Web´den seçmeler

• Kadim kültürlerin birbirleriyle olan yakın ilişkilerine karşın, ithal bir İslamcılık, ister istemez kamu diplomasisi yürütülmesinde önemli bariyerler teşkil etmektedir. Tüm endişelere karşın, iki ülke de Doğu Akdeniz’deki tehdit ve fırsatlar üzerine, ilişkileri normalleştirme kararı almışlardır. Ortadoğu’da şu an en yoğun olarak gündeme gelen konu, Suriye’deki belirsizliktir. 1982’deki I. Lübnan Savaşı’nın akabinde, Suriye kontrolündeki Bekaa vadisinde, ASALA terör örgütüne karşı birlikte müdahale eden Türk-İsrail istihbaratlarının işbirliği, 1998’de PKK terör örgütü başının Suriye’den çıkmasında, Türkiye-İsrail baskısı, İsrail istihbaratının Öcalan’ın Türkiye’ye iadesinde ABD ile birlikte katkıları, iki ülkenin, Suriye üzerindeki ortak mesaisinde dikkat çekmektedir. DENİZ TANSİ – www.politikaakademisi.org

İzak BARON Diğer
23 Kasım 2016 Çarşamba
  • ASLINDA BÜYÜKELÇİ’NİN DEDİĞİ GİBİ, İLİŞKİLERİN GELİŞMESİ İÇİN GEREKLİ MEKANİZMALAR VE SİYASİ İRADE VAR. NE VAR Kİ KRİZ SÜRESİNCE KULLANILAN ÜSLUP VE YAŞANAN GERGİNLİK HER İKİ TARAFTA DA KAMUOYUNDA OLUMSUZ BİR İZ BIRAKMIŞTIR

Şimdi gelinen noktada iki taraf da ilişkilere bundan sonra nasıl bir ivme kazandırılacağını düşünüyor. Önceki akşam İstanbul’da İsrail Başkonsolosu Shai Cohen, diplomatların, işadamlarının ve akademisyenlerin katıldığı bir toplantıda, işbirliğinin gelişeceği umulan başlıca alanları saydı. Ekonomik alanda enerji bunların başında geliyor. Bunun yanı sıra siyasi ve stratejik diyalog ile güvenlik alanında -terörle mücadele- işbirliği, onun deyişiyle önemli bir “ana başlık” oluşturuyor. İki ülkenin de karşılaştığı sorunlar ve bölgedeki gelişmeler böyle bir işbirliği ihtiyacını hissettiriyor.

Başkonsolos’un ev sahipliği yaptığı toplantıda konuşan Türkiye’nin eski Tel Aviv (ve Washington) Büyükelçisi Namık Tan Türk-İsrail ilişkilerinin artık geride kalan krizden sonra “doğal mecrasına” dönmekte olduğunu belirtti. Tan’ın deyişiyle, ilişkiler şimdi yeni bir aşamaya giriyor; ancak bunun gerçekleşmesi biraz zaman alacaktır.

Aslında Büyükelçi’nin dediği gibi, ilişkilerin gelişmesi için gerekli mekanizmalar ve siyasi irade var. Ne var ki kriz süresince kullanılan üslup ve yaşanan gerginlik her iki tarafta da kamuoyunda olumsuz bir iz bırakmıştır. Şimdi ilişkilerin arzulandığı gibi rayına oturması için, öncelikle bu izlerin silinmesi ve güven ortamının oluşturulması gerekiyor. 

Sami Kohen

http://www.milliyet.com.tr/israil-ile-yeni-bir-sayfa-dunya-ydetay-2346915/

 

  • KADİM KÜLTÜRLERİN BİRBİRLERİYLE OLAN YAKIN İLİŞKİLERİNE KARŞIN, İTHAL BİR İSLAMCILIK, İSTER İSTEMEZ KAMU DİPLOMASİSİ YÜRÜTÜLMESİNDE ÖNEMLİ BARİYERLER TEŞKİL ETMEKTEDİR

Türk-İsrail ilişkileri, elbette Mısır’la kıyaslanamaz. Hem 1949’dan beri Türkiye’nin -1978’e kadar- İsrail’i nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ilk ve tek ülke olarak tanıması, hem 1958’deki “Çevresel Pakt”tan beri süregelen askeri, istihbari ve savunma işbirlikleri, hem de 1997 ve 1998’deki ekonomik ve savunma kapsamındaki anlaşmalarla derinleşen ilişkiler, çok daha farklı ve kapsamlı bir çerçeveyi ifade etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İspanya engizisyonundan kaçan Yahudilerin 1492’de Osmanlı’ya kabul edilmesi, öte yandan daha önceki dönemlerden beri Anadolu’da yaşayan diğer Yahudiler, birlikte yaşama kültürünün verdiği komşuluk ilişkileri, elbette önemli avantajlardır. Bununla birlikte, özellikle ülkemize gerek ırkçı, gerekse dinci akımlar aracılığıyla sirayet eden anti-semitizm akımı, İsrail’in kurulmasından sonra yaşanan Arap-İsrail savaşları ve her bir çatışmanın ikili ilişkileri etkilemesi, İsrail’de 1970’lerin sonundan itibaren güç kazanan sağ akımların siyasetleri, ciddi bir sorunu zaman içinde beslemiştir.

Kadim kültürlerin birbirleriyle olan yakın ilişkilerine karşın, ithal bir İslamcılık, ister istemez kamu diplomasisi yürütülmesinde önemli bariyerler teşkil etmektedir. Tüm endişelere karşın, iki ülke de Doğu Akdeniz’deki tehdit ve fırsatlar üzerine, ilişkileri normalleştirme kararı almışlardır. Ortadoğu’da şu an en yoğun olarak gündeme gelen konu, Suriye’deki belirsizliktir. 1982’deki I. Lübnan Savaşı’nın akabinde, Suriye kontrolündeki Bekaa vadisinde, ASALA terör örgütüne karşı birlikte müdahale eden Türk-İsrail istihbaratlarının işbirliği, 1998’de PKK terör örgütü başının Suriye’den çıkmasında, Türkiye-İsrail baskısı, İsrail istihbaratının Öcalan’ın Türkiye’ye iadesinde ABD ile birlikte katkıları,  iki ülkenin, Suriye üzerindeki ortak mesaisinde dikkat çekmektedir. Bölgedeki yeni “büyük güç” Rusya, Türkiye-İsrail zemininde ilişkilerini güçlendirmekte, daha geçenlerde Rusya Başbakanı Medvedev, İsrail’i ziyaret ederek, mevcut siyasal tabloyu pekiştirmeye çalışmaktadır. Keza Türkiye-Rusya ilişkilerinde, “uçak krizi”nin ardından, 15 Temmuz kalkışması sonrası görülen işbirliği ve hızlı iyileşme, duruma daha da açıklık getirmektedir. Öte yandan, Rusya, Suriye’de Esad’la müttefikliğini somutlaştırmış, Doğu Akdeniz’de kalıcı askeri ve ekonomik bir statü elde etmeye soyunmuştur. İsrail’in en büyük tehdit ilan ettiği İran’la, kalıcı ve kapsamlı bir ittifak ilişkisini, hem Suriye özelinde, hem de Irak özelinde yoğunlaştırmaktadır. Diğer yandan, Türkiye,  düşmanlık yaşamasa da, İran ile Suriye ve Irak’ta zıt tutumlar sergilemekte, bölgesel rekabet her geçen gün artmaktadır. Suriye-İran-Rusya, Lübnan’da Hizbullah parantezinde bir araya gelmekte, Soğuk Savaş boyunca, baba ve oğul Esad’ın “terörü destekleme” politikalarına maruz kalan İsrail, bölgedeki yalnızlığını aşmaya çalışmaktadır.

Deniz Tansi

http://politikaakademisi.org/2016/11/17/turkiye-israil-barisi-dogu-akdenizde-yeni-statuko/

 

  • ORTAK ÇIKAR ALGISINA GELİNCE, HERKESİN DİLİNDE -HAKLI OLARAK- DOĞU AKDENİZ ENERJİ REZERVLERİNİN ÇIKARTILIP, GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE ALICILARA AKTARILMASI KONUSUNDAKİ MUHTEMEL İŞ BİRLİĞİ VAR. ŞİMDİLİK BU KONUDA BİR FİZİBİLİTE YAPILMIŞ DEĞİL

Her iki ülkenin de başlıca müttefiki olan ABD’nin, Türkiye ve İsrail arasında iş birliğinin geliştirilmesi için dışarıdan yaptığı telkinler geçmişte birkaç kez etkili olmuştur.

Son olarak, iç güvenlik ve terörle mücadele konusunun Ankara-Tel Aviv diyaloğunun önemli bir parçasını oluşturduğunu unutmamalıyız. 1980'lerde ASALA ve JCGA terörüne karşı iki ülkenin güvenlik birimleri arasındaki ilişkilerden bahseden yayınlar var. Bunu takip eden yıllarda PKK terörüne karşı bilgi paylaşımı olduğu iddiası da geçmişte dile getirilmişti. Hatta Öcalan’ın ele geçirilme süreciyle İsrail’i ilişkilendiren PKK destekçileri bu ülkenin Avrupa’daki diplomatik temsilciliklerine saldırmışlardı. Fakat iş terörün ve teröristin kesin bir tanımına gelip dayanınca, taraflar arasında derin görüş ayrılıkları olduğunu da unutmamalıyız. Mesela İsrail de, ABD gibi PYD’yi bir terör örgütü olarak nitelendirmiyor. Türkiye’nin resmî düzeyde ilişki kurduğu İslami Direniş Örgütü/Hamas ise İsrail tarafından muhatap kabul edilmiyor.

İlişkilerde yeni bir döneme girilirken yukarıda sözünü ettiğim faktörlerin çoğunun şu veya bu şekilde var olduğunu söylemek mümkün. Filistin Meselesi hâlâ ilişkilerin en hassas noktasını oluşturuyor. İsrail’in Gazze’ye ya da Kudüs’e yönelik bir olumsuz girişimi Tel Aviv’deki büyükelçimizin istişarelerde bulunmak için Ankara’ya çağrılması için yeter sebep oluşturacaktır.

Diğer yandan Suriye’deki durum ve İran’ın bölgedeki artan faaliyetleri yeni bir sayfa açılmasını mümkün kılan unsurlardandır. Ortak çıkar algısına gelince, herkesin dilinde -haklı olarak- Doğu Akdeniz enerji rezervlerinin çıkartılıp, güvenli bir şekilde alıcılara aktarılması konusundaki muhtemel iş birliği var. Şimdilik bu konuda bir fizibilite yapılmış değil. Kıbrıs görüşmelerinde bir çözüm umudu belirirse, söz konusu iş birliği çalışmaları hız kazanacaktır. Ama Rusya’nın bölgedeki varlığı artık dikkate alınmayı gerektiriyor.

PKK ve DAEŞ terörüyle mücadelede bilgi paylaşımı olup olmayacağını bugünden kestirmek zor. ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte Ankara-Tel Aviv hattında güvenlik iş birliğinin artırılması için Washington’dan güçlü tekinler geleceği ise tahmin edilebilir...

Çağrı Erhan

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/594214.aspx

 

  • HER SABAH SİL BAŞTAN TAZE BİR GÜNE BAŞLAR GİBİ YENİ BİR SAYFAYA BAŞLAMAK. BÖYLECE HER ŞEYİN DAHA İYİ OLACAĞINI UMMAK MI İSTEĞİMİZ? EĞER ÖYLEYSE BU GERÇEKLEŞMEYECEK. ACILAR ÜZERİNE ACILAR, YARALAR ÜZERİNE YARALAR GELDİKÇE, ONUN ACISI BUNUN ACISI DİYE AYRIM YAPTIKÇA HİÇ BİR ŞEY GEÇMEYECEK, DÜZELMEYECEK

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor.

Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar.

Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı. Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya da unutmak istiyoruz. Her şeyi unutmak. Her sabah sil baştan taze bir güne başlar gibi yeni bir sayfaya başlamak. Böylece her şeyin daha iyi olacağını ummak mı isteğimiz? Eğer öyleyse bu gerçekleşmeyecek. Acılar üzerine acılar, yaralar üzerine yaralar geldikçe, onun acısı bunun acısı diye ayrım yaptıkça hiç bir şey geçmeyecek, düzelmeyecek.

Zaman geçer, belki bir gün bir araştırmacının, bir romancının ilgisini çeker, bu konuda bir kitap yayınlanır. Struma’yı Zülfü Livaneli, Bahar Feyzan’ın romanlarında ilk defa duyabilirsiniz o zaman mesela, gerçek mi değil mi bilmeden. Hatta belki çok beğenilir hem kitabı çıkar hem de filmi çekilir. Varlık Vergisi’nin anlatıldığı Salkım Hanımın Taneleri gibi. Orada ilk defa görürsünüz haksızlıkları. Hele televizyon dizisi olursa, konuyu öğrenmeyen, bilmeyen kalmaz sanırım.

Büyük şaşkınlıkla öğrendim ki 15-20 Kasım 2003 terör saldırılarını üniversite öğrencileri bilmiyor. Sohbet sırasında fark ettim. Evet bilmiyorlar. Diğerlerine de sordum, cevapları hep hayal meyal...

13 senede unutturmayı başarmışız...

Karel Valansi

http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/unutmayacagiz,15944

 

  • “YANDAN DÜĞMELİ BEJ KAZAK GİYİYORDU …”

15 Kasım 2003. Sadece ben olduğum, olduğum gibi doğduğum için benim varlığımı yok etmek isteyen insanların var olduğunu anladığım gün.

Bir Yahudi olduğum için.

Bugün, 13 sene sonra hala, o gün hissettiğim derin duyguları hissediyorum. Fiziksel acı, yalnızlık, öfke, yardım edilemezlik ve kendine acıma. Kurtulanların suçluluğu…

Yukarıdakileri yazmamın sebebi, bu cümle sonrası anlatacaklara kendimi hazırlayabilmekti. Bugün Türk Yahudi Topluluğu Başkanı’nı aşağıdaki tweet’i attı:

“15 Kasım 2003: … bir anneye “acaba ne giyiyordu?” diye sormak zorunda kalalı 13 yıl olmuş.. Yılları sayan için!”

Bu tweetin altında çok sade başka bir tweet gözüme çarptı…

“Yandan düğmeli bej kazak giyiyordu …..”

Gözlerimde yaşlarla, ve kalbimde sevgi ve nefretle: Üzgünüm…

Jack Gözcü

http://www.avlaremoz.com/2016/11/17/yandan-dugmeli-bej-kazak-jack-e-gozcu/

 

Netten okumalar

 

  • ‘PLANCK TRAJEDİSİ’ - ENDER HELVACIOĞLU

http://www.abcgazetesi.com/planck-trajedisi-7438yy.htm

 

  • BOYOZUN İTİBARINI “İADE” EDİYORUZ – NURHAYAT TALAY

http://www.egetelgraf.com/boyozun-itibarini-iade-ediyoruz/

 

  • İSRAİL TUNUSLU YAHUDİ’Yİ ANKARA’YA NEDEN BÜYÜKELÇİ ATADI? - ÖMÜR ÇELİKDÖNMEZ

http://www.kafkassam.com/israil-tunuslu-yahudiyi-ankaraya-neden-buyukelci-atadi.html

 

  • AMERİKA’DA BİR TÜRK SANATÇI: RENAN KOEN - SUZİ SABANER

http://www.birgun.net/haber-detay/amerika-da-bir-turk-sanatci-renan-koen-136317.html

 

  • YAHUDİLER DE TÜRKİYE’Yİ TERK EDİYOR

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/632521/Yahudiler_de_Turkiye_yi_terk_ediyor.html

 

  • DİN FOTOĞRAFI ÇEKERKEN ORADA OLDUĞUMU HİSSETTİRMEMEYE ÇALIŞIYORUM

http://www.beyazbalikesir.com/din-fotografi-cekerken-orada-oldugumu-hissettirmmeeye-calisiyorum/

 

  • JOSEPH MENGELE: YAHUDİ ÇOCUKLARIN ÖLÜM MELEĞİ “MENGELE AMCA”SI…

http://www.edebiyathane.com/joseph-mengele-yahudi-cocuklarin-olum-melegi-mengele-amcasi/

 

  • FERHAT ATİK, LİMMUD FESTİVALİ'NDE SUNUM YAPTI

http://www.kibrispostasi.com/ferhat-atik-limmud-festivalinde-sunum-yapti-21112016

 

  • FRİDA ANLATIYOR: “DIŞLANIYORSUN, YOK SAYILIYORSUN, ANTİSEMİT ÖNYARGILARLA KARŞILAŞIYORSUN…” - SÜHEYLA YILDIZ

http://www.avlaremoz.com/2016/11/20/frida-anlatiyor-dislaniyorsun-yok-sayiliyorsun-antisemit-onyargilarla-karsilasiyorsun/

 

Takılan tweetler

 

DurumBundanİbaret ‏@bundan_ibaret  20 Kas

Yahudi takvimine göre tam 13 sene önce bugün yine Yahudiliğimizden vurulmuştuk...

 

 

Natali AVAZYAN ‏@NataliAVAZYAN  18 Kas

Çanakkale Gelibolu, 1919 Musevi Veteriner...