Yine başımız sağ olsun, yine büyük acı, yine, yine… Akademide öğrencilere propagandayı anlatırken, klasik olarak; kara, gri ve beyaz diye sınıflandırmanın artık yetmediğini anlıyor insan. Çünkü propagandanın dördüncü bir türü ile giderek artan bir şekilde ve iç içe yaşıyoruz: ‘Silahlı propaganda’.
Silahlı teröristler -kötü anamda- bir propaganda aracılarıdırlar. Onların saldırı emirlerini verenlerin bir çeşit barbar mesajlarıdırlar. O mesaj ise, korku salarak halkın, yaşamakta olduklarından geri adım atması, mesaj veren barbarların istediklerinin korku ile sonuca ulaşmasıdır. Politik psikolojinin dehası kabul edilen psikiyatrist Prof. Dr. Vamık D. Volkan, “Bir toplumda en hızlı yayılan şey korkudur” der.
Terörist gruplar, temel bir bilgi ile, devlet ölçeğinde bir desteğe sahip olmadan varlıklarını sürdüremezler. Ülkemizi çevreleyenler de öyle. Şimdilerde terörizme, bir alt sınıf yakıştırması ile ‘etnik örgütlenme’ ifadesi eklenerek ‘etnik terörizm’den bahsediliyor. Bu bir literatür isim. Aslında kökensel bir terörden bahsedilse de terör, bireyler tarafından yapılmaktadır. Terör, psikolojik olarak organize dilmiş, aklı kodlanmış, ikna edilmiş, vicdansız bireyler tarafından eyleme dönüşür.
“Etnik teröristler diğerlerinden çok farklı değildir. Tıpkı diğer teröristler gibi, hedef aldıkları grubu, terörle etkileme amacını güderler, bunu da rastgele yaptıkları şiddet olayları ile gerçekleştirirler” der Jan Narveson, ‘Terrorism and Morality’ kitabında.
***
Özellikle 2. Dünya Savaşı’nda ‘propaganda’ diye yaratılan ve kullanılan yapının temeli, öldürmeye, yok etmeye yönelikti. Manipülasyon, dezenformasyon gibi hileler yanında, silahı kullanarak hedef aldıkları grupları yok etmeyi ve sözde başarmayı planlayıp faaliyet yürütmüşlerdi.
Bunların yaşandığı tarihler çok eski değil. Yeniden olma ihtimalleri de, imkânsız değil!
Bir yandan gözle görülür bir ilerleme ile nasyonalizm artarken, diğer yandan terör örgütleri ve grupları da korkutmak ve sindirmek için silahlı eylemlerle ‘propaganda’ yapıyorlar.
Tüm bu süreç insan ölümü demek. Gözle görülür bir gerçekle, kimi devletlerin, terörle yakın ilişkide ve destekçisi olduğu görülürken, bunun önlemez olması, insan ölümü kadar acı bir gerçektir.
Öyle ki, ‘terör’ tanımı küresel ölçekte bir bütünlük kazanmış olmasına rağmen, ‘terör örgütlerinin’ aynı ölçekte tanımlanamaması ve bir ülkenin terör örgütü dediğine, diğer bir ülkenin aynı tanımı kullanmaması, insanı ölen ülkenin canını, kat ve kat fazla yakmaktadır.
Peki, terörün tanımı küresel bir tanım görürken, örgütler neden aynı ölçekte tanımlanamıyor?
Bu soru terörün hem sebebi hem de sonucu aslında.
Uluslararası ilişkileri yer altı işleri yapmaya başladıklarından bu yana, terörle de ilişki içerisindeler. Bu da tehlikeli anlaşılan, tehlike yaratan bir kelimenin sayesinde oluyor: ‘Konjonktür’.
Dönemsel, çıkara göre, devrin durumu ile değişen bir kavram olması nedeniyle bu kelime, aslında sıkıntılı. Farklı farklı ve değişken şartların bir aradalığı ile oluşan zamanları ifade ediyor. Ancak iş terör ile alakalandırıldığında anlıyoruz ki, “bugün, birisinin işine Türkiye’ye bunları yapmak geliyorsa, terör bağlantıları kurulması da işine geliyor demektir.”
Tırnak içindeki ifade, koşulsuz bir şimdiyi anlatıyor.
Günün politik gereksinimi bakış açılarını farklılaştırıyor. Bunun kirli bir gereksinim olduğunu söylemek mümkün. FKÖ terör tanımlarına uygun eylemlerle İsrail Devleti’ne huzur vermezken, bir başka ülke onlara terörist dememiştir. Kıbrıs’ta Türkler EOKA’ya terör örgütü derken aynı günlerde Yunanlılar bu yapıya ‘savunma örgütü’ sıfatlarını yakıştırmışlardır. Türkiye’ye bela olan PYD’ye Amerika’nın ısrarla terör örgütü dememesi gibi…
Yinelemek gerekir. Terör, küresel bir tanıma sahipken, terör örgütleri konjonktürel olarak sıfatlar alır. Konjonktür ve terör bir arada kullanıldığında bu ifade daima ‘şimdi’yi anlatacaktır. Olduğumuz zamanı.
İşte buna ‘Terör Çağı’ diyebiliriz.
Bizi içine alan ve bir süre daha, insanlık ne yaptığının gerçekten farkına vardığında geç kalınmış olunacak bir çağ!
Dilerim kısa sürer ama ne kadar uzarsa uzasın bu çağ, alıştıramayacaklar bizi, terörle yaşamaya ve korkutmaya. Milletimizin başı sağ olsun, şehitlere Allah'tan rahmet, yaslı ailelerine ve ulusumuza başsağlığı dilerim.