Müzik kariyeri 60 yıla yayılmış efsane Leonard Cohen, 82 yaşında yeni albümünü yayınladı. Albümüyle ilgili olarak “artık ölmeye hazırım” diyen Cohen, New Yorker dergisinden David Remnick’e verdiği söyleşide, hayatının ilginç ve bilinmeyen yönlerini anlattı.
Yazının birinci bölümü:https://www.salom.com.tr/haber-100760-leonard_cohen_son__albumuyle_gundemde.html
Leonard Cohen’in 25 yaşında, soğuk ve kasvetli Londra’da başlayan yolculuğunda Yunanistan’ın Hydra Adasında güzeller güzeli Marianne ile olan aşkını, 1967’de Vietnam Savaşı karşıtı konserde ilk sahneye çıkışında karşılaştığı, dizlerinin titremesini kontrol edememesine ve Suzanne şarkısını daha ilk dizede kesip sahneden kaçmasına yol açan sahne korkusunu, 1972’de Yom Kipur Savaşı’ndan bir sene önce İsrail’de verdiği konserde olanları, şarkıcı Suzan Vega ile dostlukları ve ilginç ortak anıları, spiritüel arayışları peşinde Japon Zen ‘ustası’ Kyozan Joshu Sasaki Roshi’nin Los Angeles’daki Zen merkezinde 1993-99 arasında altı yıl geçirip 1996’da keşiş olduğunu, Roshi tecrübesinin hemen ardından bir Hindu disiplini olan Advaita Vedanta öğrenmek için Mumbai’de bir yıl yaşadığını ama Allen Ginsberg’e, Zen’de tanrı kavramı olmadığı için bunları bir din olarak görmediğini ve kendi dinine her zaman bağlı kaldığını anlatmasını ayrıntılarıyla okumak için Remnick’in muhteşem yazısı okunmaya değer.
Yazıda iki bölüm var ki biraz daha yakından nakledilmeyi hak ediyor. Birincisi çocukluk dönemi. Gençlik yıllarına 2. Dünya Savaşı sonrası adım attı. Montreal’de hali vakti yerinde Yahudilerinin yaşadığı Westmount’da büyüdü. Ailesindeki erkekler Montreal’in Yahudi bölgesinin ‘don’ları, yani beyefendileriydi. Cohen’e göre büyükbabası ‘muhtemelen Kanada’nın en önemli Yahudi’siydi’ ve bir dizi Yahudi kurumunun kurucusu olarak, Rusya’nın hâkimiyeti altındaki topraklarda meydana gelen Yahudi karşıtı katliamlardan kaçan sayısız sığınmacının Kanada’ya ulaşmasına çalışmıştı. Babası Nathan Cohen aileden kalma giyim işi olan şirketi işletiyordu. Annesi Masha yeni göç etmiş bir ailedendi. Sevecen, depresif ve Çehov’u çağrıştıran bir kişiliği vardı, “güldüğünde ve ağladığında bunu derinden yapardı.” Masha’nın babası Solomon Klonitzki-Klein, ‘İbranice Eşsesliler Sözlüğü’ yazmış Litvanya kökenli bir Talmud bilginiydi. Leonard da McGill, Columbia gibi iyi okullara gitmişti.
“Bende kabile duygusu var. Ailemin inşa ettiği bir sinagogda büyüdüm. Üçüncü sırada otururdum. Düzgün bir aileydi, iyi insanlardı, kolay geçinilen mütevazı insanlardı. Bu nedenle hiçbir zaman isyan duygusu taşımadım.”
Leonard, dokuz yaşına geldiğinde babasını kaybetti. Amcaları, annesinin ve kendisi ile kız kardeşi Etel’in maddi sıkıntı çekmemeleri için gerekenleri yaptı. Leonard bir yandan okudu, bir yandan da hem bir amcasının dökümhanesinde, hem de turnelerde oldukça işine yarayacak, elbiseleri kırışmamaları için düzgün katlamayı öğrendiği giyim fabrikasında çalıştı. Fakat geçmişte bir dergiye yazdığı gibi, kendini hep bir yazar olarak hayal etti, “Pardösülü, gözünün üstüne kadar indirdiği yıpranmış şapkalı, kalbinde bir adaletsizlik geçmişi taşıyan, intikam duygusuna kapılmayacak kadar asil bir yüze sahip, geceleri ıslak bulvarlarda dolaşan, sayısız dinleyicinin sempatisinin peşinden takip ettiği… Kendisine hiç sahip olamayan iki - üç güzel kadın tarafından sevilen.”
Bir rock-and-roll yaşamı sürdürmek aklından çok uzaktı, amacı yazar olmaktı. İlk gençliğinde idolleri Yeats ve Lorca’ydi, McGill’de Tolstoy, Proust, Eliot, Joyce, Pound gibi edebiyatçıların eserlerini okudu. Şairlerle, özellikle Irving Layton’la görüşmeye başladı.
Cohen, müziğe de meraklıydı. Çocukken solcu halk şarkılarını öğrendi, radyoda Hank Jones ve diğer folk şarkıcılarını dinledi ve 16 yaşına geldiğinde babasının süet ceketini giyerek, folk şarkıları seslendiren Buckskin Boys adlı bir grupta çalmaya başladı.
Yirmilerinde, bir tenis kortunda karşılaştığı bir İspanyol’dan öylesine gitar dersleri aldı. Birkaç hafta sonra bir Flamenko akor dizisini öğrenmişti. Hocası dördüncü derse gelmeyince Cohen adamın ev sahibini aradı ve adamın intihar ettiğini öğrendi. Cohen yıllar sonra Avusturya’daki bir konuşmasında bu olayı şöyle anlatacaktı: “Adam hakkında hiçbir şey bilmiyordum, Montreal’e neden gelmişti… Tenis kortunda niye ortaya çıkmıştı, niye intihar etmişti? Her şey o altı akordaydı, o gitar şablonundaydı; bütün şarkılarımın, bütün müziğimin temeli bunlar oldu.”
Remnick’in yazısının yakından nakledilmeyi hak eden ikinci bölümü Cohen’in yaşlılık dönemine denk geliyor; kötü başlıyor ama güzel bitiyor. Cohen albüm satışlarından, konserlerden ve telif haklarından hatırı sayılır bir servet elde etmişti. Artık iki çocuğunun, annesinin ve kendisine bağımlı birkaç yakınının geçimi ile ilgili kendini güvende hissediyordu. Spiritüel arayışlarının peşinden koşarken servetinin kontrolünü, 17 yıllık menajeri ve kısa bir süreliğine sevgilisi de olan Kelley Lynch’e bırakmıştı. 2004’te Kelley’nin, Cohen’in bankalardaki milyonlarca dolar tutarındaki hesabını boşalttığı ortaya çıktı. Cohen, Lynch’i dava etti, mahkeme Cohen’e 5 milyon dolar ödenmesine hüküm verdi ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Sonuç bütün çıplaklığıyla ortadaydı, sahneye dönmesi gerekiyordu, Zen keşişlerinin bile para kazanması lazımdı. 70 yaşına gelmiş, sağlık sorunları başlamış bir insan için altından kalkılması kolay bir durum değildi. Fakat Cohen bunu iyi karşıladı. 2007’de, üç geri-vokal, iki gitar, bateri, klavye, bas ve saksafondan oluşan tam bir orkestra kurarak turneye çıkmanın hazırlıklarına başladı. “Bu şarkıları on beş senedir söylemiyordum, sesim değişmişti, ses aralığım değişmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bildiğim eski ses perdeme nasıl çıkabileceğimi bilmiyordum.” Sonunda Cohen gitarının tellerini, iki tam nota aşağı çekecek şekilde akort etti, mi notası do oldu. Bunları sıkı provalar takip etti. Turne başladığında kendilerini tam hazır hissediyorlardı.
Turne Kanada’da başladı ve sonraki beş yıl boyunca New York’tan Nice’e, Moskova’dan Sydney’e 380 konser verdiler. Şarkıcı ve Cohen’in zaman zaman eş-söz yazarı Sharon Robinson’a göre Cohen, Bruce Sprinsteen’le yarışıyor gibiydi, “Bazı geceler sahnede dört saate yakın kalıyorlardı.”
Cohen artık 70’lerinin ortasına gelmişti, menajeri rahat etmesi ve turnenin iyi geçmesi için özel uçaktan, en iyi otellere, özel arabalara kadar ne gerekiyorsa yaptı. Hem bunların, hem sık yapılan provaların sayesinde turne çok başarılı oldu. Turne sadece maddi durumunu düzeltmekle kalmadı, pek sık rastlanmayacak şekilde Cohen’de bir tatmin duygusu da yarattı.
Cohen, 2009’da İsrail’de, 1985’ten sonraki ilk konserini verdi ve gelirini İsrail-Filistin barış organizasyonlarına bağışladı. Aynı günlerde Ramallah’ta da bir konser vermek istedi ama olumlu yanıt alamadı. Yine de İsrail konserini ‘uzlaşı, hoşgörü ve barış’ davasına, ‘Anthem’ şarkısını da yakınlarını kaybedenlere adadı. Cohen konserin sonunda ellerini bir haham edasıyla kaldırdı ve kalabalığa İbranice bir kutsama duası olan Birkat Kohanim’i okudu. https://www.youtube.com/watch?v=4imJ7wWB9FU
Turnenin son konseri 2013 Aralık ayında Auckland’da yer aldı. Konserin son şarkıları bitiriş şarkılarıydı: If It Be Your Will, Closing Time, I Tried To Leave You ve en sonda Save The Last Dance For Me.
Bütün müzisyenler bunun sadece uzun bir yolculuğun son gecesi olmadığını, belki de son yolculuk olduğunu biliyordu. Sharon Robinson o geceyi şöyle hatırlıyor: “Hepimiz her şeyin bir gün sona ereceğini biliriz. Biz de sahneden ayrılırken böyle hissediyorduk: Buraya kadar.”
Cohen New Yorker’tan Remnick’e bu yazının başındaki “Artık ölmeye hazırım” bölümünü söyleşinin tam da burasında söyledi. Peki ya son albümü? Henüz piyasaya çıkmadı ama internette açılış parçası You Want It Darker’ı dinlemek mümkün. https://www.youtube.com/watch?v=v0nmHymgM7Y Cohen’in çocukluk sinagogu Shaar Hashomayim’in kantoru Gideon Zelermyer’in vokallerde yer aldığı parçada Leonard Cohen koroyla birlikte şöyle sesleniyor:
Hineni Hineni
I’m ready my Lord.
Hineni, İbranice – Avraam’in, Tanrı’nın, oğlu İzak’ı kurban etmesi çağrısına cevaben – “buradayım” anlamına gelir.
Leonard Cohen dolu dolu yaşanmış 82 yılın yorgunluğuyla böyle hissediyor olabilir ama biz yazıyı, hem kendisine, hem artık 75 yaşına gelmiş Bob Dylan’a Türk-Yahudi kültüründen umutlu bir temenniyle bitirelim: “Tanrı sağlıklı uzun ömürler versin. Şimdiden yeni albümleri bekliyoruz.” Kim bilir, belki de, Şalom’un son yıllarda giderek artan prestiji ile yazı ellerine geçer. -Bitti-