Cazın yıldız ismi Avishai Cohen’i dinlemek

28 – 29 Ekim tarihlerinde sahne alan dünyaca ünlü caz sanatçısı Avishai Cohen, Türk müzikseverleri kendisine bir kez daha hayran bıraktı.

Elda SASUN Sanat
2 Kasım 2016 Çarşamba

Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’a defalarca gelen dünyaca ünlü caz sanatçısı kontrbascı Avishai Cohen, 28 ve 29 Ekim’de, Salon İKSV’da müzikseverlerle buluştu. Kendisine eşlik eden triosuyla - piyanoda Omri Mor, perküsyonda Itamar Doari - hayranlarına unutulmaz iki gece yaşatan sanatçı, yazılı medyadan sadece Şalom’un sorularını yanıtladı.

 

29  Ekim Cumhuriyet Bayramına rastlayan ikinci konser gecesinde Avishai Cohen ve Trio’sunu dinlemek üzere tıklım tıklım olan SALON İKSV’ye giderek ayakta olan seyircilerin arasına katıldım. Oldukça genç izleyicileri olan sanatçı, alkışlar içinde karşılandı. Karizmatik ve aynı zamanda mütevazı tavırlarıyla dikkatimi çeken Avishai Cohen, 1970 İsrail doğumlu. Çok kültürlü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Bizlere yakınlığı biraz da köklerinden geliyor sanırım; ailenin geçmişi İspanya, Yunanistan ve Polonya’ya dayanıyor. Annesi Ora sayesinde evde hem klasik hem Sefarad müziği dinlemişler.

Kudüs Sanat ve Müzik Akademisi’nde eğitim aldıktan sonra, 22 yaşında profesyonelce bir karar alarak New York’a doğru yola çıkmış. Chick Corea tarafından keşfi ise şöyle olmuş: Corea’ya müşterek bir arkadaşları vasıtasıyla müziğini ulaştıran Avishai’in, sanatçının bandını beğenmesiyle yolu açılır ve yıllarca çeşitli caz ustalarıyla birlikte çalışır. Kendine has tarzı olan modern caz ve Ortadoğu ezgilerinden oluşan besteleriyle müzik devleriyle birlikte konserler verdi. Kısa sürede caz ve müzik dünyasının vazgeçilmez isimleri arasında yer aldı. Bas Player dergisi tarafından ‘yüzyılın en etkileyici 100 basçısı’ndan biri seçildi. Her yıl Türkiye’ye gelerek konserler veren sanatçı, “İstanbul’da, insanlara olan bağı ve sanat, müzik ilişkisinde onları keşfetmeyi seviyorum” diyor.

2009’da Sefarad kültürü ile ilgili Ladino dilinde ‘Aurora’ adlı bir de albüm yapan Avishai Cohen, bu çalışmasıyla köklerine atıfta bulunmuş oldu.

Hepimizin de bildiği gibi Türkiye’ye ilk kez gelişiniz değil; sizi bu ülkeye getiren neler var, paylaşır mısınız?

Burada bulunmaktan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Caz seven bir geniş bir dinleyici kütlesi var ve Türkiye’de her zaman çok iyi vakit geçiriyorum. Müzik ve sanat aracılığı ile insanlarla derin bir bağ yaşıyoruz.

Aile kökleriniz müziğinizi etkiledi mi?

Beni müzisyen olarak yetiştiren kişi annemdir. Annem Sefarad kökenli, Ladino konuşur ve Sefarad kültürü onun müzik kültürünü de etkilemiş. Evde şarkı söylemesini gayet iyi hatırlıyorum. Sesi ve şarkı söyleyiş tarzı aynı benimki gibi,  zaten annemden bana çok şey geçmiş, beni çok etkilemiş.

Biyografinizi ayrıca yazacağım için size müziğe nasıl başladığınızı değil de çaldığınız değişik enstrümanları soracağım. Birçoğunu mükemmel çalıyorsunuz. En çok hangisini çalmayı seviyorsunuz?

Dokuz yaşlarında piyano ile tanıştım. Jaco Pastorius’un müziği beni çok etkilemişti. 14 yaşıma gelince elektrik bas daha sonra da double bass çalmaya başladım. Hayalimde hep akustik bas vardı, fakat bu enstrümanı çalma cesaretini kendimde ancak İsrail’in en tanınmış hocasıyla çalıştıktan sonra buldum. Kontrbas en iyi partnerim ve dostum oldu. O günden beri de onunla kendi tarzımı geliştirdim, geçen yıllarla birbirimizi tamamladık; bu müzik benim de mesajım ve en büyük nimetim oldu.

Sürekli geziyor, konserler veriyorsunuz. Sizin için ’Ev’ neresi? Öyle bir yer var mı?

Evim ailemin olduğu yerdir yani İsrail…

Gelecek için projelerinizde neler var?

Chick Corea ile konserlerim olacak. Kendisi bu sene 75. yaşını kutlayacak. Bu vesileyle ve doğum günü şerefine birlikte sahneye çıkıyoruz ve beraber çalacağız. Ayrıca yeni bestelediğim eserlerim üzerinde çalışmaya devam ediyorum.