2015 yılından beri Beyoğlu’nda hizmet veren Koç Üniversitesine bağlı Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED), 26 Ocak’ta kapılarını muazzam bir sergiye açtı. ‘Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri’ başlıklı serginin küratörlüğü, sanat dünyasının önemli isimlerinden Bahattin Öztuncay’a, tasarımı ise Yeşim Demir Pröhl’e ait.
Esen SABA
Çok yönlü bir kişilik: Yusuf Franko
ANAMED, tarih öncesi çağlardan Osmanlı döneminin son safhalarına dek yapılan araştırmaları destekleyen ve geliştiren akademik kuruluş. 1 Haziran’a kadar görülebilecek olan sergi, Ömer M. Koç Koleksiyonunda yer alan, 19. yüzyıl sonu Osmanlı bürokratı, hariciyeci, mutasarrıf, cemiyet adamı ve aynı zamanda oyunbaz bir karikatürist olan Yusuf Franko Kusa Bey’e ait karikatür albümünü içeriyor
Çok yönlü İstanbul doğumlu olan Yusuf Franko, Osmanlı Devleti vatandaşı olan Katolik bir Rum’du. Lübnan’dan İstanbul’a göçen, Osmanlı Hariciyesinde kendine yer edinen ve buradan yeniden Lübnan’a uzanan Franko Kusa ailesine mensuptu. Bir şeyin, bir kimsenin, bir olayın alaylı, insanı güldürecek ve güldürürken de düşündürecek, abartılı bir biçimde çizilmiş resmi anlamına gelen karikatürü eşsiz çizim yeteneği sayesinde hayat verdiği bir albüm oluşturdu. Birçok çevrenin, kapitalist yaşamın, yüksek mevkilerin bir araya geldiği 1884-1896 yılları arasında oluşturulmuş olan bu albüm, bir Beyoğlu hikâyesine sürüklüyor bizi. Yusuf Franko’nun karikatürleri, özellikle 19. yüzyıl sonunun Beyoğlu / Pera semtini, kendisinin de parçası olduğu renkli sosyal ağları ve İstanbul’un küresel mekânlarını izleme fırsatını sunuyor. Bunun sebebi ise Franko’nun eserlerini ağırlıklı olarak mekân perspektifinden okumaya çalışan sergi, bir yandan Naum Tiyatrosu gibi dönemin önemli mekânlarına değinirken, diğer yandan albümde kendine yer bulamamış, ‘artık olmayan’ mekânları da hatırlatıyor olması.
Sergide izleyiciyi neler bekliyor?
Yusuf Franko Kusa’nın ‘Types et Charges’ adını verdiği albümünün tıpkıbasımıyla, ‘Youssuf Bey: The Charged Portraits of Fin-de-Siècle Pera’ adlı bir makale kitabının da bulunduğu iki ciltlik bir kitap satışa sunuldu. Charges kelimesinin kullanımı sergiyi daha anlamlı hale getiren unsurlardan bir tanesi. Latince kökenli araba anlamına gelen ‘carrus’ kelimesinden türemiş olan karikatürün tarihini gözler önüne seriyor. Caricare, araba yüklemeye; charge, hiciv, suçlamaya ayrıca karikatüre ‘aşırı yüklenmeye’ tekabül ediyor. Franko da tam olarak bunu baz alıyor ve çevresindeki tipleri aşırı biçimde aktarıyor.
Serginin en etkileyici bölümü ise ‘Karikatüristin Ölümü’. Franko bu eseriyle karikatür kitabının kapağını kapatıyor. ‘Kefaret’ adını verdiği eseri, albümünde yer alan karakterlerinin çoğunu içeriyor. Bir idam sahnesinin canlandırıldığı bu karikatürde, karakterlerin bir kısmı Franko’nun ipini çekiyor, diğer tarafta da ailesi ağlıyor. Diplomatlar ise oldukça tarafsız bir şekilde sohbetlerini devam ettiriyorlar. Sol omuzunda yer alan akbaba, elinden düşen ferman ve çöl ortamı olayın içine sizi hapsediyor. Burada ise cevabını bilmediğimiz bir soru akıllara geliyor: Acaba karikatürler Yusuf Franko’nun başını belaya mı sokmuştu?
Bu sorunun akla gelmesinin sebebiyse 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı Devletinde karikatürün Avrupa’daki kadar hızlı yayılmamış olması. 1860’ların sonunda ilk kez yayınlanan karikatür, II. Abdülhamid döneminde toplumsal değil kişisel bir hal alınca, oluşturulan özgürlükçü alan kısıtlanmış oldu. II. Meşrutiyet döneminde tekrar gündeme gelse de Yusuf Franko bu dönemde sevdasından vazgeçmemiş ve başarılı olduğu alanda yeni üretimler yapmıştı.
Bu albümün Beyoğlu hikâyesini anlatması ve Franko’nun Beyoğlu’nda doğmuş olması her zaman burada olduğunu göstermiyor. Evine dönüş hikâyesi ise onu daha değerli yapıyor. Çoğu kişinin gitmediği ülkelere gitmiş, gezmiş ve evine dönmüş bir albüm bu. 1956 yılında Kapalı Çarşı’da dükkânı bulunan bir halıcı tarafından Amerikalı bir diplomata satılmış ve Amerika, Kamboçya, Vietnam, Toronto, İzlanda, Hindistan, Japonya gibi birçok ülkeyi gezerek en sonunda evine, Beyoğlu’na geri dönmüş.
34 eserinin sunulduğu sergide, Yusuf Franko’nun hayatı, karikatürlerini nelerden etkilenerek şekillendirdiği, başarıları her ayrıntısıyla anlatılıyor. Albümünün aslı bir camekân içerisinde, dijital ve tıpkıbasımı ise karıştırılmak üzere izleyiciyi bekliyor. Ayrıca sanatçının eğlenceli dünyasını oldukça ayrıntılı sunan ‘Yusuf’un Dünyasını Haritalandırmak’ adındaki haritası büyük boyutlarda izlenmeye hazır hale getirilmiş.
Dopdolu, rengârenk, eğlenceli, tarih kokan, belki de bir daha eşi benzeri görülmeyecek bu sergiyi mutlaka ziyaret edin. Belki sergi gezmeyi seven bir insan değilsiniz ama bu sergi size başka bir dünyaya çağırıyor. 1 Haziran’a dek yolunuz Beyoğlu’na düşerse binanın önünden geçip gitmeyin.