Türkiye’de orta eğitim müfredatında Yahudi soykırımı ve İkinci Dünya Savaşı en az yer verilen konular arasında. Özel olarak ilgilenenler hariç bu konudaki bilgilerin çoğu Hollywood filmlerinden edinildi. Dolayısıyla Nazizm’in Türkiye’de Avrupa’daki gibi bir karşılığı yok. Örneğin 2013’te iki genç, muhtemelen komik olduklarını düşünerek, Auschwitz’de Nazi selamı vermiş, sonra gözaltına alınmıştı. Popüler bir pop şarkıcısı İsrail’in Gazze saldırısını bahane ederek “Allah Hitler’den razı olsun, bunlara az bile yapmış” diyebildi. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının gündeme geldiği her durumda Türkiye’de antisemitizm hortladı. Merak edenler Hrant Dink Vakfının Ulusal Basında Nefret Söylemi Raporlarına bakabilir. Yahudiler muhafazakar medyada nefret söyleminin en istikrarlı hedeflerinden biridir. CEREN SÖZERİ - EVRENSEL
Kevin Simpson, ‘Svastika Altında Futbol’ kitabının Hollanda’ya dair bölümünde, savaş sırasında büyük kentlerin dışına ulaşabilen ve korunaklı bir yer arayan Yahudilerin, kırsaldaki Hollandalılara önce ‘Yahudi’nin ne demek’ olduğunu sonra da ‘Neden kaçmak zorunda olduğunu’ açıklaması gerektiğini söylüyor. Amsterdam ise bu atmosferin tamamen dışında, Yahudilerin önemli yer tuttuğu bir kentti ve hiç kuşku yok ki onların bir numaralı kulübü Ajax’tı. Kuper’in Abraham Roet’ten aktardığına göre “Ajax Yahudilerle Yahudi olmayanların buluştuğu bir yerdi… Ajax’taki bir Yahudi kendisini Amsterdam’ın bir parçası hisseder, orada korunurdu…”
1938’de Admira Vienna maçı için stada gamalı haç çekildiğinde ve Hitler selamı verildiğinde, Ajax taraftarları öfkeyle ıslıklamış, stadı terk edenler olmuştu.
Bu, faşizme karşı tüm yapay ayrımları boşa düşüren ruh haline, Amsterdam’da şubat grevinden önce Ajax tribünlerinde rastlandığının kanıtı.
İlginçtir, Hollanda’da futbol, işgal sırasında büyüdü. Nazilerin, ilişmediği bir alandı ve ‘30’larda yüklendiği ivmeyi taşıyan futbol, işgal günlerinin en popüler uğraşı oldu. 1944-45’te büyük bir kıtlığın yaşandığı ve 20 bin kişinin öldüğü Hongerwinter (Açlık kışı) günlerinde dahi futbol durmadı. Futbolcuların güçten düşmesi nedeniyle federasyon, daha hafif toplar üretti, maçlar devam etti. Futbolseverler, kent merkezlerinde maç biletlerini çiftçilerle peynir ve sebze karşılığı değiş tokuş ediyordu!
Mithat Fabian SÖZMEN
https://www.evrensel.net/yazi/78669/turuncular-ve-naziler
Ve bölgede olası bağımsız bir Kürt devleti kurulması olasılığı…O konuda İsrail’den bugüne kadar bir türlü net, tam olarak rengini belli eden bir açıklama gelmedi. Tabiri caizse hep şüphenin yarattığı faydayı gözettiler. Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani sürekli bağımsızlık referandumunu dillendiriyor. Bölgede kurulacak bir Kürt devletinin de bölgede nüfuzunu artıran İran’ karşı tampon olacağı gerekçesiyle İsrail’in böyle bir senaryoya destek vereceği konuşuluyordu. İsrail Kuzey Irak’ta olası bir bağımsızlık referandumu konusunda yorum yapmaktan kaçınıyor. Ancak İran’ tampon olacak güçte olmadıkları kanısındalar. İşin bir de Suriye’nin kuzeyindeki YPG varlığı boyutu var. O da Türkiye’nin kırmızı çizgisi. Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin sürekli altını çizdiği bir mesele. İsrailse şimdilik o konuda net bir tavır ortaya koyup konuşulan senaryolardan şu veya bu seçenekten yanayız demiyor. Çünkü hem önümüzdeki dönemin ne getireceğini kestiremiyor hem de bu konuda yapacağı açıklamanın kendisini bağlamasını istemiyor.
İsrail Türkiye ile Suriye’de temelde çelişmiyoruz diyor. Ama Türkiye’nin Aralık ayında göreve başlayan İsrail Büyükelçisi Kemal Ökem Suriye’nin toprak bütünlüğünü öne çıkarıyor. Ona göre, iki ülkenin çıkarlarının nereye kadar örtüşebileceği ve o kesişim kümesinin ne kadar genişleyebileceği Türkiye’nin bölgedeki tehdit algılarına İsrail’in de benzer şekilde bakıp bakmayacağında ve iki ülkeden birinin kendi güvenliğini artırırken diğerinin güvenliğinin azalmamasında yatıyor.
Begüm Dönmez
Türkiye İsrail Devletini ilk tanıyan devletlerden... 1949 yılında resmen tanıdığını açıkladı. İlk kriz 1956 yılında başlayan ikinci Arap-İsrail savaşıydı. Süveyş kriziyle birlikte Türkiye temsilciliğini maslahatgüzar seviyesine indirdi. 2 yıl sonra İsrail Başbakan David Ben Gurion ile Türkiye Başbakanı Adnan Menderes gizlice buluştu. İkili anlaşmada, istihbarat paylaşımı ve askeri destek boyutları vardı. İkinci kriz ise İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal etmesiyle yaşandı. Türkiye 30 Kasım 1980’de temsilcilik ikinci katip seviyesine indirildi. İlişkiler 1990’lı yılların başına kadar bu seviyede gitti. Ne zamanki İsrail Filistin savaşında anlaşmaya varıldı, Türkiye diplomatik ilişkilerini yeniden büyükelçilik seviyesine yükseltti. O dönem de işbirliği alanları askeri, stratejik ve diplomatikti.. İsrail İstanbul’daki Başkonsolosluğu’nu o dönemde açmıştı. 90'lı yılların sonunda İsrail ve Türkiye ortak tatbikatlar icra etti. Yıllar geçtikçe, askeri işbirlikleri de gelişti.
İlişkiler 2008 yılında gerilmeye başlamadan kısa bir süre önce F-4 ve F-5 jetleri ile tank modernizasyonunun yanısıra insansız hava araçları heronların alımına kadar birçok savunma sanayi anlaşmasına imza atıldı. Son dönemlerde jetlerin ve heronların teslimiyle ilgili sıkıntılar da yaşanmasına rağmen, o işbirliği kesilmemişti. Ta ki, 2011 yılında Mavi Marmara Krizi sonrası ilişkiler koparken tüm askeri anlaşmaların da askıya alındığı duyurulmasına kadar.
Bugün normalleşmenin ardından iki taraf da savunma sanayi işbirliğini birinci sırada tutmuyor artık. Yetkililer temkinli konuşuyor. 'Vakti gelince konuşulur' diyor.
Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi 'Türkiye'nin İsrail ile daha önce yaptığı projelerde o kadar iyi olmayan tecrübeleri oldu. Bugün milli ve yerli İHA projesini o tecrübelere borçluyuz. Her iki ülkenin altı yılda kapasitelerinde de değişiklikler oldu. Türkiye bu alanda gelişti. Yeni olanaklar çerçevesinde ihtiyaç olursa savunma sanayi işbirliği yapacaktır. İkili askeri tatbikat aşamasında değiliz ama Nato çerçevesinde ortak askeri faaliyetler yürütülebilir' diyor.
Yani başka öncelikler var. İki ülke askeri anlaşmalar için de, istihbarat işbirliği için de, savunma sanayi projeleri için de aceleci değil. Üstelik bölge 90'lı yıllara göre daha ateş çemberi iken...
Hem Türk hem de İsrailli yetkililer işbirliğinin daha farklı alanlarda olacağının altını çiziyor... Taraflar, 'iki ülkeyi germeyecek, siyasi farklılıkların bilincinde olup, pragmatik meseleler üzerinden adım atarak ilişkiyi örmenin doğru olacağına inanıyor.'
Öncelik halkların yeniden bütünleşmesi. Çünkü aradan geçen 7 yılda iletişim kaybedildi. Türkiye de İsrail de kendini anlatamadı. Üstelik yetkililere göre, 'İsrail nefreti gerçeğe dönüştü. Bugün 15-16 yaşına gelenler İsrail'in kötü olduğuna inanıyor. Bunun değişmesi zaman alacak'... Krizli yıllarda kopan üniversiteler arası akademik işbirliklerinin yeniden kurulması, kültür, turizm, tarım gibi alanlarda işbirliklerine öncelik verilecek.
Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Amidror, 'Bazı alanlarda daha iyi ilişkilerimiz olacağını düşünüyorum, örneğin ticaret.. Bazı alanlarda ise devam etme konusunda isteksiz olacağız. Yavaş yavaş iyileşecek. Bir günde bir ayda olmayacak, zaman alacak. Çok fazla çıkar olduğu için, gelecekte daha iyi ilişkiler olacağına inanıyorum. Ama bu ilişkiler tek başına Türkiye İsrail ilişkileri değil, tüm Ortadoğu'daki değişimin bir parçası' diyor.
Deniz KİLİSLİOĞLU
http://www.ntv.com.tr/dunya/turkiye-ve-israil-nicin-uzlasiyor,RJjB58GlNk67GEW7beqbRg
Holokost’ta 5,6 milyondan fazla Yahudi yaşamını yitirdi. Bugün Almanya’da hâlâ Neo-Nazi grupların varlığından bahsedebiliriz; emniyet güçleri içinde ya da toplumda bu gruplara müsamahalı davranan odaklar olduğunu düşünebiliriz. Ama 2017 Almanyası ile Nazi politikalarını kıyaslayamayız. Neden kıyaslayamayacağımızı göstermesi açısından 1933’ten imha politikaları başlayana kadarki dönemde Almanya’da Yahudilerin maruz kaldıkları bazı kanun ve yönetmelikleri hatırlayalım, bunu yaparken de şunu unutmayalım; 1933’de Almanya’da yaşayan 500 bin Yahudi topluma son derece iyi entegre olmuş, vergisini veren, Alman ordusunda hizmet vermiş, bazıları savaşa katılmış, kendilerini önce Alman sonra Yahudi olarak tanımlayan insanlardı: Yahudi işletmelerinin boykotu ve ekonominin aryanlaştırılması, Yahudilere ait işletmelerin Yahudi olmayan Almanlara devri, Aryan olmayanların, yani Yahudilerin devlet kadrolarından çıkarılması ve hizmetinden uzaklaştırılması, Yahudi avukatların barodan atılması, Yahudilerin ve zihinsel ve bedensel engellilerin vatandaşlıktan çıkarılması, Yahudilerin ‘Alman kanıyla ilişkili kişilerle’ evlenmelerinin ve cinsel ilişkiye girmelerinin yasaklanması, Yahudiliğin din değil ırk üzerinden tanımlanması, büyükanne, büyükbabalarından üçü Yahudi olan kişiler din değiştirmiş de olsalar Yahudi kabul edilmesi, Yahudilerin Yahudi adı taşıması zorunluluğu ve pasaportlarına ‘J’ harfi eklenmesi zorunluluğu, Yahudi çocukların devlet okullarından atılması, savaşla birlikte Yahudilerin sokağa çıkma yasağı, yiyecek karnelerinin miktarının azaltılması, ‘savaşın kazanılabilmesi’ için Yahudilerin radyo, fotoğraf makinesi, bisiklet, elektrikli cihaz ve değerli eşyalarına el konulması, Yahudilerin toplu taşıma araçlarını kullanmalarının yasaklanması, Yahudi evlerinde toplu halde yaşamaya zorlanmaları, zorunlu çalışmaya tabî tutulmaları, altı yaşın üzerindeki Yahudilerin üzerinde siyah harfle Almanca Yahudi anlamına gelen ‘Jude’ yazılı olan sarı renkli altı köşeli yıldızın üst giysilerinde dikili olarak taşıma zorunluluğu ve son olarak da tabii Almanya’dan toplama ve imha kamplarına sürülmeleri. Bugün Almanya’da yaşayan Türklerin bu uygulamalara maruz kaldıkları söylenebilir mi?
Pınar Dost-Niyego (Rupen Varjabedyan Röportajı)
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17937/almanya-trajik-tarihiyle-1947den-beri-yuzlesiyor
İsrail’in Türkiye’deki diplomatik misyonları ilişkilerin düzelmesi için yoğun gayret içinde. İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen bu süreçte çok çalıştı. Kısa süre önce Ankara Büyükelçisi olarak görevine başlayan Eithan Na’eh de kayıp yılların kazanılması için olağanüstü çaba harcıyor.
Büyükelçi, geçtiğimiz günlerde Ankara büromuzda beni de ziyaret etti. Cohen ile daha önce İstanbul’da röportaj yapmıştım. Her iki diplomatta da Türkiye ile İsrail’in yakınlığını bir üst aşamaya çıkarmak için ciddi kararlılık olduğunu gördüm.
Başbakan Binali Yıldırım göreve gelir gelmez komşularla iyi ilişkiler hedefini açıklamış ve İsrail’e dair mesajlar paylaşmıştı. İsrail-Türkiye arasında 8 milyar dolarlık ticaret hedefi var. Sorunlardan ötürü buraya ulaşılamadı ancak yoğun bir gayretle 2-3 yıl içinde bu hedef yakalanabilir.
Olumlu gelişmenin görülebileceği ilk sektör turizm. Şu anda İsrail’den gelen turist sayısı yıllık 260 bin dolayında. Bunun iki katına çıkması mümkün. Türk Hava Yolları ve Pegasus’un en yoğun uçuş hatlarından biri İstanbul- Tel Aviv. Bu yaz İsrail ile Antalya arasında da charter uçuşları olacak.
İki ülke arasındaki güçlü ilişkileri destekleyen bir gazeteciyim. Yıllardır bu konuda görüşlerimi aktarıyorum. Tel Aviv hükümetine önerim şu: Ankara ile daha hızlı yol almak istiyorsanız Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerinin domine ettiği bir Kürt koridoru oluşturulmasına karşı olduğunuzu açıkça ilan edin.
Belki de İsrail’in -kendi güvenliği dışında- nasıl bir Ortadoğu görmek istediğini komplo teorilerine fırsat bırakmayacak şekilde paylaşmasında fayda var.
Hakan Çelik
http://www.posta.com.tr/israil-e-onerim-hakan-celik-yazisi-1278242
Avrupa’nın en hassas noktalarından biri olan Yahudi soykırımının Erdoğan’ın söylemlerinde nasıl bu kadar kolay harcandığına biraz kafa yormak lazım. Türkiye’de orta eğitim müfredatında Yahudi soykırımı ve İkinci Dünya Savaşı en az yer verilen konular arasında. Özel olarak ilgilenenler hariç bu konudaki bilgilerin çoğu Hollywood filmlerinden edinildi. Dolayısıyla Nazizm’in Türkiye’de Avrupa’daki gibi bir karşılığı yok. Örneğin 2013’te iki genç, muhtemelen komik olduklarını düşünerek, Auschwitz’de Nazi selamı vermiş, sonra gözaltına alınmıştı. Popüler bir pop şarkıcısı İsrail’in Gazze saldırısını bahane ederek “Allah Hitler’den razı olsun, bunlara az bile yapmış” diyebildi. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının gündeme geldiği her durumda Türkiye’de antisemitizm hortladı. Merak edenler Hrant Dink Vakfının Ulusal Basında Nefret Söylemi Raporlarına bakabilir. Yahudiler muhafazakar medyada nefret söyleminin en istikrarlı hedeflerinden biridir.
Bununla birlikte Erdoğan uzun bir süre uluslararası ortamlarda İslamofobi’yi antisemitizmle birlikte anarak, benzerlik kurarak Müslümanlara karşı nefret söylemine savaş açtı ve böylece İslam dünyasında popülerliğini arttırdı. Başörtülü bir bakana yapılan uygulama tam da bu çerçevede İslam karşıtlığının vücut bulmuş hali olacak ve Nazizm’le benzerlik tamamlanacaktı. Bu pragmatizm Avrupa’yı şoke etse de asıl hedeflenen içerideki seçmenler olduğu için sorun edilmedi.
Ceren Sözeri
https://www.evrensel.net/yazi/78699/bedeli-kim-odeyecek
“Antisemitizm konusunda benim için Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran şey, Türkiye’de bu olgunun büyük ölçüde mevcut hükümet tarafından dikte ediliyor olması… Söylemek istediğim, elbette antisemitizm Türkiye’de yeni bir olgu değil, cumhuriyetin ilk yıllarında ve daha sonrasında tatbik edilmiş bir düşünce. Fakat o zaman hükümet Yahudilere zarar verenlerle uğraşmamak ya da bu kişilere gereken cevabı vermekte gecikmek niyetinde olmuş olabilir, çoğunlukla – burada çoğunlukla kelimesine vurgu yapmak istiyorum – antisemitizm içeren düşünceleri kendileri kullanmamışlar. AKP ile bu durum çok değişti. AKP hükümetinin Türkiye toplumu üstünde, en azından bu toplumun belirli bir bölümü üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşünürsek, sorun derin. Çünkü şimdi bunu kabul edelim antisemitizm her yerde var, fakat mesela Fransa’da hiçbir başbakan veya cumhurbaşkanı Yahudilere karşı bir şey söylemez ya da sürekli onlara karşı gelip onları kınamaz. Durum Türkiye’de böyle değil… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konularda daha toleranslı olabileceğini ve böylece bunun topluma da sirayet edebileceğine inanıyorum. Elbette ülkedeki antisemitizmden doğrudan kendisi sorumlu değil, fakat bu düşünce biçiminin yayılmasında kesinlikle büyük bir katkısı var. Kendisinin kullandığı her kelimenin onun destekçileri nezdinde büyük bir anlamı var.”
…
“Evet, Türkiye’de bu konuda bir duyarlılık gelişiyor ki bu oldukça önemli. Bu bir sonraki İsrail harekatında antisemitizm içeren ifadelerle karşılaşmayacağız anlamına gelmiyor fakat duyarlılık eskiden olduğundan daha yüksek. Burada insan hakları savunucularının katkısı çok büyük… Ülkedeki Yahudi toplumunun bir bölümünün de bu söylemin anlaşılmasında katkısı olduğunu belirtmeliyiz. Ancak mesela, bazı akademisyenlerin söylediğinin tersine, okullarda Türkiye’deki lise ve üniversitelerde Holokost’u öğretmek için tasarlanan Aladdin Projesi hayata geçirilmedi. Bu ta en başından beri AB’ye girmek için yapılan şeylerin bir parçası oldu. Hükümetin eylemlerinin arkasındaki niyetin, mantığın ya da sebeplerin çok önemli olmadığını söylüyorum. Ankara’nın neyi neden yaptığını çok ön planda tutmuyorum, ama sonuçları önemsiyorum, bu bahsettiğim proje askıda olsa bile başlamış olması önemli. Kişisel olarak Türkiye’de ‘Piyanist’ ve Lanzmann’ın uzun filmi ‘Shoah’ın gösterilmiş olmasına büyük önem atfediyorum. Bu daha da güçlenmeli.”
Efrat Aviv (Fatih Gökhan Diler Röportajı)
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17992/nazi-suclamasi-da-hitler-benzetmesi-de-yanlis
Netten okumalar
http://www.hurriyet.com.tr/gayrimuslim-sehitlerimiz-4102588
https://gaiadergi.com/anne-frankin-gozunden-savas-yillari/
http://www.martidergisi.com/galatada-yahudi-izi-musevi-muzesi/
http://t24.com.tr/haber/bir-sevince-donusme-yolculugu-spinoza-felsefesi,393877
http://www.cnnturk.com/dunya/turkiye-israilin-dogalgazini-alacak-mi
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/699755/_6_-7_Eylul_de_ne_olmustu_.html
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muacirler-14-10394yy.htm
http://yilmaznalan.blogspot.com.tr/2017/03/aykiri-portreler-1-lou-andreas-salome.html
http://vesaire.org/varsova-gettosu-ayaklanmasi/
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ekrem-bugra-ekinci/596002.aspx
Takılan tweetler
Murad Çobanoğlu @muradcobanoglu 15 Mar
Lütfen @Twitter'a özellikle antisemit, ırkçı mesajları bildirin inanın suya yazmıyorsunuz. Cevaplayıp ilgileniyorlar
Karel ValansiOnaylanmış hesap @karelvalansi 20 Mar
İsraillilerin İbo hayranlığı inanılmaz! Eskiden takside Türk olduğumu duyan Antalya harika der,Türkçe konuşmaya çalışır, bi Tatlıses koyardı
israil devletinin mobileye'in intele satisindan vergi geliri 3.9 milyar dolar. vatandas basina 500 dolar bonus ediyor.
Anadolunun Dilleri @AnadoluDilleri 9 Mar
"Bir şeyi istiyorken değil, yapabiliyorken yap." "Haz cuando puedes, y no cuando queres." Sefarad Atasözü
Meryem Doğan @meryembdogan 14 Mar
Amsterdam'da bulunan bu tablonun, yakın zamana kadar Ankara'nın resmedildiği bilinmiyordu. Takriben 18. yy'da Yahudi tüccarlar. #hermana
(((rivokkk))) @Rivokhay 14 Mar
@okan_bn vaktinde yazmıştım, bu da eski sinagog kalıntıları evlerde harç olarak kullanılmış yine Mardin'de
(((rivokkk))) @Rivokhay 21 Mar
Efsane... Rockefeller'ı cidden yahudi zannetmişler Bir de öldü diye sevinmişler