1989 ve 1997 yılları arasında İran´ın cumhurbaşkanı olarak görev yapan Ali Ekber Haşimi Rafsancani, İran İslam Devrimi´nin fikir babalarından biriydi.
82 yaşında hayatını kaybeden Rafsancani, ölümüne dek ülkenin en güçlü siyasi figürlerinden biri olmayı sürdürdü.
“Pragmatik bir muhafazakar” olarak bilinen Rafsancani, bir yandan, dönemin ruhani lideri Ayetullah Humeyni ile sürdürdüğü uzun soluklu ilişkilerle övünürken, bir yandan da İranlılara daha geniş özgürlükler getirilmesini savunuyordu.
Batı basını Rafsancani’nin İran’da iş dünyasıyla kurduğu sıkı bağlantıları sayesinde büyük bir servete sahip olduğunu belirtiyor. İran’ın eski Cumhurbaşkanı 2003’te Forbes’ın en zengin mollalar listesinde öne çıkmıştı.
‘EKBER ŞAH’, ‘BÜYÜK KRAL’
Servetini büyütmek için siyasi ilişkilerini kötüye kullanmakla suçlanan İran’ın dördüncü Cumhurbaşkanı, liderlik tarzı ve zenginliği nedeniyle ülkede, “Ekber Şah” ya da “Büyük Kral” olarak da anılıyordu.
2002 yılında ülkedeki muhafazakar dini liderlerin, ordu ve İran halkının gözünden düşmesi, Rafsancani’nin parlamentodaki koltuğunu kaybetmesine neden oldu. Ancak Rafsancani aynı yıl Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Başkanlığına seçilmeyi başardı ve ölümüne dek bu görevini sürdürdü.
Çiftçi bir ailenin oğlu olan Rafsancani, 1934’te doğdu. İslam Devrimi’nin başkenti olarak bilinen Kum şehrinde ilahiyat eğitimi aldı. Burada daha sonra en büyük destekçisi olacağı Ayetullah Humeyni ile beraber okudu. Şah rejimi döneminde birçok kez hapse girdi. 1980-1988 Irak-İran savaşının son yıllarında Humeyni tarafından orduya başkomutan olarak atandı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde alınan ve Irak’la savaşın bitmesini sağlayan anlaşmada baş aktör olarak görülmüştü. Cumhurbaşkanlığı dönemi süresince Rafsancani, Batı ile yakın ilişkileri teşvik ederken, İran’ın yeniden bölgesel güç olması gerektiğini savunmuştu.
Ekonomide liberal politikalar yürüten eski cumhurbaşkanı, ülkesinde sosyal adaleti sağlayamamakla eleştirildi. Rafsancani ülkesindeki kadınların iş hayatına katılımını cesaretlendirirken, İslam Devrimi’nin getirdiği ceza kanunlarını da sert bir şekilde eleştirdi.