Önce kendiniz için yazarken, savaş bitince savaş sırasında tutulan hatıra defterlerinin toplanıp değerlendirileceğini haber aldıktan sonra, daha dikkatli ve okurlara seslenir özenle yazıyorsunuz. Kişisel gelişiminiz hızlı ve esaslı. Yazarlığı hedefliyorsunuz, bu gerçekleşemiyor ama siz yıllarca en çok satan, en çok çevrilen, bütün dünyada okurları olan ve hiç unutulmayan bir çocuk yazarsınız. Adınız bütün kalplerde, sürgün, mülteci, ölmüş, öldürülmüş dünya çocuklarında. Bir masal zalimi çıkıp geliyor ve sizleri ihbar ediyor, bu bir Hollandalı. 4 Ağustos 944 günü Alman gizli servis polisi Gestapo küçük zindanınızı basıncaya kadar, hatıra defterini hep yazıyorsunuz… AYŞE KİLİMCİ – www.serbestiyet.com
“1945’te mağlup edildiği düşünülen faşizm hortlamış bulunuyor,” diye konuşan ve konuşmasında Suriyeli sığınmacılara da Holokost eğitiminin verilmesinin gerekliliğine işaret eden Dost-Niyego, çok çarpıcı tespitlerini, kimi satırbaşlarıyla şöyle sürdürdü:
– Birçok AB ülkesinde de muhafazakâr sağ yükselmiş bulunuyor. Holokost eğitiminde, anti-semitizm konusunda gençlerin eğitimi çok büyük önem taşıyor. Suriye’de yaşanan iç savaş sonucu oluşan göç dalgaları, aşırı sağ partilerin pozisyonlarını yeniden ele almalarına yol açtı.
– Son dönemdeki nefret söylemi, anti-semitizm ve İslamofobiyi hortlattı. İkisinin çok farklı ve tarihsel kökleri olduğu ve ayrımcılık ve saldırıların arttığı, cinsiyetin belirleyici olduğu, Yahudi ve Müslüman bireylerin dış görünüş yüzünden daha fazla saldırıya uğradığı ve bununla mücadelenin formel ve informel eğitimle mümkün olabileceği düşünüldü.
– AB ve ABD’de Müslümanlar ve Yahudiler, benzer sebeplerle saldırılara maruz kalıyorlar. AB deki aşırı sağ partiler, nefretlerini Yahudilerden, Müslümanlara kaydırıyor. (…) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) anti-semitizm raporlarına göre, AB’de de, kişiler ve mallara yönelik anti-semit içerikli 1614, İslamofobik ise 612 saldırı kaydedilmiş ama, burada kesinlikle bir karşılaştırma amaçlamıyoruz. Burada, ‘ilginç bir işbirliği’ de var. Çünkü oluşturulan Müslüman Yahudi danışma kurulu, ABD’li din ve işadamlarını kapsayarak, kipa ve başörtüsü özgürlüğü, göçmenler için hak savunuculuğu gibi konuları gündeme getiriyorlar.”
(…)
İBÜ’deki ‘Holokost Eğitimi’nin belki de en çok beklenen ‘canlı’ anında söz alan Holokost tanığı Alfred Münzer ise, yaklaşık 45 dakikalık ‘Film’ tadındaki ‘olağanüstü dramatik’ sunumunda, yaşaması adına kendisini sahiplenen ve Hollanda’da yaşamını sürdüren Endonezya asıllı Müslüman ‘anne ve babası’nın, kendisini korumak için neleri göze aldıklarını, ya da öz anne ve babasının bu sırada hayatta kalabilmek uğruna gizlendikleri akıl hastanelerinden, Nazi idaresindeki Philips veya Telefunken gibi elektronik ve savaş aygıtları fabrikalarına V2 roketleri için köle-işçilikle uzanan çetin bir yolda, nasıl ağır şartlar altında bulunduklarını özetliyor.
Annesinin, ailesine ilişkin çok küçük hatıra fotoğraflarını toplama kamplarında vücudunda sakladığını ve bugün bu karelerin Washington’daki müzede yer aldığını anlatan Münzer, İstanbul’da kendisini dinleyenlere özetle şu tavsiyede bulunuyor:
“Hepimiz koca bir İnsanlık topluluğunun üyesiyiz. Suriyeden gelen göçmenler ve sığınma hakkı arayanlar var. Ancak dünyanın verdiği karşılık yeterli değil. Bakın bugün Skype üzerinden konuşuyoruz, elimizdeki tüm iletişim kaynaklarını, bunları kullanıp soykırımla ilgili bir çok şeyi dünyaya yayabiliriz. Bunun olumlu faktörleri olabilir. İnsanların ayağa kalkıp doğru şeyi yapması gerekiyor.”
Münzer, savaş sonrasında kurulan Birleşmiş Milletler’in tarihteki öteki ‘Soykırım’ vakaları karşısındaki duruşu hakkında ise, Washington’da daha geçen hafta, 9 Aralık’ta dünyadaki soykırım tehdidine dikkat çeken müzeden yaptığı bağlantı ile, şu yanıtı veriyor:
“BM soykırımı engelleyecek diye düşündük. BM olmasaydı ne olacaktı diye düşündük. BM bugün için bir umut elbette, veya soykırım söz konusu olduğunda erken alarm veriyor, dolayısıyla yeni bir soykırımı engelleyebilir de. Bu program Başkan (Obama) tarafından da kabul gördü ama bunun için de zaman gerekiyor. Dünyada olup biten herşey için, hepimizin bir araya gelip talepte bulunması gerekiyor. Nefretin cinayete dönüşmemesi için bir araya gelmemiz gerekiyor.”
Holokost’tan kurtulan, doğru bir yargılama için doğru eğitimin gerekliliğine işaret eden Münzer ayrıca sözlerine son verirken, ABD’de artış gösteren ırkçılık ve anti-semitizm üzerine gelen bir soruya ise ‘çok, çok iyi bir soru,’ karşılığını vererek, şu yanıtı aktarıyor:
“Burada ve dünyada olanlar gerçekten endişe verici, sadece Yahudiler değil, özellikle de farklı görülen herkes, farklı dine mensup kişiler dışlanıyor. Modern teknolojinin negatif tarafı, bu nefret söylemlerini İnternet üzerinden hızla yayıyor olması. Bu çok korkutucu. Hiç bir zaman, 1933 yılındaki insanların geçtiği şeylerden geçilsin istemiyorum, hedef ben olmayabileceğim, ama nefretle çevrelenmiş olmak fikri çok korkutucu. Bunu özellikle gençlerle konuşmak istiyorum, hikâyemi paylaşıp, nefretsiz de bir yol olduğunu aktarmak istiyorum.”
Evrim Altuğ
http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/12/14/abdden-canli-taniklik-holokostun-abcsine-dair/
Ama tüm bu yazdıklarıma rağmen, son tahlilde, "Yahudi mezarlığa gömülecek" sözlerinin bir ilahiyat meselesinden ziyade, basit bir ırkçılık meselesi olduğu hissini içimden atamıyorum. Nedendir bilmem!
Ve Sayın Eroğlu için kaygılanmadan da edemiyorum. Yok, ırkçılık suçlamasıyla bakanlıktan alınır, ormanlarımız ve sularımız kimsesiz kalır diye değil. Zamanlama hatası yaptı, o nedenle başı belaya girer diye korkuyorum.
Galiba farketmemiş. "Van minüt" günleri geride kaldı. Sayın Hükümet'imiz artık İsrail'le dost oldu. İmzalanan anlaşmaya ve Türkiye mahkemelerinin kararına göre, herhangi bir Türkiye vatandaşının herhangi bir İsrail kurumu, kişisi veya bitkisiyle ilgili olarak herhangi bir dava açması artık mümkün değil. Aynı anlaşmaya ve mahkeme kararına göre, Mavi Marmara yanlıştı, İsrail askerlerinin gemiye dalıp insan öldürmesi doğruydu. Devletimizin bekası bunu gerektiriyor. Bölgede müttefiklere ihtiyacımız var. Bölgede ticaret yapmamız gerek. Dış politikamız zaten pek parlak durumda değil, kim takar Mavi Marmara'yı? Kim takar Filistinlileri? Kendi hesabıma, o zamanki Başbakan'ımızın sözlerini ben doğru bulmuş ve taktir etmiştim. Ama n'apalım, fikir değiştirmiş.
Roni Margulies
http://t24.com.tr/yazarlar/roni-margulies/van-minut-veysel-eroglu,16121
13.doğum gününüzde gelen defter en yakın ve tek arkadaşınız. Ergenlik eşiğindeki dertler, yalnızlık, arayış, dünyaya, hayata ve arkadaş hasreti, sizin bu deftere Kitty adı verip, arkadaş edinmenize, bir arkadaşla söyleşir gibi ona yazmanıza yolaçıyor. Temiz hava girsin diye açamadığınız panjuru, pencereyi ona yazarken açmış gibi oluyorsunuz. Hep sessiz olmak zorundasınız, ne neşeli bir haykırış, ne şarkı söylemek, şşşşt, sessiz ol Anne… Bir yandan da büyüyorsunuz, bunun beden ve ruhta yarattıklarını da deftere aktarıyorsunuz. Önce kendiniz için yazarken, savaş bitince savaş sırasında tutulan hatıra defterlerinin toplanıp değerlendirileceğini haber aldıktan sonra, daha dikkatli ve okurlara seslenir özenle yazıyorsunuz. Kişisel gelişiminiz hızlı ve esaslı. Yazarlığı hedefliyorsunuz, bu gerçekleşemiyor ama siz yıllarca en çok satan, en çok çevrilen, bütün dünyada okurları olan ve hiç unutulmayan bir çocuk yazarsınız. Adınız bütün kalplerde, sürgün, mülteci, ölmüş, öldürülmüş dünya çocuklarında. Bir masal zalimi çıkıp geliyor ve sizleri ihbar ediyor, bu bir Hollandalı. 4 Ağustos 944 günü Alman gizli servis polisi Gestapo küçük zindanınızı basıncaya kadar, hatıra defterini hep yazıyorsunuz…
Hatıra defterinizin Türkçe baskısı bende var, bir eski kitap satıcısında bulup aldığımda, sizin onu yazdığınız yaşlardaydım, basıldığını göremediğiniz. İmza günü yapamadığınız, basıldığından elbette habersiz olduğunuz. On üç yaşınıza girdiğinizde size armağan edilen bir deftere yazmaya başladığınızda bütün bunların olacağını nasıl bilebilirdiniz? Size mektup yazmaya niyetlenince bu kitabı aradım, kırklı yıllar baskısıydı, uçuk, ona soluk demek daha doğru, uçuk mavi kapak üstüne, elips çerçeveli güleç yüzünüzü basmışlar. Saçınızda kurdela var mıydı, ben mi yakıştırdım, bilmiyorum. Kapağı kırık ve ucu yırtık, sayfalar kopuk, kaç kere okudum. Almanya’da, Berlin’de minicik bir müzeniz de var, orayı gezen kızlarıma armağan edecektim o kitabı, ara ara kitap yok, demek bir yerlere gizlendi, yahut siz benimle saklambaç oynuyorsunuz .Elma dedim, armut dedim, çıkmadınız, ne siz ne kitabınız.
Ayşe Kilimci
http://serbestiyet.com/yazarlar/ayse--kilimci/sevgili-anne-frank-746164
Netten seyredin
http://www.dw.com/tr/teknolojinin-yeni-adresi-tel-aviv/av-36761745
http://www.cnnturk.com/video/turkiye/israilin-ankara-buyukelcisi-eitan-naeh-cnn-turke-konustu
Netten okumalar
http://www.istanbultimes.com.tr/dunya/siyonizm-nedir-h37297.html
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17254/sozluge-katki-cagrisi
Takılan tweetler
DurumBundanİbaret @bundan_ibaret 14 Ara
Maç eşleşmesinden sonraki antisemit tweetler canice ve cahilce. Ama bunun
karsiliginda BeerSheva'daki Atatürk ormanindan söz etmek de eziklik
Bir Türk Yahudisi @TurkiyeYahudisi 17 Ara
Yıldız Tilbe den nefret icerikli twit daha!!
Selin Nasi @selinnasi 19 Ara
İsrail Technion Üni. Gina Kohen:"Boru hattı inşa edilirse, bu çift yönlü bir boru hattı olacak. Türkiye gaz ihraç eden merkez ülke olacak"
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201612191026379698-israil-turkiye-dogalgaz/
Karel Valansi @karelvalansi 14 Ara
Kudüs King David otelindeki yıldızlar halısı. Süleyman Demirel'in komşuları Bill Clinton, Henri Kissinger ve Jacob Rothschild