Bir çiftlikten diğer çiftliğe geçerken bölgenin tamamen çöl ve kireç renkli topraktan oluştuğu gözleniyor. Çiftliklerde tarım dışında son yıllarda ilaç sanayii için de bitkiler üzerinde araştırmalar yürütülüyor. Kanser araştırmalarına yönelik çalışmalara yoğunluk verilmiş. Özellikle kan kanseri (Lenfoma) ve göğüs kanseri üzerine bitkiler üzerinde araştırma yapıldığı ifade ediliyor. Yine başka bir Moşav´da ise okyanus suyu ortamı hazırlanmış akvaryumlarda mercanlar yetiştiriliyor ve yapılan deneylerde kemik tedavisinde 10 kat daha hızlı tedavi sağlayacak ilaç geliştirilmeye çalışılıyor. http://www.tarimpusulasi.com/
İsrail’e göre, odaklanmak gereken dört önemli “güvenlik sorunu” var. Başta Hamas olmak üzere Filistinli gruplar. Suriye’de varlık gösteren, ancak etkisi az radikal guruplar. Yine Suriye’de oldukça faal, İran’ın desteğiyle ciddi askeri kapasite kazanmış bulunan Hizbullah. İsrail için son konvansiyonel tehdit, bölgede nüfuzunu artıran, devlet dışı aktörlere savaşmayı öğreten nükleer güç olma eşiğindeki İran. Tehditlerden ilk üçünün ortak özelliği asimetrik karakterde olmaları. Bu nitelik farklı kapasite ve yaklaşım gerektiriyor.
Dikkatli bir göz, İsrail’in, geçmişte Lübnan’da Hizbullah’a, Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü harekâtlardan ders çıkarttığını görebilir. Bu gün de İsrail, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri sadece siyasi ve ideolojik açıdan değil, özellikle askeri açıdan dikkatlice izliyor. Karar alma süreçlerini, organizasyon yapısını, teknik yeteneklerini, stratejik düşünce kapasitesini, askeri anlayışını, medya ile ilişkilerini ve istihbarat kapasitesini “yeni asimetrik tehditlerle” baş edecek biçimde geliştiriyor.
Netanyahu geçen hafta Moskova’yı ziyaretinde Putin ile görüştü. Görüşmede ele alınan konulara bakacak olursak, İsrail’in günün sonunda Hizbullah ve İran ile bir hesaplaşmaya doğru gittiğine dair güçlü emareler var. Hizbullah’ın Suriye iç savaşında elde ettiği askeri, teknik kapasite İsrail’i tedirgin ediyor. Suriye’yi “yeni tarz muharebe laboratuvarı” olarak kullanan İran, İsrail sınırlarına dayanmış durumda. Üstelik İsrail, 2006 Lübnan harekâtının neden olduğu “travmayı” da unutmuş değil. Hizbullah’ın Lübnan dışında savaşıyor olması, İran’ın birden fazla cephede, Yemen, Irak, Suriye’de meşguliyeti, İsrail’i cesaretlendirebilir.
Trump’ın iktidara gelmesinin ardından ABD’nin İran politikasının değişmeye başlaması da İsrail’in işini kolaylaştırabilir. Dahası, sadece Hizbullah’a karşı değil, İran’a yönelik bir harekâta da imkân verebilir. İki cephede birden çatışmak istemeyen İsrail’in öncelik seçimi ve harekete geçmesi bölge dengelerini değiştirirken Suriye iç savaşını daha da karmaşık hale getirebilir. Yeni tabloya hazırlıklı olmak lazım...
Nihat Ali Özcan
– Artık sahada başka şeyler var; yeni veriler, gelişmeler var. Mesela o zaman gaz yoktu. O zaman da bugünkü liderler vardı ama kendi iç siyasetlerindeki dinamikleri farklıydı. Mesela Suriye krizi yoktu, artık var. Irak parçalanma sürecinde değildi. Daeş yoktu. Alan ve derinlik bakımından terörist tehdit daha aşağıdaydı. Şimdi her iki ülkeyi de tehdit eden birçok yeni gelişme var. Dolayısıyla 6 sene sonra o noktaya değil o noktadan başka bir yere varmak istiyoruz. Daha ilerisine gidebiliriz, bu iki ülkenin ortak yararı ne kadar yaratabileceğine bağlı.
– Siyasi ilişkiler bakımından söyleyeyim ortada karşılıklı bir irade var ki bu beraberinde uzlaşıyı, normalleşmeyi getirdi. Ama bunun sahada gerçek ortak yararla desteklenmesi gerekir. Bu alanlardan biri özellikle güvenliktir. Karşılıklı olarak bölgedeki güvenlik endişelerimiz birbirine ne kadar uyuyor, birbirimizin güvenliğine ilişkin ne düşünüyoruz, yani biz kendi güvenliğimizi güçlendirmeye çalışırken bir diğerimizin güvenliğinin azalmaması onun da artabilmesi için yollar nelerdir, bunlara bakmamız lazım.
Kemal Ökem
Şabat Eğlencesi ekibinden sadece üç kişi hayatta kalmış. Nazi dehşetiyle kuşatılmış, açlığa mahkûm edilmiş insanlar. Sağ çıkma umutları pek yok. Ama savaş bitecek, dehşet bitecek. Biliyorlar. Bu dehşetin sonraki kuşaklara aktarılması gerek. Sadece dehşetin değil, onun içinde yaşayan insanların izlerinin, hikâyelerinin de.
Ringelblum, daha 1920’lerde, tarihin “yukarıdan” yazılmasının nasıl eksik kaldığını yazmıştı. Bir Polonya Yahudisi olarak, “yukarısı” ve “aşağısı” hakkında bilgi sahibi olduğunu tahmin edebiliriz. Büyük Soykırım Anlatısının hangi tecrübelere kör kalabileceğini de. İşbirlikçi yahut kahraman olmayan, sıradan insanların bu dehşeti gün be gün nasıl yaşadıklarına mesela. Hamalın karısının cenazesinin nasıl kaldırıldığına. Hırsızlık yaparken yakalanan aç çocukların Nazi subayının karşısında nasıl korkuyla büzüştüklerine. Minik bebeğin doğumunun babasının içini nasıl endişeyle ama aynı zamanda sevgiyle doldurduğuna…
Ringelblum Arşivi, bir başka iz bırakma projesine ne kadar benziyor ve hiç benzemiyor: 18. Yüzyıl Ansiklopedistlerine. Onlar, insanlığın bildiği her şeyi bir araya getirmeyi amaçlamışlardı. Öyle bir eser yaratacaklardı ki, kuşaklar boyunca insanlığın bilgi hazinesi olacaktı. Her kuşak, öğrendiklerini bu hazineye ekleyecekti. Hep daha çok şey bilecektik, hep ileri gidecektik. Acıları ve dehşeti kayda geçirmek akıllarına gelmemişti. Dünyaya nereden baktığınla ilgili bir şey muhtemelen.
Bu önemli bir fark. Aynı zamanda, “dünyanın bilgisi” yahut “dünyanın acısı”nı kaydetmekten ibaret bir fark değil. İkincisinin her bir tecrübenin biricikliğine değer vermesiyle, hiçbir tecrübeyi unutulmaya bırakmama kararlılığıyla da ilgili.
Aksu Bora
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8181/unutursak#.WMZfmW_yjDf
İsrail, Ölü Deniz'in güneyinde Ürdün sınırı boyunca Akabe körfezine doğru uzanan deniz seviyesinin 150 metre altındaki suyun olmadığı Arava çölünde kurduğu tarım çiftliklerinde bölgeyi adeta bir vahaya çevirmiş durumda. 30 bin dönüm alana kurulu 7 çiftlikte İsrail'in toplam sebze meyve ihracatının yüzde 66'sı gerçekleştiriliyor. Yer altı suları, tuzlu ve tarıma elverişli olmamasına rağmen kurduğu tarım teknolojileri sayesinde hemen her türlü yaş meyve ve sebzenin yetiştirildiği Moşavlar'da 3 bin 500 kişi çalışıyor.
İsrail'de tarım denilince akla iki kavram gelir bunlardan biri Kibutzlar, diğeri ise Moşavlardır. İsrail'in kırsal bölgelerde kurduğu özel mülkiyete dayalı kooperatif tarım çiftliklerine "Moşav" adı verilirken, tamamen komün sistemin yaşandığı özel mülkiyetin bulunmadığı Kibutzlarda ise özel mülkiyet yoktur. Moşav sahipleri geçimlerini tamamen tarıma dayalı olarak sağlarken, Kibutzlarda tarımın dışında yüksek katma değer sağlayan endüstriyel üretimlere de rastlanır.
İsrail'in, Arava bölgesinde geliştirdiği tarım teknolojileri sayesinde bölgede her türlü ürün yetiştirilirken toprağın elverişsiz ve iklimin çöl olması nedeniyle toprağın sadece üst kısmındaki 30 cm. bölümünde ekim yapılabiliyor. Kavundan karpuza, üzümden hurmaya, domatesten biber patlıcana kadar her şeyin yetiştirildiği çiftliklerde üretilen ürünlerin yüzde 90'ı Avrupa ve Amerika pazarına ihraç ediliyor. Üretimin yüzde 10'u ise iç pazarda tüketiliyor. Toplamda yarım milyar dolarlık ihracatın karşılığı olarak ise 750 bin ton yaş meyve ve sebze ihracatı yapılıyor. Yılda 3, bazen 4 kez ürün alınan tarım çiftliklerinde, ülke genelindeki nüfusun yüzde 4'ü yaşarken, Arava'daki 30 bin dönüm alanda kurulu 7 çiftlikte toplam 3 bin 500 kişi çalışıyor.
Yer altındaki kuyulardan çekilen suların tuzlu olması nedeniyle kurulan güneş enerji panellerinde üretilen elektrik enerjisi ile çıkarılan su arıtılarak tarım da kullanılıyor. Her bir güneş enerjisi panelinin, günlük ürettiği elektrik enerjisi ile 3 bin litre tuzlu su arıtılıyor. Sulamanın tamamı ise damlama sulamayla gerçekleştiriliyor, vahşi sulama ise yok.
…
Bir çiftlikten diğer çiftliğe geçerken bölgenin tamamen çöl ve kireç renkli topraktan oluştuğu gözleniyor. Çiftliklerde tarım dışında son yıllarda ilaç sanayii için de bitkiler üzerinde araştırmalar yürütülüyor. Kanser araştırmalarına yönelik çalışmalara yoğunluk verilmiş. Özellikle kan kanseri (Lenfoma) ve göğüs kanseri üzerine bitkiler üzerinde araştırma yapıldığı ifade ediliyor.
Yine başka bir Moşav'da ise okyanus suyu ortamı hazırlanmış akvaryumlarda mercanlar yetiştiriliyor ve yapılan deneylerde kemik tedavisinde 10 kat daha hızlı tedavi sağlayacak ilaç geliştirilmeye çalışılıyor.
http://www.tarimpusulasi.com/fotogaleri/genel/israilin-coldeki-mucizesi/343/sayfa/2
Netten okumalar
http://t24.com.tr/yazarlar/pinar-dogu/kafkadan-yana-misiniz-yoksa-ona-karsi-misiniz,16757
http://www.ocakmedya.com/dunya/2017/03/11/musevi-vatandaslarimiz-icin-bugun-bayram-purim-bayrami/
https://www.youtube.com/watch?v=Y3MuhxvJ3o4
http://www.medyagunlugu.com/Haber-1962-gecmisten-gunumuze-turk-yahudileri.html
http://sinanculuk.blogspot.co.uk/2017/01/or-ahayim-karay-mektebi-diplomasi.html
https://www.evrensel.net/haber/311919/subat-grevi-nazileri-saskina-ceviren-hollandali-isciler
https://listekitap.com/haber/don-kisotta-gizlenen-yahudi-sirlari/
http://1001istanbul.com/sevgili-egeli-boyoz-hikayesi/
Takılan tweetler
ADIM ADIM İSTANBUL @TARIKERDEM3127 7 Mar
500.Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi,Türkiye'deki Musevi toplumunun tarihi,kültürü,inançları,yaşantısı ile ilgili bilgiler edineceğiniz yer.
TürkMusevileriMüzesi @muze500 10 Mar
hakan demir@suyorumcusu 12 Mar
İsrail'le kriz çıktığında çılgınlar gibi Hitler öven adamlar Avrupa'yla kriz çıktığında Hitler diyerek kızıyor. Mevsimlik hitler tercihleri.
Payitaht'ta oyunculardan bazıları yine Tallet'le sahneye çıkmış.Herhalde sabah duasından sonra unuttular ?!#payitaht