Günlük hayatımızda yaygın olarak kullanılan ‘peygamber’ kelimesi dilimize Farsçadan girmiş olup ‘haber getiren’ anlamındadır. Eski Türkçede ‘yalvaç’ (veya yalavaç) olan peygamberin günümüz Türkçesindeki karşılığı ise ‘elçi’dir.
Nuh ARSLANTAŞ*
אני מאמין באמונה שלמה, שכל דברי הנביאים אמת, אני מאמין באמונה שלמה, שנבואת משה רבנו ע"ה, היתה אמיתית, ושהוא היה אב לנביאים, לקודמים לפניו ולבאים אחריו “Ben tam bir imanla inanırım ki peygamberlerin bütün sözleri gerçektir. Ben yine tam bir imanla inanırım ki Efendimiz Musa aleyhisselamın nübüvveti haktır ve o kendisinden önceki ve sonraki peygamberlerin en büyüğüdür.” |
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
“Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ben yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam onun kulu ve resulüdür.” |
Peygamberlere inanmak İslâmiyet ve Yahudiliğin en temel inançlarından biridir. Allah tarih boyunca yolundan sapan insanlara doğruyu göstermek için pek çok peygamber göndermiştir. Günlük hayatımızda yaygın olarak kullanılan ‘peygamber’ kelimesi dilimize Farsçadan girmiş olup ‘haber getiren’ anlamındadır. Eski Türkçede ‘yalvaç’ (veya yalavaç) olan peygamberin günümüz Türkçesindeki karşılığı ise ‘elçi’dir.
Yahudilikte ve Müslümanlıkta “peygamber” için kullanılan ortak kelime “nebi”dir (נביא/نبي). Nebi, “haber veren; kadri yüce kimse” demektir. Nebinin Akadça ‘çağırmak’ anlamında ‘nabu’ fiilinden türediği kabul edilir. Yahudilerde peygamber için ayrıca ‘hoze’ (חוזה), ‘roe’ (רואה) ve ‘iş ha-Elohim’ (איש האלהים) kelimeleri kullanılmaktadır. Her ikisi de ‘gören’ anlamına gelen ‘hoze’ ve ‘roe’, insanlardan gizlenenleri açıklayan, diğer insanlardan farklı olarak geleceğe yönelik bilgi veren kimse anlamına gelirken, ‘Tanrı adamı’ anlamındaki ‘iş ha-Elohim’ ise peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğini vurgulayan bir kelimedir.
Müslümanlarda ise peygamber için kullanılan ‘mürsel’ (مرسل) ve ‘resul’ (رسول), ‘Allah’ın emir ve öğretilerini insanlara iletmek üzere seçtiği elçi’ manasına gelmektedir. Terimi, anlam bakımından Yahudilikteki ‘iş ha-Elohim’le örtüştürmek mümkündür. İslâm geleneğinde ‘resul’, ‘kendine müstakil bir şeriat ve kitap verilen peygamber’ için kullanılmaktadır. ‘Nebi’ ise resullerin getirdiği kitapla dine davet etmesi için vahyedilen peygamber demektir.
Yahudilikte peygamberlere iman önemli inanç esaslarından biridir. Musa b. Meymûn [Maimonides (1135-1204)] tarafından sistemleştirilen 13 maddelik inanç esaslarından altıncı ve yedincisi “Peygamberlerin sözlerinin hak olduğu”na inanmak ve “Musa’nın nübüvvetinin gerçek, onun kendisinden önce ve sonra gelen bütün peygamberlerden üstün olduğu”nu kabul etmektedir. Tanrı adaleti gereği başka milletlerden de peygamberler çıkarmıştır (Baba Batra 15b). Ancak İbranî peygamberler diğerlerinden daha üstündür. İbranî peygamberler arasında da bir derecelendirme söz konusudur. Bunlar içerisinde Hz. Musa en üstünü ve ayrıcalıklısıdır.
Müslümanlarda ise Adem’den Hz. Muhammed’e gelinceye kadar yüce konuma sahip oldukları kabul edilen bütün peygamberlere inanmak ve Hz. Muhammed’in peygamberler silsilesinin son halkasını oluşturduğuna iman etmek farzdır. Hz. Muhammed diğer peygamberlere göre konumunu, mükemmel inşa edilen ancak bir tuğlası eksik bırakılan binaya benzetmiş, peygamberliğinin tarihî kaynağını ‘atam’ diye hitap ettiği ‘Hz. İbrahim’e dayandırmıştır.
Allah katındaki dereceleri bakımından peygamberlerin diğer insanlara göre üstün konumda oldukları bir gerçektir. Her iki dinde de peygamberlerin en önemli fonksiyonu sapkın insanları yeniden Tanrı’ya yönlendirmektir (Bakara 2/213; Berahot 34b).
Peygamberlerin Özellikleri
Detaydaki bazı hususlar hariç, peygamberlerin özellikleri hem Yahudilik’te hem de İslamiyet’te büyük ölçüde örtüşmektedir. Bunları maddeler halinde şöyle özetlemek mümkün:
1- Peygamberler, Allah tarafından seçilir, görevlendirilir ve gönderilir. Peygamberlik, bir kimsenin kendi istek veya çabasıyla elde edilip üstlenilecek bir görev değildir. Bir kimsenin zenginliğe ya da üstün ahlâka sahip olması veya çok ibadet etmesi onu peygamberlik mertebesine eriştirmez. Allah tarafından görevlendirilmeyen hiç bir peygamberlik geçerli değildir.
2- Peygamberler Allah’ın irade ve isteklerini insanlara bildirmekle görevlidirler. Onlar bu amaçla vahiy alırlar. Peygamberlerin mesajlarının kaynağı Allah’tır. Vahiy diğer insanlarca tecrübe edilmesi mümkün olmayan ilahî bilgiler olup bir peygamber Allah tarafından gönderildiğini yaşadığı derunî tecrübelerle anlar.
3- Peygamberler mucize gösterirler. Mucize, peygamber olduğunu iddia eden birinin doğruluğunu gösteren ve gerçeğiyle sahtesini birbirinden ayıran yegâne kanıttır. Her iki dinde de peygamberler tabiat kanunlarını aşan veya muhataplarını bir benzerini yapmaktan âciz bırakan bazı mucizeler göstermişlerdir. Mucizeler peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğine insanları ikna etme amaçlıdır.
4- Peygamberlerin asıl görevi geleceğe dair bilgi vermek olmamakla beraber, bu konularda verdikleri bilgi ve haberlerin doğru çıkması, gerçek peygamberliklerinin bir diğer özelliğidir. Onlar gaybdan haber veren kâhinler değillerdir; aksine insanları Allah ile aralarındaki ahde bağlı kalmaya ve O’na itaate çağıran kimselerdir.
5- Peygamberlerin politik lider olma zorunluluğu yoktur. Her ne kadar Hz. Musa’dan Şmuel’e kadar İsrail peygamberleri siyasi lider olsalar da, asıl görevleri hep peygamberlik olmuştur. Süleyman ve Davud ise bu tabloda kuralı bozmayan iki istisnadır. Yahudi geleneğinde devlet başkanlıkları ön planda olan bu iki şahsiyetin İslâm geleneğinde peygamberlikleri daha öndedir (peygamber devlet başkanı). Devlet kurmak ve yönetmekle birlikte, Hz. Muhammed’in peygamberliği de hep ön planda olmuş; o insanlardan biatı devlet başkanı olarak değil, peygamber olarak almıştır. Ona biat, dinî hükümlere bağlı kalmak ve Allah’ın peygamberi olarak itaat etmek anlamına gelmekteydi.
6- Peygamberler Allah’tan vahiy alan ve mucize gösteren kişiler olmakla birlikte ilahlık özelliği taşımamaktadırlar. Her insan gibi onlar da doğar, yaşar ve ölürler. Peygamber olmak için akli ve fiziki birtakım şartlar gereklidir. Ancak bu özellikleri kendinde toplayan herkesin peygamber olma garantisi yoktur. Allah bunlar arasından en üstün düzeyde olanı peygamber seçer. Peygamber seçilen kişinin akletme yetisi ve ahlak bakımından kemal noktasında olması gerekmektedir. Allah onlara gerekli zihin ve ruh olgunluğu bahşetmiştir.
Peygamberlerin bu özellikleri konusunda hemen hemen aynı düşünen Müslümanlarla Yahudilerin ayrıştıkları en önemli nokta ise peygamberlerin ismet sıfatı, yani onların günah işleyip işlemeyecekleri konusundadır. Yahudi anlayışında peygamberlerin masum olma şartı bulunmayıp ilahi kelamı insanlara eksiksiz tebliğ etmeleri esas ve yeterlidir. Günah işlememeleri esas olmakla birlikte (Yeremya 23/21) peygamberler bu konuda Tanrı tarafından korunmuş değillerdir. Her insan gibi onlar da hata yapabilir ve günah işleyebilirler. Zira hiç kimse günah işlemekten masum değildir (I. Krallar 8/46). Müslüman kabulde ise Allah’ın emirlerini insanlara iletme görevi bulunan peygamberler, bu emirlere uymak zorunda olduğu gibi örnek de olmak zorundadırlar. Bu sebeple peygamberler günah işlemekten korunmuşlardır. İslâm âlimleri, peygamberlerin hem peygamberlikleri öncesinde hem de sonrasında küfür ve şirkten korundukları görüşündedir. Onlar tebliğ ettikleri konularda asla yalan söylemedikleri gibi, yalan söylemekten de korunmuşlardır. Benzer şekilde onlar yüz kızartıcı günahlardan korunmuş, nefret uyandıran davranışlardan, küçük düşürücü eylemlerden uzak tutulmuşlardır. Ancak peygamberlerin uygulamada ictihada dayalı bazı hatalar yapabildikleri; bu tür durumlarda ise Allah tarafından uyarıldıkları kabul edilmiştir.
Kadın Peygamberler
Yahudilerdeki geleneksel kabule göre yedi kadın peygamber gelmiştir. Eski Ahid’de ‘nebiye’ (nevia/נביאה) şeklinde bahsedilen şahsiyetlerden Noadya, Nehemya tarafından ‘nebiye’ olarak isimlendirilmişse de peygamber değildir. Yahudi geleneğinde peygamber kabul edilen kadınlar şunlardır: Hz. İbrahim’in eşi Sara (Sare), Hz. Musa’nın ablası Miryam (Meryem), İsrail’in dördüncü hakimi (şofeta) Devora, Elkana’nın eşi Hanna, eşinin (Naval) ölümünden sonra Davud’la evlenen Avigail, Yahuda Krallığı döneminde görev yapan Hulda ile Pers imparatoru Ahaşveroş’un eşi Ester (Megila 14a). RaŞY olarak şöhret bulan Rav Şlomo Yitshak (ö. 1105) Tekvin 29/34 tefsirinde Rivka, Rahel ve Lea’nın da peygamber olduğunu söylemiştir.
Müslümanlarda ise kadın peygamber olup olmadığı tartışmalıdır. Geleneksel kabul, kadınlardan peygamber gelmediği yönünde olsa da Hz. Havva, Hz. İbrahim’in eşi Sare, Hz. İsmail’in annesi Hacer, Musa’nın annesi ve İsa’nın annesi Meryem, Firavun’un hanımı Asiye’nin peygamber olduğunu kabul eden mezhepler ve görüşler vardır. Bu kadınlar vahiy almaları dolayısıyla nebi [ye] kabul edilseler de, resul kabul edilmemekte ve klasik anlamda bir peygamber gibi geniş kitlelere dini tebliğle yükümlü olmadıkları belirtilmektedir.
Peygamberlerin Sayısı
Talmud’a göre İsrailoğulları’ndan Mısır’ı terk edenlerin iki katı kadar peygamber çıkmış, sadece sonraki nesiller için gerekli peygamberlikler yazıya aktarılmıştır (Megila 14a). Tevrat’ta Mısır’dan çıkışta İsrailoğulları’ndan sadece erkeklerin sayısının 600 bin olmasından (Çıkış 12/37) hareketle bu sayının 1 milyon 200 bin olması gerekmektedir. Yahudi anlayışında Musa, peygamberlik açısından bir dönüm noktasıdır. Nitekim Tanrı, Adem’le konuşup emir vermesine (Tekvin 2/16-17, 3/9 vd), Nuh, Tanrı katında lütuf bulmasına ve Tufan’dan sonra birtakım emirler almasına rağmen (Tekvin 6/8; 9/1 vd.) Yahudilerce peygamber kabul edilmemektedirler. Her ne kadar Musa b. Meymûn İslam kültürünün etkisiyle Şem (Sam), Ever, Metuşelah, Enoh ve Nuh’u peygamber kabul etse de, Yahudilikte Tanrı’yla ahitleşerek birtakım emir ve tavsiyeye mazhar olan ilk peygamber, Tevrat’ta kendisi için ‘nebi’ (navi) ifadesi kullanılan Hz. İbrahim’dir. Mezmurlar’da Atalar’dan İshak ve Ya’kub için de ‘peygamber’ (neviay/נְבִיאַי) ifadesi kullanılmıştır (105/5-15). Ancak peygamberler içerisinde en yüce makam Hz. Musa’ya aittir. Öteki peygamberlerden farklı olarak Tanrı ile yüz yüze/arkadaşı ile konuşur gibi (panim el panim/kemo iş el re’ehu) yani aracısız konuşan sadece odur. Onun vahyi kapsamı en geniş olduğundan sonrakilere kaynaklık etmiştir. Hz. Musa’dan sonra Yehoşua b. Nun’la (Yeşu/Yuşa) başlayan süreçte gelen peygamberler yeni bir şeriat ya da ahlaki sistem getirmemiş, aksine İsrailoğulları’na Musa’nın çizgisinde onun temel ilkelerini ileten ve Tanrı ile ahdi yeniden tesis eden kimseler olarak görülmüşlerdir. Hiçbir yenilik yapma yetkileri olmayan bu peygamberlerin Tevrat’ta yazılanlara ilave etme ya da ondan herhangi bir şeyi eksiltme yetkileri de yoktur (Şabat 104a; Megila 14a). Yahudilikte Hz. İbrahim’le başlayıp Musa ile mükemmellik kazanan peygamberliğin MÖ 5. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Malahi ile sona erdiği kabul edilmektedir.
Müslümanlıkta ise kendisine kitap verilen peygamberlerin (resul) sayısının 313 (veya 315), bunların getirdiği kitapla dine davet etmesi için vahyedilen elçilerin (nebî) sayısının ise 124 bin (veya 224 bin) olduğu kabul edilmektedir. Bu peygamberlerden 28’inin ismi Kur’an’da zikredilmekte, çoğundan ise hiç bahsedilmemektedir. Peygamberlerin ilki Hz. Adem, sonuncusu ise Hz. Muhammed’dir. Tarihsel süreçte bazen art arda, bazen aynı zaman diliminde, bazen ise çeşitli aralıklarla peygamberler gönderilmiştir. Müslümanlara göre Allah, Adem ve Nuh’u da peygamber olarak göndermiş ve ona emirlerini bildirmiş, o da ailesine ve çocuklarına Allah’a inanmayı ve ibadet etmeyi öğretmiştir. Hz. İbrahim, İsmail, İshak, Lut, Ya’kub’la oğlu Yusuf, Hz. Musa ile kardeşi Harun, Davud ile oğlu Süleyman aynı zaman diliminde peygamber olmuşlardır. Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Hz. Muhammed şiddetli baskılara karşı en büyük mücadele veren peygamberlerdir (ülü’l-azm). Kur’an’da adı geçen Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn’in peygamber olup olmadıkları ihtilaflıdır. Hz. Musa’dan sonra İsa’ya kadar gönderilen peygamberlerin Musa’nın şeriatını uyguladığına inanan Müslümanlara göre Hz. Muhammed peygamberlerin sonuncusu olup Allah’ın bütün insanlara gönderdiği bir rahmettir. O da Hz. Musa gibi Allah’tan doğrudan/aracısız ya da çeşitli yollarla vahiy almıştır. Peygamberliği kıyamete kadar devam edecek olan Hz. Muhammed yanında diğer peygamberler de seçkin ve saygındırlar. Hz. Muhammed peygamberler arasında üstünlük tartışmasına girmeyi yasaklamıştır. O bu yasakla farklı peygamberlere inanan insanların ayrışmasını ve peygamberlerin saygınlığına gölge düşmesini önlemek istemiştir.
Sonuç
Yahudilik ve İslâm gibi peygamberliğin merkezi öneme sahip olduğu dinlerde peygamberler tebliğ faaliyetlerini ilâhî bir görevlendirme ile almış, tebliğ dönemlerinden sonra takipçilerini bir arada tutan dinî gelenekler oluşturmuşlardır. İçinde yaşadıkları siyasî ve sosyal düzeni sorgulayan peygamberler, Allah’ın emri ve yönlendirmesiyle yeni düzenler kurmuşlar; bölgesel ve evrensel çapta da mesajlarını yaymaya çalışmışlardır.
Konuyla ilgili okumalar: J. Blenkinsopp, A History of Prophecy in Israel, Louisville 1996; S. L. Gürkan, Yahudilik, Ankara 2008, 95-102; Ö.F. Harman, “Yahudilikte Peygamberlik ve Peygamberler”, İslam Tetkikleri Dergisi 9 (1995) 127-161; E. Hasanov, “Yahudilikte Peygamberlik ve Peygamberler”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 4 (2014), s. 676-695; S. M. Paul-S. D. Sperling, “Prophets and Prophecy”, Encyclopaedia Judaica (EJd2), XVI, 566-579; M. Sinanoğlu, “Nübüvvet: Diğer Dinlerde, Yahudilikte”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), XXXIII, 286-288; G. T. Sheppard - W. E. Herbrechtsmeier, “Prophecy (An Overview)”, The Encyclopedia of Religion, XII, 9-10; M. Y.Ş. Yavuz, “Peygamber”, DİA, XXXIV, 257-262.
*Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi