İyi kullanılan saklı hazine
Bir zamanlar sofu bir adam ve dürüst bir karısı vardı. Günün birinde bütün servetlerini kaybetmiş ve yoksul olmuşlardı. Adam tarlalara gidip, tarım işçisi olmak için iş aramaya çıkmıştı. Orada karşısına, Arap kılığına bürünmüş olan Eliyahu ha Navi çıktı. Eliyahu ona, “Seni bekleyen ve altı yıl boyunca senin olabilecek bir servete sahip olabilirsin. Bu serveti şimdi mi istersin, yoksa ömrünün son yıllarında mı?” diye sordu. Sofu adam, “Sen tam bir göz boyamacısın. Bana verecek bir şeyin yok. Lütfen git ve beni rahat bırak” dedi.
Eliyahu tekrar adamın yanına gelip aynı soruyu sordu. Üçüncü defa tekrar geldiği zaman, sofu adam, “Lütfen bunu karıma danışmam için bana izin ver” dedi. Karısına gidip olanları anlattı ve “Bu adam bana tam üç kere geldi ve beni bekleyen altı yıllık bir varlık döneminden söz etti. Fakat bir sorusu var, parayı şimdi mi alayım, yoksa ömrümün son yıllarında mı?” diye sordu. Karısı; “Adama de ki parayı hemen şimdi versin” dedi. Adam, onu bekleyen Eliyahu ha Navi’nin yanına gitti ve cevabını verdi. Eliyahu adama, “Hemen evine git, bahçe kapısından içeriye girince tam karşına bak. Bak bakalım orada seni ne bekliyor?” dedi.
Çiftin çocukları, evlerinin avlusunda oynuyorlardı. Duvarın dibinde onları altı yıl boyunca refah içinde yaşatacak olan koca bir torba altın buldular. Hemen annelerine seslendiler. Kadın dışarıya koştuğu anda, adam bahçe kapısından içeriye giriyordu. Onlara doğru baktı ve her şeyi görünce, Tanrı’ya şükür duası okudu. Adamın dürüst karısı kocasının yanına gidip, “Tanrı bu parayı bize vermekle, son derece cömert davrandı. Gel bu önümüzdeki altı yılı, yoksullara yardım ederek geçirelim. Belki o zaman Tanrı, bizi daha fazlası ile mükâfatlandırır” dedi. Adam karısının tavsiyesini dinledi ve refah içinde geçen altı yıllarını, hayırseverlik yaparak geçirdiler. Altı yıl sonra Eliyahu ha Navi adamın yanına çıkageldi ve “Altı yıl bugün tamamlandı. Size verdiğim parayı geri almaya geldim” dedi. Sofu adam, “Bu parayı kabul edeceğim zaman karıma danışmıştım. Şimdi parayı iade ederken yine ona danışmak isterim” dedi. Adam karısının yanına gitti ve “O adam geri geldi ve bize verdiği parayı geri istiyor” dedi. Kadın, “Git o adama de ki, eğer o parayı bizden daha iyi harcayacak birini bulursa gelsin ve parayı geri alsın” dedi.
Tanrı bu iyi yürekli çiftin yaptıkları bütün güzel şeyleri biliyordu. Bu parayla yoksulları nasıl mutlu ettiklerini görmüştü. O yüzden parayı geri almak yerine, onlara daha fazlasını ihsan etti. Aynen Yeşayahu Kitabı’nda yazılı olduğu gibi yaptı. (Yeşayahu 32:17)
Yalkut Şimoni,Ruth 607
Not: “Ve doğruluğun işi selamet olacak. Ve doğruluğun semeresi ebedi refah ve güvenme olacak. Yeşayahu (İşaya) 32:17
BU BİR HAYIR DUASI MI, YOKSA LANET Mİ?
Rabi Yonatan ben Aşuray ve Rabi Yeuda ben Geirim, Rabi Şimon bar Yohay’ın evinde konuk olarak Tora çalışıyorlardı. Akşam olunca yanına gidip ona veda ettiler. Ertesi sabah tekrar onun evine gelip ‘günaydın’ dediler. Şimon bar Yohay onlara, “Sizler dün gece veda etmemiş miydiniz?” diye sorunca, rabiler; “Sevgili rabi, siz bizlere, ‘veda eden öğrenciler eğer aynı şehirde kalırlarsa, ertesi sabah yeniden gelip günaydın demek zorundadır’ diye öğretmiştiniz” dediler. Şimon bar Yohay, oğluna dönerek, “Bunlar çok iyi adamlar. Peşlerinden git ve sana bir hayır duası etmelerini rica et” dedi. Oğlan rabilerin yanına koştu. Rabiler, “Ne istiyorsun?” diye sorunca, oğlan, “Babam bana hayır duası etmenizi istedi” dedi. Rabiler, “Tanrı senin toprağı ekmene izin versin, ama biçmeye değil. İçeriye alacaksın, ama dışarıya çıkaramayacaksın. Dışarıya çıkaracaksın ama içeriye alamayacaksın. Evin yıkılsın, ama sığınağın daim olsun. Sofran darmadağın ve perişan olsun. Yeni bir yıl göremeyesin” dediler ve yollarına gittiler. Oğlan süklüm püklüm eve geri döndü ve babasına, “Bana hayır duası etmediler, üstüne üstlük lanetlediler!” dedi. Şimon bar Yohay oğluna rabilerin ne dediklerini sorunca, oğlu ona aynen aktardı. Şimon bar Yohay gülümseyerek oğluna, “Sana söyledikleri her şey kutsama ve hayır duasıdır” dedi ve devam etti: “Ekeceksin ama biçmeyeceksin, anlamı; çocukların olacak ve sen hayatta iken onların ölümlerini görmeyeceksin, demektir. ‘İçeri alacaksın ama dışarıya çıkaramayacaksın’ın anlamı, evine gelinler alacaksın, ama oğulların genç ölmeyecekleri için, gelinler babalarının evine geri dönmeyecekler. Aynı biçimde kızların koca evine gidecekler ama damatların çok uzun yaşayacakları için, kızların senin evine geri dönmeyecekler. ‘Evin yıkılsın ama sığınağın daim olsun’un anlamı, yaşam bir sığınaktır, ama mezarın evindir anlamına gelir. Yani sana, ömrünün çok uzun olacağını söylemek istediler. ‘Perişan ve darmadağın sofra-‘nın anlamı, etrafın çocuk ve torunlarının gürültüleri ve dağınıklığı içinde olacak, demektir. ‘Yeni bir yıl göremeyesin’in anlamı, karın ölmeyecek ve yeni bir evlilik yapmayacaksın, başka bir kadınla evlenmeyeceksin, demek oluyor” diye açıkladı.
Babil Talmudu, Moed Katan 9 a-b
RAV AMRAM VE GÜZEL KÖLE KADIN
Bir zamanlar birkaç Yahudi kadın, köle tüccarları tarafından kaçırılarak, Babil’in Naharda’ah şehrine getirildi. Köle kadınlar, Rav Amram’ın yaşadığı evin çatı katına yerleştirildi. O kata çıkan merdiven de ortadan kaldırıldı. Böylece hiç kimse köle kadınların yanına yaklaşamayacaktı.
Bu köle kadınlardan bir tanesi inanılmaz güzellikte ve çekici bir kadındı.
Rav Amram olanları duyunca, ancak on adamın kaldırabileceği ağırlıkta olan merdiveni yerine oturtarak, basamakları tırmanmaya başladı. Daha yarı yolda gözü pencereye takılınca duraksadı ve avaz avaz bağırmaya başladı, “Burada, Amram’ın evinde yangın var!” Amram’ın öğrencileri telaşla yanına gelip, merdivene tırmanınca, güzel kadını gördüler ve “Öğretmenimizin, fiziksel arzularına yenilip darmadağın olmasına inanamıyoruz. Çok utandık!” dediler.
Rav Amram onlara bakarak, “Sizin Amram adına bu dünyada utanmanız, öte âlemde onun adına utanmanızdan çok daha iyidir. Amram arzularını kovdu, yoksa yanan bir cehenneme dönüşecekti. Kendinize bakın; siz şu anda ateş topu gibisiniz ve ben cansız bir et yığını gibiyim. Ama sizden daha güçlüyüm!” dedi.
Talmud, Kiduşin 81 a
CÖMERT ÇİFT
Bir zamanlar, din bilginlerinin acil paraya ihtiyaçları oldu. Rabi Akiva ve bir arkadaşını zengin Yahudilerden bağış parası toplamakla görevlendirdiler. Ellerine bağışçı listesini alan Akiva ve arkadaşı, listenin en başında adı yazılı olan Ben Maivi Yayin adlı zengin ve çok cömert adamın evine gittiler. Daha zile basamadan, oğlunun zengin babasına,
“Bu gün yemek için pazardan ne alayım?” dediğini duydular. Adam, “Birkaç hindiba al, ama çok taze olmasınlar. Dünden kalan artık yiyeceklerden al. Eğer bayatsa daha ucuz olurlar” diyormuş. Bu sözleri duyan Akiva ve arkadaşı, eskiden çok varlıklı olan bu adamın yoksul düştüğünü sanarak oradan sessizce uzaklaşmışlar. Listedeki diğer zenginlerin evlerini turlayıp bağış topladıktan sonra, yine Ben Maivi Yayin’in evine uğramışlar. Adam onlara, “Neden ilk olarak bana gelmediniz?” diye sorunca, kulak misafiri oldukları konuşmadan bahsetmişler. Zengin adam, “Sizin duyduklarınız oğlumla benim aramdaki konuşmalardı. Sizler benim Tanrı ile aramdaki konuşmalardan haberdar değilsiniz. Bu yüzden şimdi karımın yanına gidin, size para dolu bir çanta versin” demiş. Denileni yapmışlar. Kadın sormuş, “Kocam size ne dedi? Çantayı tam olarak mı doldurayım, yoksa ağzı dolup taşsın mı?” Akiva, “Bir şey demedi” deyince, kadın, “O zaman benim size ağzına kadar dolup taşan bir çanta vermem gerekecek. Eğer bir şey demediyse, böyle olması gerekiyor demektir. Demek ki ben evlilik sözleşmemizde (Ketuba) yazan ve bana söz verilen paradan eklemeliyim” dedi. Bunu duyan kocası, cömert karısına ketubada yazılı olan paranın iki katını ona vereceğine dair söz verdi.
Not: Esther Rabba’da ayrıca anlatılan bu hikâyede, zengin adamın adı Barbohin’dir. Adam kendi davranışlarından bahsederken şöyle demektedir:
“Kendi ihtiyaçlarım için özgür hatta cimri bile davranabilirim. Ama Yaratıcı’nın emirleri söz konusu olduğunda, buna izin veremem”.
Yeruşalayim Talmudu, Pesahim 4:9
Esther Rabba 2:3