2013’den bu yana çeşitli yazılarda ifade etmeye çalıştık. Dünya üzerinde özellikle 2008 sonrasındaki para politikaları başta olmak üzere iktisat politikaları çatırdıyor. Bugünün profesyonelleri günümüzün sorunlarını çözmekte 2000 yılı öncesi kalıp anlayışları ile yetersiz kalıyor. İnsanlığın refahını optimize etmesi gereken iktisat doktrinleri artık iflas etti. Merkez bankalarının ucuz para politikaları çözüm değil daha büyük çözümsüzlük yaratıyor.
Her sene bir öncekini aratır oldu son yıllarda yine yeni bir yılı ümitler ile bekliyor insanlık, piyasalar, yatırımcılar, girişimciler, çalışanlar, yeni mezunlar. 20 Ocak 2017’de ABD’nin yeni başkanı Trump sandalyesine daha oturmadan küresel sorunlar kendisini karşılamaya başladı. Herkes, “Delegeler son şans olarak Hillary’ye döner mi” diye düşünürken tersine Demokratların delegelerinden Trump’a kayış var. Aslında bunlar beklenen durumlar bu sayfamızda İstanbul Ekolünü takip edenler için. Küreselleşmenin bittiğinin teyidi Brexit ve Trump oldur. Son gelişmeler ile Soğuk Savaş ve Uzay Çağı yeniden başlıyor diye iktisadi bir sav öne sürdüğümüz önceki yazılarımızın, ilerleyen günlerde piyasalara, iş dünyasına, ekonomilere, bankacılık ve sermaye piyasası sistemlerine etkisi ivmelenerek artacak. İşte Çin’in geçtiğimiz günlerde ABD drone’unu ele geçirmesi bu soğuk savaşın bir emaresi.
Yuri Gagarin mi, Neil Armstrong mu?
Trump’un Silikon Vadisi’nin önde gelen CEO ve patronları ile Trump Tower’da buluşması bir diğer gösterge. “Sizlerin ve ABD’nin gelişimi için buradayım” mesajı çok net. Yüksek teknoloji, Endüstri 4.0. yakın dönemde hayatımıza damga vuracak. Elon Musk’ın ise Trump’ın danışmanı olması Uzay Çağı ve Yıldız Savaşlarının ilk adımı olarak düşünülebilir. Bir yandan da insanlık için önemli bir gelişme. Çünkü Tesla’nın elektrikli otomobil başta olmak üzere yüksek teknolojik yatırımları, SpaceX’in 2024 Mars’ta koloni hedefi, HyperLoop ile manyetik havasız tüplerle hızlı ulaşım projeleri, insansız ulaşım araçları artık ABD’nin gündeminde daha fazla yer alacak çılgın projeler olarak duruyor. Haliyle bu yarışta geri kalmak istemeyecek olan Çin, Rusya gibi diğer teknolojik güçler, Hindistan gibi uzaya yatırım yapan ve dünyanın önde gelen yazılım sektörü gücüne sahip ülkeler, Tata gibi küresel tedarikçileri ile bu yarışta yer almak isteyenlerle yine ön saflarda olacak. Tabii, ABD seçimlerine Rusya’nın müdahale ettiği yönündeki ABD basınındaki tartışmalar sonrasında dijital dünyadaki çalışmalar da farklı bir evreye girecek. Bu nedenle mekatronik bilimi daha çok önem kazanıyor. Robotik ve mekanik bilimin birleşimi olan mekatroniğin yapay zekâ ile birleşiminin insanlık üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri önümüzdeki günlerde politika yapıcıların ana gündemi olacak. Makro ekonomik anlamda işsizlik, sektörel anlamda yıkıcı dönüşümler, firma bazında norm kadro hesaplarının kendi kadroları da dahil olmak üzere İK’cıları zorlaması, organizasyon şemalarının yakınsaması, muhasebe biliminin robotlardan vergi alınacak mı, insansı robotlara sosyal güvenlik primi yatırılacak mı sorunsalı, birçok mesleğin yok olacağı gibi farklı tür ve boyuttaki konular artık daha fazla gündeme gelecek. Tarih ise soğuk savaş dönemlerinde tansiyon yüksek olsa da insanlığın ve ekonomilerin daha hızlı toparlandığını gösteriyor. Dow Endeksinin 20.000’i kırmasının ardındaki temel dinamikler ise burada yatıyor. ABD’nin iç ekonomisinin Trump ile hızla toparlanması ve Soğuk Savaş döneminin, dünya ekonomilerini iflas ettiren para politikalarından daha gerçekçi ve sonuç odaklı olarak toparlayacak olması.
Nasıl bir iktisadi değişim?
Uzay yarışında bu sefer bazı farklı durumlar var. Mesela Trump ticaret bloklarının gözden geçirileceğini belirterek küreselleşme ve bloklaşma yerine daha küçük çıkar birliklerinin sinyalini veriyor. Tayvan’ı araması buna bir örnek mesela. Bir diğer örnek NATO’da AB’nin bütçe ve harcama payının düşük olduğu söylemi ile AB’nin kendi savunma politikalarını izlemesinin yolunu açması. İskandinav ülkeleri Baltık Denizi için kendi başlarının çaresine bakmaya başladılar bile. Bir süre sonra Norveçli balıkçıların ellerindeki çatlaklardan daha farklı sorunlarının olabileceğinin göstergesi olan bu süreçler eski Soğuk Savaş dönemindekinden farklı bir kutuplaşmayı işaret ediyor gibi. Yani eko-politik doktrinler yerine küçük ticaret birliklerinin ve ikili ilişkilerin ekonomik birliktelikleri görülecektir büyük olasılıkla. Özetle, soğuk savaşta artık kapitalizm, komünizm, sosyalizm gibi iktisadi politik görüşlerden çok, salt ekonomik çıkarlar ön planda olacak. Ancak bu ekonomik çıkarlar bir ülkenin değil birden fazla ülkenin bazen ortak paydası haline gelebilir. Örneğin Şangay Altılısı. Bu ekonomik birlikler ‘Uzay Yarışından’ çok bu dünyada öncelikle görülecek olsa da 2-3 yıla yayılacak İngiltere’nin AB’den çıkış çalışmaları buna bir örnek olarak verilebilir. Mesela gümrük birliğinde olan İngiltere çıkışı sonrasında her AB ülkesi ve dışında kalan ülkeler ile ikili veya daha ufak çoklu anlaşmalara girmek durumunda. Ekonomik anlamda zorlanan İtalya Euro dışına çıkarsa Euro’nun sorgulanması kolaylaşınca, AB’nin hem ticari hem parasal birliği kendi içinde daha küçük birliklere dönüşebilir. Ukrayna, Kosova ve Gürcistan’a serbest dolaşım verilmesi de belki bunların öncü bir göstergesi. Blok dağılmadan önce belli pazarlara giriş biletinin önden verilmesi şeklinde düşünülebilir. Yoksa ne alakası var Kıbrıs Rum Kesimi’nin, Gürcistan’ın Avrupa haritası ile. Neredeyse Nepal bile AB üyeliğine girecek. Bu meyanda dergi aboneliğine dönmüş bir blokta yer almak doğru mu onu da değerli okurlara bırakalım. Bir istikbal aranacaksa göklerde diye yine hatırlatalım. 26 Ekim 2016 tarihli yazımızda ilk defa işaret ettiğimiz Galaktisizm yeni iktisadi politik doktrine dünyada verilecek isim olabilir. Veya Uzay Çağı’nda kuralları koyan ismi de yine koyacak.
Peki bildiğimiz iktisat niye çöktü?
Küreselleşme adına dünyada son kalan şey küresel terör tehdidi. Her gün bir ülkeden farklı haber geliyor. İşte Berlin ve Zürih’teki saldırılar. Tüm ülkelerin ve insanlığın önündeki en büyük yük ve engel. Ülkemiz de haliyle dünya haritasındaki jeopolitik konumu gereği bu durumdan etkileniyor. Burada en büyük sebeplerden bir aslında iktisat biliminden kaynaklanıyor. İdeolojilerin ötesinde gelir dağılımı eşitsizliği dünyanın önündeki en büyük engellerden biri. Eğitime yeterli bütçe ve kaynak ayıramayan ekonomiler ise ekonomik anlamda zorlanan bireylerin kolayca kandırılmasına zemin hazırlıyor. 2008’den bu yana ucuz para ile dünya ekonomisini canlandırmaya çalışan büyük ekonomiler bu politikalarında da iflas edince işsizlik Demokles’in Kılıcı gibi her ülkedeki siyasi belirsizliğin nedeni oluyor. İşte bir örnek Kongo Demokratik Cumhuriyeti. Görev süresi bu hafta biten Joseph Kabila’nın görevi bırakmaması nedeni ile halkın sokaklara dökülmesi. Eski Belçika sömürgesi 77 milyon nüfus ile Cezayir’den sonra en kalabalık Afrika ülkesi. Kişi başına düşen yıllık milli gelir 384 Dolar. Evet 384. Akdeniz’deki insan göçlerini anlatmak için örnekleri arttırmaya gerek yok. Görünen köy refahın insanlık arasında eşit dağılmadığını, kıt kaynakların optimum şekilde dağılmadığını net olarak gösteriyor. Ne dersiniz?