Bu yıl 16 Ekim Pazar akşamı başlayan Sukot Bayramı boyunca, yemek yemek, okumak, misafir ağırlamak, uyumak gibi evde yapılan her şeyi, bu bayram için özel olarak hazırladığımız çardaklarda gerçekleştiririz.
Atalarımız Kutsal Topraklara gidiş yolunda, Sina Çölünü geçtikleri kırk yıl boyunca, Tanrı’nın mucizevi ‘Onur Bulutları’ Yahudilerin etrafını sarar, onları çölün tehlike ve sıkıntılarından korur. Yom Kipur’dan beş gün sonra, 15 Tişri’de başlayan Sukot Bayramı süresince Tanrı’nın İyiliğini ve Mucizelerini tekrar hatırlar, O’nun İnayetine olan inancımızı, yedi gün ve yedi gece Suka’da yaşayarak yenileriz. Bu yıl 16 Ekim Pazar akşamı başlayan Sukot Bayramı boyunca, yemek yemek, okumak, misafir ağırlamak, uyumak gibi evde yapılan her şeyi, bu bayram için özel olarak hazırladığımız çardaklarda gerçekleştiririz.
Sukot Bayramı, yapısı itibarıyla içinde düaliteleri barındırır. Yağmur ve bereket boyutu ile tüm ulusların birlikte kutlayacağı evrensel bir bayramdır. Aynı zamanda Suka boyutu ile Yahudi tarihini, çölde atalarımızın içinde yaşadıkları çardakları simgelediği için, Yahudi ulusuna özel bir bayramdır. Bunun yanında, Sukot Bayramı içinde fiziksellikle spiritüelliği de aynı anda barındırır: hasat zamanı ürünlerin toplanması ve dört çeşit bitki ile fiziksel bereket simgelenirken, yedi gün boyunca evlerin fiziksel korumasından uzak, Suka’da yaşanması, spiritüelliği, Tanrı’ya olan inanç ve güveni simgeler.
Birbirine zıt gibi görünen fiziksel ile spiritüelin kaynaşması
R. Ari Kahn’a göre, Sukot Bayramı’nın iki farklı yönü, Tora’da belirgin olarak görülür: “Ülke’in ürününü hasat ettiğiniz dönemde, yedinci ayın on beşinci gününde Tanrı’nın Bayramı’nı yedi gün boyunca kutlayın… İlk günde kendinize etrog ağacı meyvesi, hurma dalı, mersin ağacı dalları ve dere söğütleri alıp, Tanrı’nız Aşem’in Huzuru’nda yedi gün boyunca sevinç ifade edeceksiniz. Onu yılda yedi gün boyunca Tanrı adına bir bayram olarak kutlayın. Bu, nesilleriniz boyunca ebedi bir kanundur. Yedi gün boyunca çardaklarda yaşayacaksınız. Yisrael’e mensup herkes çardaklarda yaşayacaktır. Bu sayede tüm nesilleriniz, Bene-Yisrael’i, Mısır Ülkesi’nden çıkardığım zaman çardaklarda yaşattığımı bileceklerdir.” (Vayikra 23:39-43)
Tora bir yandan hasat etmekten, mahsul ‘almak’tan, diğer yandan Mısır’dan çıkanların yaptığı şekilde Suka’da oturmaktan bahseder. Burada aslında iki emir göze çarpar: 1) Dört çeşit bitkinin alınması 2) Çardaklarda -‘Suka’larda yaşanması. Birincisinde açıkça görülen, ürünün hasat edilmesiyle yeni ürünler toplandıktan sonra, dört çeşit bitkinin, Tanrı’ya minnet ifade etmek için bir araya getirilmesi. Toplanan bu bitkilerle, daha yeni yeni hasat edilen ürünler için Tanrı’ya teşekkür edilmesi ve bize gelecek sene de cömert bir miktar ayırması için dua edilmesi. Rabilerimiz Sukot’ta su için yargılandığımızı ve yıl içinde dünyaya bölüştürülecek su miktarının Sukot’ta belirlendiğini açıklar. Emrin ikinci kısmına bakınca, Tanrı bizi Mısır çıkışında çardaklarda yaşattığı için çardaklarda yaşamamızın emredildiğini görüyoruz. Peki, çardaklar neyi simgeliyor? R. Eliezer’e göre, Tora’da ‘Suka’ olarak geçen ifade, çölde her zaman Yahudilerin yanında olan ve onları kollayan, Tanrı’nın Onur Bulutlarını simgeler. R. Akiva’ya göre ise, Yahudiler Tanrı tarafından Mısır’dan kurtarıldıktan sonra, gerçekten de onları dış etkenlerden koruyan çardaklarda yaşamışlardı. Dolayısıyla pasukta gerçek kelime anlamıyla çardaklardan bahsedilmektedir. Her iki fikir de Sukot’un, Yahudilerin Tanrı ile olan özel ilişkilerini ve bunun getirdiği mutluluğu simgelediğinde birleşir. Aralarındaki fark ise tarihsel gerçeklik konusunda karşımıza çıkar. Acaba çölde metafiziksel olarak Onur Bulutları tarafından mı korunuyorduk, yoksa fiziksel olarak Suka tarafından mı? Her iki şekilde de gerçek olan, Yahudilerin olası tehlikeleri göze alarak Tanrı’ya olan inanç ve güvenleri ile çöle girmeleridir. Bugün işte bunu anıyoruz. Sukot’un anahtarı, Tanrı inancı ve güvenidir. Bir Yahudi için evinin rahatlığını bırakıp bir çardakta, geçici bir barınakta yaşaması, Suka deneyiminin özünü oluşturur. Sukot’un yedi günü boyunca bu geçici barınakları, içinde yaşadığımız evlerimiz haline getiririz. Bu da bize, bu dünyadaki varlığımızın geçici olduğunu hatırlatır ve bu sayede fiziksel dünya ile spiritüel dünya arasında uygun dengeyi kurabilmeye ve koruyabilmeye yoğunlaşmamıza yardımcı olur. Fakat en önemlisi, Suka bir inanç ve güven ifadesidir: çöle girerken bize eşlik eden güven ve bugün de aynı şekilde içimizde hissettiğimiz Tanrı’ya güvenin ifadesi.
Sonuç olarak, Sukot’un iki farklı yönü var: Bir tarafta fiziksel ihtiyaçlar ve diğer tarafta Tanrı’ya olan güven ile fizikselin reddedilmesi. Fiziksele olan ihtiyaç, açık bir ihtiyaçtır ve hiçbir şey fiziksel ihtiyacımızı yağmur kadar net bir şekilde simgeleyemez. Yağmur, İbranicede geşem-fiziksel anlamına gelir.Yağmurun kaynağı ise, bulutlardır. O bulutlar ki, R. Eliezer tarafından spiritüelliği, metafizikseli simgeleyen Onur Bulutları olarak ifade edilir. Bulutlar ruhani ve gökseldir, kavrayışımızı ve anlayışımızı aşar. Fiziksel olanın gelmesi, göksel olan bulutlar sayesinde gerçekleşir. Roş Aşana ve Yom Kipur’da yaşam için dua ederken, Sukot’ta dualarımız, bu hayatın kalitesi içindir. Fiziksel olan için, yağmur için dua ederiz. Yağmur için dua ederken aynı zamanda evlerimizi, sıkıca bağlandığımız fiziksel çapamızı terk eder ve yağmur yağarsa içinde duramayacağımız Suka’da yaşarız. Fiziksel varlığımız ile spiritüel hayatımız arasındaki kontrast Sukot’ta birbiriyle kaynaşır. Suka, Tanrı’ya olan güvenimizin, sevgimizin bir kanıtıdır. Suka’da fiziksel yağmur için dua ederken aynı zamanda fiziksellikten uzaklaşır, çölde geçirdiğimiz yıllarda olduğu gibi, ihtiyacımız olan güvenin sadece ve yalnızca Tanrı’dan geldiğini hatırlar, hatırlatır ve deneyimleriz. “Gençliğindeki bağlılığını, gelinliğindeki sevgini, çölde, ekilmemiş toprakta Beni nasıl izlediğini anımsıyorum.” (Yirmeya 2:2)
SUKOT MİTSVALARI
Sukot mitsvaları Tora’da direkt olarak belirtilir:
SUKA- “Bu yedi gün boyunca çardaklarda yaşayacaksınız” (Vayikra 23:42)
Kipur bittikten hemen sonra, atalarımızın çöldeyken yaşadıkları çardakları hatırlatan Suka’ların yapımına başlanır. Suka, belirli kurallara göre yapılır, üstü dallar ve bitkilerle kaplanır.
Suka, duvarları ve özel bir biçimde örtülmüş çatısı ile aklımızdan duygularımıza, başımızdan ayak parmaklarımızın ucuna kadar tüm benliğimizi tamamen kapsar.
Onur Bulutları- Talmud Bilgeleri, Sukot Bayramı’nın tek amacının Yahudilerin çöldeyken yaşadıkları barınakları anımsama olmadığını vurgular. Asıl hatırlanması gereken, o barınaklarda yaşarken, Tanrı’nın ‘Onur Bulutları’nın İsrailoğulları’nı nasıl çevrelediği, Kutsal Topraklara girene kadar, gece ve gündüz nasıl her türlü tehlikeden koruduğu gerçeğine dikkat çeker. Suka’da geçirdiğimiz zaman süresince, evlerimizin duvarlarına, çatısına veya fiziksel dünyadaki herhangi bir şeye umut bağlamamamız gerektiğini, tek ihtiyacımız olanın, tek güvencemizin Tanrı’nın İlahi Merhameti ve Koruması olduğunu içselleştiririz.
Sukot boyunca yenilen her öğün ve yapılan her aktivite Suka’da yapılır.
ARBA MİNİM- Dört çeşit bitki - Sukot süresince, Şabat harici her sabah duası sırasında ibadetin belli bölümlerinde kullanılan Arba Minim, dört çeşit bitkiden oluşur:
Lulav, ağaç dallarının en güzeli olarak kabul edilen hurma ağacı dalları, insanın omurgasına benzetilir,
Adas, hoş kokulu ağaç dalı yapraklarını simgeleyen mersin ağacı dalları, gözlere benzetilir,
Arava, söğüt ağacı dalları, dudaklara benzetilir,
Etrog, ağaç meyvelerinin en mükemmelini simgeleyen, ağaçkavunu diye bilinen bir turunçgil, insan kalbine benzetilir.
Başka bir yoruma göre de Lulav, Tora’yı öğrenen ama Tora’ya uygun davranışları olmayan kişileri; Adas, Tora öğrenmeyen, buna rağmen iyi davranışlarda bulunan kişileri; Arava, Tora öğrenmeyen ve iyi davranışlarda bulunmayan kişileri, Etrog da Tora’yı öğrenen ve mitsvaları yerine getiren kişileri sembolize eder.
Bu mitsva, her ‘çeşit’in gerekliliğini ifade eder. Moşe Rabenu’dan itibaren dilden dile aktarılan ve Tora’nın satır arası yorumlarını içeren Midraş’ta belirtildiği üzere: “…Tanrı der ki; her farklı tür, tek bir bağ ile birbirine bağlansın ve birbirleri için kefaret sağlasın.”
Lubaviç’li Rebbe; bu Midraş’ta sadece “her biri Yahudi milletinin bir parçasıdır”veya “her biri Tanrı gözünde değerlidir” veya “her biri gereklidir” denilmediğine dikkat çeker. Rebbe’nin vurgulamak istediği “birbirleri için kefaret sağlasınlar” kısmıdır. Dört türün her birinde, diğerlerinde olmayan bir özellik mevcuttur. Böylelikle her bir tür, diğer üçünde olmayan bir özelliği telafi eder ve dengeler. Diğer bir deyişle, bir halkın oluşması için, her çeşidin gerekli olmasının yanı sıra, bir ‘kişi’yi oluşturmak için de her çeşit, her karakter özelliği gerekir. Sukot Bayramı, her farklı çeşidin ve farklı karakter özelliklerinin bizi tamamlaması için birbirimize sıkıca bağlandığımız bir fırsat dönemidir.
SEVİNMEK ve MUTLU OLMAK- “…yedi gün sevinç ifade edeceksiniz” (Vayikra 23:40); “Bayramında neşelen” (Devarim 16:14); “..ve sen, sadece neşeli olacaksın.”(Devarim 16:15)
Tora’da tek bir harf bile gereksiz yere kullanılmaz. Sukot’ta ‘neşelenme’ mitsvasından Tora’da bir defadan fazla söz edilmesi, bu mitsvanın önemini vurgular. Önce Elul ayı, sonrasında Roş Aşana ve Yom Kipur’un da içinde olduğu Aseret Yeme Teşuva günlerinde pişmanlık ve yoğun dua dönemi sonrası kişi, Tanrı’ya yakınlaşmanın, ‘dönüşün’ sevincini yaşar. Sukot’ta hissedilen yoğun mutluluk ve neşenin asıl sebebi, teşuva yapıp günahlarımızdan affedilmemiz ve hatalarımıza rağmen, Tanrı’nın korumasının her an üzerimizde olduğunun bilinci, Tanrı’nın bize yepyeni bir başlangıç yapma fırsatı vermesidir.
Tüm dünya ulusları için bereket bayramı
Sukot, bütün bayramlarımız içinde en evrensel olanıdır. Zeharya Peygamber’in sözleriyle: “….uluslardan sağ kalanların hepsi Her Şeye Egemen Kral’ımız Tanrı’ya tapınmak ve Çardak Bayramı’nı kutlamak için yıldan yıla Yeruşalayim’e gidecekler. Hangisi…. gitmezse, ülkesine yağmur yağmayacak.” ( Zeharya 14: 16-17) Zeharya Peygamber, bir gün tüm dünya uluslarının, ülkelerine yağmur bereketini getirebilmek için Çardak- Sukot Bayramı’nı kutlayacağını öngörüyor.
Sukot mitsvalarından olan dört çeşit bitki, doğayı, yağmuru, mevsimler döngüsünü simgeler. Bu yönü, tüm insanlık için geçerlidir ve bu da bayramın evrenselliğini gösterir. Hepimiz doğanın birer parçasıyız, hepimizin yağmura ihtiyacı var, aynen hepimizin yaratılmış dünyanın karmaşık ekolojisine ihtiyacımız olduğu gibi.
Sukot’un evrensel olmasının diğer bir boyutu da, bayram süresince 70 dünya milletinin bereketi ve esenliği için 70 boğa kurban edilmesidir. Bet Amikdaş zamanında, günlük kurbanlar ile su ve şarap sunularının yanında, Sukot Bayramı süresince musaf-ek kurbanlar yapılırdı. Bu kurban edilen boğalar, ilk gün on üç, ikinci gün on iki ve sayısı her gün bir azaltılarak, Sukot’un yedi günü boyunca devam ederdi. Raşi’ye göre, bayram boyunca yapılan toplam yetmiş kurban, Noah –Nuh’un soyundan gelen ve bugün dünyada var olan bütün diğer milletlerin atası olan yetmiş millete tekabül eder. Yeruşalayim’deki Tapınak, ‘bütün milletler için bir dua evi’ olarak kabul edilir ve bu yetmiş boğa, Tanrı’nın bu milletler için kefaret sağlaması, bu dünya milletlerinin esenliği, iyiliği, yağan yağmurlardan faydalanarak refah içinde yaşamaları ve barış için kurban edilirdi.