Sosyal gerçekçi sinemanın temsilcisi Dardenne Kardeşler ‘MEÇHUL KIZ’da göçmen sorununa tekrar değiniyor
‘LA FİLLE INCONNUE’
Yön ve Sen: Jean Pierre-Luc Dardenne
Gör: Alain Marcoen
Kurgu: Marie Héléne Dozo
Oyn: Adéle Haenel- Olivier Gourment- Louka Minnella- Christielle Cornil
Sosyal içerikli minimalist filmleriyle tanınan Dardenneler, Liége’in orta direk mahallesinde geçen filmlerinde, içten, yalın, gösterişsiz sinemalarıyla övgüyü hak ediyorlar. Baştan sona etkileyiciliğini kaybetmeyen, insaniyet ve suçluluk duygusunun öne çıktığı bu hümanist filmle, Belçikalı kardeşler ‘Söz’ ve ‘Çocuk’un sert dünyasına dönüş yapıyorlar. Aile hekimi genç bir kadının, sebep olduğunu düşündüğü bir cinayetin soruşturmasına odaklanan film, vicdan azabı temasını işlerken, içten, yalın ve gerçekçi tutumu ile puan topluyor. Adéle Haenel sade, duru performansı ile filmi sürüklüyor.
Jean-Pierre ve Luc Dardenne, minimalist gelenekleriyle ünlenen, Avrupa sinemasında sosyal değerlere önem veren yönetmenler arasında sivrilen, sosyal gerçekçi sinemanın öncüsü iki kardeş.
Bu özellikleri ile Dardennelerin sineması, İngiliz meslektaşları Ken Loach ve Mike Leight ile aynı seviyede gösterilebilir.
Cannes Film Festivalleri tarihinde çift Altın Palmiye galibi yedi yönetmen arasındaki Dardenneler, bu yıl Cannes’da Ken Loach ile bu ödül için yarıştılar.
Dardennelerin ‘Meçhul Kız/ La Fille Inconnue’sü yarışmadan eli boş ayrılırken, Ken Loach ‘Ben Daniel Blake’ ile büyük ödüle uzanarak, ikinci Altın Palmiye’sini aldı. Talihin bir cilvesi olarak her iki film (Başka Sinema etkinlikleri içinde) birer hafta ara ile vizyona girdiler.
Amatör ve tanınmamış oyunculara filmlerinde yer vermeleriyle tanınan Dardenneler duyarlı, yalın, gösterişsiz, hüzünlü, çizgi dışı, özgün üsluplarıyla takdir topluyorlar. Yazdıkları senaryolarda, iyi düşünülmüş konuları, gerçek hayattan alınmışçasına, büyük bir gerçekçilik anlayışıyla işlemedeki hünerleri Dardenneleri benzersiz kılıyor.
Sol eğilimli, toplumsal sorunlara düşkünlüğü ile tanınan yönetmenler, cesur ve duygu sömürüsü yapmayan usta işi filmleriyle, zengin, sosyal arka planı olan, kaliteli konuları işlediler.
İnsanın içini acıtan en dokunaklı öyküleri, duygu sömürüsünden uzak anlatan Dardenneler, kendilerine Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandılar. ‘Lorna’nın Suskunluğu/Le Silence de Lorna’dan (2008) sekiz yıl sonra, ‘Meçhul Kız’da göçmen sorununa dönüş yapıyorlar.
Aile hekimi genç bir kadının, sebep olduğunu düşündüğü bir cinayetin soruşturmasına odaklanan film, vicdanın ve suçluluk duygusunun peşinden gidiyor.
Belçika’nın Liége şehrinin işçi sınıfının oturduğu bir mahallede geçen konusuyla filmin kahramanı 27 yaşındaki Jenny (Adéle Haenel), işine bağlı, idealist, insancıl, hırslı, ilkeli, çalışkan bir aile hekimi.
DEDEKTİFLİĞE SOYUNAN DOKTOR KIZ
Emekliye ayrılmış bir doktordan devraldığı muayenehanede hastalarına şifa dağıtan Jenny, yorucu bir iş günü sonrası, mesai saatinin bitiminden bir saat sonra çalınan kapısını açmaz. Yanında stajını yapan doktor adayı Julien’in de kapıyı açmasını engeller.
Kapıyı çalan genç kız ertesi sabah yakında bir yerde ölü bulunur. Kadının o gece öldüğünü ve kimliğinin bilinmediğini öğrenince, derin bir suçluluk hissine kapılan Jenny kendini kadının kim olduğunu ortaya çıkarmaya ve hikâyesini öğrenmeye adar.
Jenny, yaşamını alt üst eden bu olaydan sonra, bir hastaneden aldığı yeni iş teklifini reddetmek durumunda kalır. Bütün enerjisini bu olayın gizemini çözmeye harcar.
Suçluluk duygusuna esir düşmüş genç bir doktorun bu gerçeği arayış öyküsünde, Dardenneler izleyiciyi Liége şehrinin bir orta direk mahallesine götürerek küçük insanların gündelik dertlerine ışık tutuyor.
Polisin yaptığı soruşturmadan, kimliği bulunamayan maktulün Afrikalı bir göçmen olduğunu öğrenen Jenny, derinleştirdiği soruşturmada olayla ilgisi olduğuna inandığı gizemli insanlara ulaşır. Bir hastasının sorunlu babası (Jérémie Renier), cesedin bulunduğu yerde bir karavanı olan, yaşlı bir hastasının agresif oğlu (Olivier Gourmet), Jenny’ye sürdürmekte olduğu soruşturmadan hoşnut olmadıklarını belli eder.
Jenny, talihsiz kızın isimsiz olarak gömülüp sonsuza dek unutulmaması için elinden geleni yapmaya kararlıdır. Kendini sorumlu hissettiği bir ölümün nedenlerini anlamaya çalışan Jenny, ahlaki bir tutsaklıktan kurtulmanın yollarını arar.
Vicdan azabı teması üzerine sürükleyici bir konusu olan ‘Meçhul Kız’ın Dardennelerin elinden çıkmış senaryosunun, tekrarlardan ve boşluklardan kaynaklanan bazı zaafları var. Yan karakterler, önceki filmlerine kıyasla daha zayıf ve iyi işlenmemiş. Bir Fransız eleştirmen, “Dardennelerin elinden çıkma ağır hasta senaryoya, doktor kızın yazdığı ilaç etkisini göstermemiş. Film tam bir düş kırıklığı” teşhisini koyuyor.
Filmin aile hekimliği üzerine yapılmış bir belgesel olduğunu söyleyen Dardennelerin kariyerlerinin en zayıf halkası olduğunu söyleyen acımasız eleştirmenler de oldu.
Belçikalı kardeşler ‘La Promesse/Söz’den beri bütün filmlerini (Meçhul Kız dâhil) atmosferini sevdikleri Liége şehrinin Seraing bölgesinde çekiyorlar.
Meçhul Kız’da, ‘Söz’ ve kendilerine ikinci Altın Palmiye’yi kazandıran ‘Çocuk/L’Enfant’ (2005), Marion Cotillard’lı ‘2 Gün, 1 Gece/2 Jours, 1 Nuit’de (2014) olduğu gibi, sinemalarının karakteristik özelliği olan sosyal gerçekçilik temasına bağlı kalıyorlar.
İlk Altın Palmiyelerini aldıkları ‘Rosetta’ (1999), Cannes’da Büyük ödül kazanan ‘Bisikletli Çocuk/Le Gamin Au Velo’ (2011) ve ‘Meçhul Kız’da Dardenneler senaryolarının odağına hep ‘kadın’ı koydular. Gerçekçilikten güç alan sinema dilleriyle bir kez daha bireyden yola çıkıp toplumun derinliklerine iniyorlar.
SUÇLULUK DUYGUSU VE SOSYAL GERÇEKÇİLİK
Dardenneler baştan sona etkileyiciliğini kaybetmeyen, insaniyet ve suçluluk duygusunun öne çıktığı bu sosyal dramada, içten, yalın ve gerçekçi sinemalarıyla övgüyü hak ediyorlar.
Tanımadığı ancak ölümünü engelleyebileceği Afrikalı göçmen kızın geçmişini araştıran, kararlı, inatçı, sevecen Jenny rolünde iki Cesar ödüllü Fransız aktris Adéle Haenel sakin, sade ve duru performansı ile filmi sürüklüyor. Bu 27 yaşındaki, Parisli, tiyatro ve sinema oyuncusu eşcinselliğini gizlemiyor, her yere hayat arkadaşı Céline Sciamma ile gidiyor. Filmin yan rollerinde, Dardennelerin fetiş aktörleri Jérémy Renier ile Olivier Gourmet’yi izliyoruz.
Bu duygu yüklü, hümanist filmle, Dardenneler ‘Söz’ ve ‘Çocuk’un sert dünyasına dönüş yapıyorlar. Sinema dünyasının ahlaki ve sosyolojik vicdanı sayılan Belçikalı yönetmenler, kendilerine yeni bir hayat şansı (!) sunan batılı ülkelerde göçmenlerin ayakta kalmak için vücutlarını satmak zorunda kalmalarının altını çiziyor.
Gelecek hafta, konusu benzer bir coğrafyada geçen Ken Loach’ın ‘Ben Daniel Blake’ yazımda, kariyerini işçi sınıfı ve proletaryanın haklarını korumaya adamış bu büyük insanın sinema ve insanlığa katkılarından söz edeceğim.