiz daha başarılı. Amerika, Fransa Açık ve Wimbledon şampiyonlukları var.

Wimbledon rekoru 1990 yılına kadar kırılamamış ve bu tarihte Martina Navratilova dokuzuncu şampiyonluğuyla öne geçmiş.

Helen Jacobs ise 1932-1936 arasında bir Wimbledon ve dört US Open kazanmış. Ayrıca ikili arasındaki maçlarda üstünlük Wills lehinedir.

Helen Jacobs 1936, Helen Wills de 1927 yılında dünya klasmanının zirvesine çıkmışlar.

Amerikan kadın tenisini dünyada temsil eden iki sporcudan Helen Jacobs nedense hep 2 numara olarak anılmış, toplumsal ilgi hep Helen Wills üzerinde yoğunlaşmış. Helen Wills özellikle Avrupa’da sanat dünyasının ve kraliyet ailelerinin en yakınında yer almış.

Bazı yazarlara göre bunun sebebi sadece daha başarılı olması değil. Helen Jacobs’un Yahudi kimliği Avrupa’da ilişkilerde mesafe konmasına sebep olmuş.

İKİ HELEN’İN REKABETİ

1933 US OPEN final maçı sekizinci karşılaşmadır ve çok tartışılmıştır.

Önceki yılın şampiyonu Helen Jacobs 8-6 / 3-6 / 3-0 öndeyken Helen Wills aniden fileye gelir ve hakem Ben Dwight’a maçı bıraktığını söyler. İki sporcu el sıkışmazlar ve Wills rakibinin yüzüne bile bakmaz, raketlerini toplar ve korttan çıkar gider. Tribündeki 8000 seyirci ve spor basını hayal kırıklığına uğrar.

Ünlü Amerikalı tenis efsanesi ve Jacobs’un antrenörü Bill Tilden’in anlattığına göre Helen Jacobs fileye geldiğinde elini rakibinin omuzuna koymuş ve “İstersen 1 dakika ara verelim dinlen” demişti. Helen Wills de bu hareket üzerine sertçe “Elini omuzumdan çek ve kendini işine bak” demiş, yürüyüp gitmişti. Ters bir kadındı Helen Wills!

Tekler maçının ardından çiftler finalini oynamak istediğini bildirmesine rağmen bunun uygun olmadığı konusunda ikna edilir.

Biyografisinde Helen Jacobs şu notu ekler: Sadece 12 puan daha kortta kalıp maçı bitirmeme izin verecek kadar anlayışlı olabilirdi!

Yorumlar muhteliftir. Gerçekten sakattır, ezeli rakibine yenilmek istememiştir, zafer sevincini kursağında bırakmak istemiştir vs.

Sonuçta Helen Jacobs bir kez daha US Open şampiyonu olarak Amerikan kadın tenisinin zirvesine çıkar. Bu turnuvayı sonraki iki yılda da kazanacak ve bu dört yıllık rekoru 1975-1978 arasında başka bir Amerikalı, Chris Evert tarafından yakalanacaktır. Henüz rekoru kıran olmamıştır.

İki kadın arasında rekabetten öte bir şeyler vardır. Temsil ettikleri değerler ve sınıflar bile farklıdır. Helen Jacobs’un maçları çorapsız ve şortlu oynamasını her yerde eleştirir. İtici bulur ve “insan karşısında bir erkek mi yoksa kadın mı var anlayamıyor!” der.

Tabii olayın bugün için sansasyonel bir tarafı yok ama tenis sporunun beyaz olduğu dönemlerde bu hareketlere insanlar şaşırmakta ve ayıplamaktadır!

Bu zafer ve kazanılma biçimi bir taraftan Helen Wills’i gözden düşürürken diğer taraftan da Helen Jacobs’u Amerika’nın 1 numaralı tenis yıldızı yapar. Profesyonel olması için o zamanın parasıyla 20 bin dolar teklif edilecek fakat amatör ruhlu sporcu ilgilenmeyecektir.

1935 Wimbledon’da yine karşılaşırlar. Kazanan Kraliçe Helen olmasına rağmen Wimbledon Tenis Kulübü şeref üyeliğini Helen Jacobs’a takdim ederler. Wimbledon tarihinde ilk defa bu üyelik, şampiyon olmayan bir sporcuya verilir

1936 yılı Helen Jacobs için altın yıldır. Beş defa final oynadığı Wimbledon kupasına sahip olur. Hem de finalde Nazi Almanyası’nın yetiştirdiği bir tenisçi olan Hilda Sperling’i mağlup ederek. Nazi iklimindeki bir 1936 ve bir ay sonra oynanacak Nazi Almanyası gövde gösterisi Berlin Olimpiyatları öncesinde çok anlamlı bir galibiyettir. Böylece ilk defa bir Yahudi kadın sporcu teniste dünyanın zirvesine çıkar. Time dergisinde maçın yorumu arasına Helen Jacobs’un Yahudi olmadığı sıkıştırılır. Aynı yorumda Hilda Sperling’in de Danimarkalı olduğu yazılır. Hilda Sperling bir Alman’dır ve eş durumundan da Danimarka vatandaşıdır.

Helen Jacobs’un her fırsatta Yahudi olduğunu söylemesinin hiçbir değeri yoktur çünkü spora böyle kimlik işleri girmemelidir! Ama politika girebilir.

1938 yılında iki Helen kariyerlerinin sonuna doğru yine Wimbledon’dadır. İkinci setin ortalarında Jacobs bileğinden sakatlanır. Doktor bırakmasını ister ama Jacobs reddeder. Zorlukla ayakta durmaktadır. Son set 8 dakika sürer ve Büyük Helen kazanır. Maçtan sonra basına konuşurlar.

Helen Wills “Miss Jacobs sakatlanmasına rağmen devam etmek istedi. Bu durumda elimden gelen bir şey yoktu. Maçı en hızlı şekilde bitirmeye çalıştım.”

Helen Jacobs da neden çekilmediğini şöyle anlatacaktır; “Maçı bırakırsam galibiyetine gölge düşürmüş olurdum. Spor ahlakı maçı her durumda bitirmeyi gerektirir!”

Beş yıl öncesine güzel bir gönderme! Kadınlar hiçbir şeyi unutmaz!

 

AKTİVİST HELEN JACOBS

Helen Jacobs aktivist bir tenisçidir.

1920’lerin sonu, 1930’ların başında kadın tenis kıyafetlerinde devrime öncülük etmiştir. Zamanın klasik tenis giyiminde diz altı uzun etekler ve uzun çoraplar modadır. Raketin eteğe takılması nedeniyle oyuncular sıkıntılıdır. Uzun çoraplar da rahatsız edicidir. Helen Jacobs kadınlar için bir özgürlük hareketi başlatır. Önce bugünkü gibi kısa çoraplarla başlar ve ardından da maçlarda şort giyer. 1929 Wimbledon turnuvasında birkaç İngiliz sporcuyla birlikte kısa çorap giyerler.

Antrenmanlarda giymesine rağmen ilk defa 1933 yılındaki ünlü Helen Wills finalinde Jacobs şort ile oynar. Şortlarını da bir erkek terzisine diktirir. Tenisin mabedi sayılan Wimbledon’da ise 1934 finalinde Kraliçe Mary huzurunda kortlarda kısa çoraplı ve şortlu bir kadın tenisçi maça çıkar. Kazanan İngiliz Dorothy Round Little da aynı şekilde kısa çoraplıdır.

Jacobs’a Wimbledon’da şort giyme aklını veren de başka bir erkek aktivisttir: İngiliz tenisçi Henry ‘Bunny’ Austin erkeklerin pantolonla oynadığı dönemde Wimbledon kortlarına şort ile çıkar!

Sadece spor yazdık ama Helen Jacobs 2.Dünya Savaşı başladığında Amerikan ordusuna katılacaktır. Deniz Kuvvetlerinde askeri istihbaratta binbaşı rütbesiyle görev yapar. Amerika tarihinde deniz kuvvetlerinde bu rütbeye erişen beş kadın subaydan biridir.

1947 yılında tenis hayatını sonlandırır.

1997 yılında 89 yaşında kalp krizinden hayatını kaybeder.

Spor kariyeri boyunca yazdığı birçok eseri vardır. Helen Wills iki evlilik yapmış, rahat bir hayat yaşamış, tenisten erken emekli olmuş, hayır işleriyle uğraşmış ve 1998 yılında öldüğünde 10 milyon dolarlık bir servet bırakmıştır.

Helen Jacobs ailesinin maddi durumunun bozulmasıyla daha sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş, babasını erken yaşta kaybetmiş, savaş zamanı orduya katılmış, 1947 yılına kadar tenis oynamış, hiç evlenmemiş, öldüğünde ne miras bıraktığı bile bilinmiyor.

Hiç kuşkusuz kayıtlarda Helen Wills başarılı sporcudur ama hangisinin hikâyesini okursun derseniz tereddüt bile etmeden Helen Jacobs derim.

Zamanın aykırı bir sporcusudur, özel hayatı hep gündeme gelmiştir, etnik kimliği tartışma konusu yapılmıştır.

Sıradan olmayı değil tozu dumana katmayı seçmiştir.

Kimileri hayatı böyle yaşar.

Kim bilir hangisi iyidir…