Geçmişte hatırı sayılır bir Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapmış olan Turgutlu’da, ortaya çıkarılan iki mezar taşı bölgedeki Yahudi mirasını simgeliyor.
Siren Bora
Turgutlu’nun yer aldığı coğrafi bölge, Antik kentlerin varlığından dolayı, önemli arkeolojik sit alanlarına sahip.[1] Acaba Turgutlu, söz konusu antik kentlerden (Hykanis, Mostene, Kaibokome ve Troketta) birinin devamı olabilir mi? Henüz bu konuya ilişkin kesin bir saptama yapılmadı. Ancak bölge, Lydia’nın başkenti Sardes’i Susa’ya (İran’da Şuş kenti) ve Ephesos’a bağlayan ticaret yolu üzerindeki konumu nedeniyle, her zaman stratejik bir öneme sahip oldu. Bu bölgenin Türk egemenliği altına girişi, 1300’lü yılların başında Saruhanoğulları ile gerçekleşti. Turgutlu, bir yerleşim birimi olarak Yörük köyü vasfıyla kuruldu. Ziraat ürünlerini pazarlayan önemli bir pazar yeri olmasından dolayı, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca gelişimini sürdürdü.[2]
Turgutlu’da Yahudiler
Turgutlu’da ne zamandan beri bir Yahudi topluluğu mevcuttu? Galante’ye göre, “Torlak Kemal’den beri, yani 1416 tarihinden beri burada bir Yahudi Topluluğu yaşamaktaydı.”[3] Nitekim 1904 tarihinde Turgutlu’ya giden Galante, Yahudi Mezarlığında 5151(1391), 5181(1421) ve 5358(1598) tarihli mezar taşlarını keşfetti. O halde, 1530’lu yıllarda, 120 hane yerleşik, 100 hane de Yörük olmak üzere 1200 kişinin yaşadığı tahmin edilen Turgutlu’da,[4] 120 hanelik nüfusun bir bölümünü Yahudiler oluşturuyordu. 17. yüzyılın ikinci yarısında Turgutlu’ya uğrayan Evliya Çelebi, Turgutlu’da bulunan 1500 hane, dört cami, üç hamam, on bir han, 300 dükkan ve yedi kahvehaneden söz eder. Fakat Yahudilere ilişkin bilgi vermez.[5] Evliya Çelebi’nin Yahudilerden söz etmemesi, Yahudilerin Turgutlu’da yaşamadığı anlamına gelmez. Turgutlu Yahudi Topluluğuna ait 5550 (1700) tarihli bir eskama[6] bulundu. Bu eskama Ariha’nın[7] bir parçasıydı.[8] O halde bu tarihte ve öncesinde, Turgutlu’da organize bir Yahudi topluluğu mevcut olmalıydı.
1862 tarihinde yapılan bir sayıma göre, Turgutlu’da 122 Yahudi aile mevcuttu. 1879 tarihinde, Yahudi ailelerin sayısı 180 olarak saptandı. Birey sayısı ise, 900’dü.[9] 1904’te 220 aileye ve 1150 kişiye yükseldi.[10] Mayıs 1905’te ise, Turgutlu Yahudi Topluluğu 1050 kişiden oluşuyordu.[11] 19. yüzyılda, Turgutlu’da üç sinagog bulunuyordu. Bunlardan ikisi, Etz Hayim ve Talmud Tora Sinagogları, 1842 tarihinde yeniden inşa edilmişlerdi. O halde, ilk inşa tarihleri daha önceki yıllara denk geliyordu. Kentte bulunan üçüncü sinagog Şalom’un yeniden inşa edilme tarihi ise 1898’di. 1919 tarihinde, Turgutlu’yu işgal eden Yunan ordusu kenti yaktı. Bu arada üç sinagog ve Yahudi topluluğuna ait yapılar da yandılar. Bugün kentte mevcut olan sinagog, 1939 tarihinde inşa edildi. Turgutlu Yahudi Topluluğu dağıldıktan sonra, bu sinagog bir süre biçki dikiş yurdu olarak kullanıldı. Günümüzde ise Turgutlu Belediyesi tarafından koruma altına alındı.
Turgutlu Yahudi Mezarlığı
Turgutlu Yahudi Mezarlığı, 1904 tarihinde, duvarlarla çevrili bir arazi içerisinde yer alıyordu. Galante’nin betimlemelerinden anlaşıldığına göre; bu sırada mezarlıkta bir düzen yoktu. Mezar taşları sağa sola dağılmıştı. Mezarlığı ziyaret ettikleri zaman, “Mezar taşları arasında en eski tarihli olanları, toprak altından temizleyerek çıkarmak zorunda” kalmışlardı. Aralarında, üzerlerine motifler işlenmiş mezar taşları mevcuttu. Galante’ye göre bu motifler, sahip olanın sosyal ve entelektüel durumunu yansıtıyordu. Ayrıca mezarlık içerisinde, intihar edenlerin defnedilmesi için ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Çünkü Yahudiliğe göre, intihar yoluyla yaşamına son verenlerin Yahudi mezarlıklarında ayrı bir yere defnedilmesi zorunluydu.[12] Yahudi mezarlığının arazisi 1980’li yıllarda istimlak edildi. Büyük bir bölümünün üzerinden İzmir Ankara Asfaltı geçti. Bölgede, Roma Dönemine ait bir Tümülüs, yani Roma Dönemi Mezarlığı bulunuyor.[13] Acaba Yahudi Mezarlığının kuruluş tarihi, Roma Dönemi olabilir mi? Acaba Yahudi Mezarlığı, Roma Döneminden beri kullanılıyor olabilir mi?
Turgutlu Yahudi Mezarlığındaki mezar taşları uzun zamandan beri kayıp. Bir bölümünün izlerine İzmir Ankara Asfaltının hemen yanında rastlandı. Fotoğraflarını gördüğünüz iki mezar taşı ise, farklı bir bölgede keşfedildiler. Bulundukları noktanın adresi hatta koordinatları mevcut. İki keşif noktası arasında çok büyük bir mesafe yok. Aralarındaki arazide sistemli bir arama yapılması lazım. Öte yandan, bu iki mezar taşı, keşfedildikleri yere taşınmış olabilirler. Ya da yapılaşma sırasında, dolgu malzemesi olarak kullanılan toprakla birlikte bilinmeyen bir yerden alınıp bulundukları yere getirilmiş olabilirler. Eğer taşınma söz konusu ise, getirildikleri yer araştırılmalı. Onları bulan duyarlı bir vatandaş, Kadir Ertürk sayesinde Manisa Müzesinde koruma altına alındılar. Mezar taşlarına ilişkin kayıtlar, Müze Müdürü Arkeolog Harun Güllü tarafından benimle paylaşıldı. Her ikisine de teşekkür ederim.
Bulunan mezar taşlarından biri 22 Tamuz 5660(19 Temmuz 1900) tarihinde vefat eden Hayim Ventura’nın eşi Zinbul’a ait. Diğeri ise, İtzhak Uziyel’in eşi Rebeka’ya ait. Mezar taşları kırık olduğu için üzerlerindeki kitabelerin tamamı okunamıyor. Fakat ne olursa olsun, önemlerini vurgulamakta yarar var: Mezar taşları, bir topluluğun herhangi bir bölgedeki varlığının somut kanıtlarıdır. Soy kütüğüdür, tapu belgesidir, arşiv kaydıdır. Korunmalıdırlar.
İki mezar taşının bulunduğu yer İbranice yazıtlar olarak işaretlenmiş
[1] Feridun Emecen, ‘Bir Osmanlı Kasabasının Kuruluşu ve Yükselişi’, Turgutlu Sosyo – Ekonomik Tarihi Sempozyumu, Turgutlu 1997, 55-59. Salih Özbaran, Küllerinden Doğan “KASABA” Turgutlu (7 Eylül1922’den Yükselen Cumhuriyet’e), İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi ve Müzesi yayını, İzmir 2013, 38. Abraham Galante, Histoire des Juifs d’Anatolie, 2 me volume, İstanbul 1939, 100.
[2] Özbaran, 39-40.
[3] Galante, 100.
[4] Özbaran’ın Emecen’den aktardığına göre, bu rakamlar bir Osmanlı tapu (sayım) defterine aittir. Özbaran, 39.
[5] Özbaran, 40.
[6] Eskama, içtihat anlamına gelmektedir.
[7] Ariha, Pesah Bayramında çıkarılacak olan hamursuza ilişkin uygulanan cemaat vergisidir.
[8] Galante, 101.
[9]AAIU, Turquie LXXXIII E 1007.1-2, Pariente’nin 3 Ocak 1879 tarihli raporu.
[10] Galante, 101.
[11] AAIU, Turquie XCIII E 1098 1-5, Bohor Amiel’in 9 Mayıs 1905 tarihli mektubu.
[12] Tora’da, intiharı haram kılan bir ayet bulunmaktadır: “Diğer yandan; kendi yaşamınızın kanının hesabını soracağım. Hesabı her vahşi hayvanın elinden soracağım. İnsan hayatının hesabını, insanın elinden-insanın kendi kardeşinin elinden soracağım. İnsan kanı döken kişinin kanı, insan tarafından dökülecektir, çünkü Tanrı, insanı kendi görüntüsünden yapmıştır…” Bkz. Tora-Bereşit, İstanbul 2002, Perek 9 Bab 5, 53. Tora’da intiharla ilgili genel bir kural vardır: “Uşmartem meod al nafşotehem” (Nefisleriniz üzerinde ziyadesiyle korumacı olunuz). Türkiye’deki uygulamalara gelince; eski Türkiye Hahambaşısı Rabi Rafael Saban tarafından Halaha (Kanun) önerisinde bulunulmuştur: “İntihar eden aklını yitirmiştir aklını yitiren cezai müeyyideye tabi tutulmaz.” Ancak bu öneri genel uygulamaya yansıtılmamıştır.
[13] Bu bilgi, Uluslararası Turgutlu Sempozyumunda Prof. Ergün Laflı’nın 17 Kasım Perşembe günü sunduğu ‘Turgutlu’nun Roma Dönemi Tarihi ve Arkeolojisi’ başlıklı bildirisinden alınmıştır.