Merve Mazon/ Hayfa
Yaklaşık bir ay önce İsrail’in Hayfa şehrine taşındım. Geçtiğimiz hafta, İbranice öğrenmek için devam ettiğim ulpan sınıfında hocamızla İsrail’in birçok bölgesinde artarda çıkan yangın haberlerini daha yeni tartışmıştık ki, Zikron Yaakov, Yeruşalayim, Neve Şalom, Modiin derken bir anda yangının bulunduğum Hayfa şehrinde, Carmel Tepesine de sıçradığını öğrendik. Bu haberi öğrenmemizden kısa bir süre sonra hocalarımız yangından etkilenen yerleri açıklayarak ve en ufak bir ihtiyacımızda irtibata geçmemizi bildirerek okulun kapatılacağını söyledi ve herkesi evlerine gönderdiler. Hayfa Üniversitesi tamamen boşaltılmıştı.
Ulpan’dan çıktığımızda herkes şaşkın ve tedirgindi. Tepede yoğun dumanı ve rüzgârla hızla ilerlediğini açıkça görebiliyorduk. Sokakta hayat normal akışında devam ediyordu. Bu durum bizi biraz olsun sakinleştirse de yurda döndüğümüzde birçok arkadaşım hafta sonu için şehri terk etmeye karar vermişti bile. Daha sonradan on binlerce kişinin evlerini boşaltmak zorunda kalması, güvenlik önlemleri için tren seferlerinin durdurulması gibi etkenlerden bir saatte ulaşabilecekleri bölgelere altı saatte vardıklarını öğrenecektik.
Biz ise dört kişi paylaştığımız yurt dairesinde iki kız kalmıştık. Dışarıdan 2-3 dakika arayla geçen ambulansların siren sesleri geliyordu. Gözümüz sürekli camda, tepedeki dumanları kontrol ederken bir yandan da haberleri takip ediyorduk. Kuru ve aşırı rüzgârlı hava şartlarının olumsuz etkisiyle hızla büyüyen yangınla savaşmak gittikçe güçleşiyordu, yangın bir türlü kontrol altına alınamıyordu.
Komşu ülkelerden yardım çağrısına ilk önce Türkiye, Rusya, Yunanistan, Hırvatistan ve İtalya yangın söndürme uçakları göndererek yanıt verdi. Filistinli itfaiye ekipleri de birçok farklı noktada çıkan yangınlara karşı sürdürülen savaşa destek verdi. Daha sonra Romanya, Bulgaristan, Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır ve Ürdün de yangına karşı müdahaleye yangın söndürme aracı ve uçağı yollayarak destek verdiler. 75 binden fazla kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı bu felakette, kurtarma ve destek ekiplerinin organize çalışmaları sonucu can kaybının olmaması gelişmeleri korku ve endişe ile takip edenleri sevindirdi.
Bir açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çıkan yangınların yüzde ellisinin kundaklama olabileceğini, araştırmaların devam ettiğini bildirdi. Netanyahu kundaklama sonucu çıkan her yangının terör saldırısı olarak değerlendirileceğini de ekledi. Bazı basın kuruluşları ülkenin birçok farklı yerinde çıkan bu yangınları ‘intifadanın değişen yüzü’ olarak tanımlandı. Polis, kundaklama suçlamasıyla 24 şüphelinin gözaltına alındığını açıkladı.
Bütün bunlar yaşanırken sosyal medyada birçok dayanışma hikâyesi de göze çarptı. İhtiyacı olanlara kapıları açanlar oldu. Hatta online platformlarda ev ya da oda kiralama hizmeti veren şirketlerinden birinin, ihtiyacı olanlara yardımcı olma çağrısı ve ücretsiz konaklama sağlayarak destek olmak isteyenlerle buluşturma olanağı sunması bu zor günlerde kalbimizi ısıttı. Diğer yandan bunu fırsat bilen, böyle bir felaketi, nefret söylemleri ve neredeyse kutlamaya varan paylaşımlarla karşılaşmak insanlık adına gerçekten çok üzücü.
Yaklaşık altı sene önce Karmiel bölgesinde çıkan başka bir yangında, şehrin tamamen yok olmasına rağmen bugün tekrar inşa edilmiş dimdik ayakta duruyor olması, her felaketten güçlenerek çıkılmasına örnek teşkil ediyor. Aynı şekilde yangından etkilenen yerlerin de en kısa zamanda eskisinden de iyi olması ve benzer felaketlerin son bulması umuyorum.