Talmud’dan süzülenler: Tanrı’dan gelen inci

Sara YANAROCAK Kavram
2 Kasım 2016 Çarşamba

Pesah Bayramı yaklaşırken, bir öğleden sonra, Rabi Hiya ve Rabi Şimon bar Halafta, Tiberya’daki büyük sinagogun çalışma odasında birlikte Tora çalışıyorlardı. Dışarıdan gelen bağırışları duydukları zaman, Şimon, Hiya’ya; “Dışarıda neler oluyor?” diye sordu. Hiya, “Bazıları dışarıda satış yapan satıcıların sesi, bazıları da patronlarından ödeme yapmasını isteyen yoksul işçilerin sesleri…” dedi. Şimon sandalyesini geriye doğru iterek ayağa kalktı ve “O halde ben de patronuma başvurup, bana ödeme yapmasını isteyeceğim” dedi.

Uzun bir süre yürüdükten sonra şehrin dışındaki bir mağaraya gitti ve Tanrı’ya dua etmeye başladı. Kısa bir süre sonra gaipten kendisine doğru uzanan bir el gördü. Elin avucunda çok değerli ve iri bir inci vardı. Rabi Şimon inciyi aldı ve Yehuda ha Nasi’nin huzuruna çıktı. Yehuda ha Nasi, Rabi Şimon’a; “Bunu nerede buldun? Bu paha biçilmez bir inci. Şimdilik bu 3 dinarı al,   bayram için evine gerekli olan alışverişini yap ve karına götür. Pesah’tan sonra, inciyi bir ekspere gösterip, ona göre fiyat biçtiririz” dedi.

Rabi Şimon 3 dinarı alıp çarşıya gitti. Pesah için gerekli her şeyi alarak evine götürdü. Karısı Rabi Şimon’un getirdiklerini görünce, “Bunları nasıl aldın? Yoksa hırsızlık mı yaptın?” diye dehşetle sordu. Şimon, “Bunları Tanrı verdi” diye cevapladı. Karısı, “Eğer bana ne olduğunu anlatmazsan bunların tekine bile elimi sürmem!” dedi.  Rabi Şimon,“Tanrı’ya dua ettim, o da bana bu inciyi verdi” dedi. Karısı, “Cennette bütün dürüst adamların çatılarında değerli inciler bulunmaktadır. Eğer senin çatından bir inci eksilseydi, sen neler hissederdin?” diye sordu. Şimon, “Ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu.

 Karısı “Hemen geri dön, aldığın malları iade et, sonra 3 dinarı al  Yehuda ha Nasi’ye iade et ve en son da mağaraya git ve cennetin incisini iade et” diye cevapladı.

Rabi Şimon çarşıyı halledip 3 dinarı Yehuda ha Nasi’ye iade ettiği zaman, Yehuda ha Nasi, Rabi Şimon’un karısının yanına vardı ve “Sen tsadik (dürüst) bir adam olan kocanı keder ve üzüntüye boğdun” dedi. Kadın, “Sen ileride onun cennetteki evinin çatısında eksik bir inci ile yaşamasını ister misin?” diye sordu.  Yehuda ha Nasi, “Eğer bu dünyada eksikli yaşıyorsa, bu dürüst adama kimse bir inci veremez mi?” deyince, kadın, “Rabi, eğer bir gün cennete alınmaya layık görülürsek, oradaki evlerimizi hak edecek kadar dürüst kabul edilecek miyiz?” diye sorunca, Yehuda ha Nasi kadının haklı olduğunu kabul etti.

Rabi Şimon ikisinin konuşmasını dinledikten sonra inciyi geri götürmeye karar verdi. İnciyi avucuna koyup göğe doğru yükseltti. Bir melek onu avucundan alıp, bunu Tanrı’ya iade etti.

Rabiler derler ki:

“İkinci mucize ilkinden daha değerliydi, çünkü cennetten daima verilir, ama geriye alındığı görülmemiş bir şeydir.”

Ruth Rabba  3:4

Şemot Rabba  52:3

HER ŞEY GÖRECELİDİR

Rabi Abahu’nun oğlu Avimi düşünüyordu: “Burada bir adam var. Babasını her gün besili ve lezzetli tavuk yemekleriyle besledi, fakat sonu cehennem oldu. Diğer yandaki adam ise kendi babasını değirmeninde çalıştırdı, ağır işlere koştu. Bunun sonu ise cennet oldu. Bir adam nasıl babasını tavuklarla besler de cehennemlik olur, hiç anlayamıyorum?”

Bir zamanlar adamın teki babasını besili, lezzetli tavuklarla yaptığı yemeklerle beslermiş. Bir gün yaşlı baba sordu, “Oğlum, bunları nereden alıyorsun?” 

Oğlu, “İhtiyar, aynen köpekler gibi karnını doyur ve çeneni kapa!” dedi.

İşte bu adam babasını leziz tavuklarla besleyip, cehennemi boylayan adamdır.

Babasını ağır işlerde çalıştıran ve cennete gitmeyi kim hak eder?

Bir zamanlar bir değirmenci varmış. Ülkenin kralı,  adamın babasını taş kırması için kendine köle yapmaya mahkûm eder. Genç değirmenci babasına, “Sevgili babacığım, sen benim değirmenimde buğdayları öğüt. Ben senin yerine köle olup taş kırarım. Eğer kral senin onurunu kırmak istiyorsa, bırak da benim onurumu kırsın, ama seninkini değil. Eğer çalışırken kırbaçla döveceklerse beni dövsünler, seni değil” dedi.

İşte bu oğul babasını değirmendeki ağır işlere koşarken, kendisi onun yerine onursuzluğu ve ölümü seçmiştir. Onun hak ettiği yer cennettir.

Yeruşalayim Talmudu, Pe’ah 1:1

Babil Talmud, Kidduşin 31A

KÖR DİN BİLGİNİ

Rebbi ve Rabi Hiya birlikte yürüyorlardı. Konuşa konuşa bir kasabaya vardılar.

“Eğer burada bir Tora bilgini yaşıyorsa, ona gidip onurlandıralım” dediler. Kasaba halkına sorduklarında, onlara, “Burada bir din bilgini var ama gözleri görmez, kördür” dediler. Rabi Hiya, Rebbi’ye bakarak, “Sizin Yahudi halkının dini lideri olarak, birinin ayağına gitmeniz yakışık almaz. Ben tek başıma gideceğim” dedi. Rebbi onunla birlikte gitmekte ısrar etti. Yaşlı ve kör din bilgesinin yanına vardıklarında, yaşlı adam onlara şunları söyledi, “Görülebilen fakat göremeyen bir kişiyi gördün. Görebilen, fakat görünemeyen birini (Tanrı’yı)  görmeni, hak etmeni dilerim”.

Babil Talmud, Hagiga 5B

RABİ MEİR, EŞLER ARASINDA  BARIŞ SAĞLADI

Rabi Levi’nin damadı olan Rebbe Zeharya bu hikâyeyi anlatmış:

Rabi Meir, her cuma akşamı, Hamat Sinagogunda dersler verirdi. Bu sinagog Kineret Gölünün yakınında bulunan bir yerleşim bölgesindeydi. Bu dersleri sürekli olarak takip eden bir kadın vardı. Bir cuma akşamı, Rabi Meir’in Tora dersi alışılagelmişten daha uzun sürdü. Kadın dersi sonuna kadar dinleyip, evine sonra dönmüş. Eve vardığında Şabat için yakılan mumlar neredeyse dibine yakınmış. Kocası öfkeyle haykırmış: “Bu saate kadar neredeydin?” Kadın, “Tora dersindeydim” demiş. Kocası kadını aşağılayan bir tavırla, “Yemin ederim ki, dersi veren rabinin yanına gidip suratının ortasına tükürmezsen, seni asla eve almayacağım!” diye bağırıp, kadını kolundan tutup dışarı atmış.

Kadıncağız kapının dışında ne yapacağını kestiremeden öylece kalakalmış. Kavgayı duyan komşuları onun yanına gelerek, hep birlikte rabiye gitmeyi teklif etmişler.

Rabi Meir penceresinden evine doğru gelen kalabalığı görünce, Tanrı vergisi iç sesiyle olanları anlamış. Hemen gözünün çok ağrıdığını söyleyip, inleyerek onları karşılamış. Gelenlere bakarak, “Gözümün iyileşmesi için aranızdan birinin gözümün içine tükürmesi gerekiyor. Acaba aranızda bunu yapabilecek kimse var mı?” diye sormuş. Komşular kadını öne doğru iteklemişler. Rabi Meir kadına bakarak, “Eğer gözüme yedi kere tükürürsen gözüm iyileşecek” demiş. Kadıncağız tam yedi kere rabinin gözünün içine tükürmüş. Sonra rabi kadına, “Şimdi evine git ve kocana de ki, sen bir kere tükürmemi istedin, ama ben yedi kere tükürdüm.”

Olaya tanık olan Yeşiva’nın öğrencileri dehşete kapılmış bir biçimde olanları izliyorlardı.

“Rabi, nasıl olur da böylesi bir rezalete izin verdiniz? Bir Tora bilginine yapılan bu terbiyesizlik, Tora’ya yapılan terbiyesizlikle eş değerdir. Eğer bize ne olduğunu tam olarak anlatmazsanız, evine gidip adamın yakasına yapışacak ve buraya getireceğiz” dediler. Rabi Meir onları karşısına alarak,

“Meir’in şerefi, Tanrı’nın şerefinden daha yüksek değildir. Eğer Tora bizlere, bir karı ile bir kocanın arasındaki barış ve huzuru sağlamak için emir verdiyse, o zaman aynı sebeple Meir’in onurunun kırılması hiç önemli değildir” dedi.

Not: Sota= Dik başlı kadın. Tevrat, Sayılar 23:24

Yeruşalayim  Talmudu, Sota 1:4

Midraş  Rabba