“Kadın olmak her iki dünyada da zor”

Paris Yahudi Cemaati merkezi 7 Mart’ta ABD doğumlu İsrailli yazar Naomi Ragen’i ağırladı. Naomi Ragen, dindar Yahudi topluluklarda kadın haklarını anlattı.

Pınar Kılavuz EKERBİÇER / Paris Dünya
13 Mart 2017 Pazartesi

Naomi Ragen kimdir?

Savaştan birkaç sene sonra Brooklyn’de doğan Ragen, Doğu Avrupa Yahudi’si kökenli bir ailenin çocuğu. Annesi Amerika’da doğmuş, babası da çok küçük yaşta ABD’ye yerleşmiş. Annesi, babasına göre dinine daha bağlı bir aileden geliyordu. Üniversitede edebiyat bölümünde okurken aynı zamanda bir seminerde dini eğitimini de tamamlayan Ragen 1971’den beri İsrail’de yaşıyor. Yazarın eserlerinin ana teması Haredi (Ultra-Ortodoks) toplumlarda kadına karşı adaletsizlik.

 

Söyleşide neler konuşuldu?

Gazeteci Esther Leneman’ın Naomi Ragen’e yönelttiği ilk soru kendisinin roman yazmaya nasıl başladığı hakkındaydı. Ragen bu soruya şöyle yanıt verdi:

“İlk kitabım (Yeftah’ın Kızı) trajik bir olayın sonunda ortaya çıktı:  Çocuğumu anaokulundan almaya gittiğim zaman bir komşumla tanıştım. Bir gün bu kadının 3 yaşındaki çocuğunu da alıp Tel Aviv’deki Sheraton Otelinin terasından atlayarak intihar ettiğini öğrendim. Kadının arkasından herkes, ‘Bunu nasıl yapar, delirmiş olmalı. Kocasın yazık’ diye konuşuyordu. Ben ise bu kadar akıllı ve ilginç bir kadının bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışıyordum ve bunu herkese anlatmak istedim. Görücü usulü evlenen bu kadın evliliği boyunca kocasının şiddetine maruz kalmışlar. Boşanmaya kalkışsa, mahkemenin çocuklarının velayetini babaya vereceğinden emin olan kadın intihar etmeyi tercih etmiş. Bu olay beni çok kızdırmıştı.

Unutamıyorum.”

Ragen bu olaydan sonra dindar toplumlarda kadınlara yapılan haksızlıkları kaldıramadığını ve romanlarında bunları işlemek istediğini belirtti.

Yazarın kitaplarında sıklıkla irdelediği konulardan bir diğeri ise evlilik ve bu evliliğin cemaat yaşamındaki yeri. Ragen bu konuyu, “Evet, genç bir kadının hayatında evlilik önemli bir konu. Laik dünyaya baktığım zaman bir kere daha haklı olduğumu görüyorum. Çünkü laik dünyada 30 yaşına gelmiş kadınlar bir anda çocuk sahibi olmak istiyor, ama bunun gerektirdiği koşullarda bir yaşamları olmuyor. Ortodoks toplumda kadının yeri yok. ‘Kadının çalışma hayatına saygı yok’ tezini kabul etmiyorum. Esas sorun evli bir kadının kendi hayatını yaşama isteği toplumda kabul görmediği zaman başlıyor. Dindar bir toplumda kadınlar zaten çalışmak zorunda, eşlerinin Yeşiva’daki eğitimlerini finanse etmek için başka çareleri yok. Bu toplumlarda kadına hem anne, hem de kadın olarak çok fazla saygı duyuluyor” diye açıkladı.

Kendisini Ortodoks Yahudi ve feminist bir kadın olarak tanımlayan Ragen aynı zamanda İsrail’de yaşayan Yahudi kadınların hakları için de eylemlerde bulunuyor. Dindar Yahudilerin İsrail’de dayatmak istediği kurallara karşı hukuki mücadeleler veriyor. Bunlardan birisi de toplu taşıma araçlarında kadınların arkaya, erkeklerin de öne oturmasını isteyen gruba karşı verdiği mücadele. Bu konuyu İsrail’de temyiz mahkemesine taşıyan yazar, “Mücadelemizin sonucunu aldık. Şimdi İsrail’de otobüslerde bir pano var ve üzerine ‘birisinin istediği yere oturmasına engel olan hakkında hukuki işlem başlatılacaktır’ yazıyor. Daha alacak çok yolumuz var” diyerek kadına yapılan ayrımcılığa dikkat çekti.

 

Esther Leneman’ın Ağlama Duvarının önünde dua etmek isteyen kadınlar ve mücadeleleri hakkında ne düşündüğü sorusuna ise, “Hiç bir zaman bu konuda angaje olmadım. Bir gün bar-mitsva törenine davetliydim ve o sırada Kotel’in önündeydik. Bir anda şiddetli sesler gelmeye başladı. Bir grup kadın ellerinde düdüklerle gelmiş ve insanları rahatsız ediyordu; Kotel’in önünde dua etmek isteyen kadınlara engel oluyordu. Bu çok saygısız bir hareket. Benim Kotel’in önünde dua etmek gibi bir arzum yok ama bunu yapmak isteyen kadınlara davalarında destekçiyim” diyerek aynı fikirde olmadığı insanların da haklarını elde etmeleri için destek olacağını belirtti.

 

Dinleyici tepkileri?

Konuşma sona erdikten sonra mikrofon dinleyicilere uzatıldı. Bir kadın dinleyici yazarın aslında kendisi ile çeliştiğini şu sözlerle dile getirdi: “Sizinle aynı fikirde değilim. Dindar Yahudilerin kadına saygı duyduğunu, görücü usulü evlilikleri onayladığınızı söylüyorsunuz. 16-18 yaş arası kız çocuklarına aileleri hiç olmayacak erkekleri eş diye seçiyor. Bu kadına saygı değildir. Kendi sözlerinizle çelişiyorsunuz. Kadınların otobüste arka tarafa oturmasını isteyenler kadınlara nasıl saygı duyabilir? Kadınların çalıştığından bahsediyorsunuz fakat kadınlar hiç bir zaman kendi istedikleri işi seçemiyor.”

Ragen bu tepkiye, “Evet haklısınız, hak ihlali olduğu durumlar var. Eğer kitabımı okumuş olsaydınız tam da bundan bahsettiğimi anlardınız. Peki, görücü usulü evlenip mutlu olan çiftler yok mu? Elbette var. Laik dünyada çok mutsuz olan kadınlar yok mu? Elbette var. Kadın olmak her iki dünyada da zor” diye cevap verdi.

Başka bir dinleyicinin kendisini daha fazla tanımak istediğini belirtmesi üzerine, “Dindar olmayı ben tercih ettim, çünkü Yahudi adetleri oldukça zengin. Eğer siz benden Şabat’ı, bayram günlerini alırsanız benim hayatım çok daha cansız ve sade olur. Ben iki dünyayı da gördüm; hem kendi ailemi, hem de dindar bir aileyi. Ortaokula giderken aynı zamanda bir seminerde dini eğitim de alıyordum. Evim ile seminer çok uzak olduğu için bir sene boyunca aşırı dindar bir ailenin yanında kaldım. O ailenin yanındayken çok şey öğrendim. İsrail’e yerleştiğim zaman Haredim mahallesinde yaşadım. Aşırı dindar arkadaşlarım ve komşuları vardı. Ama zamanla bu yaşam tarzının bana uygun olmadığını anladım. Tanrı’yı ve Tora’yı sevmek için böyle yaşamak zorunda değiliz. Tora’da buna dair bir bilgi yok” diyerek kendisinin hangi yollardan geçtiğini özetledi.

Son olarak kendisine İsrail’i nasıl gördüğü hakkında yöneltilen soruya, “Bir yerde aşırı dindarlar var, ortada gelenekçiler ve öbür tarafta da ateistler, Tevrat’tan nefret edenler ve solcular var. Ben İsrail toplumunda bir iç çatışma olduğunu düşünmüyorum. Bence en büyük problem aşırı dindarların oğullarını askere göndermeyi reddetmesi. Bu topluluk, devletin bütçesinden, halkın vergisinden çocuklarının dini eğitim masrafları karşılansın istiyor. Bunu kabul etmiyorum, isterse bütün gününü dini eğitime adasın ama masraflarını kendisi karşılamak zorunda” diyerek cevap verdi.