Web´den seçmeler

Maraş´a dair hatıraları o kadar canlı ve taze ki, komşu esnafları isim isim soruyorlar. "Leblebici Hasan yaşıyor mu?" "Sandalyeci Eşref" vs. Fırıncı berber, nerdeyse Çarşıbaşı esnafını isim isim biliyor ve soruyorlar. Ulusal tv’lerimizi izliyor şakalarını Türkçe yapıyorlardı. Oysa bu sordukları insanların çırakları, çocukları o kadar insafsız davranmışlardı kendilerine. O eziyetlerin hiç birini hatırlamıyorlar yahut yüzümüze vurmayacak kadar asil davranıyorlardı. Ben ise o anların şahidi olarak için için utanıyordum. Bir iki örnek: Damlarına çıkıp bacalarından içeri toz toprak atan çocuklar mı dersiniz, yolda yürürken tepsilerine alttan vurup, pastaların yerlere saçılmasına gülen çocuklar mı dersiniz. Daha neler neler. www.wowturkey.com

İzak BARON Diğer
29 Mart 2017 Çarşamba

İSRAİL ASILLI BİR TÜRK VATANDAŞI, İBRANİCE BİR PARÇA İLE BİZDEKİ YARIŞMAYI KAZANABİLİR MİYDİ?

‘O Ses Türkiye’ yarışmasının İsrail’deki versiyonunu Türk asıllı İsrail vatandaşı Sapir Saban, ‘Haydi Söyle’ şarkısıyla kazanmış.

Türkçe seslendirdiği İbrahim Tatlıses’e ait bir parçayla birinciliği kapan 22 yaşındaki şarkıcı ‘’Şampiyonluk beklentim sıfırdı’’ itirafında bulunmuş. Şimdi itiraf sırası bizde.

İsrail asıllı bir Türk vatandaşı, İbranice bir parça ile bizdeki yarışmayı kazanabilir miydi?

Haydi Söyle. O Ses Türkiye!

Cem Ceminay

http://www.gazetevatan.com/cem-ceminay-1050859-yazar-yazisi-bosu-bosuna-dort-bucuk-saatlik-inatlasma/

 

  • HEP YAHUDİ MAHALLESİ DERİZ AMA BU YAHUDİLER KİMLERDİ VE NEREYE GİTMİŞLERDİ, VATAN ÖZLEMLERİ VAR MIYDI, TÜRKLERE YA DA MARAŞLI HEMŞEHRİLERİNE KARŞI DUYGULARI NEYDİ? AŞAĞIDAKİ YAZIYI OKUYUNUZ LÜTFEN

Baktım ki, benim olan tümüyle bana ait olan bir hatıra kayıp gidiyor ellerimden. "müdahil olmanın zamanıdır" dedim kendimce.

Sene 2001; Tel Aviv'e bir fuara katılıyorum. Yanımda oğlum Kemal.

İsrail denilen yer çoğu "bizim" Yahudilerden oluşan bir Memleket. Bizim insanlar diyorum çünkü yüzyıllarca beraber yaşamış olmanın kültür ortaklığı var paydamızda.

Gelelim hikâyenin aslına; Oğluna çocukluk aşklarından bahsedebilen nadir insanlardan biriyim ben. Yani oğlumla arkadaşız biz. Oğlumu İstanbul'dan alıp Tel Aviv'e havalanınca, uçakta "Kemal İsrail’de benim ilkokul aşkım var onu bulacağım" dediğimde, güldü. "Ya baba 7 milyonluk ülkede bu mümkün değil” dedi. "Görürsün bu iş mantıkla açıklanmaz" dedim. Tebessüm etti. Bu arada uçakta yan sırada oturan Dostum Atilla Kambur(mado), yan gözle bize bakarak istihza ile gülüyordu.

Derken vardık fuar alanına. Bizim standa gelen hemen herkese Maraşlı Yahudileri soruyorum. Cevap hep olumsuz. Havada bunaltıcı bir sıcak var. "Yürüyün otele gidip serinleyelim dedim, oğluma".

Yola çıktık tam bir İstanbul trafiği. Taksiler santim santim gidiyor.

Çocuklar hangi taksiyi durdursa otel ismini duyan çekip gidiyor. Sanırsın, burası İsrail değil de Türkiye. Şoförler tam bizim çocuklar. Trafik var diye bizi bir türlü almıyorlar.

Sonunda sabrım tükendi. Çıktım yolun tam ortasına. El ettim birine sert bir ifadeyle, durmak zorunda kaldı. Açtım ön kapıyı bindim. Çocuklara atlayın arabaya dedim.

Benim bu tavrım şoförü ürkütmüş olmalı ki, korku dolu bir ifadeyle "nereye?" diye sordu. Söyledim. Hiç tereddütsüz yola çıktı ve ürkek bir ses tonuyla, “Türk müsünüz” diye sordu. "Ne olmuş evet, Türk'üm" der demez yine İngilizce “benim annem de Türk diye cevap verdi. Bu arada cep telefonunu çoktan çevirmiş annesiyle konuşmaya başlamıştı bile. Ona İbranice bir şeyler söyleyip telefonunu hemen bana uzattı.

Telefondaki ses, naif bir şekilde bana "Alo siz de mi Türksünüz” deyince, “şimdi siz bir de Maraşlı'yım dersiniz” dedim ve gülüştük, "Evet" dedi "İstiklal İlkokulunda okumuş olmayasınız?” dedim şaşkınlık içinde “evet ama siz bütün bunları nereden bilebilirsiniz ki?” dedi. Tabi ben iyice coştum o zaman, "siz Suzan'sınız” dedim. Sevinçten uçarcasına, "evet evet" diye telefonda çığlık atıyordu. Tabi bu arada ben de kendimi tanıttım.

"Derhal bu akşam sizi görmem gerek, sizi bekliyorum” dedi.

O akşam işimiz gereği gidemedik ama ertesi gün akşamı Haifa’daki evlerinin kapısı önünde sülâle boyu bizi beklediklerini gördük.

Sülâle boyu derken, çocuklar anneanneler, babaanneler...

Bizi hasretle kucakladılar sarıldılar, sarıldılar. Yıllar var ki böyle bir vuslat lezzeti tatmamıştım.

Maraş'a dair hatıraları o kadar canlı ve taze ki, komşu esnafları isim isim soruyorlar. "Leblebici Hasan yaşıyor mu?" "Sandalyeci Eşref" vs. Fırıncı, berber, nerdeyse Çarşıbaşı esnafını isim isim biliyor ve soruyorlar.

Ulusal tv’lerimizi izliyor, şakalarını Türkçe yapıyorlardı.

Oysa bu sordukları insanların çırakları, çocukları o kadar insafsız davranmışlardı kendilerine. O eziyetlerin hiç birini hatırlamıyorlar yahut yüzümüze vurmayacak kadar asil davranıyorlardı. Ben ise o anların şahidi olarak için için utanıyordum. Bir iki örnek: Damlarına çıkıp bacalarından içeri toz toprak atan çocuklar mı dersiniz, yolda yürürken tepsilerine alttan vurup, pastaların yerlere saçılmasına gülen çocuklar mı dersiniz. Daha neler neler?

Belki çocukluğumuza saymışlardı. Ama gerçek şuydu ki, kendileri de çocuktular.

İşte o akşam bize hasretle sarılmalarından anladım ki çocuklarına tek bir kötü hatıra aktarmamışlar.

Suzan'ın kocasının durup durup bana sarılarak salya sümük beni öpmesi açıkçası beni rahatsız etmişti.

"Suzan hayırdır düğün değil, bayram değil bu enişte beni niye bu kadar sık öpüyor?" deyince, Suzan "olur mu bugün benim gerçek anlamda bayramım, beni mutlu eden adam olarak seni hep öpmek istiyor" dedi. Çok etkilenmiştim.

"Çocukluk aşkıma" ziyarete gideceğiz, üstelik yemeğe gideceğiz mutlaka iyi bir hediye götürmemiz gerek diye düşünürken oğlum "buldum baba çantamda tarhana var" dedi. Bence güzel fikirdi.

Götürdüğümüz tarhanayı yiyişlerini görecektiniz, bir yandan kıtır çiğnerken gözlerinden yaşlar geliyor ve damla damla ağlıyorlardı. Bir yandan Maraş’tan ilk taşındıkları günlerde büyük babaannenin kendilerine tepsi arkasında tarhana yapıp yedirdiğini anlatıyorlardı.

İşte kültür birliği buydu, medeniyet bağı buydu. Bu yüzden hasretleri çok büyüktü.

 

YAZAN: ŞAHİN ÖNYURT

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=5670056

 

  • ERDOĞAN'IN STRATEJİK ÇIKARLARI ŞU ANDA İSRAİL İLE ARALARINDA PÜRÜZSÜZ BİR İLİŞKİ VARMIŞ GİBİ GÖSTERMEYİ GEREKTİRİYOR Kİ BU SEBEPLE SEÇİM MİTİNGİ KONUŞMALARINDAN İSRAİL'İ ÇIKARDI

Bu defa işler değişti, Türk bakanların Avrupa'da bulunan bazı göçmen Türklere seçim kampanyası esnasında miting yapmak istemelerine karşı çıkan Hollanda ve Angela Merkel'in Almanyasını Hitlerle özdeşleştirmeyi tercih etti, bu sefer İsrail hedefte değildi.

Bu durum şu soruyu öne çıkarıyor: Neden? Neden Erdoğan İsrail'i karalama eylemini kampanyadan çıkardı? Öncelikle bu durumda iki ülke arasında geçen sene imzalanan uzlaşma anlaşmasının etkisi bulunuyor. İki ülke Kasım ayında büyükelçileri değiştirdiklerinden beri, Erdoğan'ın İsrail karşıtı söylemleri belirgin ölçüde azaldı.

Geçen sene Mayıs ayında Davutoğlu'nun görevden alınması ve ardından Binali Yıldırım'ın başbakan olmasıyla birlikte, Erdoğan'ın attığı ilk adım Rusya ve İsrail ile ilişkileri düzeltmeye çalışmak olmuştu. Değişen dünya şartlarında Erdoğan her iki ülkeyle daha iyi ilişkiler kurmanın Türkiye için önemini anlamış ve stratejik bir seçim yapmıştı.

İsrail ile sürtüşmenin sona erdirilmesi sayesinde Erdoğan Suriye ve Kürt meselelerine odaklanabilecekti. Ancak yegane sebep bunlar değildi, ve hatta Türkiye'nin enerji ihtiyacı doğrultusunda İsrail'in gazına ihtiyaç duyması da yeterli sebep değil, Erdoğan Trump'la iyi ilişkiler kurmanın İsrail sayesinde mümkün olacağını biliyor.

Önceki başkan Obama ile Erdoğan arasında kurulan gerginlik yüklü bir ilişkinin ardından, geçen ay gerçekleşen Netahyahu ve Trump görüşmesinin de etkisiyle, Kudüs'te bulunan gözlemcilerin aktarmalarına bakacak olursak, Erdoğan İsrail'le kavgaya girmenin çıkarlarına uygun olmayacağını anladı.

Erdoğan genelde kendisini Türkiye'ye zarar verecek şeylerin peşinden gitmeyecekmiş gibi göstermeyi tercih etti. Bir örnek vermek gerekirse, geçen yaz kendisine yapılan darbe girişiminin ardından ABD'den orada yaşamakta olan Fethullah Gülen'in iadesini istemiş, Washington Gülen'i iade etmemiş olsa da Erdoğan bu konuda sessiz kalmayı tercih etmişti.

Aynı şekilde, Erdoğan'ın stratejik çıkarları şu anda İsrail ile aralarında pürüzsüz bir ilişki varmış gibi göstermeyi gerektiriyor ki bu sebeple seçim mitingi konuşmalarından İsrail'i çıkardı.

Bununla birlikte Erdoğan Avrupalılara saldırmakla kaybedecek çok bir şeyi olmadığını biliyor. Ne de olsa Avrupa Birliği üyesi olma fikri sona erdi ve Avrupalılara saldırarak milliyetçi seçmenlerini ateşlemiş oldu.

Hollanda ile girişilen diplomatik kavganın referandum günü yaklaştıkça şiddetleneceği tahmin ediliyor.

Yaşanan kavga hem Erdoğan hem de Rutte için ilgi çekici olmakla birlikte, yıllar sonra ilk defa bir seçim sürecinde İsrail bir kenarda sessizce oturuyor.

HERB KEINON - Çeviri: Şıvan Okçuoğlu

http://odatv.com/ilk-defa-bir-secimde-erdogan-bizi-hedef-almiyor-2103171200.html

 

  • “İSRAİL GAZININ TÜRKİYE’YE ULAŞMASI İÇİN ÖNGÖRÜLEN 3 YILLIK SÜRE OLDUKÇA İDDİALI. SİYASİ SORUNLARIN AŞILMASI ZAMAN ALACAKTIR"

"Mevcut konjonktürde Türkiye-İsrail doğalgaz boru hattının gerçekleşmesi adına aşılması gereken sorunlar var. Bunların başında Kıbrıs geliyor. İdeal olan İsrail gazı ile Kıbrıs’ın Afrodit sahasındaki gazı birlikte değerlendirmek. Zaten Doğu Akdeniz gazını bir bütün olarak düşünmek hem ekonomik hem de siyasi açıdan daha doğru. Kıbrıs gazı şu aşamada devreye girmese bile Kıbrıs bu işin bir parçası. İsrail gazını taşıyacak boru hattı Kıbrıs deniz yetki alanından geçecek. Boru hattının inşası için ruhsat alımı, çevre etki değerlendirmesi gerekiyor. Kıbrıs kaçınılmaz olarak sürece taraf olacaktır. Türkiye hükümeti ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasındaki diplomatik ilişki değerlendirildiğinde, bu süreçlerin nasıl işleyeceği belirsiz. GKRY boru hattı projesine belki engel olamaz ama süreci yavaşlatabilir. Siyasi kriz sürdükçe, projenin finansmanı tehlikeye girebilir. Bu sorunun arka planında da kısmen Akdeniz’deki deniz yetki alanları meselesi var. Bu sınırların çizilmesi konusu uzun süredir çözüm bekliyor. İsrail-Kıbrıs-Lübnan-Mısır arasında münhasır ekonomik bölgelere dair ikili anlaşmalar yapıldı ancak Türkiye bunları tanımıyor. Bu sorunlar aşılmadan Doğu Akdeniz doğal kaynaklarının değerlendirilmesi güç. Bütün bunlara rağmen Türkiye ve İsrail anlaşma için istekli. Yine de şu aşamada temkinli olmakta yarar var. İsrail gazının Türkiye’ye ulaşması için öngörülen 3 yıllık süre oldukça iddialı. Siyasi sorunların aşılması zaman alacaktır."

Tolga Demiryol

http://www.hurriyet.com.tr/tolga-demiryol-turkiye-icin-israil-dogalgazi-40404104

 

  • YA MÜSLÜMAN KARDEŞLERİYLE VATAN SAVUNMASINDA OMUZ OMUZA ÇARPIŞIRKEN CANLARINI VEREN ERMENİLER, RUMLAR, YAHUDİLER? ONLAR İÇİN DE DUA EDECEK BİRER PAPAZ, BİR HAHAM BULUNAMAZ MIYDI?

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından beş gün sonra 2 Ağustos 1914 günü genel seferberlik ilan edilmiş 25 Eylül’e kadar binlerce gayrimüslim silah altına alınmıştı.

Bunları anımsatmayı niçin gerekli buluyorum?

Çanakkale Zaferi her yıl görkemli törenlerle kutlanıyor. Bu kutlamaları doğru fakat eksik buluyorum. Örneğin, bu yıl Müslüman şehitlerin ruhlarına Çanakkale’de Kuran okundu. Güzel. Ama ya Müslüman kardeşleriyle vatan savunmasında omuz omuza çarpışırken canlarını veren Ermeniler, Rumlar, Yahudiler?

Onlar için de dua edecek birer papaz, bir haham bulunamaz mıydı?

İngiliz ordusunda savaşan “Australia and New Zeland Army Corps” (Anzac/ Anzak) askerlerine karşı gösterilen saygı ve dikkati niçin kendi insanlarımıza göstermiyoruz?

Devletin yapmadığını ben bu köşemde yapıyorum, gayrimüslim kahramanlarımızdan adlarını bulabildiklerimi buraya alıyorum.

Yani oğlu Nikola (Çanakkale), Kaluset oğlu İshak (Biga), Bapos oğlu Arama (Kozan), Nersis oğlu Agop (Afyonkarahisar), Vasil oğlu Likor (Aksaray), Hayem oğlu Markado (Ankara), Tanaş oğlu Vasil (Balıkesir), Hristo oğlu Delikostanti (Balıkesir), Mıgırdıç oğlu Hacı Mehran (Bursa), Haçik oğlu Arimya (Bursa), Polheraçyan oğlu Sitrak (Edirne), Estefan oğlu İliya (Edirne), Avram oğlu İsak (İstanbul), Ovadis oğlu Haçor (Kahramanmaraş), Bedros oğlu Takur (Konya), Sergey oğlu Garabet (Yozgat), Nikola oğlu Kozma (Çanakkale).

Deniz Kavukçuoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/704369/_Ey_bu_topraklar_icin....html

 

Netten okumalar

 

  • KAYBOLAN BİR DİL, KAYBOLAN BİR MUTFAK...- NİLAY ÖRNEK

http://blog.kia.com.tr/yasam/kaybolan-bir-dil-kaybolan-bir-mutfak

 

  • İSRAİL NASIL İSRAİL OLDU? – MENDERES ÖZEL

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/menderes-ozel/israil-nasil-israil-oldu--2420451/

 

  • MECBUREN TEKNOLOJİ! – MENDERES ÖZEL

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/menderes-ozel/mecburen-teknoloji--2420926/

 

  • DÜNYANIN EN İYİ TEKNOLOJİ OKULU – MENDERES ÖZEL

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/menderes-ozel/dunyanin-en-iyi-teknoloji-okulu-2421529/

 

  • ‘ŞARKILARINIZLA BÜYÜDÜM, SAHNEDE SÖYLEMEKTEN GURUR DUYDUM’ – İPEK İZCİ

http://www.hurriyet.com.tr/sarkilarinizla-buyudum-sahnede-soylemekten-gurur-duydum-40406555

 

  • MUSEVİ TOPLULUĞUNUN KOSOVA'DA 56 ÜYESİ

http://www.kosovahaber.net/?page=2,12,39134

 

  • İSRAİLLİLERİN CASUSLARIN TANRISI OLARAK ADLANDIRDIKLARI AŞMIŞ MOSSAD AJANI: ELİ COHEN

https://seyler.eksisozluk.com/israillilerin-casuslarin-tanrisi-olarak-adlandirdiklari-asmis-mossad-ajani-eli-cohen

 

  • BOYOZUN DOĞDUĞU YER: ÇANAKKALE- EREN AŞNAZ

http://canakkalegundem.net/2017/03/22/boyozun-dogdugu-yer-canakkale/

 

  • FARKLI MEDENİYETLERİN KESİŞTİĞİ İSRAİL

https://blog.prontotour.com/farkli-medeniyetlerin-kesistigi-israil/

 

  • İSRAİL'İN 'HUMUS YİYEN' ÇOCUKLARI

https://galeri.acunn.com/magazin/israil-in-humus-yiyen-cocuklari-969841-galeri/1

 

  • DÖNEMİN EN İYİ DİŞ HEKİMİNİ NAZİ KAMPINDAN ÇIKARARAK TÜRKİYE'YE GETİREN LİDER: ATATÜRK

https://seyler.eksisozluk.com/donemin-en-iyi-dis-hekimini-nazi-kampindan-cikararak-turkiyeye-getiren-lider-ataturk

 

Netten seyredin

 

  • PARA DEDEKTİFİ-İSRAİL 1.BÖLÜM

http://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/para-dedektifi/para-dedektifi-israil-1-bolum

 

Takılan tweetler

Murad Çobanoğlu‏ @muradcobanoglu  26 Mar

Sultan Abdülaziz'in belki de yeryüzünde basılmış ilk antisemitizm ile mücadele hakkında fermanı. Özeti: "Yahudilere dokunanı oyarım..."

 

 

TürkMusevileriMüzesi