Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile toplumsal eşitlikten, ayrımcılık ve nefret suçlarından konuştuk.
2014 senesinden beri başkanlık görevini başarıyla sürdüren Hayri İnönü’yü gazetemizin okurları için bir kez daha tanıyabilir miyiz?
4 Mayıs 1954’de 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ilk torunu olarak İstanbul’da doğdum. 1965’te Maçka İlkokulu’nu, 1972’de Alman Lisesi’ni, 1977’de Mannheim Üniversitesi’ni (Almanya) yüksek işletmeci olarak bitirdim. 1985’te Harvard Üniversitesi (ABD) Yatırım Değerlendirmesi ve Yönetimi Sertifika Programını tamamladım. 1982 yılında Nazlı Kadirbeyoğlu ile evlendim. Eşim Doç. Dr. Nazlı İnönü İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Mantık Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisidir. Üç oğlum var. İş hayatıma Frankfurt’ta Metallgesellschaft AG’de başladım. Ardından İstanbul’da Etmaş Siemens AŞ, Kadirbeyoğlu İnşaat AŞ, Deha AŞ, Kemer Yapı ve Turizm AŞ, Garati Balfour Beatty AŞ, Beko Elektronik AŞ ve Arçelik AŞ’de çalıştım.
2009 yerel seçimlerinde kontenjan adayı olarak Şişli Belediye Meclisi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliklerine seçildim. İnönü Vakfı ve Sevinç Erdal İnönü Vakfı kurucu üyesiyim. İyi derecede Almanca ve İngilizce biliyorum.
Eşitliğe verdiğiniz önem sizi öne çıkaran unsurlardan sadece biri. Eşit hizmet ve eşit vatandaşlık ilkeleri doğrultusunda Eylül 2015’te Şişli Belediyesi Toplumsal Eşitlik Birimi kuruldu. Bu birimden ve hizmetlerden bahsedelim mi?
Toplumsal Eşitlik Birimi geçen sene trafik kazasında kaybettiğimiz LGBTİ danışmanım Boysan Yakar'ın büyük emeğiyle kurulmuş bir birim. Ne yazık ki, kendisi yapılan çalışmaları görme şansı bulamadı. Eşitlik birimimiz kurulduğu günden bu yana belediye içinde personele yönelik, engellilere doğru yaklaşım ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında farkındalık eğitimleri düzenledi. ‘Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitlik Şartı'nın imzalanması, Gökkuşağı Şehirler Ağına dahil olmamız eşitlik perspektifimizi kurumsallaştıracak mekanizmalara dahil olmamıza ön ayak oldu. Dünya Çocuk Hakları Günü için çocuk hakları üzerine boyama, öykü ve rehber kitap olmak üzere olmak üzere üç kitap hazırlandı. Kitaplar kreş, etüt merkezlerimiz ve ilgili sivil toplum örgütlerine yaygın olarak dağıtıldı. 20 Kasım Nefret Suçu
Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü gibi önemli günlerde farkındalık artırıcı billboard’lar hazırlandı. Yerel Eşitlik Planı hazırlığı için çocuk, genç, engelli, mülteci, azınlık, kadın ve LGBTİ konularında sivil toplum örgütleri ile yuvarlak masa toplantıları yapıldı. Toplantılara 75 farklı sivil toplum örgütünden 94 temsilci katıldı. Geçtiğimiz 8 Mart haftasında tedarik zincirinde yer alan kadın girişimcilerin kamu ve özel sektörden satın alma sorumluları ile buluştukları bir ekosistem çalışması yapıldı. 34 kadın girişimci burada kendi şirketlerini anlattılar. Hatta bu vesileyle tanıştığımız kadın girişimcilerden birisi ile kurumsal tasarımlarımız ile ilgili çalışmaktayız. ‘Yerel Eşitlik İçin Yerel Yönetimler Çalıştayı’ yaptık ve 17 ilden 22 belediye bu çalıştayda yer aldı. Yurt içinde ve yurt dışında yaptığımız işlerin iyi örnek olarak anlatılması için konferanslara ve sempozyumlara katılım sağlıyor ve vizyonumuzun yayılmasını sağlıyorlar. Ayrıca sivil toplum örgütleri ile belediye arasında bir köprü oluşturarak özellikle hak temelli örgütlerle işbirlikleri geliştirmemizi sağlıyorlar. Çok kısa zaman önce Roman Hakları Derneği ile belediyemiz arasında protokol oluşturarak, özellikle Roman ve Suriyeli çocuklarla ilgili çalışma yürütmek üzere Çimen Ev Bilim ve Sanat Merkezi ilçemize kazandırdık.
Günümüz Türkiye’sinde ‘eşit vatandaşlık’ kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Belediyenin performans raporlarına baktığımız zaman stratejik hedefleriniz arasında etnik, dini ve/veya cinsiyet kimliği ve yönelimi nedeniyle ayrımcılığa uğrayan vatandaşların yaşamını kolaylaştırmak için kent politikalarının geliştirilmesi yer alıyor. Bu konuda nasıl ilerliyorsunuz?
Eşit vatandaşlık; özellikle çok kültürlü, farklı sosyal yapıları, farklı etnik ve dini kimlikleri barındıran toplumlar için detaylı olarak tanımlanması gereken bir kavram. Ve bu kavramın sadece tanımlı olması yeterli değil, ulusal ve yerel politikalar içinde mutlaka karşılığının olması gerekiyor. Türkiye, özellikle çok katmanlı bir ülke… Demokrasinin de bu farklı katmanları göz önünde bulundurarak tanımlanmış, kişi hak ve hürriyetlerini koruyan bir nitelikte olması gerekiyor. Farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği, eşit hak ve hürriyetlere sahip olduğu, devletin bütün vatandaşlarına eşit mesafede durduğu bir demokrasi anlayışını yönetim sistemi haline getirdiğiniz zaman, farklı kimliklere sahip her vatandaşın kendini içinde özgür hissettiği bir ülkede yaşayacaktır.
Biz de yerel yönetim politikalarımızı bütün vatandaşlarımızın eşit hizmet alabileceği bir felsefe ile geliştiriyoruz. Bu eşitlik kavramını da şöyle tanımlıyoruz. Mesela sağlık konusunda bir çalışma yaparken tek bir hizmet üretmek yerine toplumun farklı kesimlerinin ihtiyacına yanıt verecek şekilde farklı hizmet çeşitleri geliştiriyoruz. Öte yandan farklı dini inançlara sahip, çok kültürlü bir yapıya sahip bir kent Şişli. Biz de ilçemizde hem Ramazan’ı, hem aşureyi, hem Meryem Ana’yı, hem de Roş Aşana’yı kutluyoruz.
Sosyal medya hesaplarınızdan bütün dinlerin özel günlerinde mesajlar yayınlıyorsunuz. Bunların hepsi umut verici. Günümüzün en önemli sorunlarından biri olan ayrımcılık ve nefret suçları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ayrımcılık ve nefret suçları bireysel olduğu zaman daha önlenebilir ve daha kontrol edilebilir suçlar olarak kalıyor ve etki alanı da o kadar sınırlı oluyor. Bu suçların devlet eliyle ya da iktidarlar marifetiyle beslenmesi asıl can alıcı noktası. Zira toplum ortak hafızaya sahip bir organizma gibi hareket eder. Özellikle de demokrasinin tam olarak özümsenmediği, bireylerin devletin politikalarını sorgulamadığı, eleştirmediği, eleştirdiği noktada da resmi baskı gördüğü toplumlarda -ki Türkiye tam da bu çizgide bir ülke- ortak hareket etmek daha sık rastlanan bir durum. Böylesi organizmaları, toplumsal yapıları nefretle beslediğiniz zaman suç daha yaygın bir hale geliyor ve sıradanlaşıyor. Bu son derece tehlikeli bir durum. Böylesi bir toplumsal hafızayı temizlemek ise oldukça zaman ve emek isteyen bir süreç. Türkiye ciddi olarak bu duygular ile besleniyor son dönemlerde. Bir an önce demokrasinin bütün kuralları işletilip, farklılıkların bir suç ya da tehlike değil, zenginlik olduğunun farkına varıldığı toplumsal hafızayı harekete geçirmek zorundayız.
Hahambaşı Rav Haleva’yı, Or Ahayim Hastanesini ziyaret ettiniz. İsrail’in kuruluşunun 68. yıldönümü çerçevesinde düzenlenen resepsiyona katıldınız. Holokost’u Anma Töreni’nde akıllarda kalan bir konuşma yaptınız. Musevi toplumu ile iletişiminiz nasıl?
Göreve geldiğim zaman bütün Şişlili komşularımızın başkanı olacağını vaat ettim. Kentimizde yaşayan tüm bireylerin Şişli’de yaşamaktan mutluluk ve gurur duyacağı bir kent kurma sözü verdim. Bu sözümün hâlâ arkasındayım. Bu nedenle kentimizde yaşayan Türk, Ermeni, Müslüman, Musevi, Yahudi, Alevi, Roman her toplum kesiminden vatandaşımızın başkanıyım ve her zaman onların yanındayım. Nasıl Ramazan ayında iftar çadırında vatandaşımızla orucumuzu açıyorsak Musevi vatandaşlarımızın da bayramlarında yanında olacağım. Musevi vatandaşlarımızın bilgileri, görgüleri ve çalışkanlıklarıyla hem ülkemizin hem de Şişli’nin önemli zenginliği. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra Musevi toplumu ile iyi ilişkilerimiz hep devam edecek.
Nişantaşı Şişli belediyesine bağlı en gözde yerlerden biri. Bugün birçok mağaza kapatıyor ve yılbaşı etkinlikleri, cadde süslemeleri de eskiye göre çok daha zayıf. Bunların nedenleri sadece ekonomik mi?
Nişantaşı’nda sistematik bir boşalma söz konusu değil. İstanbul’un bazı ilçelerinde yüksek kiralar nedeniyle böyle durumların olduğunu duyuyoruz basından, ancak bu durum İstanbul’un gözbebeği Nişantaşı için geçerli değil. Bu bölge geçmişte olduğu gibi şimdi de son derece popüler.
Yılbaşı etkinliklerini ise özellikle belediye bütçesinden yapmama kararı aldık. Zira bahsi geçen etkinlikler son derece maliyetli. Halkın parasını halkın hizmetine kullanmayı tercih ediyorum. Yılbaşı için süsleme yapmak yerine kreş yapmayı, çocuklar için etüt merkezi açmayı, altyapı çalışmalarını, parkları yenilemeyi tercih ediyorum. Sanıyorum Şişli halkı da parasının yılbaşı etkinliğine gitmesi yerine, kendine hizmet olarak dönmesini tercih ediyor. Bölgemizdeki mağazalar yine istedikleri gibi süslemelerini yapabilirler, bu konuda hiçbir kısıtlama yok. Esnaf, Nişantaşı’nın marka değerini korumak için sadece belediyeden yardım beklememeli. Kendi inisiyatifleriyle de hareket etmeliler. Nitekim bu amaçla kurulan Abdi İpekçi Markalar Derneği ile belediyemiz arasında eylül ayında bir protokol imzaladık.
Ardınızda nasıl bir Şişli ve belediyecilik anlayışı bırakmak istersiniz?
Tabii ki altyapı sorunu olmayan, modern bir kentin ihtiyacı olan üst yapı çalışmaları tamamlanmış bir Şişli bırakmak hedefimiz ama asıl hedefimiz kültür sanatta da her zaman İstanbul’un kalbi olan, her bireyin kendini özgür hissettiği, herkesin yaşamak istediği marka bir kent yaratmak. Şişli biliyorsunuz son derece değerli bir kent. Ben geride modern yerel yönetim anlayışının sistem haline getirildiği, kuralların kişilere bağlı olmadığı, kim gelirse gelsin kurumsal yapının devam ettiği, sürdürülebilir projeleri olan bir belediyecilik yapısı bırakmak istiyorum. Çünkü ne yazık ki Türkiye’de özellikle siyasetçiler, kendilerini vazgeçilmez sanarak, tek adam olmak arzusundalar. Hâlbuki bizim görev yaptığımız yerler kişilerin değil, kurumların yüceltilmesi gereken yerlerdir.
Son olarak Şişli Belediyesi Eşitlik Birimi’nin kurulmasında çok önemli rolü olan Boysan Yakar’ı da buradan anmak isterim. Onur haftası ve LGBTİ haklarında yaptığınız paylaşımlar da umut verici. Cinsiyet eşitliği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Eşitlik kavramına bütünsel yaklaşıyorum. Din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet gibi konular benim nazarımda ayrımcılık nedeni olamaz. Ben insanları iyi ve kötü olarak ayırırım. Bu nedenle kimin neye inandığı, cinsel yönelimleri, cinsiyetleri hiçbir zaman ayrım unsuru olamaz benim için. Umarım hiç kimsenin cinsiyet ayrımcılığına uğramadığı bir dünya bir gün mümkün olur.