Bir konser programı düşünün ki üç piyanolu, hem de üç tane iki piyanolu eser içersin. Bir de üstüne üstelik üçte ikisi 20. ve 21. yüzyıl eserlerinden oluşsun. İşte Adana dinleyicisi, Atatürk’ü anma etkinlikleri kapsamında, Antonio Pirolli yönetimindeki Çukurova Senfoni Orkestrası’nın 11 Kasım tarihli konserinde, böyle bir programı dinleme şansına sahip oldu.
Konserin solistleri de programı kadar özeldi: İki çok değerli devlet sanatçımız Ayşegül Sarıca ve Hüseyin Sermet, İTÜ-MİAM öğretim üyesi piyanist Jerfi Aji ve piyano pedagogu Ani Arsu. Ata’ya saygı duruşunun ardından sahne alan Ayşegül Sarıca ve Hüseyin Sermet, Mozart’ın mi bemol majör iki piyano için konçertosunu seslendirdi. Bu tür eserlerin en büyük zorluğu iki farklı piyanistin, iki farklı piyanoda tını bütünlüğünü sağlamasıdır. Efsanevi Beaux Arts Trio’nun piyanisti Menachem Pressler’in söylediği üzere çok iyi üç solistin bir araya gelmesi ile çok iyi bir üçlü oluşması hiç ama hiç kesin değildir. Bu söylemi normalde birlikte çalmayan ve her biri çok iyi birer piyanist olan piyano ikililerine de rahatlıkla uyarlayabiliriz. Ve bu konserde iki usta devlet sanatçımız Sarıca ve Sermet, bırakın kendi tını farklılıklarını, piyanoların da tüm tını farklılıklarını bertaraf ederek, adeta stereofonik kayda eşdeğer bir dinleti sundu seyirciye.
Aranın ardından sırada genç Türk bestecisi Çağlar Arsu’nun orkestra, ses ve iki piyano, sekiz el için Auratorio adlı eserinin dünya prömiyeri vardı. Arsu’nun, var olan en eski dua olarak bilinen Sanskritçe bir mantra üzerine kurguladığı eser, kendisinin belirttiği üzere “zorlayıcı fakat anlaşılır yapısıyla” hem orkestra hem de solistler için ciddi bir meydan okumaydı. Başarı, deneyimli orkestra şefi Antonio Pirolli’nin yadsınamaz ustalığı öncülüğünde geldi. Çok büyük disonanslar içermeyen dokularla bezeli, ritim oyunlarına dayalı ostinatolar (tekrarlanan) içeren esere dinleyici beğenisini ayakta uzun bir alkışla sundu.
Konserin son eseri olan Francis Poulenc’in iki piyano için re minör konçertosunu Hüseyin Sermet ve Jerfi Aji seslendirdi. Poulenc’in Prenses de Polignac için 1932’de bestelediği konçertoda Fransız çocuk şarkıları ve Mozart piyano konçertosundan alıntıların yanı sıra, cazın, Fransız cabaret’sinin ve pentatonik gamelanın (Endonezya halk müziği) etkisi çok aşikârdır. Piyanoların hemen hemen hep çaldığı ve piyanistlerden teknik gösterişten ziyade keskin, mükemmel bir beraberlik gerektiren bu eserde, Sermet ve Aji çok başarılı bir ikili oluşturdu. Son derece keskin bir şekilde ve büyük bir coşkuyla sona eren konçertonun ardından, dinleyicinin ayakta süren alkışları konserin bitmesine izin vermedi. Hüseyin Sermet ve Jerfi Aji bu alkışlara Darius Milhaud’nun Scaramouche Süiti’nden Brasileira eseriyle cevap verdi.
Sanırım Adana dinleyicisi tarihinde ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde 20. ve 21. yüzyıl müziklerini deneyimliyordu. Tepkileri muhteşemdi. Ve bir kez daha önyargıların ve yaftalamaların ne kadar tehlikeli olduğunu düşündüm. Güncel müzik, modern müzik gibi tanımlamalara gerek var mı gerçekten? Basitçe müzik demek neden yeterli değil acaba? Müziğin iyisi ve kötüsü vardır. Eğer müzik hakkıyla da yorumlanmışsa dinleyici ne olursa olsun onu hissedecek ve yüceltecektir. Bu konserde olduğu üzere!