Hayatın içinde farklı uğraşları olan ve şimdiye kadar 14 kitaba, pek çok dergi ve gazetede yayınlanan makale ve yazılara imza atan Reneta Sibel Yolak, yazı yazmanın verdiği mutluluğu, etrafı aydınlatan bir ışığa benzetiyor. Yolak, son kitabı ‘Bir Avrupa Soykırımı Holokost’ ile yeniden karşımızda.
Ankara doğumlu Reneta Sibel Yolak, Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği ile Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık yüksek lisans mezunu. Tel Aviv Üniversitesi’nde, İsrail tarihi alanında da yüksek lisans yaptı. Uluslararası beste yarışmalarında birincilikleri ve ödülleri var. 56 bestesi olan Yolak, ayrıca İngilizce öğretmenliği, step-aerobik hocalığı ve resim de yapıyor.
Duygu ve düşüncelerini insanlarla paylaşmanın hazzının büyük olduğunu ifade eden Yolak, kişisel gelişim uzmanı olarak da konferanslar düzenlemekte.
Bu yıl eylül ayında, Washing-ton’daki ‘United States Holocaust Memorial’ Müzesinde birkaç saat geçirme şansını yakaladım. Gördüklerime, daha önce Kudüs’te gördüğüm Holokost Müzesinden aşinaydım. Tarih kitaplarında da anlatılır, ancak gerçek yaşanmışlıkları bizzat anlatanın ağzından duymak veya okumak insanı gerçekten çok etkiliyor. Müzeden çıkarken, yanıma pasaporta benzeyen minik kitapçıklardan birkaç tane aldım. Bunlar birer kimlik. İçinde kişinin vesikalık fotoğrafı, adı, doğum yeri ve tarihi, kısa yaşam öyküsü ve soykırımda yaşadıkları kendi ağzından anlatılıyor. Çok sarsıcı. İlginç bir şekilde, iki ay sonra, Reneta Sibel Yolak’ın son kitabını okurken de, içinde yine Holokost’a dair birçok bilgi, hikâye ve acı yaşanmışlıklar çıkıyor karşıma… Ve röportajımız başlıyor!
Son kitabınız üzerine konuşmadan önce, daha önce yazmış olduğunuz kitaplardan kısaca bahseder misiniz?
İlk kitabım ‘Mutlu Olmanın Yolları’ adında bir kişisel gelişim kitabıydı. Bu kitap ‘best seller’ kitaplar içinde uzun süre yerini korudu. ‘Masal Gibi Aşklara’ adlı kitabım, bana İsrail’de Uluslararası Yazar Ödülü getirdi. ‘Yahudi Hikâyeleri’ ise türünün ilk örneğiydi. Şimdilik 14 kitabım basıldı.
Son kitabınız ‘Bir Avrupa Soykırımı Holokost’ için epey araştırma yaptığınız anlaşılıyor...
Haklısınız; kitabımda, Soykırım hikâyelerine yer verdim. Hitler Almanya’sında başlayıp neredeyse tüm Avrupa’yı kasıp kavuran gerçek öyküler. Her biri, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlar yüzünden yıllarca travma yaşayanlara ait. Holokost kurbanlarının sayıları gün geçtikçe azalıyor. Yaşadıklarını anlatmaları hiç kolay değil. İnsanlık dışı koşullar, eziyetler ve büyük nefret; bunlar anlaşılması çok zor şeyler. Tek bir suçları vardı: Yahudi doğmak. Yok edilmek için hazırlanmış ölüm kamplarından sağ kurtulanların her biri, bir mucize. Bu koşullardan kurtularak yaşama dönen kişilerin hepsinin söylediği tek şey, “Eve döneceğimize inanmıyorduk”. Kurtulanların ortak amacı, yaşananların herkes tarafından bilinmesi. Öte yandan, dünyada iyi insanlar da var. Kendi hayatını hiçe sayarak, birçok insanın hayatını kurtaran, adları tarihin sayfalarına ölümsüz kahramanlar olarak geçen insanlar.
Bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi?
Yıllar önce ailece Rodos’a gitmiştik. Sinagogda yaşlı bir kadın gördüm; kolunda bir dövme ve bir sayı. O zamanlar bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Tanıştık ve bana korkunç hikâyesini anlatmaya başladı. Adı Klara’ydı. Aradan uzun zaman geçtikten sonra Los Angeles’taki başka bir sinagogda, yine kolunda dövme olan birini gördüm. Sonra, Rusya’daki sinagogda bir kişi, daha sonra İsrail‘de birkaç kişi daha gördüm. Yüzlerindeki çizgilerde yaşadıkları acı görülebilse de, yaşama sevinçlerini kaybetmemiş insanlardı. Konuşmaya ihtiyaç duyuyorlardı. Yıllar içerisinde, tanıştığım Holokost tanıkları beni derinden etkiledi. ‘Yahudi Hikâyeleri’ adlı kitabımın dışında, Yahudilikle ilgili başka kitabım yoktu. Gelecek nesillere, yaşananları ilk ağızdan aktaran kaynak bir kitap olsun diye yazmaya karar verdim. Üzerinde en çok çalıştığım ve araştırma yaptığım kitabım bu.
Sadece kurtulanların değil, sessiz kalanların, kurtaranların ve yakalanan Nazilerin de hikâyeleri var kitabınızda. Paylaştıklarınız arasında, sizi en çok etkileyen hangisiydi?
Aslında hepsinden oldukça etkilendim. Her bir yaşam, ayrı bir roman ve hepsi de çok acıklı. Gerçek hayat hikâyeleri. Belki de beni en çok etkileyen, Struma faciasıdır. Araştırma yaparken de, yazıya geçirirken de gözyaşlarımı tutamadım.
Günümüzde kaç Holokost kurtulanı kaldığını da araştırdınız mı?
Bunu kesin bir sayı olarak bilmek oldukça zor. Sayılar birbirini tutmuyor. Çok yaşlı olan tanıklardan bazıları, yıllar sonra yaşadıklarını açığa çıkarabildiler. Kim bilir, öyküsünü gizleyen, anlatmaya fırsat bulamadan yaşamını yitiren daha kaç kişi vardır.
Kitabınızın sonunda, ‘İkinci Dünya Savaşı’nda bin küsur Yahudi, sadece Türk pasaportu taşıdığı için kurtuldu’ demişsiniz. Araştırmacı bir yazar olarak, bir Türk Yahudi’si olmak sizin için nasıl bir duygu?
Tarih boyunca, Türkiye her zaman mazlumların yanında oldu. Bugün de Suriye’den ülkemize sığınan binlerce mülteciye gösterdiği yoğun ilgi göz ardı edilemez. Türkiye, Holokost zamanında, savaştan kaçanlara kucak açan bir ülkeydi. Nazi rejimi tarafından uygulanan acımasız politikalara karşı durup, savaşa girmemek için büyük çaba sarf etti. Türkiye, antisemitizme maruz kalan Nazi Almanya’sı ve Avusturya’dan kaçan çok sayıda bilim insanı ve sanatçıya da kapılarını açtı. O dönem, Avrupa ülkelerinde görevli diplomatlarımız, kendi hayatlarını tehlikeye atma pahasına, kayda değer sayıda insanı ölüm kamplarına gitmekten kurtarmışlardı. Türkiye’de doğduğum için hep şükreder, kendimi şanslı hissederim.
Sizce, dünyada Hitler’in Nazi ruhu hâla devam etmiyor mu? Savaştan sonra insanlığa bırakılan bu kara lekenin kaybolması mümkün mü?
Bence, dünyada ırkçılık hep olacak. Bu kaçınılmaz. Yaşananlar değişmez ama ders alınabilir ve asla unutulmamalı. Öldürmek kolaydır; yaşatmak zordur. Siz zor olanı seçin. Bir insanı kurtarmak elinizdeyse, kurtarın. Teilim kitabında “Dünya, iyilik üstüne kurulmuştur” yazar. İnsan geçmişini bilirse, geleceğe daha iyi bakabilir diye düşünüyorum. İşte tam da bu sebepten, Holokost ile ilgili birçok hikâyeyi içeriğinde topladığım kitabımın, kütüphane raflarında yer alması gerektiğine inanıyorum.
Yolda yeni bir kitabınız var mı?
Etrafımda yaşanan fakat dile getirilmeyen, aşk öykülerinden oluşan yeni bir kitabım var yolda. Ayrıca, bir kaç araştırma kitabım daha olacak. Bunları da zamanı geldikçe, hep çok yazmak istediğim romanlar takip edecek.
‘Eğer insan eline bir demet ot alırsa, hepsini bir seferde kıramaz; oysa her seferinde bir tane alarak, bir çocuk bile onları kırabilir. Siz bir demet haline gelene kadar, kurtuluş gerçekleşmeyecektir.’ - Midraş