Doğu Kudüs Filistinliler için kuracakları Filistin Devleti’nin başkenti. İsrailliler için ise Kudüs ebedi ve bölünmez başkentleri. İsrail için Amerikan elçiliğin Kudüs’e taşınmasının sembolik anlamı bile çok büyük. Ancak bu karar aynı zamanda uzun zamandır yokmuş varsayılan bir sorunu da hortlatacaktır; Filistin. Yokmuş sayılan diyorum çünkü Filistin sorunu artık bölgede gündem maddesi değil. İç savaş, terör tehdidi, ekonomik problemler derken her ülkenin başından büyük sorunları var. Bu da yılların eskitemediği Filistin konusunun geri plana atılması ile sonuçlanıyor. Bu süre zarfında İran tehdidi, İsrail’i Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile yakınlaştırdı. İsrail’in teknolojik gücü, Doğu Akdeniz’de oyun kurucu konumu birçok yeni işbirliğini doğurdu. Daha önceleri Arap ülkeleri tarafından tanınması Filistinlilerle yapacağı barış anlaşmasına bağlanan İsrail, Sünni ülkelerle ilişkilerini daha önce hiç olmadığı kadar iyileştirdi. İlişkilerdeki bu dikkat çekici gelişmeler Filistin söz konusu olduğunda bu ülkelerin İsrail tarafını tutacakları anlamına gelmese de, kendi çıkarları söz konusu olduğunda Filistin konusunu ötelemelerini, görmezden gelmelerini sağlıyor. Karel Valansi – www.t24.com
MAURIZIO Cattelan, günümüzün en tartışmalı sanatçılarından biri. Onun son sergisini 2011 yılında New York’ta Guggenheim Müzesi’nde görmüştüm.
Sanatı bırakmıştı ama şimdi Paris’te bir sergiyle dönüyor.
Paris Match dergisinin son sayısında onunla yapılan mülakattan öğrendim. 2001 yılında yaptığı ve “O” adını verdiği bu Hitler heykeli 17 milyon dolara satılmış.
O yazıdan öğrendim ki, bu heykeli satın alan kişi ‘Holocaust’tan canlı kurtulabilen bir Yahudi’nin mirasçısıymış.
Benim gibi derginin muhabiri de “Bu nasıl bir duygudur” diye sormuş.
Cattelan’ın cevabı şu: “Bu onların kesin rövanşıydı”.
Ertuğrul Özkök
1913’te Sivas’ın Gürün ilçesinde doğan ancak Ermeni Soykırımı sırasında Suriye çöllerine sürülenler arasında yer alan Dzarugyan, “Çocukluğumuz olmadı, çünkü Ermeni’ydik ve yetimdik” dedikten sonra sözü Yahudi mahallesinin hayatındaki yerine getiriyor. Ve satırları ile bir dönem Halep’teki Yahudi toplumunun varlığına da şahitlik ediyor…
“Hayatımız altüst olmuştu, kaderimiz altüst olmuştu, günlerin anlamları ve isimleri altüst olmuştu. Hıristiyan çocuklardık ama pazar gününün değil cumartesiyi beklerdik. Pazar diğer günlerden farklı değildi; o gün ne ekmek bir parmak daha kalın ne de güneş biraz daha sıcak olurdu. Fakat cumartesi Yahudilerin Şabat’ıydı ve bizler yüzlercemiz Yahudi mahallesinin dar sokaklarına doluşur, yağmurun altında saatlerce yalınayak, tir tir beklerdik. İnatla, korkusuzca ve yüzsüzce beklerdik. İğneli beşikler, mayasız hamurları için kurban ettikleri Hristiyan çocukların kanları, Yahudilere mal edilmiş hiçbir işkence efsanesi bize mani olmazdı. Kapalı kapıların önünde bekler ve kandili yakalım veya mangalın küllerini karıştıralım diye çağrılalım da, karşılığında bir parça ekmek, bir avuç kuru üzüm ya da kabak çekirdeği versinler diye dua ederdik. Çocukluğumuzda hayat böyleydi ve o hayat bizimdi.”
Serdar Korucu
2016 da İspanya'dan İzmir'e göç etmiş Yahudilerin bir dönem yoğunlukla yaşadığı Yahudihanelerden biri olan Basmane'deki Tarihi Manisa Akhisar Oteli; sinema, tiyatro, müzik, fotoğraf, karikatür ve edebiyat çevresinden 71 sanatçının fotoğraflarından oluşan "Yavuthane'de yaşam var, kültür insanlarımız ile" adlı fotoğraf sergisi bir buçuk yıllık bir süreçte tamamlandı; Konak Belediyesi'nin destekleriyle açıldı.
Bu serginin hikâyesi de şöyle: Osmanlı İmparatorluğu döneminde İspanya'dan göçle gelen Yahudilerin birbirine dayanarak kurdukları yeni yaşam alanları olan ve İzmirlilerce Yavuthane olarak adlandırılan aile evleri İzmir'deki Yahudi varlığının en önemli izlerinden biri. İzmir'e özgü bir yaşam biçimi olan Musevi aile evleri "kortejo", (yavudhane) İspanya'dan göç etmiş yoksul Musevileri bir araya toplamıştı. 1950'lerin kortejo/ailevleri dar bir koridor etrafında sıra sıra dizili tek göz odalardan oluşur. Avlu, kapı önlerinde oturmuş çiğdem çitleten kadınlar, ortalıkta koşuşturan çocuklar, iplere dizili çamaşırlar görüntüsü içindedir. Avlunun karşısında bir çamaşırhane, tuvaletler, banyo, lavabo ortak olarak kullanılır. Odalarda kalanların çoğu on yıllık, beş yıllık, iki yıllık sürelerde bu odaları evi gibi kullanır. Elektrik ve su yoktur. Avlunun ortasında bir tulumbadan su çekilir. Aile evlerinin cümle kapıları genellikle kapalı olur ve dışarıdan baktığınızda içerideki yaşamı göremezsiniz. Yabancıysanız sizi zaten içeriye de almazlar. Kendilerini emniyete almak için böyle önlemler almaya mecbur hissediyorlar, kapıları gece belli saatte kapanır, anahtarlar odacı başındadır, herhangi ani bir olay, hastalık gibi, doğum gibi, olursa odabaşı gelip kapıyı açar. Ancak günlük geçinen fakir Yahudilerin oturduğu yerlerdi buralar. Erkekleri günübirlik işlerde çalışırlar, hanımları evlere günlük çamaşır ve temizlik işlerine giderler.
1948'de İsrail Devlet'inin kurulmasıyla İzmir'den İsrail'e büyük göç olur; aile evlerinde yaşayan yoksul Yahudiler kenti terk ederler. Aynı yıllarda, sanayi ve teknolojinin gelişimiyle birlikte Anadolu'da göçe hazır bir nüfus oluşur. Göç bu nüfusun tek çıkış yoludur. Kentlerde ve tarımda makineleşmenin insan emeğine olan gereksinimi ucuz emek gerekliliğiyle birleşince büyük köylü nüfusun ilk önce yakın bölgelere göç ettiği görülür. Yavudhaneler, bu işçi sınıfının yeni konutları olur. Bir zamanlar yoksul Musevi ailelerinin boyoz pişirdiği avlularda, sübye içtikleri odalarda, o günler bambaşka hikâyelerle devam eder. 1492 yılında İspanya'dan Türkiye'ye gelen Sefarad Yahudilerinden sonra kortejolar hayatın sillesini yemiş, yalnız, tutunamamış, terk edilmiş, kaybolmuş, yaşamdan ümidini kesmiş yoksul halkın yeni mekânı olur.
Raşel Rakella Asal
Yine sanal dünyada yaşayan bizim trol medyasında alttan alta Trump’ın ‘İsrail karşıtı’ olduğuna dair bir şayia yayıyorlar. Trump, New York sosyetesinin her bireyi gibi İsrail dostu bir isim. Daha da ötesinde, Obama nefretini gizlemeyen Binyamin Netanyahu’nun kişisel dostu. Kızı Ivanka, Yahudiliği seçti. Kendi dininden çıkıp bir ‘conversion’ süreciyle Musevi oldu. Bildiğim kadarıyla damadı, yani Ivanka’nın kocası, bir Ortodoks Yahudi ve İsrail’e bağlı bir işadamı. Benim açımdan bunların hiçbirinin sakıncası yok. Ailelerde dini çeşitlilik iyidir. Ama Trump etkisinin İsrail-Filistin meselesinde yıllardır baz alınan ‘Two state solution’ (2 devlet çözümü) yani nihai çözümün yan yana ve eşit statüdeki İsrail ve Filistin devletleri olması yönündeki fikri öldüreceği aşikâr. Filistinlilerin devlet olma hayalleri, bugün biraz daha uzak.
Aslı Aydıntaşbaş
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/630050/Trump_icin_delirenlere....html
İsrail, ABD seçimlerinde her zaman öncelikli bir konu, Trump için de öyle. Seçildiğini öğrendiği gün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ilk fırsatta görüşmek üzere ülkesine davet etmesi de bu durumu teyit ediyor. Gelelim Kudüs konusuna. Bu seçimlerde Amerikan büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması adaylardan Donald Trump dışında Ted Cruz, Marco Rubio’nun da ajandasındaydı. 1995 yılında kabul edilen kanuna göre ABD’nin 1999 yılına kadar elçiliğini Kudüs’e taşıması öngörülüyordu. Ancak o tarihten beri gelen her başkan -Obama dahil- ulusal güvenlik endişelerini öne sürerek kararın uygulamaya geçme tarihini erteledi.
İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki olduğunu ve İran anlaşması sonucunda İsrail’e daha çok destek verilmesi gerektiğini belirten Trump’ın elçilik taşıma konusunda sözünü tutup tutmayacağı gerçek bir merak konusu. Sözünü tutmaz ve elçiliği taşımazsa, kararı ertelemeyi tercih eden başkanlar kervanına katılır.
Peki ya sözünde durur ve Amerikan elçiliğini Kudüs’e taşırsa?
O zaman ABD, İsrail Devleti’nin başkentinin Kudüs olduğunu resmi olarak tanımış olur. Kudüs’ün bölünmezliği süper güç Amerika’nın bu kararı ile tescil edilmiş olur. Arap-İsrail sorununda açıkça taraf almış olur.
Doğu Kudüs Filistinliler için kuracakları Filistin Devleti’nin başkenti. İsrailliler için ise Kudüs ebedi ve bölünmez başkentleri. İsrail için Amerikan elçiliğin Kudüs’e taşınmasının sembolik anlamı bile çok büyük. Ancak bu karar aynı zamanda uzun zamandır yokmuş varsayılan bir sorunu da hortlatacaktır; Filistin.
Yokmuş sayılan diyorum çünkü Filistin sorunu artık bölgede gündem maddesi değil. İç savaş, terör tehdidi, ekonomik problemler derken her ülkenin başından büyük sorunları var. Bu da yılların eskitemediği Filistin konusunun geri plana atılması ile sonuçlanıyor. Bu süre zarfında İran tehdidi, İsrail’i Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile yakınlaştırdı. İsrail’in teknolojik gücü, Doğu Akdeniz’de oyun kurucu konumu birçok yeni işbirliğini doğurdu. Daha önceleri Arap ülkeleri tarafından tanınması Filistinlilerle yapacağı barış anlaşmasına bağlanan İsrail, Sünni ülkelerle ilişkilerini daha önce hiç olmadığı kadar iyileştirdi. İlişkilerdeki bu dikkat çekici gelişmeler Filistin söz konusu olduğunda bu ülkelerin İsrail tarafını tutacakları anlamına gelmese de, kendi çıkarları söz konusu olduğunda Filistin konusunu ötelemelerini, görmezden gelmelerini sağlıyor. Yaşanan bu soğuk barış hali konu Kudüs olduğunda değişebilir. Arap Baharı ile birlikte bölgede kurulan ve İsrail’in de katıldığı ittifaklar zinciri dağılabilir ve Orta Doğu yeni bir şiddet sarmalının içine girebilir.
Karel Valansi
http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/trump-kudus-vaadini-yerine-getirecek-mi,15871
Netten okumalar
http://canakkalegundem.net/2016/11/14/bir-asrin-ustasi-kohen/
http://www.egetelgraf.com/tescil-edince-is-bitiyor-mu/
http://www.avlaremoz.com/2016/11/09/ic-dusmanlar-hainler-ve-kristal-gece-melike-karaosmanoglu/
http://t24.com.tr/foto-haber/insanlik-tarihinin-utanc-kampi-auschwitzin-korkunc-yuzu,5846
https://eksisozluk.com/turk-yahudilerinin-sessiz-sedasiz-yasamalari--5227211
http://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/biz-hep-buradaydik-ya-siz-nereden-geldiniz-i-9383
Netten seyredin
https://www.youtube.com/watch?v=JRz4Rme98tA
Takılan tweetler